Mısır Rejimi Kontrolden Çıktı

Mısır Rejimi Kontrolden Çıktı

Kahire ve İskenderiye'de önceki gün cumhurbaşkanlığına oğul Cemal Mübarek'in geçirilmesi yönündeki girişimleri protesto edenlere yapılanlar, aslında nelerin işareti? İşte Hüveydi'nin Mısır analizi:

Fehmi Hüveydi*

Kahire ve İskenderiye'de önceki gün cumhurbaşkanlığına oğul Cemal Mübarek'in geçirilmesi yönündeki girişimleri protesto edenlere yapılanlar, rejimimizin sinirlerini kaybettiğini ve sokaklara dökülen muhalif bir sese dahi tahammül edemediklerini gösteriyor.

Zira sokak gösterilerine karşı koymak için hazırlanan büyük güvenlik tedbirleri ve göstericilere karşı gösterilen aşırı güç kullanımı, pankart taşıyan veya sloganlar atanların tutuklanması, bütün bunlar, topluma uzun süre hafızalarında canlı kalması istenen bir korku mesajı vermeyi amaçlıyor.

Bu kadar polisi yığanlar, cadde girişlerini kapatma ve göstericileri ablukaya almak için planlar yapanlar, karate ve tekvandocuları hazırlayanlar keşke öfke ve intikam halkasını genişletmek yerine insanların sevgisini ve saygısını kazanmak için daha akılcı davransalardı. Zira onlarca vatandaş hükümetin politikalarını protesto etmek için gösteri yaparken seksen milyonun üzerindeki Mısır'da rejimi korkutan ne? Bu onlarca gösterici kahvede oturanlar veya yolcu otobüsü ve metro bekleyenlerin sayısı kadarlar. Bu durumda kimin kimden korktuğu anlaşıldı! Sokaklara dökülen ve iktidara karşı protesto sesini yükselten göstericiler mi yoksa seferber olan, göstericileri kuşatan ve bastıran polis teşkilatı mı? Bir başka ifade ile güç şovu yapmak isteyenler zayıflıklarının derinliğine kanıt sundular.

Polisin kasıtlı biçimde göstericileri ezdiği gün bir dost avukattan telefon aldım. Bana sinirli bir ses tonuyla oğlunun tutanak tutmak için Kahire'deki bir polis karakoluna gittiğini, kuyrukta bekleyen oğlunun sivil polislerin göstericilere saldırısının şahidi olduğunu belirtmişti. Arkadaşım, oğlunun manzaradan çok etkilendiğini ve kavgaya karışanları polise bildirmeye cesaret edemediğini ifade etmişti. Kavgadaki darbeleri görünce korktuğunu ve yaşananlardan etkilenmesinden dolayı ağlayarak kuyruktan çıktığını belirtmişti.

Aynı gün sabah gazetelerinden birinde İskenderiye'nin batısındaki başsavcının, bir sabıkalıyı yakalarken öldüren 6 polis memuru hakkında soruşturma başlattığını okudum. Adli tıp raporlarına göre polisler sabıkalıya 80 kurşun sıkmışlar. Üstelik polisler hiç kurşun sıkmadıklarını belirtmişler. O an polisin ele geçirirken öldürdüğü İskenderiyeli genç Halid Said'in hikâyesini hatırladım. İçişleri bakanlığı olayı resmi açıklamayla yalanlamış, sonrasında davanın kanıtları sumen altı edilmiş ve dava ertelenmişti. Hal böyleyken polisin olaydan sorumlu olduğu suçlaması konuşuluyor ve zihinlerde yer ediyor.

Polisin, cumhurbaşkanlığının oğul Mübarek'e geçmesi girişimlerine karşı gösteri yapanları ezdiğini ve siyasetle ilişkisi olmamalarına rağmen başkalarını dahi ezmekte tereddüt etmediğini gördüğümde polisin bu tavrıyla sorunun bir parçası olduğunu ifade ettim. Şöyle ki halkı küçük görmek sadece iktidardakilerle ve siyasetle sınırlı değil. Bu tutum polisin de alışkanlığı haline geldi. Alim Abdurrahman el Kevakibi'nin 'Despotların Yapıları' adlı kitabında dediklerini gördüm. Kevakibi, despot hükümetin başbakandan polise kadar bütün dallarıyla despot olduğunu ifade ediyor.

*Katar gazetesi El Şark, Mısırlı yazar, 23 Eylül 2010







tımetürk