Mısır'daki Yenilgi ve Suriye'de Telafisi
Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü dolayısıyla yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu.
Nasrallah'ın Kudüs Günü Konuşması
İran'ın savaş tehditlerine cevabı siyasî uzmanların tahmininin çok ötesinde olur / İran'a saldırı, İsrail'in varlığına mal olur
Amerika'da başkanlık seçimleri yaklaşırken, Siyonist rejim içerisindeki bazı siyasî cenahlar, Amerika'daki seçimleri etkilemek amacıyla, İran'a saldırı konusunu yoğun olarak gündeme taşımaya başladı. Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü dolayısıyla yaptığı konuşmada bu tehditlere üzerinde durulup düşünülmesi gereken cevaplar verdi. Seyyid Nasrallah, İran'a yönelik askerî bir saldırının yalnızca İran ile birkaç ülke arasında sınırlı kalmayacağının, dünyanın büyük bir bölümüne yayılacağının altını çizdi.
Şehid Muhammed Bâkır Sadr Salonu'nda konuşan Seyyid Nasrallah, İmam Humeyni'nin mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü Kudüs Günü olarak isimlendirmesine değinerek şöyle konuştu: "İmam Humeyni, mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü Kudüs Günü olarak isimlendirerek İslam ümmetinin ve dünya halklarının ilgisini bu mübarek ayda Kudüs'e ve Filistin'e çekmek istedi."
Konuşması El Menar haber kanalından canlı olarak yayınlanan Seyyid Hasan Nasrallah, "Bir yıldır İslam dünyasının tamamında meydana gelen gelişmeler, Kudüs'ü göz ardı etmemize sebep oldu. Bu, bizim, her yıl, bilhassa Ramazan ayında Filistin'e ve Kudüs'e dönmeye ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Filistin'e, mukaddesatımıza, Filistin halkına karşı dinî sorumluluklarımızı hatırlamalı ve bir usul geliştirmeli, bütün karmaşaya, sorunlara ve yorgunluklarımıza rağmen bu usulü daima hatırda tutmalıyız" diye konuştu.
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Bu günde biz tüm dünya halklarına, bilhassa düşmana Kudüs meselesinin dinî ve imanî bir mesele olduğunu bir kez daha ilan ediyor ve hatırlatıyoruz. Yaşadığımız hiçbir sorun ve ihtilaf, Filistin ve Kudüs meselesini etkisi altına alamaz."
Seyyid Nasrallah, "Birçok Arap ülkesinde, ezcümle Irak ve Bahreyn'de oluşturulan platforma rağmen Irak ve Bahreyn haklarının Dünya Kudüs Günü'nü anmaları engellenemedi" diye konuştu.
İşgal altındaki Kudüs'te yerleşim yerlerinin kurulmaya devam ettiğine dikkat çeken Seyyid Hasan Nasrallah, bu çalışmaların Kudüs topraklarının müsadere edilmesiyle sonuçlanacağına dikkat çekerek, "Vakıflar Bakanlığı, Kudüs topraklarının müsaderesi ve Yahudileştirilmesi sonucunda şu anda Mescid-i Aksa'nın büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu duyurdu. Ayrıca Kudüs'te halk göçe zorlanmaktadır" dedi.
Bölgedeki gelişmeler Kudüs meselesinin faydasınadır / İsrail, Araplarla İran arasındaki ihtilaftan güç alıyor
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, işgal altındaki Kudüs nüfusunun yüzde 84'ünü Arapların, Müslümanların ve Hıristiyanların oluşturduğuna ve halkın büyük çoğunluğunun yoksulluk sınırının altında, zorluk içinde yaşadığına dikkat çekti.
Seyyid Nasrallah şöyle konuştu: "İsrail bazı özelliklere sahiptir. Sözgelimi kendisi açısından stratejik öneme sahip bölgeleri belirlemek için her yıl bilimsel konferans ve toplantılar düzenlemektedir. Bu toplantılarda da kendisini tehdit eden tehlikeleri ve ilerlemesini sağlayacak fırsatları değerlendirmektedir. Ayrıca uzmanlar, mevcut gerçekleri bir rapor haline getirip gerekli önerilerle birlikte hazırlanan plan ve projeleri uygulaması için Kneset'e sunuyorlar."
Bütün bu çalışmaların İsrail'de yapıldığını ama Arap dünyasında böylesi çalışmaların olmadığını ifade eden Seyyid Nasrallah, "Arap ülkeleri durum değerlendirmesi yapmak için ne zaman bir araya gelmiştir?" diye sordu.
Seyyid Hasan Nasrallah şöyle konuştu: "Her yıl Siyonistlerin bölgedeki gelişmelere dair öngörülerini ve görüşlerini okuyoruz. Son iki yıldır devam eden Arap baharı sürecinde İsrail'in kaygılarının arttığına şahit oluyoruz. Bölgedeki tehdit unsurlarının arttığından söz ediyorlar. Bu bağlamda meydana gelen en önemli olay Hüsnü Mübarek'in devrilmesi ve Amerika'nın Irak'tan geri çekilmesidir. Bu gerçek bir yenilgiydi. Bölgedeki gelişmeler, Arap rejimlerinin birbiri ardı sıra yıkıldıklarını gösterdi."
Bölgede Filistin'in faydasına gelişmelerin yaşandığını belirten Seyyid Nasrallah, "Bu yüzden Filistinliler çeşitli konferanslarda Filistin için önemli fırsatların ortaya çıktığını ve mutlaka bu fırsatlardan yararlanılması gerektiğini dile getirdiler. Bütün bunlar Suriye'deki gelişmelerden önce yaşandı" diye konuştu.
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasını şöyle sürdürdü: "Suriye'deki gelişmelerden sonra İsrail'in kaygılarında azalma oldu. Türkiye, Filistin için bir mukavemet ve destek ekseni olabilecekken, Suriye ile ilişkilerini sıfıra indirdi. Gelişmelere şahit olan diğer Arap ülkeleri de kendi iç işleriyle uğraşıyorlardı. Bütün bunlar İsrail'in mevcut şartlardan faydalanmasına ve Arap ülkeleri ile İran arasındaki ihtilaftan güç almasına sebep oldu. Nitekim İran'ın bölgedeki gelişmelerle ilgili tavrının yanlış anlaşıldığını ve yanlış anlatıldığını görüyoruz. Özellikle de Suriye meselesinde durum böyledir, düşmanlıklar ve ihtilaflar gündeme taşınmaktadır. Geçtiğimiz yılı değerlendiren İsrail, kendisi açısından fırsatların azaldığını, buna karşın tehditlerin arttığını görüyor."
Siyonist rejim makamlarının son zamanlarda İran'a karşı sert bir dil kullandıklarına değinen Seyyid Hasan Nasrallah, "Geçmişte olduğu gibi bir kez daha Siyonist makamlar İran'a ve Gazze şeridine karşı sert bir dil kullanmaya başladılar. Öte yandan, Suriye meselesini gündem dışına iterek (Suriye'yi) silah kaçakçılarının güzergâhı yaptılar."
Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Bir buçuk yıldır İsrail, İran'ın nükleer programını gündeme taşıyarak İran'a yönelik baskıları artırmaya çalışıyor. Oysa bütün dünya İran'ın nükleer çalışmalarının barışçıl olduğunu biliyor. Nitekim İran da defalarca çalışmalarının barışçıl amaçlı olduğunu açıkladı."
"İsrail bu konuda dünyaya yalan söylediğini biliyor. İsrail'in asıl sorunu İran'ın güçlü bir İslam ülkesi olmasıdır. Karşısında güçlü ve ileri ufuklara sahip bir ülke olduğunu biliyor" diye konuşan Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "İran, bütün komplolar karşısında güçlüdür ve Filistin ve Kudüs konusundaki bütün ilkelerine bağlıdır. İran'ın Filistin konusuna bağlılığı bütün siyasî pazarlıkların üstündedir."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasına şöyle devam etti: "İran, Filistin meselesine bağlılığında kesin kararlı ve sabitkadem olduğunu gösterdi. En kötü tehditler karşısında İran Filistin söylemini değiştirmedi. İran'a ambargoların artırıldığı dönemde İmam Humeyni (r.a) direndi ve İsrail'in bir an önce ortadan kaldırılması gereken bir kanser tümörü olduğunu söyledi."
Seyyid Hasan Nasrallah, "İsrail'in İran'la asıl sorunu, İran'ın bölgedeki bütün direniş hareketlerinin yanında yer almasıdır. Bugün İran, İsrail'in bir numaralı düşmanı sayılmaktadır" diye konuştu.
Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Arap ülkeleri Rusya'dan istedikleri silahı satın alabilirler. Ama Batı, Rusya'nın silah satışını durdurması için İsrail'e baskı yapıyor. Bugün bu Kudüs Günü'nde biz Müslümanlar ve İslamcılar, İsrail'in mutlak batıl olduğuna ve İran'ın İsrail karşıtı olduğuna inanıyoruz. Bu, İran'ın mutlak hak olduğu ve bizim de onun yanında yer almamız gerektiği anlamına gelir."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri konuşmasını şöyle sürdürdü: "İran'a komplo kuran Arap yöneticilerin İsrail'e hizmet ettiklerini bilmeleri gerekmez mi? Çünkü İsrail, düşmanının İran olduğunu söylüyor. Bu yüzden İran'a karşı nasıl bir tavır alınması gerektiği konusunda İsrail'de tartışma var. Netanyahu ve Barak İran'a saldırıdan yana, neredeyse komutanların tamamı İran'a saldırma planları yapıyor. Bu konudaki görüş ayrılıkları da bütçe dengesi ve askerî harekâtın faydası konuları etrafında dönüyor. İsrail'in düşünce tarzı bu şekildedir. Siyonist rejim, Arap ülkeleriyle savaşmaktan çekinmez. İsrail'i İran'a savaş girişiminde bulunmakta tereddüde sokan şey bütçe ve fayda meselesidir. İsrail ordusu, komutanlarına İran'la savaşta on binlerce kayıp vereceklerini söylüyor. İran zayıf bir ülke olsaydı tereddüt etmezdi. Şimdiye çoktan İran'ın nükleer santrallerini bombalardı. Savaş tartışmalarının odağında İran'ın güçlü ve cesur bir ülke olması var. Hepimiz biliyoruz, eğer İran, İsrail'in hedefi olursa İran'ın cevabı ezici ve sarsıcı olur. Böyle bir şey olursa, İsrail, 32 yıldır beklediği altın fırsatı İran'ın ayaklarının altına serer."
İran'ın cevabı sarsıcı olur / Siyonistlerin hayatını cehenneme çeviririz
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah şöyle devam etti: "İsrail İran'a saldırmaktan gerçekten korkuyor. Bu aslında önemli bir mesele. İsrail tehlikesinden emin olmak isteyen bütün Arap ülkelerinin bundan ders alması gerekir. Mantık şudur: Dünyada yalnızca güçlüler saygı görür. Dolayısıyla her Arap ülkesi, tabii eğer İsrail'in saldırıları karşısında güvende olmak istiyorsa, güçlü olmalıdır."
Seyyid Nasrallah, "Lübnan'a yönelik tehditlerle de karşılaştık. Hatta Lübnan'ı tahrip etmekten söz ettiler. Biz İsrail'in tahrip edici gücünü inkâr etmiyoruz; İsrail'in terörist düşüncelere sahip olduğunu da inkâr etmiyoruz. Daha önce böyle şeyler yaptı. Fakat Lübnan'da yeni olan şey şudur: Ben, İsrail'i yıkarız demiyorum. Şunu söylüyorum: Filistin'deki milyonlarca Siyonistin hayatını gerçek bir cehenneme çevirebiliriz diyorum" diye konuştu.
İran'a saldırı İsrail'in varlığına mal olur
Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü münasebetiyle yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü: "Lübnan'la savaş çok büyük bir bütçeyi gerektirir. İşgal altındaki Filistin'de az sayıda füzeyle kolaylıkla hedef alınabilecek hedefler var. İsraillilere şunu söylüyorum: Ülkemizde tehdit ettiğiniz hedefler varsa bizim de benzer hedeflerimiz var. Füzelerimiz bu hedeflere isabet ederse on binlerce Siyonist hakikati derk eder. On binlerce İsrailli ölüden ve onlara doğrultulmuş füzelerden söz ediyoruz. Savaşın her aşamasında füzelerimizi tereddüt etmeden kullanırız. İsrailliler Lübnan'a saldırının kendilerine ne kadar pahalıya patlayacağını bilmelidir."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasını şöyle sürdürdü: "Birkaç gün önce 14 Ağustos'un yıl dönümüydü. Aynı gün, İsrail devlet televizyonunun haberine göre, Siyonist rejim generalleri ile Savaş Bakanı Ehud Barak İran'a saldırı konusunu görüşmek üzere bir araya geldik. Toplantıda generallerin Barak'ı 2006 savaşından gereken dersi almamakla suçladıkları söylendi. Bu, 2006 savaşının korkusunun 2012'ye kadar sürdüğünü gösteriyor."
İsraillilerin şu anda Lübnan'daki fırsatlardan nasıl faydalanabileceklerini ve mukavemeti yenilgiye uğratabileceklerini konuştuklarını belirten Seyyid Hasan Nasrallah, "Ama Olmert ve Peres büyük bir ahmaklık yaptılar, Temmuz Savaşı hâlâ İsrail'in askerî kararları üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Netanyahu ve Barak'a söylüyorum: Ahmaklığınız İsrail'in stratejik yenilgisiyle sonuçlandıysa, emin olun, eğer İran konusunda da aynı ahmaklığı yaparsanız bu, İsrail'in varlığının son bulmasıyla sonuçlanır."
İslam ülkeleri liderleri Suriye'yi dışlayacaklarına kucaklamalıydılar
Suriye konusuna da değinen Seyyid Hasan Nasrallah şöyle konuştu: "İslam İşbirliği Teşkilatı son oturumunda Suriye'de siyasî çözüm yollarının tükendiğini ilan etti. Savaşmaya devam edin, biz muzaffer tarafla işbirliği yapacağız dedi. Biz Filistin konusundaki kaygılarımızı ve Filistin meselesinden ibret alınması gerektiğini dile getiriyoruz. Güçlü olmamız farzdır."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri konuşmasına şöyle devam etti: "Bazı Arap ülkeleri bölgede ve Suriye'de ortaya çıkan fırsatları yok etmek istiyorlar ve bunu Suriye'yi bölmek ve zayıflatmak için yapıyorlar. Biz Suriye meselesini, Arap-İsrail savaşı gibi değerlendiriyoruz. Filistin'e geri adım atması için baskı uygulayan ülkeler şimdi de Suriye'de iç savaş ve fitne çıkarmak için hazırlık görüyorlar."
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Mekke'de aldığı son kararı eleştiren Seyyid Nasrallah şöyle konuştu: "İslam İşbirliği Teşkilatı son oturumda Suriye'yi kucaklamalıydı, dışlamamalıydı. Oturuma Suriye de davet edilmeliydi. Öte yandan Müslüman liderlerden oluşan bir heyet de Şam'a gitmeli, bütün taraflara dökülen kan yeter, artık müzakere masasına oturun, demeliydi."
Seyyid Nasrallah, "Amerika açısından, Mısır'da Mübarek rejiminin yıkılmasına bağlı olarak ortaya çıkan muhtemel yenilgi, Suriye'de mukavemet ekseninin yenilgisi dışında bir şeyle telafi edilemez. Bugün denge budur" diye konuştu.
Mukavemet Lübnan'ı savunmaya devam edecek / İmam Musa Sadr'ın başına ne geldiği araştırılmalıdır
Dünya Kudüs Günü münasebetiyle konuşan Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Mukavemet'in Lübnan'ı savunmaya devam edeceğini söyleyerek, "Mukavemet, ilk günkü gücünden bir şey kaybetmemiştir" dedi.
Lübnan'da son günlerde meydana gelen kaçırılma olaylarına da değinen Seyyid Nasrallah şunları söyledi: "Kaçırılma olayları siyasî bir rezalete dönüştü. Bu konuda medyanın oynadığı rol de gerçekten çok feci. Son iki günde meydana gelen olaylarla Hizbullah'ın ve Emel'in bir ilgisi bulunmamaktadır. Medya bunu dikkate almalıdır. Siyasî ve insanî anlamda, olaylar kontrol edilemez bir hal almaktadır."
Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Kaçırılan Hasan el-Mikdad'ın Hizbullah üyesi olduğuna dair haberler asılsızdır. Bu olay meydana geldikten sonra biz bu konuda konuşmama kararı aldık. Kaçırılanların başına bir şey gelmesini önlemek için susmayı tercih ettik. Kimlerin kaçırma girişiminde bulunduğunu bilmememiz susmamızda etkili oldu. Alıkonulanların zararına olacak herhangi bir girişimde bulunmak istemiyoruz."
Konuşmasının sonunda İmam Musa Sadr'ı yâd eden Seyyid Hasan Nasrallah şunları kaydetti: "İmam Musa Sadr konusu Kaddafi'nin devrilmesinden sonra yeni bir boyut kazandı. Acaba Libyalı yetkililer İmam Musa Sadr konusunu ciddiyetle araştıracaklar mı? Kudüs Günü'nde Libyalı ve Lübnanlı makamların bu konuya gereken hassasiyeti göstermelerini umut ediyorum. Bu konuda zaman aleyhimize işliyor."
medyaşafak
İran'ın savaş tehditlerine cevabı siyasî uzmanların tahmininin çok ötesinde olur / İran'a saldırı, İsrail'in varlığına mal olur
Amerika'da başkanlık seçimleri yaklaşırken, Siyonist rejim içerisindeki bazı siyasî cenahlar, Amerika'daki seçimleri etkilemek amacıyla, İran'a saldırı konusunu yoğun olarak gündeme taşımaya başladı. Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü dolayısıyla yaptığı konuşmada bu tehditlere üzerinde durulup düşünülmesi gereken cevaplar verdi. Seyyid Nasrallah, İran'a yönelik askerî bir saldırının yalnızca İran ile birkaç ülke arasında sınırlı kalmayacağının, dünyanın büyük bir bölümüne yayılacağının altını çizdi.
Şehid Muhammed Bâkır Sadr Salonu'nda konuşan Seyyid Nasrallah, İmam Humeyni'nin mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü Kudüs Günü olarak isimlendirmesine değinerek şöyle konuştu: "İmam Humeyni, mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü Kudüs Günü olarak isimlendirerek İslam ümmetinin ve dünya halklarının ilgisini bu mübarek ayda Kudüs'e ve Filistin'e çekmek istedi."
Konuşması El Menar haber kanalından canlı olarak yayınlanan Seyyid Hasan Nasrallah, "Bir yıldır İslam dünyasının tamamında meydana gelen gelişmeler, Kudüs'ü göz ardı etmemize sebep oldu. Bu, bizim, her yıl, bilhassa Ramazan ayında Filistin'e ve Kudüs'e dönmeye ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Filistin'e, mukaddesatımıza, Filistin halkına karşı dinî sorumluluklarımızı hatırlamalı ve bir usul geliştirmeli, bütün karmaşaya, sorunlara ve yorgunluklarımıza rağmen bu usulü daima hatırda tutmalıyız" diye konuştu.
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Bu günde biz tüm dünya halklarına, bilhassa düşmana Kudüs meselesinin dinî ve imanî bir mesele olduğunu bir kez daha ilan ediyor ve hatırlatıyoruz. Yaşadığımız hiçbir sorun ve ihtilaf, Filistin ve Kudüs meselesini etkisi altına alamaz."
Seyyid Nasrallah, "Birçok Arap ülkesinde, ezcümle Irak ve Bahreyn'de oluşturulan platforma rağmen Irak ve Bahreyn haklarının Dünya Kudüs Günü'nü anmaları engellenemedi" diye konuştu.
İşgal altındaki Kudüs'te yerleşim yerlerinin kurulmaya devam ettiğine dikkat çeken Seyyid Hasan Nasrallah, bu çalışmaların Kudüs topraklarının müsadere edilmesiyle sonuçlanacağına dikkat çekerek, "Vakıflar Bakanlığı, Kudüs topraklarının müsaderesi ve Yahudileştirilmesi sonucunda şu anda Mescid-i Aksa'nın büyük bir tehditle karşı karşıya olduğunu duyurdu. Ayrıca Kudüs'te halk göçe zorlanmaktadır" dedi.
Bölgedeki gelişmeler Kudüs meselesinin faydasınadır / İsrail, Araplarla İran arasındaki ihtilaftan güç alıyor
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, işgal altındaki Kudüs nüfusunun yüzde 84'ünü Arapların, Müslümanların ve Hıristiyanların oluşturduğuna ve halkın büyük çoğunluğunun yoksulluk sınırının altında, zorluk içinde yaşadığına dikkat çekti.
Seyyid Nasrallah şöyle konuştu: "İsrail bazı özelliklere sahiptir. Sözgelimi kendisi açısından stratejik öneme sahip bölgeleri belirlemek için her yıl bilimsel konferans ve toplantılar düzenlemektedir. Bu toplantılarda da kendisini tehdit eden tehlikeleri ve ilerlemesini sağlayacak fırsatları değerlendirmektedir. Ayrıca uzmanlar, mevcut gerçekleri bir rapor haline getirip gerekli önerilerle birlikte hazırlanan plan ve projeleri uygulaması için Kneset'e sunuyorlar."
Bütün bu çalışmaların İsrail'de yapıldığını ama Arap dünyasında böylesi çalışmaların olmadığını ifade eden Seyyid Nasrallah, "Arap ülkeleri durum değerlendirmesi yapmak için ne zaman bir araya gelmiştir?" diye sordu.
Seyyid Hasan Nasrallah şöyle konuştu: "Her yıl Siyonistlerin bölgedeki gelişmelere dair öngörülerini ve görüşlerini okuyoruz. Son iki yıldır devam eden Arap baharı sürecinde İsrail'in kaygılarının arttığına şahit oluyoruz. Bölgedeki tehdit unsurlarının arttığından söz ediyorlar. Bu bağlamda meydana gelen en önemli olay Hüsnü Mübarek'in devrilmesi ve Amerika'nın Irak'tan geri çekilmesidir. Bu gerçek bir yenilgiydi. Bölgedeki gelişmeler, Arap rejimlerinin birbiri ardı sıra yıkıldıklarını gösterdi."
Bölgede Filistin'in faydasına gelişmelerin yaşandığını belirten Seyyid Nasrallah, "Bu yüzden Filistinliler çeşitli konferanslarda Filistin için önemli fırsatların ortaya çıktığını ve mutlaka bu fırsatlardan yararlanılması gerektiğini dile getirdiler. Bütün bunlar Suriye'deki gelişmelerden önce yaşandı" diye konuştu.
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasını şöyle sürdürdü: "Suriye'deki gelişmelerden sonra İsrail'in kaygılarında azalma oldu. Türkiye, Filistin için bir mukavemet ve destek ekseni olabilecekken, Suriye ile ilişkilerini sıfıra indirdi. Gelişmelere şahit olan diğer Arap ülkeleri de kendi iç işleriyle uğraşıyorlardı. Bütün bunlar İsrail'in mevcut şartlardan faydalanmasına ve Arap ülkeleri ile İran arasındaki ihtilaftan güç almasına sebep oldu. Nitekim İran'ın bölgedeki gelişmelerle ilgili tavrının yanlış anlaşıldığını ve yanlış anlatıldığını görüyoruz. Özellikle de Suriye meselesinde durum böyledir, düşmanlıklar ve ihtilaflar gündeme taşınmaktadır. Geçtiğimiz yılı değerlendiren İsrail, kendisi açısından fırsatların azaldığını, buna karşın tehditlerin arttığını görüyor."
Siyonist rejim makamlarının son zamanlarda İran'a karşı sert bir dil kullandıklarına değinen Seyyid Hasan Nasrallah, "Geçmişte olduğu gibi bir kez daha Siyonist makamlar İran'a ve Gazze şeridine karşı sert bir dil kullanmaya başladılar. Öte yandan, Suriye meselesini gündem dışına iterek (Suriye'yi) silah kaçakçılarının güzergâhı yaptılar."
Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Bir buçuk yıldır İsrail, İran'ın nükleer programını gündeme taşıyarak İran'a yönelik baskıları artırmaya çalışıyor. Oysa bütün dünya İran'ın nükleer çalışmalarının barışçıl olduğunu biliyor. Nitekim İran da defalarca çalışmalarının barışçıl amaçlı olduğunu açıkladı."
"İsrail bu konuda dünyaya yalan söylediğini biliyor. İsrail'in asıl sorunu İran'ın güçlü bir İslam ülkesi olmasıdır. Karşısında güçlü ve ileri ufuklara sahip bir ülke olduğunu biliyor" diye konuşan Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "İran, bütün komplolar karşısında güçlüdür ve Filistin ve Kudüs konusundaki bütün ilkelerine bağlıdır. İran'ın Filistin konusuna bağlılığı bütün siyasî pazarlıkların üstündedir."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasına şöyle devam etti: "İran, Filistin meselesine bağlılığında kesin kararlı ve sabitkadem olduğunu gösterdi. En kötü tehditler karşısında İran Filistin söylemini değiştirmedi. İran'a ambargoların artırıldığı dönemde İmam Humeyni (r.a) direndi ve İsrail'in bir an önce ortadan kaldırılması gereken bir kanser tümörü olduğunu söyledi."
Seyyid Hasan Nasrallah, "İsrail'in İran'la asıl sorunu, İran'ın bölgedeki bütün direniş hareketlerinin yanında yer almasıdır. Bugün İran, İsrail'in bir numaralı düşmanı sayılmaktadır" diye konuştu.
Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Arap ülkeleri Rusya'dan istedikleri silahı satın alabilirler. Ama Batı, Rusya'nın silah satışını durdurması için İsrail'e baskı yapıyor. Bugün bu Kudüs Günü'nde biz Müslümanlar ve İslamcılar, İsrail'in mutlak batıl olduğuna ve İran'ın İsrail karşıtı olduğuna inanıyoruz. Bu, İran'ın mutlak hak olduğu ve bizim de onun yanında yer almamız gerektiği anlamına gelir."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri konuşmasını şöyle sürdürdü: "İran'a komplo kuran Arap yöneticilerin İsrail'e hizmet ettiklerini bilmeleri gerekmez mi? Çünkü İsrail, düşmanının İran olduğunu söylüyor. Bu yüzden İran'a karşı nasıl bir tavır alınması gerektiği konusunda İsrail'de tartışma var. Netanyahu ve Barak İran'a saldırıdan yana, neredeyse komutanların tamamı İran'a saldırma planları yapıyor. Bu konudaki görüş ayrılıkları da bütçe dengesi ve askerî harekâtın faydası konuları etrafında dönüyor. İsrail'in düşünce tarzı bu şekildedir. Siyonist rejim, Arap ülkeleriyle savaşmaktan çekinmez. İsrail'i İran'a savaş girişiminde bulunmakta tereddüde sokan şey bütçe ve fayda meselesidir. İsrail ordusu, komutanlarına İran'la savaşta on binlerce kayıp vereceklerini söylüyor. İran zayıf bir ülke olsaydı tereddüt etmezdi. Şimdiye çoktan İran'ın nükleer santrallerini bombalardı. Savaş tartışmalarının odağında İran'ın güçlü ve cesur bir ülke olması var. Hepimiz biliyoruz, eğer İran, İsrail'in hedefi olursa İran'ın cevabı ezici ve sarsıcı olur. Böyle bir şey olursa, İsrail, 32 yıldır beklediği altın fırsatı İran'ın ayaklarının altına serer."
İran'ın cevabı sarsıcı olur / Siyonistlerin hayatını cehenneme çeviririz
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah şöyle devam etti: "İsrail İran'a saldırmaktan gerçekten korkuyor. Bu aslında önemli bir mesele. İsrail tehlikesinden emin olmak isteyen bütün Arap ülkelerinin bundan ders alması gerekir. Mantık şudur: Dünyada yalnızca güçlüler saygı görür. Dolayısıyla her Arap ülkesi, tabii eğer İsrail'in saldırıları karşısında güvende olmak istiyorsa, güçlü olmalıdır."
Seyyid Nasrallah, "Lübnan'a yönelik tehditlerle de karşılaştık. Hatta Lübnan'ı tahrip etmekten söz ettiler. Biz İsrail'in tahrip edici gücünü inkâr etmiyoruz; İsrail'in terörist düşüncelere sahip olduğunu da inkâr etmiyoruz. Daha önce böyle şeyler yaptı. Fakat Lübnan'da yeni olan şey şudur: Ben, İsrail'i yıkarız demiyorum. Şunu söylüyorum: Filistin'deki milyonlarca Siyonistin hayatını gerçek bir cehenneme çevirebiliriz diyorum" diye konuştu.
İran'a saldırı İsrail'in varlığına mal olur
Seyyid Hasan Nasrallah, Dünya Kudüs Günü münasebetiyle yaptığı konuşmasını şöyle sürdürdü: "Lübnan'la savaş çok büyük bir bütçeyi gerektirir. İşgal altındaki Filistin'de az sayıda füzeyle kolaylıkla hedef alınabilecek hedefler var. İsraillilere şunu söylüyorum: Ülkemizde tehdit ettiğiniz hedefler varsa bizim de benzer hedeflerimiz var. Füzelerimiz bu hedeflere isabet ederse on binlerce Siyonist hakikati derk eder. On binlerce İsrailli ölüden ve onlara doğrultulmuş füzelerden söz ediyoruz. Savaşın her aşamasında füzelerimizi tereddüt etmeden kullanırız. İsrailliler Lübnan'a saldırının kendilerine ne kadar pahalıya patlayacağını bilmelidir."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah konuşmasını şöyle sürdürdü: "Birkaç gün önce 14 Ağustos'un yıl dönümüydü. Aynı gün, İsrail devlet televizyonunun haberine göre, Siyonist rejim generalleri ile Savaş Bakanı Ehud Barak İran'a saldırı konusunu görüşmek üzere bir araya geldik. Toplantıda generallerin Barak'ı 2006 savaşından gereken dersi almamakla suçladıkları söylendi. Bu, 2006 savaşının korkusunun 2012'ye kadar sürdüğünü gösteriyor."
İsraillilerin şu anda Lübnan'daki fırsatlardan nasıl faydalanabileceklerini ve mukavemeti yenilgiye uğratabileceklerini konuştuklarını belirten Seyyid Hasan Nasrallah, "Ama Olmert ve Peres büyük bir ahmaklık yaptılar, Temmuz Savaşı hâlâ İsrail'in askerî kararları üzerinde etkili olmaya devam ediyor. Netanyahu ve Barak'a söylüyorum: Ahmaklığınız İsrail'in stratejik yenilgisiyle sonuçlandıysa, emin olun, eğer İran konusunda da aynı ahmaklığı yaparsanız bu, İsrail'in varlığının son bulmasıyla sonuçlanır."
İslam ülkeleri liderleri Suriye'yi dışlayacaklarına kucaklamalıydılar
Suriye konusuna da değinen Seyyid Hasan Nasrallah şöyle konuştu: "İslam İşbirliği Teşkilatı son oturumunda Suriye'de siyasî çözüm yollarının tükendiğini ilan etti. Savaşmaya devam edin, biz muzaffer tarafla işbirliği yapacağız dedi. Biz Filistin konusundaki kaygılarımızı ve Filistin meselesinden ibret alınması gerektiğini dile getiriyoruz. Güçlü olmamız farzdır."
Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri konuşmasına şöyle devam etti: "Bazı Arap ülkeleri bölgede ve Suriye'de ortaya çıkan fırsatları yok etmek istiyorlar ve bunu Suriye'yi bölmek ve zayıflatmak için yapıyorlar. Biz Suriye meselesini, Arap-İsrail savaşı gibi değerlendiriyoruz. Filistin'e geri adım atması için baskı uygulayan ülkeler şimdi de Suriye'de iç savaş ve fitne çıkarmak için hazırlık görüyorlar."
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Mekke'de aldığı son kararı eleştiren Seyyid Nasrallah şöyle konuştu: "İslam İşbirliği Teşkilatı son oturumda Suriye'yi kucaklamalıydı, dışlamamalıydı. Oturuma Suriye de davet edilmeliydi. Öte yandan Müslüman liderlerden oluşan bir heyet de Şam'a gitmeli, bütün taraflara dökülen kan yeter, artık müzakere masasına oturun, demeliydi."
Seyyid Nasrallah, "Amerika açısından, Mısır'da Mübarek rejiminin yıkılmasına bağlı olarak ortaya çıkan muhtemel yenilgi, Suriye'de mukavemet ekseninin yenilgisi dışında bir şeyle telafi edilemez. Bugün denge budur" diye konuştu.
Mukavemet Lübnan'ı savunmaya devam edecek / İmam Musa Sadr'ın başına ne geldiği araştırılmalıdır
Dünya Kudüs Günü münasebetiyle konuşan Lübnan Hizbullah'ı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Mukavemet'in Lübnan'ı savunmaya devam edeceğini söyleyerek, "Mukavemet, ilk günkü gücünden bir şey kaybetmemiştir" dedi.
Lübnan'da son günlerde meydana gelen kaçırılma olaylarına da değinen Seyyid Nasrallah şunları söyledi: "Kaçırılma olayları siyasî bir rezalete dönüştü. Bu konuda medyanın oynadığı rol de gerçekten çok feci. Son iki günde meydana gelen olaylarla Hizbullah'ın ve Emel'in bir ilgisi bulunmamaktadır. Medya bunu dikkate almalıdır. Siyasî ve insanî anlamda, olaylar kontrol edilemez bir hal almaktadır."
Seyyid Nasrallah şöyle devam etti: "Kaçırılan Hasan el-Mikdad'ın Hizbullah üyesi olduğuna dair haberler asılsızdır. Bu olay meydana geldikten sonra biz bu konuda konuşmama kararı aldık. Kaçırılanların başına bir şey gelmesini önlemek için susmayı tercih ettik. Kimlerin kaçırma girişiminde bulunduğunu bilmememiz susmamızda etkili oldu. Alıkonulanların zararına olacak herhangi bir girişimde bulunmak istemiyoruz."
Konuşmasının sonunda İmam Musa Sadr'ı yâd eden Seyyid Hasan Nasrallah şunları kaydetti: "İmam Musa Sadr konusu Kaddafi'nin devrilmesinden sonra yeni bir boyut kazandı. Acaba Libyalı yetkililer İmam Musa Sadr konusunu ciddiyetle araştıracaklar mı? Kudüs Günü'nde Libyalı ve Lübnanlı makamların bu konuya gereken hassasiyeti göstermelerini umut ediyorum. Bu konuda zaman aleyhimize işliyor."
medyaşafak