"Mönü'de bu kez Araplar var "

"Mönü'de bu kez Araplar var "

Saad Muhyu'nun El Misak'taki yazısı

Mönü'de bu kez Araplar var 


Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılın sonlarında 'Avrupa'nın hasta adamı' diye nitelendirilirken, Avrupa'daki bir Türk diplomat İstanbul'a şöyle bir mesaj geçiyordu: 'Avrupalılar büyük bir şölene hazırlanıyor. Davetli listesinde yer almak için çabuk harekete geçmezsek, mönüde yer alacağız'. Görünen o ki, şu günlerin hasta adamı olan Arap bölgesi önümüzdeki yıllardaki akıbetini belirleyecek 'büyük şölen' havasını fiilen yaşıyor.
Bu şölenin izleri her yerde görülüyor. Ankara'da dışişleri bakanlığının ışıkları sabaha dek sönmüyor. Tahran, eski imparatorluğunu canlandırmak için şevkle çalışıyor. Tel Aviv, Lübnan ve Filistin bataklığına batmasına rağmen Pakistan, Afganistan ve Orta Asya dağlarından Arap havzasına, Irak'taki savaş alanına ve 'verimli hilal'in geri kalan kısmına kadarki bölgelerde yaşanan gelişmeleri izlemek için vakit bulabiliyor.


Türklerin aklı Kerkük'te
Türklerin, İranlıların ve İsraillilerin şu an ortaya koyduğu canlılık onların 'kanı' bizzat kokladığını ve bu temelde harekete geçtiğini açıkça gösteriyor. Zira İran, ABD'nin Irak saldırısıyla neredeyse bedavaya gelen başarıların sarhoşluğu içinde. Irak işgali İran'ı Körfez'deki en önemli rakibinden kurtardı.
Türkiye'nin yüzünü İslami Doğu'dan ters yöne çevirip Hıristiyan Batı'ya katılmak için yanıp tutuşmasına rağmen, yeni bir 'Osmanlı hilafeti formülü'nü canlandırma düşüncesi ülkedeki birçok karar organında tartışılıyor. Ankara bu yöndeki bir hareketlenmeyi ve Irak'a veya Doğu'nun başka yerlerine girmek istediği iddiasını yalanlıyor. Fakat, Türkmen azınlık barındıran ve Kuzey Irak'ın petrol depoları olan Musul ve Kerkük'teki tarihi haklarından vazgeçmesinin kaçınılmaz olduğundan ve İslam'la Batı arasında köprü kurmak gibi büyük bir rolden de dem vuruyor.

11 Eylül ABD'yi 50 yıl geriye götürdü
İsrail, 11 Eylül olaylarını izleyen gelişmelerde ve Irak saldırısında,
'verimli hilal'in bütün topraklarındaki stratejik emellerini gerçekleştirmek adına tarihi bir fırsat görüyor. Zira İsrail 1948'den bu yana, küçük bir imparatorluk hayal ediyor. Düşünülen 'konfederasyon', Filistin, Ürdün, Lübnan ve hatta başarıyla parçalanırsa Suriye'den bazı bölümleri İsrail'e katıyor.
Peki 'bu büyük şölen'de ABD nerede duruyor? Öncelikle, 11 Eylül saldırısı ABD'nin Ortadoğu politikalarını 50 yıl geriye götürdü. 1956'daki Süveyş savaşı öncesinde ABD, bölgedeki şartları değiştirmeye çalışan bir 'gözden geçirme ülkesi'ydi.
O sıralarda ABD'nin hedefi emperyalist Fransa ve Britanya'nın Ortadoğu'daki nüfuzunu ve mirasını sona erdirmekti. Amerika'nın bu isteğini, Britanya, Fransa ve İsrail'in başarısız Süveyş savaşı gerçekleştirdi. Saldırının başarısız olması sonrası, dönemin ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles, 'Süveyş savaşıyla Fransa ve Britanya'nın klasik politikasının sona erdiğini' kaydetti. Bakan, 'Bu, Ortadoğu'daki ABD bağımsızlığının ilanıdır' diyordu. Fakat ABD, Mısır'da 'Nasırcı gürültü'den kurtulduktan sonra Sykes-Picot haritalarını korumayı hedef haline getirmişti. (Bahreyn gazetesi Misak, 2 Temmuz 2007)


radikal