Muhsin Yazıcıoğlu"nu kim neden öldürdü?

Muhsin Yazıcıoğlu"nu kim neden öldürdü?

"... asıl önemli olan, kamuoyuna doyurucu bir açıklama yapmak ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölümü konusunda kimsenin kafasında soru işareti bırakmamak!"

Aziz Üstel - Star

Muhsin Yazıcıoğlu'nu kim neden öldürdü?

Adına Ergenekon denen, yavaş yavaş da çivisi çıkmaya başlayan rezillik var ya! Kimi çapulcularla, düşkünler yurdu kaçkınlarının bir araya gelmesiyle kurulan bir örgüt olduğu öne sürülüyor!

Ve her gün bu örgüt sanıklarından biri, yeni bir açıklama yapıyor!

Nedir amaç?

Olayı sulandırmak mı?

Bulanık suda balık avlamak mı?

Yoksa gerçekleri dile getirmek mi?

Son açıklama Kuvayı Milliye Derneği 1919'un çaycısı Erol Ölmez'den geldi ve de rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümüyle ilgili!

Muhsin Bey'e suikastı, 2007'de milletvekili olan, MİT'de çalışan, Amerikan destekçisi biriyle tasarlamış eski çaycı!

Kim bu milletvekili?

Bilmiyoruz.

Niye öldürmek istemiş ve de niye çaycıyı kullanmış?

Onu da bilmiyoruz?

Çaycı Ölmez, 1988'de kurulan Atakurtlar
diye bir örgütten söz ediyor. Kod adı 'Çerkez Ali' olduğunu söylediği biri, askerdeyken çaycıdaki bu cevheri keşfetmiş! Şıpın işi bizimkini Atakurtlar'ın 'istihbarat ve silah kanadına!' almış. Sonra da örgütün adı, Atakurtlar Cumhuriyet Ordusu olarak değişmiş! Ölmez, dahası, Bosna Hersek'de de savaşmış. Apo'nun yolunu gözlemiş altı gün boyunca İtalya'da. Amacı öldürmekmiş tabi. Ama olmamış: Apo'nun Şam'a gittiğini öğrenmiş, Türkiye'ye dönmüş.

Her şeyden önce, bu 'itirafçının' öne sürdüklerinin doğruluk derecesini anlamak için bu 'milletvekilinin' ortaya çıkartılması gerek!

Sonra, Amerika niye Muhsin Yazıcıoğlu'nun öldürülmesi için uğraşsın, adam tutsun, 10 milyon dolar versin? Bunların hiç bir mantıklı açıklaması yok.

'Atakurtlar Cumhuriyet Ordusu' neyin nesidir?

Daha önce bir yerde rastlamadım adına. Bakınız, psikolojide, insanın işlemediği, 'çeşitli suçları itiraf ederek rahatlama' diye bir kavram vardır. Ne zaman kuşkulu bir ölüm söz konusu olsa, bir çok kişi 'ben yaptım ben tasarladım ben bu tezgahın içinde varım' diye ortaya atar kendini.

Erol Ölmez'in anlattıkları elbette araştırılmalı. Ama asıl önemli olan, kamuoyuna doyurucu bir açıklama yapmak ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümü konusunda kimsenin kafasında soru işareti bırakmamak! Rahmetli Turgut Bey'in ölümüyle ilgili iddialar hala inandırıcı yanıtlar bulmadı!

Türkiye'nin de nükleer silahları olmalı!

İsrail Başbakan'ı Netanyahu'ya yakın kaynaklar, Bibi'nin son Washington gezisinden eli boş dönmesinden sonra ABD'ye karşı yaptırımlar tasarlamaya başladığını söylüyor.

Bunlar CIA'yla işbirliğini ksıtlamaktan tutun da, ABD'nin buyruklarına sırt çevirmeye değin uzanan bir dizi önlem. Ama uygulaması çok zor. Çünkü İsrail yılda yaklaşık, dolaylı ve dolaysız 50 milyar dolar alıyor ABD'den. Bu paranın 35 milyarının altında ABD Başkanları'nın imzası var. Obama da Bibi'ye, bu imza karşılığı Filistin Devleti'nin kurulması için masaya oturması koşulunu getirdi. Buna Bibi 'evet' dese bile ortağı, aşırı sağcı ve ırkcı Libermann'ın kabul etmesi mümkün değil...

Şimdi, İsrail'in, Ortadoğu'da daha uzun yıllar tek nükleer güç olarak kalamayacağı kesin. İran olmazsa. Mısır hatta Türkiye nükleer silahlara sahip olacaktır. Bunlar varsayım falan değil. Bunlar önümüzdeki yıllarda olacaklar. İsrail ve İran'dan sonra, Mısır'ın da nükleer güce sahip olmak için, kolları sıvadığı yolunda dolaşan söylentileri göz önüne alırsak, bölgenin önderliği neredeyse tescil edilmiş Türkiye'nin, salt konvansiyonel silahlarla ordusunu donatması Ankara'dan beklenmemeli!

Yıllardır Türkiye'de bir nükleer santral kurulmasına engel olan ABD bu kez pek sesini çıkarmıyor. Sonunda Türkiye nükleer santral ya da santrallar kuracak! Ondan sonra da çevresindeki gelişmeler çerçevesinde, gerekli girişimlerde bulunacak. Hem tarafların nükleer silahlara sahip olmaları, konvansiyonel savaş tehlikesini neredeyse ortadan kaldırmıyor mu? Bakın Hindistan'la Pakistan'a? Yıllardır savaşmıyorlar. Çünkü iki ülkede de nükleer silah var. Ve işin nerelere gidebileceğini biliyor bu ülkeler. Obama'nın İran'a yönelik saldırı önerilerine karşı çıkmasının başlıca nedeni şu: ABD'nin uluslararası arenada eski gücü yok!

'Dediğim dedik!' politikasını terk ediyor Washington yavaş yavaş.

İran'da nükleer silah olması, Tahran'ın İsrail'e saldıracağı anlamına gelmez. Çünkü saldırdığı an, tepesine nükleer füzelerin yağacağını bilir. Bu yüzden belki iki ülke arasında daha dengeli ve gerçekci bir politika yürütmek bile mümkün olabilir. Ayrıca, bundan böyle, Çin ve Hindistan gibi güçler, ABD'nin Ortadoğu'da, askeri güce baş vurmasına karş çıkacaktır. Uzun lafın kısası, bu yeni gerçeklerin ışığında İsrail'in, Filistin Devleti'nin kuruluşunu kabul etmesi ve Ortadoğu'ya entegre olması gerekmekte. Çünkü artık sırtını, Obama'dan sonra, pamuk ipliğine bağlı bir müttefike dayayarak at koşturamaz Ortadoğu'da, eskiden olduğu gibi. Bu da İsrail'in işine gelmeli... Böylece İsrail, artık kabul edilebilir, normal
ilişkiler kurabilecektir komşularıyla.