Müşerref Artık Gitmeli

Müşerref Artık Gitmeli

İngiliz gazeteleri: Pakistan’daki üniformalı despotlar sınıfta kaldı.

Lal Mescid katliamı ile büyük tepki çeken ABD kuklası cuntacı Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref’in koltuğu sallanıyor. Ülkede gelişen son saldırılar karşısında çaresiz kalan Müşerref’in, sıkıyönetim ilan etmeyi düşünmediğini açıklaması bile inandırıcı gelmedi. Dünkü İngiliz gazeteleri, Müşerref liderliğindeki askeri idarenin, ülkeyi giderek uçuruma yuvarladığına dikkat çekerek, “Müşerref artık üniformasını çıkarıp gitmeli” dediler.
LONDRA
İngiliz gazeteleri, haftanın son iş gününde iki temel konuyu ayrıntılı şekilde tartışıyor. Bunlardan biri dünya borsalarında görülen değer kayıpları, diğeri ABD kuklası Pakistan Cumhurbaşkanı Pervez Müşerref'in olağanüstü hal ilanını düşünmediğini açıklaması...
The Times'ın dış haber editörü Bronwen Maddox, ekonominin iyileştirilmesi ve Keşmir gerginliğinin azaltılmasındaki başarılarına rağmen, Müşerref'in bu açmazı kendi kendine oluşturduğunu savunarak, "Müşerref sekiz yıl boyunca herkesle anlaşmalar yapıp hiçbir tarafı tam olarak tatmin edememesinin sonunda, şimdi tüm rakiplerini kendisine karşı birleştirdi" dedi.
Gazete başyazısında; Pakistan'da olağanüstü hal ilanının, siyasi ve diplomatik anlamda bir felaket olacağı görüşünü savunuyor.
iktidar Müşerref'in
ellerinden kayIp gidiyor
The Times, çözümü Müşerref'in hem cumhurbaşkanlığı hem başkomutanlık görevini sürdürme ısrarından vazgeçmesinde görüyor.
"General Müşerref'in ordudan istifa edip orta sınıflara sesini duyurması, siyasi uzlaşma ortamı araması ve takdire şayan olan diğer konulardaki sicilini öne çıkarması gerek. Sağlam bir siyasi rakibi olmadığından hâlâ seçimi kazanabilir. "
The Daily Telegraph gazetesi, bu konuda önceki gün ortaya atılan söylentileri, 'çaresizlik göstergesi' olarak yorumluyor. Gazetede yazan Ahmed Raşid, "iktidar Müşerref'in ellerinden kayıp gidiyor" yorumunu yaptı.
"Dün (önceki gün) Müşerref ve kurmayları, olağanüstü hal ilanının eşiğinden döndü. Bir hafta önce tartışılan, yatıştırma yöntemine başvurmak, yani Benazir Butto ile ittifaktı. Önceki hafta ise Başkan Bush'tan daha fazla destek istemek... Ama artık hiçbir şey işe yaramıyor gibi görünüyor."
Müşerref artık
emekli olmalı
Gazete başyazısında, Müşerref'in artık kendisine bir vâris arama vakti geldiği görüşünü savundu:
"Müşerref'in görevi, iktidarı yeni bir yönetime devir sürecine nezaret etmek olmalı. Ekim'de yeni bir ordu komutanı ataması gerekiyor. Daha sonra genel seçime gidilecek, bunun ardından da milletvekillerinin yeni bir cumhurbaşkanı seçmesi ve generalin üniformasını çıkarıp emekli olması gerekiyor. Ülkede istikrar için tek umut, iktidardaki koalisyonun tabanını genişleterek, yeni ordu komutanı ve sivil başbakanın uyum içinde ve Afganistan’ın işbirliği ile çalışıp; İslâmcı partileri nötralize etmesi ve direnişçi hareketi yenmesi olabilir. Böylesi bir ortaklığı yaratmak generale yaraşır bir miras olur... Ama önce artık bu selin önündeki yegâne bent olamayacağını anlaması gerek."
Pakistan halkı artık
kabusun bitmesini istiyor
The Guardian da, "Müşerref artık üniformasını çıkarıp gitmeli" diyenlerden...
Başyazısında "Pakistan ordusunun düsturu olan 'Ülke, siyasetçilerin değil, generallerin yönetiminde daha iyi durumda' söylemi artık geçerli değil." yorumunu yapan gazetenin iç sayfalarında bir makale kaleme alan Pakistan kökenli yazar Tarık Ali ise sadece Müşerref'e değil, orduya da görev düştüğü görüşünde.
Ali, "Pakistan halkı bu kabusun artık bitmesini istiyor" demiş: "İster sivil ister asker olsun, Pakistan'ın her lideri, dönemsel olarak sarsılan bir volkanın üzerinde oturur. Askeri bir liderin varlığı pek çok ülkede başlı başına bir olağanüstü hal göstergesi olsa da, 30 yıldır askerlerin yönettiği Pakistan'da bu geçerli değildir. Ülkede artık oturmuş bir siyasi döngü var: Askeri yönetim, öfkeli protestolar, sivil yönetim; yolsuzluk, seçim usûlsüzlükleri ve yeniden askeri yönetim. Oysa ülkenin 200 milyonluk halkı bundan iyisine layık.
Pakistan'da orduyu birleştiren iki unsur var. Birincisi, komuta zincirinin bütünlüğünün temini. İkincisi ise askeri konularda siyasetçilerin hakimiyetini ya da nüfuzunu kabul etmemek. Zira, Pakistan ordusunda pek çok orduda olduğu gibi, demokrasiden kaçınma vardır. Kendi saflarında hesap vermeye alışık olmadıklarından bunu toplumun genelinde de kabul etmekte zorlanırlar.
Pakistan'da ordu, seçilmiş bir hükümeti etkilemeye çalışan bir lobi olmaktan uzun süre önce vazgeçti; dediğini yapmayan her hükümeti değiştirmeye yönelik daimi bir komplo halini aldı. Pakistan'daki her askeri akademinin duvarlarını üç popüler ismin resimleri süsler: Napolyon, De Gaulle ve Kemal Atatürk... İlki hâlâ geçerli olan bir hukuk çerçevesi oluşturdu, ikincisi Fransa'yı NATO'dan çıkarıp Amerikan emperyalizmine karşı durdu, sonuncusu din ve devleti ayırdı... Maalesef Pakistan’ın üniformalı despotları üç konuda da sınıfta kaldı."

Vakit