Müslüman düşünürlerden Lübnan uyarısı

Müslüman düşünürlerden Lübnan uyarısı

İslam dünyasının tanınmış düşünürleri Lübnan’da çatışmalara son verilmesi ve diyalog çağrısında bulundu. Çatışmalar kınanırken, mezhep tuzağına karşı da uyarıda bulunuldu.

İslam dünyasının tanınmış simaları Lübnan'daki çatışmalara son verilmesi çağrısında bulundu. Müslüman düşünürler, diyalog çağrısında bulunurken, mezhep tuzağına karşı da dikkat olunması gerektiğini belirttiler.

Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Dr. Yusuf el-Karadavi, Lübnan yaşanan çatışmanın taraflarına iç savaşa yol açabilecek kanlı çatışmalara son vermeleri çağrısında bulundu.

Taraflardan güçlerini İsrail için saklamalarını isteyen el-Karadavi, "Kahramanlık pazunu kardeşine göstermen değil, düşmanına göstermendir" dedi. Katar'ın başkenti Doha'da Cuma hutbesinde Lübnan'da yaşanan krize değinen Yusuf el-Karadavi, Hizbullah lideri Hasan Nasrallah ve el-Müstakbel hareketi lideri SaadeEl-Hariri'den iki talebi olduğunu söyledi.

İlk talebini "çatışmaların derhal durdurulması ve kan dökülmesinin önüne geçilmesi" olarak dile getiren el-Karadavi, "Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) bir cana kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur" ayet-i kerimesini okudu. Yusuf el-Karadavi hutbesinde ayrıca "Müslümana küfretmek fasıklık, onunla savaşmak savaşmak küfürdür" ve "Dünyanın yok olması bir Müslümanın haksız yere öldürülmesinden daha değersizdir" hadis-i şeriflerini de hatırlattı.

İkinci talebini "silahlı unsurların caddelerden geri çekilmesi ve gücün kenarda diş bileyip bekleyen düşmana saklanması" olarak ifade eden el-Karadavi, çatışmaların tek kazançlı tarafının Siyonistler olacağını söyledi.

"MÜ'MİNLERE KARŞI ALÇAKGÖNÜLLÜ OLUN"

Kahramanlığın kardeşine güç gösterisinde bulunmak değil düşmana güç gösterisinde bulunmak olduğunu belirten el-Karadavi, Müslümanların Kur'an-ı Kerim'de bildirildiği gibi "Mü'minlere karşı alçakgönüllü ve kâfirlere karşı izzetli" olması gerektiğini söyledi.

Krizin taraflarını sorunları çözmek için diyalog masasına dönmeye davet eden el-Karadavi, modern toplumların aralarındaki sorunları diyalogla çözdüğünü ve silahları kuşanıp sokağa inmenin akıllı insanın kabul edeceği bir iş olmadığını belirtti.

ARAPLARA ÇAĞRI

Hutbesinde Arap ülkelerine de çağrıda bulunan Dr. Yusuf el-Karadavi, kuru-yaş demeden her şeyi yakıp yıkacak fitne alevlenmeden ve vakit geçmeden Lübnan sorununa çözüm bulmalarını istedi.

El-Karadavi ayrıca, Lübnan'daki cumhurbaşkanlığı boşluğunun bir an önce doldurulması ve uzlaşı adayı General Mişel Süleyman'ın cumhurbaşkanı seçilmesi çağrısında bulundu. El-Karadavi, General Süleyman'ın tarafsızlığını ispat ettiğini söyledi.

FADLALLAH MEZHEP TUZAĞINA KARŞI UYARDI

Hizbullah'ın liderliğindeki muhalefetin Beyrut'un birçok mahallesinde kontrolü ele geçirmesinden sonra Lübnanlı âlim Şeyh Muhammed Hüseyin Fadlallah tüm Lübnanlıları "mezhepçi söylem" tuzağına karşı uyardı ve krizin çözümünün ülkeyi iç çekişmelerden kurtaracak yeni bir savunma stratejisinin oluşturulması için tüm tarafların diyalog kurup omuz omuza vermesinden geçtiğini söyledi.

Beyrut'un Hureyk Semtinde bulunan el-İmameyn el-Hasaneyn Camisi mimberinden verdiği hutbede Fadlallah Başkent Beyrut sokaklarında cereyan eden kargaşanın nedenini "en basit iç dengeleri direnişle ilgili hassas konuları gözetmeyen hükümet kararlarına" bağladı. Alınan bu kararları "hükümetin Temmuz 2006 savaşından eksik kalan hesabını tamamlamak isteyen düşman İsrail'in yararlanabileceği güvenlik açığını artırdığını" söyleyenleri haklı çıkardığını söyledi.

Fadlallah, "BM Güvenlik Konsey'in henüz Lübnan'la Siyonist düşman arasında bir ateşkes kararını ilan etmediği bir dönemde İsrail Hükümeti'nin Lübnan'a ve Lübnan direnişine saldırmak için fırsat kolladığını hatırlattı" dedi.

Lübnan hükümeti, geçen Salı günü Hizbullah'a ait telefon iletişim ağı hakkında "yasadışı olduğu" gerekçesiyle hukuki tahkikat başlatmış ayrıca Hizbullah'a yakın olduğu ve Hizbullah'ın Beyrut havaalanına yerleştirdiği kamera konusunda işi ağırdan aldığı iddiasıyla Beyrut Havaalanı güvenlik servisi başkanı Tuğgeneral Vefik Şakir'i görevden uzaklaştırmıştı. Hizbullah da bunu bir savaş ilanı olarak kabul etmişti.

SAVUNMA STRATEJİSİ GELİŞTİRİLMELİ

Mevcut krizden çıkış yolu olarak "Lübnan'ı ve Lübnan halkını şimdi ya da gelecekte meydana gelebilecek herhangi bir saldırı ya da tehlikeye karşı korumak için bir savunma stratejisinin geliştirilmesini" gösteren Fadlallah "Lübnan'ın kendi içerisinde kavgaya tutuştuğu bir ortamda direnişten söz edilemeyeceğini tüm tarafların önceliğinin vatan ve iç diyalog olması gerektiğini" dile getirdi.

Lübnan'daki mevcut sorunun mezhebi ya da etnik olduğu görüşünü kabul etmeyen Fadlallah sorunun "siyasi" olduğunu vurguladı. Tüm tarafları özellikle Müslüman ve Hıristiyan liderleri fitneye ve kin duygularının yeşermesine neden olan mezhep tuzağına düşmeye karşı uyaran Fadlallah, İslam'ı ve Araplığı tümüyle yok etmeye çalışan plana karşı direnen hareketler ve mezhepler arasında ayrım yapmadan yok etmek isteyen Amerikan Yönetimine karşı uyanık olmaya çağırdı.

Fadlallah Lübnan'daki tüm gruplara şu çağrıda bulundu: "Ey sorumlular, ülkenin dengelerini, geleceğini ve kuvvetini korumak için Allah aşkına iç diyalog için çaba gösterin. Allah aşkına iç barışı koruyun. Allah aşkına İslami ve Ulusal birliği sağlayın. Allah aşkına direnişi koruyun. Allah'ım mesajımı tebliğ ettim mi? Allah'ım sen şahit ol."

Hizbullah liderliğindeki muhalefetin, hükümet yanlısı el-Müstakbel grubu yanlılarıyla girdiği silahlı çatışmalardan sonra Beyrut'un Sünni mahallelerini ele geçirmesinin ardından Beyrut'ta atmosfer gerginleşmiş ve mezhebi söylemler yükselmeye başlamıştı. Güvenlik kaynakları Hizbullah'ın ordu birliklerini ve el-Müstakbel grubuna bağlı birçok güvenlik merkezini ele geçirdiğini söylüyor.

İSLAM DÜNYASINDAN TEPKİLER

Muhammed Mehdi Akif (İhvan-ı Müslimin "Müslüman Kardeşler" lideri): "Direnişin imajı değişmez. Değişse bile bu değişim direnişin lehinde olur. Lübnan Direnişi Lübnan'ın çıkarlarına uygun olanı belirleyebilen tek gruptur. Çünkü direniş Lübnan'ı ele geçirmek isteyen Siyonizmin ve Amerika'nın karşısındadır. Direniş de meşru bir haktır, düşmana karşıdır."

Tarık El Beşeri (Mısırlı düşünür ve yazar): "Lübnan Hükümeti'nin Hizbullah'a ait iletişim ağını kesme kararının tek amacı, Lübnan'ı iki kere düşman işgalinden kurtaran Lübnan Direnişi'nin alt yapısını çökertmektir. Bu karar İsrail'e her türlü destek sağlayan Amerikan projesine destek anlamına geliyor" Hükümetin kararı direnişin imajını zedelemeyi amaçlamaktadır. Ancak gelişmeler bir iç savaşa kadar varmazsa bu gerçekleşmeyecektir. Askeri bir güç olan Direniş alt yapıyı temsil eden iletişim ağı olmadan faaliyetini sürdüremez."

Ebu'l Ula Mazi (Kurulmakta olan Mısır El Vasat Partisi temsilcisi): "Bugün Lübnan'da cereyan eden olaylar bu ülkeyi bir süredir karıştırmak için fırsat kollayan dış çevrelerin eseridir. Direnişin kendini savunma babında silah kullanması belki mantıklıdır, özellikle bir direniş hareketi için bir silah mesabesinde olan iletişim ağının yok edilmesi gibi bir plan varsa. Krizin doğmasının nedeni olarak hükümetin aldığı karara rağmen muhalefetin verdiği tepkiyi henüz benimsemiş değilim. Bu tepki Arapların direnişin temiz imajıyla ilgili zihinlerinde bir bulanıklığa neden olacaktır. Maalesef siyasi bir grup olan tüm direniş hareketlerinin düştüğü çıkmaz yol budur."

Raşid el-Gannuşi (Tunus en-Nahda Hareketi lideri): "Direniş sürekli silahını düşman İsrail'e karşı koymak için hazır tuttuğunu sık sık dile getiriyor. Kendini savunmak için içeride silah kullanma hakkı olmasına rağmen direnişin ulusal çevrelere kadar uzanma hakkı yoktur. Hizbullah'ın imajının Arap ve Dünya kamuoyunda bir parça zedelenmesi ve sarsıntıya uğraması kaçınılmazdır. Ancak halen mevcut sorunu aşmada aklın ve hikmetin galip geleceğine olan inancımızı korumaktayız."

Abdullah Baha (Fas Adalet ve Kalkınma Partisi Parlamento Grup Başkanı): "Bugün Lübnan'da olanlar Filistin ve Irak'taki iç çatışmalardan yeterince ders alınmadığının sonucudur. Daima taraflardan biri Amerikanın bölgeye dönük ve İsrail yanlısı politikalarını ve planlarını temsil ederken diğer taraf bu politika ve planlara karşı direnen grubu temsil etmektedir. Üçüncü bir grup daha vardır ki bunlar da gelişmeleri İran'la irtibatlandırarak Arap seçeneğini gözardı ederek olayı Amerikan/Siyonizm seçeneğiyle İran seçeneğiyle sınırlandırmak istiyor. Lübnan hükümetin aldığı karar ateşe benzinle yaklaşmaksa Hizbullah'tan başka ne beklenir? Ancak verilen reaksiyonun çok güçlü olması direnişin imajının değişmesine neden olacaktır. Hizbullah'ın imajı Filistin'de İslami Direniş Hareketi Hamas ve Irak'taki direniş hareketlerinin imajı gibi etkilenecektir."

Fatih Rubey'i (Cezayir en-Nahda Hareketi Lideri): "Biz hâlâ Hizbullah'a Amerikanın ve Siyonizmin bölgeyle ilgili planının karşısında mücadele eden Lübnan Direnişinin en büyük temsilcisi gözüyle bakıyoruz. Tüm Lübnan'ı kontrolü altına alabilecek kadar askeri gücü olmasına rağmen Hizbullah'ın şimdiye kadar mezhep çatışması yanlılarına ve şantajcılara boyun eğmediğini görüyoruz. Temennimiz direniş silahının Siyonist düşmana karşı çevrilmiş olarak devam etmesi ve Hizbullah liderliğinin Arap Halklarının özlemlerine layık durması ve krizi kendisinden alıştığımız hikmetle çözmesidir."

Muhmmed Buleyhe (Cezayir Ulusal Reform Hareketi Lideri): "Hizbullah'a bakış açımız kesinlikle değişmedi. Hizbullah Amerikanın ve Siyonizmin Ortadoğu'ya yönelik planlarını bozguna uğratmaya çalışan bir direniş partisidir. 2006'da Hizbullah'ın direnişi olmasaydı İsrail Lübnan'ı ele geçirecekti. Dolayısıyla İsrail'e çevrili olduğu müddetçe Hizbullah'ın silah bırakmama kararını destekliyoruz. Lübnan'da cereyan eden gelişmelerin Arap ve Müslümanların eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan İsrail ve Amerikanın bir savaşı olduğuna inanıyoruz. Çatışmalar, Amerika ve İsrail tarafından çıkarılırken maalesef idaresi Arap ve Müslümanların eline veriliyor."

LÜBNAN'DAKİ SÜNNİ İMAMLARININ OLAYA BAKIŞI

Hizbullah liderliğindeki muhalefetin Batı Beyrut'un kontrolünü ele geçirmesine ilişkin Lübnan Sünni imamlardan farklı tepkiler geldi. Bazı imamlar cami hutbelerinde tarafları itidale davet ederken diğer bir kısmı olayları tırmandırma ve halka savaşa çağrısında bulundu. Üçüncü bir grup ise olaylara hiç değinmeme yolunu tercih etti.

Hatiplerin çatışan tarafları itidale ve akıllı davranmaya çağırmasına rağmen bazı imamlar Hizbullah'ı kınayarak silahlı güçlerini Beyrut sokaklarından çekmeye ve direnişin parlak imajını zedelememeye çağırdı.

Lübnan el Cemaa el İslamiye Politbüro üyesi Dr. İmad el-Hut hutbesinde şöyle dedi: "Beyrut'ta son iki günde meydana gelen olaylar Beyrutluların yüreğinde derin yaralar açmıştır."

Cemaatin Beyrut'taki merkezinde bulunan ed-Dava Camisinde verdiği hutbede el-Hut "Beyrut sokaklarında kan dökülmesi ve silahsız insanların korkutulması kabul edilemez. Lübnanlıların birbirlerini suçlamaları da kabul edilemez. 1982'de Siyonist işgale karşı direnen Beyrut aynı direnişçi Beyrut'tur. Bu Beyrut düşmanın yalnızca Siyonist düşman olduğunu biliyor" dedi.

El Hut "Kimsenin kendisini Beyrut halkından daha fazla vatansever ve Siyonizm düşmanı olduğunu iddia etmemesi" gerektiğini söyledi. Krizden çıkış yolunun Beyrut sokaklarındaki tüm silahlı çatışmaların derhal sona erdirilmesi güvenlik konusunun yalnızca ordu ve emniyet güçlerine bırakılması krizin çözümünde kimsenin galip ile mağlup sayılmadığı bir üsluptan geçtiğini söyledi.

Trablus'ta el-İman camisinde verdiği bir hutbede el-Cemaa el-İslamiye'nin bir sorumlusu tüm tarafları görüşme masasına davet etti.

Sayda el-Küdus Camisi İmamı Şeyh Mahir Hammud ve bazı sorumluları muhalefete yakın durmasına rağmen ünlü Müslüman düşünür Fethi Yeken'e bağlı İslami Eylem Cephesi gibi taraflar da buna benzer çağrılarda bulundu.

Bu hutbelerin birinde "2000 ve 2006'da direnişe bağrını açan Beyrut bugün direnişin silahıyla vurulmak isteniyor, direnişe ve Hizbullah'a arka çıkan Sünniler hangi suçtan dolayı böyle bir muameleye maruz kalıyor?" denildi.

Genel olarak bu söylemin imamları Hükümete yakın duran Darü'l Fetva yanlısı imamlar değildir. Bunlara göre Şii-Sünni bir çatışma bulunmamaktadır. Bunlara göre sorunun arkasında Lübnan'ı zayıflatmak isteyen dış güçlerin parmağı bulunmaktadır.

SÜNNİLER ŞİİLERE KARŞI KIŞKIRTILIYOR

Hükümete yakın Darü'l Fetva ve el-Müstakbel grubu yanlısı olarak kabul edilen diğer camilerdeyse Şiilere karşı Sünnileri kışkırtan sesler yükselirken "Sünniler Şiilerin saldırısına uğradığı", "Şii Hilali kuruluyor" ve "Şii egemenliği daha uzun sürdüğü zaman İran ve Suriye'nin Beyrut'a doğru ilerleyecekleri" gerekçesiyle Sünnilerin el-Müstakbel grubunun yanında yer almaya çağrıldı.

Bu çağrıyı benimseyenler arasında Akar müftüsü Usame er-Rifai, Güney Lübnan Müftüsü Dr. Muhammed Ali Cuzu ve Lübnan Müftüsü Muhammed Reşid Kabani de bulunmaktadır.

SELEFİLER OLAYI GÖRMEZLİKTEN GELİYOR

Bu atmosferde bile Selefi Gruba bağlı camilerde verilen hutbelerde mevcut krize değinilmedi, bu camilerin hocaları sadece vaaz ve dini konular üzerinde durdu.

Genel olarak selefi grubun kendisini siyasetten uzak tutma niyeti biliniyor. Bu bağlamda gelişmelere direk bir ilgi göstermeyen Lübnan Selefileri olaya yalnızca "İran yanlısı partilerle Amerika yanlısı laik partiler arasındaki siyasi iktidar mücadelesi" şeklinde bakıyor. Bu grup Sayda, Akar ve Bekaa'da gibi şehirlerde "Kur'an-ı Kerim Ezberletme Derneği" ve "El Hidayet Derneği" olmak üzere Kur'an merkezleri tarafından temsil ediliyor.

Hizbullah ve Emel Hareketi, el-Müstakbel grubu taraftarlarıyla yaptıkları çatışmalardan sonra Cuma günü öğle saatlerinde Beyrut'un batı bölgelerini ele geçirdiler. Hükümet yanlısı silahlı güçlerle Hizbullah üyeleri arasında meydana gelen çatışmalarda en az 20 kişi ölürken 40 kişi de yaralandı.

TİMETURK