Müslüman'a Nazi Zulmü

Müslüman'a Nazi Zulmü

Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde eşinden boşanan ve psikolojik sorunlar yaşayan annesinin elinden alınan Türk çocuğu Elif Yaman..

Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde eşinden boşanan ve psikolojik sorunlar yaşayan annesinin elinden alınan Türk çocuğu Elif Yaman, yıllardır annesiyle görüştürülmediği gibi mahkeme kararıyla Hıristiyan kültürüne göre yetiştiriliyor.

13.02.1993 Almanya doğumlu ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Elif Yaman, 9 yaşında iken şiddet gördüğü gerekçesiyle mahkeme kararıyla 2002 yılında annesinden koparılarak Hıristiyan bir aileye verildi. Ailenin Elif’i Pazar günleri kiliseye götürdüğünü öğrenen anne Ayşe Yaman, Aile Mahkemesi’ne giderek kızının İslâmi geleneklere göre yetiştirilmesini ve kiliseye gönderilmemesini istedi. Mahkeme, kararında dava için yetkili olmadığını ifade etmesine rağmen “çocuğun çok kültürlü yetişmesi açısından kiliseye gitmesinde bir sakınca olmadığı” kararına vararak Ayşe Yaman’ın talebini reddetti.
BAKANA BAŞVURDU!
Karar üzerine, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yetkililerini devreye sokmaya çalışan anne, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’ya bir dilekçe gönderdi. Dilekçede şu ifadeler yer aldı: “13.02.1993 doğumlu kızım Elif Yaman, Almanya, Osnabrück Gençlik Dairesi tarafından elimden alınmıştır. Halen, bir Alman ailenin himayesine verilmiştir. Ekteki mahkeme kararında görüleceği gibi benim bir anne olarak arzumun hilafına, Müslüman olarak değil, Hıristiyan olarak yetiştirilmesine karar verilmiştir. Bu durum, insan haklarına aykırıdır. Halen T.C. vatandaşı olan kızımın, isteği dışında Hıristiyan bir ailenin yanında kalmasını arzu etmiyorum. Bakanlığınızın gerekli tahkikatı yaparak, kızımın Alman ailenin yanından alınmasını ve Türkiye’de Çocuk Esirgeme Kurumu bünyesinde himaye edilmesini arzu ediyorum.”
‘PSİKOLOJİSİNİ BOZDULAR’
Mahkeme kararıyla velayeti elinden alınarak kızı Gençlik Dairesi’ne teslim edilen Ayşe Yaman’ın avukatı Nazan Topal, gençlik dairesi ile yapılan görüşme sonucu müvekkilinin daha önce yetkililer tarafından “intihara eğilimli” olduğu iddiasıyla psikolojik muayeneye gönderildiğini ve muayene eden doktorların hastalık bulamamalarına rağmen, “yeterince iyi annelik yapamayacağı” sonucuna vardığını söyledi. Topal, müvekkilinin başka bir doktora giderek aksini kanıtlayan rapor almasına rağmen mahkemece dikkate alınmadığını dile getirerek, “Müvekkilimin psikolojisi asıl kızından koparıldıktan sonra bozuldu” diye konuştu. Topal, Ayşe Yaman’ın isteğinin çocuğunu görebilmek ve onun İslâm kültürüne göre yetiştirilmesi olduğunu dile getirdi.
Konuyla ilgilenen Almanya Türk Hukukçular Derneği Başkanı Dalınç Emin Dereköy de Aile Mahkemesi’nin, Ayşe Yaman’ın, çocuğunun İslâm kültürüne göre yetiştirilmesi talebine ilişkin “yetkili değilim” demesine rağmen Yaman’ı yetkili mahkeme olarak Vesayet Mahkemesine yönlendirmemesini eleştirerek, “Mahkeme annenin isteği karşısında, ‘Çocuğun çok kültürlü yetişmesi açısından kiliseye gönderilmesinde sakınca görmüyorum’ diyor. Bu tam bir skandal. Mahkeme yetkili olmadığı bir konuda yorumda bulunuyor. Burada asıl Alman mahkemesinin zihniyeti ortaya çıkıyor. Almanya’da çocukların teslim edildiği yurtlarda mahkemenin iddiasının aksine çok kültürlü bir ortam yok. Bu tür kurumlar genellikle dini kurumlarla bağlantılıdır. Çocuklar tamamen Hıristiyan kültürü doğrultusunda yetiştiriliyor, Pazar günleri kiliseye götürülüyor” diye konuştu.
BİZ YAPSAK ALMANYA AYAĞA KALKAR
Almanya’da benzer binlerce olayın yaşandığını dile getiren Dereköy, Alman mahkemelerinin aile içi şiddet vakalarında Alman aileler karşısında yasaları daha toleranslı uygularken yabancılar söz konusu olduğunda en sert şekilde uyguladıklarını ve derhal çocuğu aileden aldıklarını dile getirerek, “Türkiye bu konuda daha duyarlı olmalı. O yurtlarda çocuklara en azından Türkçe ve İslâm dersleri verilebilir. Bir an için, Türkiye’de bir Alman çocuğunun aynı gerekçe ile ailesinden alınarak bir Türk ailenin yanına verildiğini, Cuma günleri camiye götürüldüğünü düşünelim. Tüm Almanya ayağa kalkar” dedi.
PROF. KUZU: AKLIN ALACAĞI İŞ DEĞİL
Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, skandalı kendisine intikal ettirdiğimizde, “Bu nazizmin de ötesinde. Akıl alacak gibi değil. Türkiye, bir Yahudi ya da Hıristiyan çocuğu ailesinden alıp, Müslümanlara verse dünyayı başımıza yıkarlar. Bu, 1959 tarihli çocuk hakları sözleşmesine de tamamen aykırı. Bir çocuğu ailesinden kopart, Hıristiyanlığa göre yetiştir. Bu durumda birçok Türk çocuğu var, deniliyor. Skandal!” dedi.
TUNA: HIRİSTİYANLAŞTIRMA ÇABASI!..
AK Parti’nin hukukçu vekillerinden Hüsnü Tuna da, “Mahkeme, amacını aşmış. Adeta, Hıristiyan sayısını artırmayı amaç edinmiş. Bu kabul edilebilecek bir uygulama değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, bu tür insan haklarına aykırı uygulamaların peşine düşmeli, vatandaşlarımızın haklarını aramalıyız” dedi.
Tuna, Türkiye’de benzeri bir uygulamanın olamayacağını belirtti ve şöyle devam etti:
“Bizde çocuğun aileden alınması gerekiyorsa, mutlaka inancına, örfüne uygun bir hayat tarzı içinde devam etmesi sağlanır. Burada olay münferit de değildir. Çok sayıda Türk çocuğu buna maruz kalıyorsa, üzerinde çok daha fazla durulmalıdır.”
ÇÖMEZ: “TÜRKİYE İLGİLENMELİ!..”
Konuyu başından beri takip eden Balıkesir eski Milletvekili Turhan Çömez de şunları söyledi: “Türkiye, Elif’ine, Almanya’nın tecavüze yeltenen Marcos’una sahip çıktığından daha fazla ilgi göstermeli. Böyle bir uygulama kabul edilemez. Alman mahkemesi çocuğun Müslüman olarak yetişmesine izin vermiyor. Bu nasıl bir uygulamadır? Konunun sonuna kadar takipçisi olacağım.”

vakit