Muştu Gençlik

Adem Özköse bir gece “Sabah namazlarında gençlerle buluşup bir sabah namazı devrimi yapsak” diye bir Tweet attı ve olaylar gelişti.

Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’nde başlayan sabah namazı buluşmaları kısa sürede yurt sathına yayıldı.

Sabah namazlarında safları sıklaştıran gençler bu birlikteliği ilim ve aksiyona taşıdılar.

Kitap halkaları (okuma grupları) oluşturdular, yazarlarla âlimlerle buluştular, “Ümmet İftarları” düzenlediler, zalimlere karşı nümayişler yaptılar, mazlum ve mağdurlarla dayanıştılar.

“Yeryüzünde iyiliği güzelliği yaymak” için ta Afrika’ya, ta Uzakdoğu’ya uzandılar; Somali’ye Eren Bülbül Yetimhanesi’ni, Patani’ye Furkan Doğan Yetimhanesi’ni, Ruanda’ya Necmeddin Erbakan Camii’ni, Moro’ya Yasin Börü İlkokulu’nu kazandırdılar, Afrika’nın susuz bölgelerinde kuyular açtılar.

2014’te başlayan ve sekiz senede on binlerce gence dokunan, onları nurlu ufuklara sevk eden bu “Sabah Namazı Devrimi Hareketi” geçen hafta sosyal medyada “Yeni Bir Başlangıç İçin Kısa Bir Veda” mesajı paylaşmıştı.

O yeni başlangıcın haberi dün İstanbul’dan geldi.

Üsküdar’da “Muştu Gençlik”in kuruluşu ilan edildi dün.

2 Ocak’ta; Endülüs’ün son kalesi Gırnata’nın düşüşünün 530’ıncu yıldönümünde.

Çünkü “MUŞTU her şeyden önce bir umut yürüyüşüdür. Bu nedenle şartlar nasıl olursa olsun karamsarlık ve umutsuzluğu kabul etmiyoruz. Karanlık, tarihin her döneminde var olmuştur; fakat aslolan dünyayı güzelleştirmek isteyenlerin karanlığa karşı yaktıkları ışıktır. Biz de yeni bir umut odağı oluşturmak, bir kutlu ışık yakmak için Endülüs İslam medeniyetinin düştüğü gün olan 2 Ocak tarihinde tekrar yola koyuluyoruz ve MUŞTU’nun kuruluşunu ilan ediyoruz.”

Böyle deniliyor “Muştu Gençlik Kuruluş Bildirisi”nde.

Ve şöyle deniliyor:

-“Muştu”; müjde, yeni/sevinçli/güzel/umut dolu haber anlamlarına gelmektedir. Bu anlamlardan hareketle çatısı altında toplandığımız “Muştu Gençlik”, farklı alanlarda okumaların yapıldığı, düşüncede derinleşmeyi ve harekette olgunlaşmayı gaye edinmiş bir gençlik çalışmasıdır. Faaliyetlerimizin ana omurgasını gençliğe inanç, medeniyet, tarih, coğrafya, aksiyon, iyilik, kültür ve sanat bilinci kazandırmak oluşturmaktadır.

-Umut duygusuna sahip herkes gibi bizim de dünyayı güzelleştirmek, daha yaşanılır, daha huzurlu bir hale getirmek gibi bir derdimiz var. Bunun da ancak düşünce ve hareket alanında oluşturulacak yeni bir ruh ve dinamizmle gerçekleşeceğine inanıyoruz. Islah ve inşa yöntemine dayanması gerektiğini savunduğumuz bu atılımın inşasına bir tuğla da olsa katkıda bulunabilirsek kendimizi bahtiyar hissedeceğiz.

-Kendine gereksiz duvarlar ören ürkek bir düşünce anlayışından uzağız. Bir taraftan sahip olduğumuz zemine olabildiğince sağlam basarken diğer taraftan farklı medeniyet havzalarının ortaya koyduğu kültür ve birikimden de faydalanmanın yollarını arayacağız. Çünkü bilgi ve düşünce kendi içinde farklılıklara sahip olsa da her daim etkiye açıktır ve insanlığın ortak mirasıdır.

-İnsan, hayatın içinde ortaya koyduğu duruşla, kabul ve itirazlarıyla, hareketle var olur. Bu bağlamda düşünceyi aksiyondan ayıran, dünyayı onarmak yerine sadece yorumlayan bir tavır içinde olmayı doğru bulmuyoruz.

-Her türlü fanatizmden; zihni körelten grupçuluk, particilik, hizipçilik gibi ilkel anlayışlardan uzağız. Bir kişi gibi düşünmek, onun doğrularını kabul etmekten ziyade birlikte düşünmeyi önemsiyoruz.

-İstanbul’dan Diyarbakır’a, Kurtuba’dan Kaşgar’a, Saraybosna’dan Kudüs’e, Buhara’dan Kahire’ye, Kuala Lumpur’dan Addis Abada’ya kadar uzanan bir medeniyetin mensuplarıyız. Selçuklu ve Osmanlı gibi yüz akı bir tarihin devamı; yüzyıllarca inancına, rengine bakmadan yeryüzünün tüm mazlumları için sığınak olmuş Anadolu gibi bir coğrafyanın çocuklarıyız. Fakat şuna da dikkat çekmek istiyoruz. Tarih bizim için bir kök ve dayanak olduğu gibi aynı zamanda bir yüzleşme ve ders alma alanıdır. Bu nedenle salt hamaset veya kutsallaştırmaya dayanan bir tarih anlayışından uzağız.

-Bir insan sırf ırkından, renginden, malından, makamından dolayı bir başka insandan üstün olamaz. Allah Türkleri-Kürtleri-Arapları-Çerkezleri, zenginleri-fakirleri, yönetenleri-yönetilenleri birbirlerine üstünlük kursunlar diye değil; birbirleriyle dayanışma, yardımlaşma içinde olsunlar diye yaratmıştır. Diller, kültürler, gelenek ve görenekler dini, insani ve akli ölçülerle çatışmadıkları sürece bizim için zenginliktir, güzelliktir ve sonuna kadar yaşatılmalıdır.

-Hak ve adaleti önemseyen bir perspektife sahip olma çabası içindeyiz. Toplumsal düzeni, hukukun üstünlüğünü önceliyoruz. Sadece bizim gibi inanan, bizim gibi düşünen insanlar için değil; herkes için adalet istiyoruz.

-Sivil ve kültürel hareketlerin asla siyasetin boyunduruğu altına girmemesi gerektiğini, bu hareketlerin en büyük gücünün özgür kalabilmek, hür bir şekilde fikir üretmek, söz söyleyebilmek olduğunu düşünüyoruz.

-İnsanın fıtratını bozan, doğallığı ve doğayı mahveden, insanları kendilerine kul-köle yapma peşinde olan tüm anlayış ve güçlere karşıyız. İnsanın gerçek hürriyete fikir ve irade özgürlüğünün yanında ancak anlamlı bir hayatla ulaşabileceğini düşünüyoruz. Gerçek hürriyetin peşindeyiz ve sonuna kadar da olmaya devam edeceğiz.

***

Muştu Gençlik’in kuruluş merasiminde “Olmak ve Yetiştirmek İstediğimiz Gençlik” başlığı altında şu gibi harikulade maddeler sıralandı:

-Geçmişle bugün arasında güçlü bir irtibat kurarken geleceği anlamlandıran bir fikre sahip; aklını, iradesini, özgürlüğünü asla fani kulların emrine vermeyen bir gençlik!

-Savunma refleksi veya yenilgi psikolojisiyle hareket etmeyen; ıslah ve inşa edici bir gençlik!

-Sürekli okuyan, sık sık gezen; soru sormaktan, sorgulamaktan çekinmeyen bir gençlik!

-Sanat ve edebiyat zevkine sahip, kendini ve yeryüzünü güzelleştirmeyi gaye edinmiş bir gençlik!

-İslam’ı anlamada itidali, insani ilişkilerde emin (güvenilir) olmayı, topluluk içi faaliyetlerde istişareyi kendine rehber edinmiş bir gençlik!

-Yaşadığı çağın, insanlığın sorunlarıyla ilgilenen ve bu sorunlara çözüm arayan bir gençlik!

***

Muştu Gençlik’in ajandasında kitap tahlilleri, konferans ve münazaralar, çalıştay ve paneller, ilim adamları / yazarlar / sanatçılar ile buluşmalar, toplu seyahatler, kamp ve piknikler, sabah namazı buluşmaları, toplu iftarlar, spor müsabakaları ve hayır hasenat faaliyetleri var.

Çoğu, Sabah Namazı Devrimi’nde de olan şeyler.

Muştu Gençlik’in en önemli ayırt edici özelliği, başı sonu belli ve daha sistematik bir eğitim programına sahip oluşu.

4 seneye yayılmış, kitap ve seyahat merkezli bir program bu.

“Farklı alanlarda seçilen nitelikli kitapların okunması; Saraybosna, Mostar, Üsküp, Prizren, Taşkent, Semerkand, Buhara ve Hive başta olmak üzere farklı şehirlerin bizzat gidilip görülmesi üzerine kurulu”, “inanç ve medeniyet değerlerimizi incelik ve zarafetle kuşanmış; bir fikri, ideali olan nitelikli gençlerin yetişmesi”ne matuf bir program.

“Muştu” mensubu gençlere “İslam, bilim, tarih, gezi, psikoloji, hatırat, edebiyat, sanat, biyografi, sinema, iletişim, gelenek, hukuk, Batı, tabiat, iktisat, modernite, ekonomi ve medeniyet”e dair 100 eserlik bir kitap listesi verilecek; 4 sene içinde bitirilmesi istenen bu kitapların bir kısmı toplu halde tahlil edilecek.

Gençler belli periyotlarla farklı alanlardan yazar, akademisyen, sanatçı ve uzmanların ders, konferans ve seminerlerine katılacaklar.

Medeniyet coğrafyamızdaki seyahatlerle zenginleştirilen eğitim programını tamamlayan gençlerin “köklerine bağlı, ufku açık, iyiliği yayma ve kötülüğü engelleme gibi ulvi bir misyona sahip; Türkiye, İslam Âlemi ve insanlık için bir muştu olmaları” temenni ediliyor.

Ne güzel bir gâye, ne güzel bir hareket.

Bu yazı toplam 594 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar