Namazı Yasaklayan Tunus Gibi Mi Olalım?
Tunus’ta, 60 yaşından küçük olan kadınlar başörtülü şekilde sokağa çıkarsa, polis tarafından karakola götürülüyor.
Anayasa taslağı çalışmalarında kılık kıyafet ile ilgili düzenlemeden yola çıkarak başlatılan başörtüsü tartışmalarında Türkiye’nin gelecekte Malezyalaşacağı tehlikesini ortaya atanların, ‘yasağın sokağa taştığı’ Tunus’taki baskı ve dayatmalara özlem duyduğu anlaşıldı.
Türkiye gibi Fransız usulü laikliğin uygulandığı ikinci ülke olan Tunus’ta, 1981 yılından bu yana katı bir başörtüsü yasağı uygulanıyor. 60 yaşından küçük olan kadınlar başörtülü şekilde sokağa çıkarsa, polis tarafından karakola götürülüyor. Bu kadınların, ya başı zorla açtırılıyor ya da ‘bir daha kapatmayacağına’ dair yazılı belge imzalattırılarak ‘fişlendikten sonra’ serbest bırakılıyor.
Şeriat Fakültesinde bile
Bugün, Tunus’ta başörtüsüne karşı 3 yıldır sözde bir esneklik tanındığı imajı verilmeye çalışılıyor. Ancak ünlü 158 nolu genelge, hâlâ yürürlükte. Bu nedenle de, üniversitelerde, resmi dairelerde ve liselerdeki yasak katı bir şekilde uygulanmaya devam ediyor. En önemlisi, Şeriat Fakültesi’nde bile başörtüsüne ve sakala izin verilmiyor. Fakültedeki, yasak yabancı öğrenciler için de geçerli.
Camiler namaz dışında yasak
Ülkede dindar insanlara yönelik baskılar başörtüsüyle sınırlı değil. Camiler belirlenmiş namaz saatleri dışında kapalı. Topluca ibadet etmek, Kur’an-ı Kerim okumak için bir araya gelmek mümkün değil. Müslümanların bir arada toplu olarak camiye gidip ibadet etmeleri de yasak. Bu nedenle birkaç mahalle ötedeki camiye giderek ibadet etmek durumundalar.
Evlere izinsiz baskınlar...
Din eğitimi uzun süredir yok. Berberilerin geleneksel kıyafetlerini tamamlayan çemberler bile kadınların karakolluk olmasına yetiyor. Tunus polisi fabrikalara baskın düzenleyerek başörtülü kadınları kara listeye alıyor. Evlere habersiz baskınlar düzenlenerek izinsiz aramalar yapılıyor.
Ebubekir Gülüm
Anayasa taslağı çalışmalarında kılık kıyafet ile ilgili düzenlemeden yola çıkarak başlatılan başörtüsü tartışmalarında Türkiye’nin gelecekte Malezyalaşacağı tehlikesini ortaya atanlar, itirazlarını iyice artırınca ‘yasağın sokağa taştığı’ Tunus’taki baskı ve dayatmalara duyulan özlem yavaş yavaş açığa çıkmaya başladı.
Türkiye gibi Fransız usulü laikliğin uygulandığı ikinci ülke olan Tunus’ta, 1981 yılından bu yana katı bir başörtüsü yasağı uygulanıyor. 60 yaşından küçük olan kadınlar başörtülü şekilde sokağa çıkarsa, polis tarafında karakola götürülüyor. Bu kadınların, ya başı zorla açtırılıyor ya da ‘bir daha kapatmayacağına’ dair yazılı belge imzalattırılarak ‘fişlendikten sonra’ serbest bırakılıyor.
10 milyon nüfuslu Tunus’ta, resmi veya sivil 600 bin polis olduğu ileri sürülüyor. Yüzde 99’u sünni olan ülkede garip bir şekilde mezhep ayrımcılığına yol açtığı gerekçesiyle uygulanan başörtüsü yasağı, ülkedeki başörtüsüne olan ilgiyi azaltmak yerine patlamaya neden olmuş. Şu anda büyükşehirlerde her 4 kadından birisi, kırsalda ise her 4 kadından 3’ü başını örter hale gelmiş. Yasağın dozu arttıkça, halkın dine ve dini inançlara daha çok bağlanmasına yol açıyor.
50 yıllık baskı rejimi
Tunus’ta dindarlara ve Müslümanlara yönelik baskılar yaklaşık 50 yıl önce başladı. Fransız sömürüsünden kurtulan Tunus halkı önce Habib Burgiba’nın, daha sonra da Zeynel Abidin Binali yönetimlerinin yasaklarıyla karşılaştı. Kurtuluş savaşında halktan büyük destek alan kurtarıcı Burgiba, sonraki yıllarda Fransız laik sistemini ülkesine egemen kılmak için kendi halkının inanç ve düşüncelerine aykırı birçok uygulamaya imza attı.
Türkiye’nin de örnek aldığı Fransız laiklik sistemin Tunus halkını da devletiyle karşı karşıya getirdi. Ve nihayetinde 1981 yılında başörtüsü de yasaklar listesine dâhil edildi. 1981’de Tunus hükümeti ile muhafazakârlar arasındaki anlaşmazlığın artması üzerine, 158 nolu genelge ile “mezhep ayrımı güden kıyafetler” tabiri kullanılarak kılık kıyafet yasağı uygulamaya konuldu. Bu genelge, Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararı gibi yasak gündeme geldiğinde sürekli ısıtılıp ısıtılıp hala gündeme getiriliyor.
1987’de sivil darbe ile yönetime gelen Tunus Devlet Başkanı Zeynel Abidin bin Ali’nin işbaşına gelmesinden sonra başörtüsü ‘ayrılıkçı giysi’ ile geleneksel Tunus kıyafetini birbirinden ayırma gerekçesiyle hedef haline getirildi. Zeynel Abidin Ali, bugün de görüşlerinden geri adım atmıyor ve başörtüsü ‘Tunus’a davetsiz gelen tutucu bir giyim tarzıdır’ sözleriyle yasağı savunuyor.
Ayrıca Tunus’ta İslamcı hareketlere karşı başlatılan baskı ve dayatmalar, bütünüyle İslam dinine karşı bir kampanyaya dönüştürüldü. Batı medyasında ‘Türk tarzı yasak’ olarak lanse edilen başörtüsü yasağı ise, Türkiye’de olduğu gibi önce kamu kurumlarında ve üniversitelerde başladı. Daha sonra tüm ülke kamusal alan haline getirildi. Yasakla birlikte, şahsi özgürlüklere yönelik birçok insan hakları ihlalleri gerçekleştirildi.
Şu anki durum ne?
Aldığımız bilgiye göre, Tunus’ta başörtüsüne karşı 3 yıldır sözde bir esneklik tanındığı imajı verilmeye çalışılıyor. Ancak ünlü 158 nolu genelge, hala yürürlükte. Bu nedenle de, üniversitelerde, resmi dairelerde ve liselerdeki yasak katı bir şekilde uygulanmaya devam ediyor. En önemlisi, Şeriat Fakültesi’nde bile başörtüsüne ve sakala izin verilmiyor. Fakültedeki, yasak yabancı öğrenciler için de geçerli.
Tunus sokaklarında ise, başörtülülere ve dindarlara yönelik psikolojik bir baskı uygulanıyor. 60 yaşından küçük başörtülü kadınlar tutuklanarak karakola götürülüyor. Kadınların ya zorla başörtüleri çıkartılıyor ya da ‘bir daha başörtüsü takmayacağım’ yazılı kağıtlar imzalatıldıktan sonra ‘fişlenerek’ serbest bırakılıyor.
Camiler namaz dışında yasak
Ülkede dindar insanlara yönelik baskılar başörtüsüyle sınırlı değil. Camiler belirlenmiş namaz saatleri dışında kapalı, topluca ibadet etmek, Kur’an-ı Kerim okumak için bir araya gelmek mümkün değil. Müslümanların bir arada toplu olarak camiye gidip ibadet etmeleri de yasak. Hatta bunu önlemek için oturdukları mahalledeki camiye değil de, birkaç mahalle ötedeki camiye giderek ibadet etmek durumundalar.
Din eğitimi uzun süredir yok. Berberilerin geleneksel kıyafetlerini tamamlayan çemberler bile kadınların karakolluk olmasına yetiyor. Polis başörtülü kadınlara göz açtırmıyor. Oruç tutmak bile zaman zaman yasaklandı.
Tunus polisi fabrikalara baskın düzenleyerek başörtülü kadınları kara listeye alıyor. Tesettür kıyafeti satan mağazalar bile baskı altında. Evlere habersiz baskınlar düzenlenerek izinsiz aramalar yapılıyor. Camilerde, İslami dersler izin verilmiyor. Her yerde, ciddi bir güvensizlik bulunuyor. Okullardaki ve üniversitelerdeki mescitler birer birer kapatıldı.
MİLLİ GAZETE