Nasrallah'ın Hoşgeldin Konuşması
Euzubillahimineşşeytanirracim.Bismillahirrahmanirrahim. Salât ve selam efendimiz ve bütün peygamberlerin sonuncusu Ebi Kasıma, onun temiz ve pâk ehline, seçilmiş ashabına ve bütün gönderilmiş elçilere olsun. Kardeşlerim! Esselamu aleykum ve rahmetullahi
Bismillahirrahmanirrahim. Salât ve selam efendimiz ve bütün peygamberlerin sonuncusu Ebi Kasım'a, onun temiz ve pâk ehline, seçilmiş ashabına ve bütün gönderilmiş elçilere olsun. Kardeşlerim! Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu.
İran Cumhurbaşkanı, sevgili Mahmut Ahmedinejad, ona eşlik eden heyet, hanımefendiler beyefendiler ve kardeşler!
Ben hepiniz adına Lübnan'ın sevgili ve büyük misafirine hoş geldin diyorum.
Sayın Başkan! Emel Hareketi liderliği ve hareket mensupları, Hizbullah liderliği ve mensupları adına, kayıp İmam Musa es-Sadr'ın evlatları, İmam Humeyni âşıkları, liderler, başkanlar, genel sekreterler, parti kadroları ve bu gece aramızda bulunan, desteğini ve hoş geldin dileklerini ifade eden Lübnanlı güçler ve akımlar adına sizlere hoş geldiniz diyoruz. Mücahitler, direnişçiler, zaferi yazanlar adına hoş geldiniz diyoruz. Şehit, yaralı, esir ve serbest bırakılanların aileleri, kadınlar, çocuklar ve erkekler, direnen ve 33 gün boyunca Temmuz Savaşı'nda çarpışan ve mucizeyi yaratan bu halk adına, en şerefli, en cömert ve en temiz insan adına hoş geldiniz diyoruz.
Değerli bir kardeşe, sevgili bir dosta, kıymetli bir sevgiliye, direnişçiler, mücahitler ve mazlumlar için büyük bir destekçiye hoş geldiniz diyorum. Sayın Başkan, bizlere İmam Humeyni'nin kokusunu getirdiniz, önderimiz İmam Hamanei'nin nefesini duyuyoruz sizde, yüzünüzde Allah'ın vaadine inanmış, kimisi ölüme gitmiş kimisi de halen beklemekte olan yüce halkınızın şerefli evlatlarının yüzünü görüyoruz. Bu kısa konuşmada iki çift laf edeceğim. Bunlardan biri Araplara ve Lübnanlılara diğeri de Sayın Başkan ve ona eşlik eden heyete olacak.
İlk olarak; bugün Allah için bir tanıklık yapmak istiyorum. Bunu söylüyorum çünkü liderler, başkan, hükümet ve halk olarak İran İslam Cumhuriyeti hakkında bu şahitliği yapmak boynumun borcu. Lübnan'da, Filistin'de ve Arap dünyasında farazi olarak dayatılan bir İran projesinden ve İran projesiyle mücadele edecek bir Arap projesinden bahsediyorlar. Filistin, Lübnan ve Arap dünyası için bir İran projesinden bahsediyorlar. Bu projenin şeklini ve içeriğini olumsuz bir konumdan dayatıyorlar, Arap dünyasının halklarını ve hükümetlerini bununla korkutuyorlar. Ben İran'daki karar alma merkezleriyle kadim ilişkisi olan kişilerden biri ve dürüst ve nezaket gösterisi yapmadan konuşan biri olarak buna tanıklık ediyorum.
Ey Araplar! İran'ın Filistin için istediği şey, Filistin halkının Filistin için istediği şeydir. İran'ın projesi budur. Araplar 60 senedir, Filistin topraklarının Filistin halkına dönmesini, İslami ve Hıristiyan mukaddesatının gerçek sahiplerine dönmesini, denizden nehire kadar olan toprakların ve bütün mültecilerin evlerine, yurtlarına ve tarlalarına dönmesini ve bu mazlum halkın kanıyla kurtardığı bağımsız devletini kurmasını istiyorlar. Filistin projesi budur, İran projesi budur. Başka bir şey yoktur. İmam Humeyni'nin konumu ve İmam Hamanei'nin kararı budur. Bu başkanın suçu şeffaf, temiz, cesur ve tavizsiz bir şekilde dünyanın her yerinde, BM'de, New York'ta, Cenevre'de ya da gittiği her yerde bu konumu ve bu bakışı ifade etmesidir. Batı ondan rahatsız oluyor çünkü hakkı söylüyor, İsrail hukuki olmayan bir devlettir ve varlık âleminden silinmesi gerekir dediği zaman Batı'nın göğsü sıkışıyor.
İran'ın Lübnan'da istediği şey; Lübnan'ın özgür, işgal altında olmayan, birlik içinde, bağımsız, egemen, aziz, başı dik, onurlu ve bütün tehditlerle meydan okumalara karşı durabilen, bölgesel denklemlerde yerini alan bir ülke olmasını isteyen Lübnan halkının istediği şeyle aynıdır, bunun dışında bir İran projesi yoktur.
Arap dünyasında İran, Cemal Abdunnasır zamanında Hartum'da söylenen ve daha sonra çoğu kişinin vazgeçtiği "hayır"larla birliktedir. İran bu Arap ümmetiyle birlikte bu "hayır"ları yeniden söylüyor.
Kardeşler! Ben 1992 yılından bu yana, efendim ve dostum Abbas Musavi'nin şehadetinden bu yana Hizbullah'ta bu sorumluluğu taşıyorum. Sizlerin önünde İran'ın, bizi her zaman desteklediğine ve hâlâ desteklemekte olduğuna, bir gün olsun bizden tavır almamızı istemediğine, bize emir vermediğine, teşekkür beklemediğine aksine isteyenin bizler olduğumuza şahitlik ediyorum. Adil, hikmetli ve cesur velayet-i fakihe olan derin inancımızla övünmekle ve bunu yinelemekle birlikte İran'ın asla özel bir projesi olmadığını söylüyoruz. Onun Lübnan projesi Lübnanlıların projesidir, Filistin projesi Filistinlilerin projesidir, Araplar için olan projesi Arap halklarının projesidir. İran, bölgemizde, liderin, başkanın, yetkililerin, âlimlerin, mercilerin, seçkinlerin ve halkın ifadesiyle ilahi görevini yerine getirmektedir ve bölgenin inancı ile diniyle bütünleşmiş durumdadır.
Diğer bir konu da İran'ın çıbanbaşı olduğunu ve safları birbirinden ayırmaya çalıştığını sürekli olarak gündeme getiren insanların olmasıdır. Burada da Allah için şahitlik etmemiz gerekiyor, İran İslam Cumhuriyeti bugün İslam dünyasında hatta bütün dünyada savaşları önleyen, fitnelere son veren ve zayıf bırakılmışlara yardım eden en büyük garantilerden birisidir.
Haftalar önce Amerikalı bir rahip Mushafı yakmakla tehdit ettiğinde ve Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında büyük bir fitne çıkmak üzereyken İmam Hamanei tarihi bir açıklama yaptı ve bu açıklamada hem Müslümanları hem de Hıristiyanları uyardı ve onları birbirine düşürmek isteyen kişiler olduğunu söyledi. Müslümanları, İncil'in bir nüshasını yakmaları ya da Hıristiyanların mukaddesatına saygısızlık etmeleri için harekete geçirmek isteyen ve böylece Müslümanlarla Hırsitiyanları birbirine kırdırtmak isteyen kişilerin varlığına karşı uyarıda bulundu.
Lider İmam, bütün mesuliyet bu kişiye aittir, ne Hıristiyanlara, ne de Hıristiyan kiliselerine bu adamın yaptığı işin sorumluluğunu yüklememiz doğru olmaz dedi. Açıkça, bizler Hıristiyanların kutsallarına dil uzatamayız dedi.
Bundan seneler önce belirli gruplar Samarra'daki iki İmam'ın türbesini havaya uçurmaya yeltenip tekfir gruplarını bununla itham ettiğinde Şiilerle Sünniler arasındaki fitne neredeyse Irak'ı ve İslam dünyasını saracaktı. Çoğu kişi bunun için uğraşırken İmam Hamanei çıktı ve arkasına bütün İran'ı alarak var gücüyle bu patlamanın ardında Amerika ve İsrail'in olduğunu, tekfir cemaatlerinin de onlarla bağlantılı olduğunu, ehl-i sünnetin böyle bir suçun sorumluluğunu üstlenmediğini, Şianın da üstlenmesinin doğru olmadığını açıkladı. Yine haftalar önce Şii bir kişi Londra'da müminlerin annesi Hz. Aişe'ye ve ashabtan bazılarına sataşan bir konuşma yapıp Arap fitne kanalları bunu tekrar tekrar gündeme getirdiğinde neredeyse fitne çıkacaktı. İmam Hamanei böyle bir ortamda çıktı ve meşhur fetvasını verdi: "Sünni kardeşlerimizin sembollerine dil uzatmak haramdır, bunun yanısıra peygamberin hanımının şerefine leke sürülecek bir şekilde itham edilmesi de haramdır. Peygamberlerin özellikle de peygamberlerin en yücesi olan efendimizin hanımları için böyle bir şeyin kabulü söz konusu değildir."
İran'ın, lider, başkan, hükümet ve halkın vurguladığı sonuç şudur: Bir Müslüman hata ederse bütün Müslümanları bu hatadan ötürü hesaba çekmeyin. Bir Hıristiyan hata ederse bütün Hırısitiyanları hesaba çekmeyin, bir Şii hata ederse bütün Şiileri, bir Sünni hata ederse bütün Sünnileri hesaba çekmeyin. Neden Amerika'nın istediği fitneye doğru kendi ayaklarımızla son sürat koşuyoruz?
İşte denediğimiz, tanık olduğumuz, ümmetin garantisi, birliğin, direnişin, Arapların, Müslümanların ve zayıf düşürülmüşlerin garantisi olduğuna, güç, ilim, hikmet ve tarihi sorumluluk konumundan hareket ettiğine tanık olduğumuz İran budur!
Ey Lübnanlılar, Filistinliler ve Araplar! Bu İslam Cumhuriyeti liderleri, hükümeti ve halkıyla Allah'ın sizin içinizdeki bir nimetidir. Bu nimeti değerlendirin, onun için Allah'a şükredin, Arap ve İslam dünyasında savaşlardan, yıkımlardan, sürgünden, katliamlardan ve kutsalların çiğnenmesinden başka bir şey görmediğimiz Amerika ve İsrail şeytanlarına kulak asmayın.
Son olarak; İran İslam Cumhuriyeti'ne lider, başkan, hükümet ve halk olarak teşekkür ediyorum. Sayın başkan sizlere bu ziyaretinizden ve sevginizden ötürü teşekkür ediyoruz. Cesaretiniz, hikmetli davranışınız, tevazunuz, halkınıza ve ümmetimizin davasına olan hizmetinizden ötürü sizlere teşekkür ediyoruz. Destek verdiğiniz, her şartta ve zorlukta bize yardım ettiğiniz için teşekkür ediyoruz. Siz teşekkür istemediniz. Dahiye'de, direniş ve mukavemet topraklarında aramızda bulunduğunuz için teşekkür ediyoruz. Geldiğiniz için teşekkürler. Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu.
israhaber