Nasrullah, İsrail'in Tatbikatını Değerlendirdi (VİDEO)
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, dün akşam 20:30'da yaptığı konuşmanın birinci bölümü...
İlk olarak bu geceki konuşmama başlamadan önce bütün Müslümanlara, İslam alemi, bütün yetkili makamlar özellikle İmam Hamanei ve ilim havzalarına Ayetullah Uzma Muhammed Taki Behcet'in rabbine kavuşmuş olması hasebiyle başınız sağ olsun diyor, özellikle ailesi, öğrencileri ve takipçilerine Allah'tan sabır diliyor, Hizbullah olarak bizim de manevi, kültürel olarak değerlerimizin yanında yer alan, bize manevi destek veren, bu direniş ve onun mücahitlerini dualarıyla bereketlendiren, Temmuz savaşında ilk defa bize zafer müjdesini veren bu Rab aşığını kaybetmekten duyduğumuz derin üzüntüyü dile getiriyoruz.
Bu başlangıçla, bu büyük alimi kaybetmekten duyduğumuz derin hüznü ifade etmek, Allah'ın onu rahmetine katması, onu hak ettiği derecelere yükseltmesi ve alimlerimizin onun gidişiyle oluşan büyük boşluğu doldurması için dua etmek istedim.
Ey Kardeşler! Bahsetmek istediğim ilk başlık ikinci konuya girmeme de yardımcı olacak. İlk konu Filistin felaketi hatta bütün ümmetin başına gelen felaketin 61. yıldönümüdür.
Tabi biz burada delil getirmek zorunluluğu duymuyoruz. Çünkü geçen bunca senede basın, konuşmalar, konferanslar kanalıyla bu gerçekleri yaşadık özellikle bölgede yaşayan halk doğrudan bu meselelerin gerçekliğini yaşıyor.
İsrail İşgalle Kurulmuş Bir Devlettir, Meşruluğu Yoktur
Fakat felaketin yıldönümünde hızlıca üzerinde durulması ve hatırlatılması gereken gerçekler olduğuna inanıyorum. İlk olarak; bu düşmanın başkalarının topraklarını gasp ederek, insanları özellikle de kadın ve çocukları kıyımdan geçirerek, toplu göç ve işgalle varolduğu hala da işgal temeli üzerinde ayakta durduğu gerçeğini vurgulamamız gerekiyor. Gasp, kıyım, tehcir ve işgal üzerine kurulmuş bir devlet yasal olmaz, olamaz.
İkinci olarak; özellikle şimdiki ve gelecek nesillerin bu devletin 61 seneden beri bu topraklarda bulunmasının bütün savaşların, musibet, bela, gerginlik ve krizlerin sebebi olarak görmeleri gerekmektedir. Geçmiş, şimdiki ve gelecek nesillerin bu kanserli yapının bölgeye ekilmesini, orada bulunmasının sonuçlarını, etki ve oluşumlarını taşıması gerekmektedir.
Yine herkesin bilmesi ve hiç kimsenin bölgede çıkan savaşların bu devletin zorlaması, isteği, burnu büyüklüğü, ve düşmanlığı yüzünden çıktığı gerçeğini inkar etmemesi gerekiyor. Bölge halkının, hükümetler ve Arap ordularının yaptığı şey, 1948'de temellerini atan, 67'de genişleyen, 82'de Lübnan'a kadar uzanan bu işgalciye verilen tepkilerdir.
Üçüncü olarak; bölgedeki gerçeği olduğu gibi söylemeliyiz: çatışmanın sebebi Filistin meselesidir. Bundan sonra meydana gelenler bu çatışmanın gerekleri, etkileri ve sonuçlarıdır. Yapılan bahisler her zaman Filistin davasının tasfiye edilmesi ve Filistin'in kendi halkı, Müslüman halklar ile dünya halkları tarafından unutulması yönündeydi. Planlama ve çabalar, Filistin halkını gerçeği kabul etmeye, ümitsizliğe gark olma, vatanı, toprağı ve meşru haklarından vazgeçmeye sevk etme yönünde harcanıyordu.
Gizli ve Israrlı Çalışma
50'li yılların başlarından itibaren başka yurt edinme, özerk yönetim, Gazze, Batı Yaka ve hatta Filistin dışında yurt edinme projesi ortaya atıldı. Buna ek olarak; Filistin halkı ve Filistin davası diye bir şey kalmasın diye onları aile ve fert fert dünyanın farklı ülkelerine göçe zorlama, kolaylıklar sunma, göç ettikleri toplumlara entegre olmalarını sağlama gibi hesaplı, gizli ve ısrarlı bir çalışma yürütüldü.
Filistin halkına karşı kurulan 61 yıllık komplo döneminden ve Filistin halkının direnişinden sonra bugün Filistin halkını, silahlı direnişini, intifadasını, değer ve sabrını övmek gerekiyor. Şehitlerini, şehit yakınlarını, hala demir parmaklıklar ardında olan 11 bin esiri, Lübnan'daki kamplarda olduğu gibi bazı kamplarda çok kötü insani yaşam koşulları altında yaşayan mültecileri ve göçmenlerini övmek gerekiyor.
Bütün zor şartlara rağmen başka vatan edinmeyi reddedişi övülmeli. Bu halk teslim olmadı, geri adım atmadı, zayıf düşmedi, ümitsizliğe kapılmadı ve hatta herkesin ondan ümitsiz olmasını, teslim bayrağını çekmesini beklediği bir zamanda Aksa İntifadasını başlattı. Bu büyük halk intifadası ve silahlı direniş İsrail'i Siyonist liderlerin 2. bağımsızlık savaşı olarak adlandırdıkları bir durumla karşı karşıya bıraktı.
61 yıl boyunca Arap ve Müslüman halkların yaptıkları fedakarlıklar da övülmeli. Arap ordularının özellikle civar ülkelerin ordularının, Siyonistlerle uzun süreli yıpratma ve zorlu savaşlara girip tarih boyunca unutulmayacak kahramanlık örnekleri sunan Mısır ve Suriye ordularının fedakarlıkları övgüye değer.
Dördüncü olarak; bu münasebetle Arap ve İslam aleminin özellikle Arap hükümetleri ile halklarının Filistin karşısındaki, özellikle bugün Filistin halkının direniş ve reddetme cesaretine rağmen Gazze'de son savaşın izleri, ambargo ve baskılardan yana maruz kaldıkları, Batı Yaka'da tutuklamalar, yerleşim birimleri, parçalanmalar, Kudüs'te Yahudileştirme, evlerin yıkılması, Filistinli ailelerin göçe zorlanması, Filistin içinde ve dışındaki mülteci kamplarındaki ya da 11 bin esirin ömür tükettiği hapishanelerdeki zor şartlar karşısındaki sorumluluklarını hatırlatmak gerekir.
Filistin Teslim Olmadı, Olmayacak
Burada tabiiki öncelikli mesuliyet Filistin halkına düşmektedir. Ama bütün bir ümmet bu halkın yanında yer alma, onu elindeki bütün imkanlarla her şekilde destekleme sorumluluğunu yüklenmelidir. Bu, destek olunmayı, ümmetin onun yanında yer almasını hak eden bir halktır. Bunun en büyük delili de uzun senelerdir teslim olmayı reddetmesi, direnişin bütün acılarına katlanması ve bu düşmanla olan mücadelesine devam etmesidir.
Bahsedeceğimiz ikinci başlık, felaketin oluşundan bu güne cereyan eden olaylar kanalıyla muhatap olduğumuz "değişim 3" noktası adındaki Siyonist tatbikattır. Siyonist düşman bu ayın sonundan 4 Haziran'a kadar bunu uygulamaya çalışacak. Bu benim konuşmak istediğim asıl konudur. Vakit elverirse casusluk şebekelerine de değinmek istiyorum.
Tatbikat konusu ayrıntılarıyla anlatmamız gereken çok önemli ve hassas bir konudur.
Başlığı kısımlara ayırdım. İlk olarak; "değişim 3" noktası tam olarak nedir? İsrailli şimdi ne yapmaktadır? İkinci olarak; tatbikatın okunması, analiz edilmesi ve ihtimallerin neler olduğu? Üçüncü olarak; istenen nedir ve nasıl davranmalıyız? İlk önce Temmuz savaşının bitmesinden bu yana İsrail kanadında hükümet, ordu, güvenlik güçleri, uzmanlar, gazeteciler ve kamuoyunda Lübnan savaşının tam bir fiyasko olduğu yönünde bir görüş birliği olduğunu hatırlatmalıyız.
İster yenilgi ister zafer olarak adlandırılsın İsrail'de Lübnan'daki hiçbir hedefini gerçekleştiremediği yönünde bir anlayış oluştu. Winograd raporunu okuduk, düş kırıklığını, hükümet, parlamento, hükümet başkanı, savunma bakanı, ordu komutanları ve güvenlik güçlerinin işlerindeki boşlukları, noksanlıkları, kusurları ortaya çıkaran bir rapordu.
Temmuz savaşından sonra açıkları ortaya çıkarmak için Winograd komisyonunu kurdular. Tabii her şey açıklanmadı. Ama ordu ve İsrail savaş bakanlığı teknik ve uzmanlık konularında 40 heyet oluşturdu. Ama Winograd büyük ölçüde temelleri ele aldı ve 40 heyetin çıkarımlarıyla kapatılması gereken bir çok açığın olduğu ortaya çıktı.
Düşman Nasıl Çalışıyor?
Fakat burada düşmanın bir özelliğini itiraf etmek gerekir ki o da ciddiliğidir. Düşman çıkarları, illegal ve düşmanca projeleri için sorumluluk duygusuyla dolu bir şekilde çalışmaktadır. Bu yüzden ordunun yeniden yapılandırılması, eksiklerin kapatılması, kusurların giderilmesi, yeni silah ve teknolojilerin kullanılması, uzun eğitim ve büyük manevra zincirinin başlatılması için plan yapmaya başladı. Burada yaptıkları bütün eğitimleri anlatmaya vakit yetmez. Bu eğitim geniş kapsamlıydı ve manevralar kuzey bölgelerine saldırı yapısındaydı.
Lübnan'daki bazı insanlar Lübnan ve Lübnanlılar olarak bu durumun bizi ilgilendirmediğini söylüyorlar. Peki ama kuzeydeki bu tatbikatlar Gazze'yi mi ilgilendiriyor? İsrail iç cephe ve ordu güçleri üzerinde yoğunlaşan -yani ordu kuvvetleri nasıl çalışıyor- bir değişim noktası tatbikatı yaptı. Bu manevra sadece sınırlı bir bölgede değil bütün İsrail çapında yapıldı. Aynı şekilde "ilkbahar çiçekleri" ve "kuzey rüzgarları" tatbikatları kuzey bölgesinde ortak saldırı tatbikatlarıydı. "Ateşin taşları" tatbikatı genel kurmay düzeyinde ve farklı kara, hava ve deniz silahlarının kullanıldığı temel bir tatbikattı. Kuzey, güney ve orta kesimlerdeki güçlerin cüzi katılımıyla komutanlığa ait bölgelerde temel bir tatbikat, sancak saldırı tatbikatı, 14 sistematik sancak tatbikatı. Uzak menzilli hava saldırı tatbikatları..
Birkaç gün önce Fransız basını ve dün sabah da İsrail televizyonu İsrail hava silahı düzeyinde tatbikatlar yapıldığını ve bu tatbkatlarda İsrail hava silah üssünde alarm sesi duyulduğunu ifade etti. Eğitim çalışmaları ise saymakla bitmez. Şimdi onları ele almaya gerek yok. Ortak tatbikatlarla ek olarak Amerikan güçleriyle birlikte gerçekleştirilen füzelere karşı koyma ya da başka farklı yapılarda tatbikatlar var. Bu uzun tatbikat silsilesinin tamamlanması bağlamında "değişim 3" olarak adlandırılan 31 Mayıs-4 Haziranda yapılacak tatbikattan bahsedelim.
Değişim1 2007'de, değişim 2 2008, değişim 3'de 2009'da yapıldı. Siyonistler bunları dev tatbikatlarlar olarak tanımlıyorlar. Bunların hedefinin, askeri bir çatışma olması durumunda iç cephenin savaş alanının bir kısmını oluşturması için milli donanımı güçlendirmek olduğunu söylüyorlar. Yani tatbikatı bütün iç alanların; şehir, köy, koloniler, Filistin'deki İsrail merkezleri ve tesislerinin bu çatışmanın merkezi olduğunu farz ederek yönetecekler. İsrail savaş bakanı yardımcısı bu tatbikatların amacının insanları olağanüstü hal kültürüne alıştırmak olduğunu söyledi.
Ben şimdi sizinle etrafım çevrili bir şekilde konuşuyorum. Lübnanlıların çoğunun da etrafı çevrilecek. Bölge halkı ve Lübnanlılar üzerinde korkuya sebep olacağı için bu hikayeyi anlatmaya gerek yok. Konuyu nesnel ve uygun bir şekilde ele alacağız. Fakat buna mukabil İsrailliye bakın ne konuşacak, ne yapacak? 31 Mayıs-4 Haziran arası bütün hastaneler, okul, yetimhane, silahlı kuvvetler, hükümet ve basın organları alarm halinde olacak. Burada İsrailliden manevi ve kişisel düşüncelerini bir tarafa bırakıp görevini yerine getirmesi isteniyor. Bu konuda İsrail halkı nasıl davranacak? Bu tatbikatın, yapacağımız bu okumada bahsedeceğimiz boyutları var. Mitan Velnai bu tatbikatın amacının insanları olağanüstü hal ortamına sokma olduğunu söylüyor. Sanki yarın sabah savaş çıkacakmış gibi.
Genelkurmay Başkanı ise 2009 yılı içinde çetrefilli güvenlik kışkırtmaları olgunlaşacak diyor. Biz İsraillileri bütün bu hazırlıkları yapmaya sevk eden kışkırtmaların ne olacağını Allah bilir. Bu hazırlıklar tatbikatın önemini açıklıyor.
Gelişmiş devlet 5 gün boyunca siyasi liderler, ordu, halk, güvenlik, bakanlıklar, sivil toplum kuruluşları, düzeyinde eğitim yapacak. Her halükarda onların sivil bir toplumu yok. Değişim 3 manevrasının kapsayacağı alanlar; İsrail savaş bakanı yardımcısının emri altında bulunan ve bütün unsurlarıyla tatbikatı yönetecek olan olağanüstü haller yönetimi, alarm durumunda olacak İsrail hükümeti, savaş zamanında olduğu gibi toplantılar düzenleyecek olan parlamento, bütün teşkilatı, silahları ve üsleriyle İsrail ordusu, bakanlıklar, kamu yönetimleri, yerel meclisler, -yani 258 belediye- bütün eğitim kurumları, İsrail'in 10 bölgeye karşılık gelen 27 bölgeye ayırdığı yeni uyarı planını uygulayan iç cephe birimleri. Bu bölgeler daha önceden 10 birim olarak ayrılmışlardı.
Faraziye Üzerinden Tatbikat
Bahsettikleri senaryo bir düşmanın ve çatışmanın olduğudur. Batı Yaka'da gerginliğin tırmandığı bir süreçte eş zamanlı olarak Lübnan, Suriye, İran ve Gazze'den gelecek füze saldırısına nasıl karşılık verilecek? Onlar bu varsayımı benimsemişler.
Konvansiyonel olmayan füzelerle saldırıya karşı koymak, Hayfa Körfezinde tehlikeli maddelerin patlaması, Eylat şehrinde peş peşe gelen olaylar zinciri, birçok şehir ve yerleşim birimine füze düşmesi.
Onlar tatbikat için askeri hedef belirliyorlar. Bu tatbikatların bakanlıklar, devlet güçleri, erken uyarı istasyonları ve hükümetin görevini yerine getirmesiyle alakası var.
Hükümet Temmuz savaşından farklı bir şekilde siyasi, askeri, güvenlik güçleriyle koordineli bir şekilde, halkı füze tehdidine karşı çıkmada eğiterek, 15 saniye ile 3 dakika arasında değişen kısa bir sürede sığınaklara ulaşarak bunu yönetebilecek mi?
Bunu düşünün. Hastanelerin kapasitesini, yaralıların tedavisini kontrol altında tutabilecek mi?
* Nasrullah'ın İsrail'in yapacağı tatbikat münasebetiyle yaptığı konuşmanın birinci bölümü, Gülşen Topçu tarafından İsra Haber için tercüme edilmiştir.
İsra Haber