Nasrullah: Özgürlük Filoları Durmayacak

Nasrullah: Özgürlük Filoları Durmayacak

İşte, Nasrullah'ın Türkiye-İsrail, İsrail-Filistin, İsrail-İslam ve Arap dünyası arasındaki mücadelede bir dönüm noktası oluşturan Özgürlük filosu için Hizbullah'ın düzenlediği gecede yaptığı konuşmasının...

İşte, Nasrullah'ın Türkiye-İsrail, İsrail-Filistin, İsrail-İslam ve Arap dünyası arasındaki mücadelede bir dönüm noktası oluşturan Özgürlük filosu için Hizbullah'ın düzenlediği gecede yaptığı konuşmasının tam metni:

Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahihirrahmanirrahim. Hamd Allah'a, salat ve selam Efendimiz Muhammed'in, onun ehli ve ashabının ve bütün peygamberlerin üzerine olsun. Değerli alimler, milletvekilleri, bakanlar, kardeşlerimiz, kıymetli misafirler esselamu aleykum. Sorumluluğumuzun bir gereği olarak sizi davet ettiğimiz bu teşekkür ve onur buluşmasına kısa zamanda icabet ettiğiniz için size çok teşekkür ediyorum. Hızla toplanmış bu büyük kalabalık kesinlikle sürpriz değil; insanların en şereflisi, en nezihi, en kıymetlisi siz değil misiniz?

Değerli kardeşler, ilk olarak, bu muazzam ve büyük günün bazı İslamî ve milli hususiyetlerine değinmek istiyorum. Sonrasında özgürlük filosuna; onur, izzet ve asalet filosuna geçeceğiz.

Öncelikle Efendimizin canındaki canın, Hz.Fatıma'nın kutlu doğumunun mis kokulu hatırası münasebetiyle size tebriklerimi sunuyorum. Mustazafların imamı, devrimcilerin, mücahit ve direnişçilerin önderi; peygamberlerin değerlerini ihya eden; izzetinefis duygularını ve uyanışı harekete geçiren İmam Seyyid Ruhullah Musevî Humeynî'nin vefatının yıldönümü münasebetiyle, Önder İmam Ayetullah Hamanei'ye, mücahid İran halkına ve İmam'ın bütün aşıklarına, onu seven ve destekleyen herkese taziye dileklerimi sunuyorum. Eski cumhurbaşkanı, Raşid Kerâmî'nin şehadetinin sene-i devriyesinde ailesi, dostları, sevenleri ve Lübnan halkına taziyelerimizi sunuyoruz. Birlik, direniş ve vatan sevgisini; Araplığı, izzetinefsi temsil eden bu büyük insanı anmak vatani görevimizdir.

Sonra Özgürlük Filosu'nun menziline, ablukanın, saldırı, öldürme ve aç bırakmanın her çeşidine karşı dimdik ayakta kalan Gazze'de direnen, davası üzerinde sabit, şerefli ailemize çeviriyoruz akıllarımızı ve kalplerimizi" Gazzelilere ve aziz, mazlum ve mücahit, haklarından vazgeçmeyen Filistin halkını, 48 topraklarındaki Filistinlileri, Batı Şeria'da, Kudüs'te ve sürgünde yaşayan bütün Filistin halkını selamlıyoruz. Sonra fedakarlıkları, yiğitlikleri ve onurlarıyla, filolarıyla bizi bir araya getirenlere; özgürlük üreten filodaki herkese; şehitlere ve yaralılara, uykusuz gecelerine ve emeklerine; endişelerine cesaretlerine azimlerine; kanlarına gözyaşlarına inlemelerine çığlıklarına selam ediyoruz. Burada özellikle Lübnan heyetini ve filoya katılan her Lübnanlıyı teker teker selamlamalıyım.

Onlar bütün renkleri ve gruplarıyla Lübnan direnişinin elçileri oldular. Lübnan iradesinin, zafer yazan azim ve sabatın, fedakarlık ve şehadetin elçiliğini yaptılar. Filonun şehitleriyle gurur duyuyoruz. Allah hepsinin bir milletten olmasını diledi. Bu gelişigüzel, öylesine bir tesadüf değildir; şehitleri Allah seçer. Ve hepsini katındaki bir hikmet sebebiyle hepsini aynı milletten seçti. Sizin adınıza, Türkiye'deki aziz şehit ailelerine adetimiz olduğu üzere tebrik ve taziyelerimi sunuyorum. Tebrik; sevdikleri bu yüce ilahi mertebeye ve şerefe ulaştığı için. Taziye; sevdiklerini, en değerli insanları kaybettikleri için. Özgürlük Filosu'nun, şehitlerinin arkasında tek yürek olan Türk halkına, olayların kontrolünde hikmet ve yiğitlikle varlık gösteren Türk liderliğine selam olsun.

Kardeşler! Bugün, mukaddesatımıza, toprağımıza, bölgemize saldıran haydut işgalci düşmana karşı halklarımızın ve ümmetin verdiği mücadele tarihinde büyük ve şahane bir olaya şahit oluyoruz. İzin verirseniz konuyu başlıklar halinde ele alacağım:

A-Olayın Tanımı

Siz her şeyi takip ettiniz, gördünüz; ancak anlam ve sonuçlardan bahsederken değineceğim için olanları özetle hatırlatayım; bazıları insanları, bazıları yardımları taşıyan gemiler, Gazze'ye doğru net bir hedefle yola çıktı: Gazze ambargosunu kırmak. Bu filonun temel hedefiydi. Gemilerde onlarca uyruktan, Müslüman ve Hıristiyan din adamları, milletvekilleri, seçkin insanlar, kadınlar ve erkeklerden oluşan yüzlerce insan var. Filonun taşıdığı anlam ve sonuçlara değindiğimizde özellikle şuna dikkat çekeceğim; bu insanların arasında, İsrail'le diplomatik, askeri, güvenlik ve ekonomi alanlarında uzun zamandır ilişki içinde olan devletlerin vatandaşları da var. Uluslar arası sularda, filoya alenen korsan saldırısı düzenlendi, kıyım yapıldı. 9 Türk şehid oldu, onlarca dayanışmacı yaralandı. Gemidekilerin hepsi tutuklandı. Gemilere ve yardım malzemelerine el koyuldu. Sonra görece hızlı bir şekilde –bunu özellikle söylüyorum- bütün tutuklular serbest bırakıldı.

B-İşaret Ettiği Noktalar ve Çıkarılacak Dersler

Bu cinayet, İsrail'in kuruluşundan bu yana içinde kök salmış saldırgan, vahşi yapısına yeni bir kanıt olmuştur. Bu olay suç ve katliam üzerine kurulan İsrail'in kadın erkek ayırmadan savunmasız sivilleri öldürdüğüne, devlet terörü uyguladığına yeni bir kanıttır. İsrail'in hiçbir ahlaki ve insani değere, uluslar arası kanun, örf ve anlaşmalara, diplomatik ilişkilere saygı duymadığının yeni bir kanıtıdır bu olay. İsrail kendini kanun üstü; ahlak, semavî yasalar, dinler üstü görüyor; kendi kanaatleri ve çıkarları için her şeyi yapması mübah! Bu olay yeniden gösterdi ki düşman, bu dünya kendisini sorgulamaz, hesaba çekip cezalandıramazmış gibi davranıyor. İsrailli öldürür; silahın olsa da olmasa da"Savunmasız da olsan, tepeden tırnağa silahlı da olsan İsrail öldürür.Bu olay bunu gösterdi. 'Silah İsrail'in eline koz verir' diyenler ders alsınlar. Özgürlük Filosu'ndakilerin elinde silah mı vardı da kanları döküldü ve bazılarının cesedi denize atıldı? Düşman herkesi küçümsüyor; devletleri, uluslar arası toplumu, dünyayı. Diplomatik veya ekonomik, askeri ya da güvenlik alanlarında ilişki içinde olduğu devletler de dahil kimseyi dikkate almıyor. Bu, İsrail'le bir gün barış sağlanabileceğini, diplomatik ilişkilerin halklarını ve ülkelerini koruyacağını düşünenlere gönderilmiş bir mesajdır.

Akdeniz'de olanlar ve akabinde verilen tepkiler gösterdi ki, Amerikan idaresi kati surette İsrail hattını, suç ve cinayetlerini müdafaa etmeye devam ediyor. Kınanmasını engelliyor, cezadan kurtulmasını sağlıyor, soruşturma taleplerinin ciddiyetini bozuyor. Bunlarla yetinmeyen Amerika, başkan yardımcısı Biden'in ifade ettiği gibi saldırıyı İsrail'in hakkı olarak görüyor. Şimdi Amerika dostlarına, Ortadoğu siyasetinin değiştiğini iddia edenlere dönüyoruz. Artık şunu anlasınlar ki, Amerika'nın Ortadoğu siyasetinde her şey değişebilir; ama bir şey değişmez: İsrail, İsrail'in çıkarları ve güvenliği. Amerika ile askeri ittifak halinde olan devletlerin vatandaşlarını dahi İsrail kıyımdan geçirir ve Amerika İsrail'i korur.

Meydana gelen olay, insan hak ve hürriyetlerini, insan onurunu savunduğunu, koruduğunu iddia eden birçok yönetim ve ülkenin yalanını ortaya çıkardı. Cinayeti işleyen İsrail olduğu için bu devletlerin çoğundan ses seda çıkmadı. Benzeri bir hareketi, direniş bölgelerinden birinde bir direniş grubu yapsaydı, insan haklarını savunmak için bütün bu devletler gönüllü olurdu. Bazı devletler ise utana sıkıla kınadı ve konuyu kapattı.

Ne yazık ki olay, önemli meseleleri değerlendirmede Arap acziyetini de ortaya çıkardı. Arap dışişleri bakanlarının kararları üzerinde yorum yapmaya gerek yok; Arap kamuoyu yapılabilecek yorumu çok iyi biliyor.

Tutukluların ivedi olarak serbest kalmasında büyük bir ders var. Niçin? Şöyle açıklayayım, ne yazık ki tutuklular Araplardan ibaret değildi. Sadece Arap olsaydılar, 'İsrail'i bize musallat etmeyin de, ne olursa olsun denecekti. Elbette İsrail direniş gruplarını unutmayacaktı; ama resmi Arap duruşuyla ilgili bir korkuları olmayacaktı. Çünkü İsrail adı gibi biliyor ki, kadın erkek çocuk binlerce Filistinlinin İsrail hapishanelerinde tutulması karşısında acziyetini sürdüren resmi Arap siyaseti, Özgürlük Filosu'nda yüzlerce Arap'ın tutuklanması karşısında da aciz duracaktır.

Bence meselede yeni olan, tutukluların arasında yüzlerce Türk vatandaşının bulunmasıydı. İsrail yanlış hesap yaptı; Özgürlük Filosu'na karşı terörü harekete geçirir, saldırıp öldürür, tutuklarsa Türk hükümetinin telaşlanıp korkacağını, geri adım atarak uzlaşma yolları arayacağını vehmetmişti. Ne yazı ki hükümetler İsrail'i buna alıştırdı. Adım gibi eminim ki, İsrail yönetimi liderlik, halk, çeşitli parti ve kuruluşlar düzeyinde Türk tepkisi karşısında İsrail afalladı.

Türk hükümeti çıkıp, 'bir dayanışmacıyı dahi elinizde tutarsanız ilişkilerimizi koparabiliriz' –tabi biz Müslüman bir ülkenin İsrail ile ilişki kurmasını desteklemiyoruz; ama bu Ak Parti'den önce de mevcut bir durumdu- dediğinde muhalefet partileri dahi desteklediler. İlk günlerde İsrailliler, 'başından beri pek babayiğit' dediler. Sonra dediler ki, dayanışmacılar İsrail askerlerini dövdüler. İsrail askerine el uzatanları cezalandıracağız. Türk hükümeti de dedi ki: siz bir kişiyi yargılayacaksanız biz İsrail liderlerini yargılayacağız. Güzel..Şimdi anlamak istiyoruz, bu insanlar niçin serbest bırakıldı? Çünkü ortada Türkiye var. Arkasında güçlü halkı olan güçlü bir devlet, elindeki güç unsurlarını iyi kullanmayı bilen güçlü bir yönetim var.

Türkiye'nin diplomatik ilişkilerini kesmesi İsrail için afet olur. Bu, stratejik düzeyde İsrail için çok tehlikeli bir durumdur. Bu yüzden İsrail içinde karşılıklı suçlamalar başladı. Diplomatik, ekonomik ve askeri ilişkilerin kesilmesi zor zamanlarda kullanılacak önemli bir silahtır. Son Gazze savaşı döneminde, 82 Lübnan savaşında, Batı Şeria'ya saldırıldığına, Cenin katliamı meydana geldiğinde Arap halkları ayağa kalktı, İsrail ile ilişkisi olan bazı Arap devletlere 'bu silahı kullan' dediler, ama taleplerine cevap verilmedi. Ama Türkiye bu silahı kullandı. Sadece vatandaşlarını istemedi; filonun sorumluluğunu tamamen üstlendi. Böylece bazıları şimdi aranızda oturan kardeşlerimiz de serbest kaldı.

O halde burada diplomasiden, alçalma, el avuç açma, iradesizlik, güçsüzlük diplomasisinden bahsedenlerin çıkaracağı bir ders var. Böylesi bir diplomasi, dilek, rica ve acziyet diplomasisi zillet, kayıp ve hüsrandan başka bir şey getirmez. Halkın, liderliğin, devletin, mantık ve silahın gücüne dayanan diplomasi etkin ve başarılı olabilir.

C-Sonuçlar

Özgürlük filosunda olanlar dünya çapında ses getirdi. Şehidi, yaralısıyla filoya katılan herkese diyorum ki: yaptıklarınız boşa gitmedi. Kanlarınız, direnişiniz, sabrınız ve varlığınızla çok büyük sonuçlar elde edilmesini sağladınız. Bu başarılı sonuçları şöyle sıralıyoruz:

1-Filonun en büyük başarısı, yıllardır Gazze'ye uygulanan insanlık dışı vahşi ablukayı yeniden dünya gündemine taşımasıdır. Kuşatmayı dünya unutmuş, Araplar unutmuş, haberlerin sonunda bile sözü geçmeyen sıradan bir olay haline gelmişti. Bu kanlar, bu haykırış, bu bilekler sayesinde dünya devletleri meseleyi yeniden ajandalarına almak zorunda kaldı. Abluka meselesi medyada birinci sıraya oturdu, halkların gündemine girdi.

2-Dünya çağrılar yapmak zorunda kaldı. BM Genel Sekreteri uzun süren sessizliğini bozup Gazze ablukasının derhal kaldırılması çağrısında bulundu. Avrupa devletleri, Rusya, ablukayı örtmeye çalışan Ortadoğu dörtlüsü, dünyanın birçok ülkesinin yaptığı çağrılara tanık olduk. Özgürlük Filosu ve filo şehitlerinden önce bunları duymamıştık.

3-Özgürlük Filosu ve yankılarının elde ettiği ilk somut başarılardan biri Mısır'ın ikinci bir emre kadar Refah kapısını açmasıdır. Yapılan yorumları bir yana bırakarak, bunun güzel bir sonuç olduğunu söylüyoruz.

4- Filistin iç barışının sağlanması yönünde harekete geçmek için uygun bir atmosfer oluştu.

5- Olanların ardından Lübnan, Suriye, İran meseleleri İsrail için daha kompleks hale geldiği gibi İsrail, yeni bir Gazze saldırısı planlamakta, hatta düşünmekte zorlanacaktır. En büyük endişemiz Gazze ve Özgürlük Filosu, İsrail için Gazze'ye saldırı ihtimalini zorlaştırdı.

6-Dünya kamuoyu daha fazla İsrail skandalına tanık oldu.

7-Filistin davasıyla ilgilenen Müslüman ve Arap halkların bilinci arttı.

8-Amerika'nın bölgemizdeki siyaset skandallarına bir yenisi eklendi, Amerika'ya güvenenler bir kez daha rezil oldu.

9-İsrail'in başarısızlığı, çaresizliği; siyaset, güvenlik ve askeri alandaki acziyeti bir kez daha onaylandı. Bunu söyleyen ben değilim; İsrail basınında yazılanları okur, caddelerde halkı dinlerseniz, 'başarısızlık, panik, kayıp, skandal, tuzağa düşme...' şu anda bu terminolojiyle konuştuklarını görürsünüz. Bazı yetkililer soruşturma komisyonunun kurulmasını istiyor. İsrail, şu anda politik ve moral kayıpların istatistiğini tutuyor.

İsrail'in yaptığı bir aptallık, yanlış hesap; azgın kibrini ifade eden bir davranış bozukluğu. Yoksa filoyu ele geçirip, birçok yöntemle Aşdod limanına doğru sürebilir, sonradan yaptığını korsanlık, cinayet ve katliama başvurmadan yapabilirdi.

10-'İsrail yük olduğunu hissetmeye başladı.' Bunu, İsrail'e karşı uluslar arası duruşu en iyi takdir edebilecek kişi, Mossad başkanı Mair Dogan söylüyor. Dogan diyor ki: İsrail, Amerika için bir güven kaynağı ve nimet olmaktan çıktı, yük haline geldi. Çünkü her başarısızlık, her suç, her katliamda Amerika bedel ödemeli, devreye girip İsrail'i korumalı ve savunmalı. Amerika'nın Merkez Kuvvetleri Komutanı Orgeneral David Petraeus, 'artık bir yük haline gelen İsrail'e desteğimizin bedelini, askerlerimizin kanlarıyla ödüyoruz' dediğinde kastettiği şey buydu. Bunun üzerine Petraeus'un kulağı çekildi, ikinci bir açıklama yaparak durumu düzeltmeye çalıştı. İşte karşınızda İsrail; savunmasız bir filoya karşı ne politik, ne medyatik, ne askeri, ne güvenlik ne de eylem alanında başarı gösteremeyen bir yönetim. Bu sonuç İsrail'in güçsüzlük ve panik halini artıracaktır.

11-Türkiye'nin konumundaki gelişme şüphesiz ki en önemli sonuçlardan. 2006 savaşında da, Gazze savaşında da Türkiye yükselen konumuyla mevcuttu. Ama Özgürlük Filosu olayıyla Türkiye'nin duruşunda önemli bir gelişme oldu. Türk yetkililer açıklamalar yaptı. En son Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye-İsrail ilişkileri önceki gibi olmayacak, dedi. Ne olursa olsun bu iyi bir gelişmedir. Bölge için büyük bir stratejik dönüşümdür. Mübalağa edip 'İsrail Türkiye'yi kaybetti' demiyorum; ama diyebilirim ki, Özgürlük Filosu'ndan hareketle İsrail Türkiye'yi kaybetmeye başladı. İsrail'in ortadoğuda bölgesel ve uluslar arası birçok önemli ilişkileri vardı. İran, Şah döneminde İsrail için bir destekçi ve stratejik derinlikti. İmam Humeynî liderliğinde İslam devriminin zaferiyle İsrail İran'ı kaybetti ve İran, kati surette benimsediği Filistin davasının destekçisi haline geldi. Geriye Türkiye kaldı. Peki şimdi İsrail Türkiye'yi tamamen kaybedecek mi? Bu şartlar, olaylar ve gelişmelere bağlı.

12-Kuveyt'in konumundaki gelişme. Kuveyt hükümeti Temsilciler Meclisi'nin isteğini kabul etti ve Arap Barış Girişimi'nden çekilme kararı aldı. Kuveyt'i örnek alacak başka Arap meclisleri, hükümetleri var mıdır? Elbette! Hepinizin adına Kuveyt meclisi ve hükümetini selamlıyoruz. 'Barış girişiminden çekilmek de anlama gelir, bunun ne önemi var' diyenler var. Evet bunun politik ve manevi değeri vardır. Şimdi eski yaraları deşmek istemiyoruz; ama Arap Barış Girişimi, İsrail'e büyük tavizler veriyor. 'Bu girişim çekilmiştir' demek, 'şimdiye kadar sunduğumuz bütün tavizler geçersizdir. Başladığımız noktaya geri döndük' anlamına gelir ve bunun politik ve stratejik değeri çok büyüktür.

Sonuçlar bölümünde son noktaya değinelim. İsrail'le barış, normalleştirme, teslim olma taraftarları; dolaylı ve dolaysız müzakerelere bel bağlayanlar bu olayla çok zor duruma düştüler, elleri ayakları birbirine dolaştı. 25 Mayıs'ta ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un bir sözünü delil göstermek zorunda kalmıştım: 'İsrail'in yaptıkları, ılımlı Arap eksenini zor durumda bırakıyor.' Buna ekleyelim, Özgürlük Filosu'nda olanlar ılımlı Arapları ve Arap dünyasında halen edepsizce normalleştirme isteyen herkesi zor durumda bırakıyor.

Dün körfez ülkelerinde yayınlanan bazı gazetelerde Özgürlük Filosu'yla ilgili kaleme alınmış makaleler okudum; katıksız ahmaklık!! İsrail'de askerlerinin yaptığını savunan çok az gazete bulabilirsiniz; ama körfez gazetelerinde İsrail askerlerini savunan ve sorumluluğu dayanışmacılara yükleyen makaleler kaleme alınmış. Her halükarda bunu yapanlar bir avucu geçmez. Gelecek günler, şeref, asalet; onurlu insanların kasırgası bu bir avucu süpürüp götürecek, ümmeti onlardan arındıracaktır inşaallah.

D- Yapılması Gerekenler

1-Özgürlük Filosu ve öncesindeki konvoyların hedefini gerçekleştirip, Gazze'yi ablukadan kurtarmak için elimizde harika bir fırsat var. Mevcut fırsatı kaçırmamak için çeşitli uyruklardan oluşan yeni filolar düzenlenmeli ve Gazze'ye doğru birbiri ardına yola çıkarılmalıdır. Böylece İsrail'in devlet terörüyle ulaşmak istediği hedef çökertilmiş olur. Çünkü Netenyahu amaçlarının, dünyada kimsenin böyle bir şey yapmaya bir daha yeltenmemesini sağlamak olduğunu ilan etti. Yeni filolar İsrail'e diyecektir ki: terör, rezalet ve cinayetinle hiçbir hedefini gerçekleştiremedin.

Özgürlük Filosu'nda Lübnan'dan bu değerli kardeşlerimiz vardı. 'Özgürlük Filosu 2'ye çok daha fazla ve renkli bir Lübnan katılımına çağırıyorum. Avrupa Gazze Ablukasını Kırma Hareketi, Özgürlük Filosu 2 için kayıtların başladığını ilan etti ve hemen ardından Avrupa'dan yüzlerce kişi katılım dilekçesi sundu. Arap halkları, neredesiniz? Müslüman halklar, neredesiniz? Bazılarınız, 'bu efendi bizi nereye göndermek istiyor' diye düşünüyor olabilir. İşte filoya katılan kardeşlerimiz, başları dimdik karşınızdalar. Gitti ve döndüler. Gidecek olanlar da geri dönecekler. İsrail al bayraktan korktuğu gibi sarı bayraktan da korkuyor. Özgürlük Filosu 2'ye katılacak olan Lübnanlılar iyi biliyorlar ki, bağlı oldukları ülke, halk ve direniş esir kardeşlerini hapislerde bırakmaz. Kimse 'bu efendi başımıza yeni iş açıyor' demesin. Hayır, iş açmak istemiyoruz; ama Lübnanlılar olarak biz de bu insani, ahlaki, imani ve milli ortaklığın bir parçası olmak, sorumluluğu sadece denizlerin ötesinden gelenlere bırakmamak istiyoruz.

2-Herkesi, özellikle de Mısır yönetimini Refah kapısının açık kalması için gayret sarf etmeye çağırıyorum. Burada Arap dışişleri bakanlarının kararları ile ilgili birkaç sözüm var. Araplar ve dışişleri bakanları Gazze kuşatmasını kırmak için güvenlik konseyine başvurmak zorunda değiller. Gelin sakince düşünelim: Mısır Refah kapısını açarsa ne problem olabilir? Uluslar arası baskılar, anlaşmalar, ekonomik kayıplar ve belli zorluklar varsa, gelin hep beraber, Arap Birliği ülkeleri, İKÖ ülkeleri, Arap ve İslam dünyası hükümet ve halkları olarak Mısır hükümetinin ve halkının yanında duralım. Bunu yaparsak, kimse Refah'ı kapatması için Mısır'ı zorlayamaz. Bu pratik bir çözüm. Arap Birliği, İKÖ buyursun toplantılar düzenlesin, sorun nedir saptasın. Ve Refah'ın açık kalması için hep beraber dayanışma başlatalım. Gazze'yi ablukadan kurtarmak için ne BM'ye, ne ABD'ye, ne AB'ye ihtiyacımız var; biz Araplar ve Müslümanlar bu zeki ve mantıklı yöntemle Gazze kuşatmasını kırabiliriz.

3-Türkiye'nin birçok baskıyla karşılaşacak konumunu desteklemeliyiz. Bakın güçlüye nasıl saygı duyuluyor; Obama Erdoğan'ı telefonla aramak zorunda kaldı. Öldürülenler bir Arap ülkesinden olsaydı Obama arar mıydı? Olanları telafi etmek, Türkiye'nin İsrail'e karşı duruşunun güçlenmemesi ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin daha da kötüye gitmemesi için çok fazla baskı uygulanacak. Arap-İsrail kavgasında, İslam ve Arap dünyasında Türkiye'nin önemli bir konuma yükselişini engellemek için yapılacak bu baskılara karşı Araplar, halklar ve hükümetler düzeyinde Türkiye'nin arkasında olmalıdır.

4-Gazze ve abluka meselesini sadece Arap ve Müslüman dünyanın değil, bütün dünyanın ve insanlığın gündeminde tutmalıyız. İmam Hamanei'nin dediği gibi, Filistin davasını yeniden küresel ve insani bir dava haline getirmeliyiz. Filistin davası İslam dünyasının davası olduğu zamanlarda birileri, 'bu Arap dünyasının meselesidir' dedi ve dava İslam dünyasının dışına çekildi. Böylece Türkiye ve Türkler, İran ve Farslar, Hindistan, Malezya, Endonezya ve bu ülkelerin halklarının davayla bağlantıları kesildi.

Sonra, 'bağımsız Filistin kararı' adı altında Arapların Filistin davasıyla bağlantısı kesildi. Filistin davası Gazze'ye, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve mülteciler meselesine hapsedildi ve Filistin'in üçte ikisi gitti. İmam Hamanei, Filistin davasının Filistin'in, Arapların, İslam'ın, insanlığın meselesi olduğunu anlatmamızı istiyor. Chavez 'İsrail melun ve teröristtir' dediğinde ona, 'bu senin meselen değil, Arapların meselesidir' diyebilir miyiz! Büyükelçisini geri çekip İsrail'le ilişkilerini donduran Nikaragua'ya, 'bu senin meselen değil, bizim meselemiz' mi diyeceğiz!

Özgürlük Filosu, Filistin davasını dünya gündemine taşıdı. Şimdi bunu muhafaza etmeliyiz. Bilim adamları, yazarlar, medya, internet, uydu kanalları, partiler, dinamik güçler ve parlamenterler bunu yapabilirler.

5-Uluslar arası soruşturma taleplerinin arkasını bırakmamalıyız. Her ne kadar bu soruşturmaların sonuç vermeyeceğini, ciddiyetinin bozulacağını bilsek de –ki bizim uzun tecrübelerimiz vardır- İsrail sıkıntı yaşamalıdır.

6-Dünyanın dört bir yanından İsrail emniyet görevlileri, asker ve siyasetçileri aleyhine davalar açılmalıdır. Eski dosyaları da açalım. Biz Hizbullah olarak bu konuda net bir siyaset belirlememiştik; ama şimdi kanaatimiz şudur: evet, bizi Kana'da öldürenlerin, katliam yapanların, Filistin ve Lübnan'da evlerimizi yıkanların aleyhine dünyanın her tarafında davalar açalım. Onlar da bizim aleyhimize açacaklardır. Olsun; o zaman Avrupa yolculuklarımıza son veririz, Avrupa bankalarındaki paralarımıza da varsın el koysunlar! İsrail'in cinayetlerine karşı açılacak davalar İsrailli yöneticileri sıkıştıracak, telaşlandıracaktır.

7-İsrail'in münafık, yalancı yapısını herkese var gücümüzle anlatmalı, dünyayı aydınlatmalıyız. İsrail kendini dünya kamuoyuna ortadoğuda demokrasinin beşiği, vahşi bir muhitte hukuk ve örf tanıyan biricik devlet olarak tanıttı. Şimdi, 1948 Deyr Yasin katliamından başlayarak, İsrail'in 1.Kana, Cenin, 2.Kana, Gazze katliamlarını dünyaya anlatmak için bu fırsatdeğerlendirmeliyiz. İsrail'in katliam dosyasını açmalı, dünyanın özgür ruhlu ve onurlu insanlarına demeliyiz ki: 'hükümetlerinizin savunduğu İsrail işte bu!!'

Son olarak, güçlü ve muktedir insanlardan olmak için, tercihlerimiz ve duruşumuzdan emin olabilmek için, var olan dostluklarımızı muhafaza edip yeni dostlar kazanabilmek için çalışmaya devam etmeliyiz. İmam Humeyni, Araplar için düşman olan İran'dan, Araplarla dost ve müttefik ve bir İran çıkardı. Bu dostluğu nasıl koruruz? Ak Parti ve Türk halkı bugün Türkiye'yi yeniden ümmete kazandırıyor. Türkiye'nin dostluğunu, bu yeni konum ve duruşunu nasıl muhafaza ederiz? Bazı Arapların yaptığı gibi orada burada düşmanlıklar çıkarmadan bu dostlukları muhafaza etmeliyiz. 25 Mayıs'ta ifade ettiğim gibi, güçlü olmalıyız; çünkü bu dünyada sadece güçlü olana saygı gösteriliyor.

Kardeşler!

Özgürlük Filosu şehitlerine en büyük ve en önemli vefa borcumuz haklarımıza, ilkelerimize ve direnişimize sımsıkı bağlı kalmaktır. Lübnan, Filistin direnişiyle, ümmetin direnişiyle, kendi ellerimizle geleceğimizi inşa edeceğiz. Kimseden bize gelecek lütfetmesini beklemeyecek, dilenmeyeceğiz.

Kardeşler!

Özgürlük Filosu'na katılanların sayesinde; sizin varlığınız, onurunuz, asaletiniz, cesaretiniz, fedakarlığınız ve samimiyetiniz sayesinde Özgürlük Filosu durmayacak. Gazze özgür olana kadar; bütün Filistin, Kudüs, Beytu'l Makdis, Kıyamet Kilisesi özgür olana kadar; Özgürlük Filoları durmayacak. Bu ümmet Siyonist Amerikan projesinin ateşinden direnişçilerin bilekleri, mücahitlerin iradesi ve şehitlerin pak kanlarıyla kurtulacaktır Allah'ın izniyle.

Allah varlığınızı mübarek kılsın. Geldiğiniz için teşekkür ediyorum. Özgürlük yolunda, halkımız ümmetimiz ve mukaddesatımızın onuru için direniş yolunda beraber yürümeye devam edeceğiz. Esselamu aleykum.

 

israhaber