Abdurrahman Dilipak
NATO zirvesi
NATO zirvesinde gözden kaçan bir detay söz konusu. Herkes başörtülü bir mütercim üzerinden yazdı, çizdi. Hanım kızın aile ya da başörtüsü üzerinden konuşulanlar aslında geçmişte yaşanan bir trajedi ile ilgili. Biden başörtüsünü sorun yapan biri değil. Onun “gökkuşağı projesi”nde bu konu, diğer topluluklar gibi, sadece tolerans gösterilmesi gereken bir detay. Olayın aslında sadece ehliyet ve liyakat açısından değerlendirilmesi gerekirdi. Eğer bir mesaj verilecekse ki, NATO ve AB toplantısına zaten hanımınızla birlikte katılmışsanız, bu bir mesaj, onu çok daha fazla özelleştirmek istiyorsanız, Macron’la görüşmede, Fransızca tercümanınız başörtülü bir hanım olabilirdi.
Hanım kız konusunun dış politika açısından değil ama iç politika açısından bir karşılığı olduğu muhakkak. AK Parti, CHP’lilerin mecliste protesto ettikleri Merve Kavakcı ve Kavakçı’nın çocuklarının okulda arkadaşlarına yuhalatılması basında geniş ölçüde haber oldu. Ama bir yandan da CHP tarafı Kavakçı ailesi üzerinden başka hikâyeler anlattılar. Sonuçta herkes kendi tabanına bir mesaj verdi.
NATO toplantısına katılan siyasilerin hemen hepsi, bu olayı iç politikalarına malzeme yaptılar.
Asıl gündem bu değildi aslında. Iskalanan gerçek, 2030 vurgusu idi. Kimse Great Reset’den söz etmedi ama bugünlerde 2030 vurgusu daha fazla yapılmaya başladı. Yani 2025 hedefi gerçekleşmeyecek. Onun için göreceksiniz CoVID önlemleri, aşı politikası da gevşetilecek. Çünkü kendi aralarında liderlik, yöntem ve nihai hedef konusunda anlaşamadılar. Gerçek ortaya çıkmaya başladı. ABD’de de, AB’de de, NATO’da da işler yolunda gitmiyor. Ancak iddialarından vazgeçmiş de değiller. Fark etmişsinizdir, NATO toplantısı başlarken, YAPAY ZEKA bütün NATO devlet başkalarına, MASKELERİNİZİ ÇIKARIN komutu veriyor. Ve ŞİMDİ GERİ DÖNÜN diyor. Herkes “bu uyarıya” uyuyor.
Önce FİZİKİ MESAFE’lerini koruyorlar, ama maskelerini çıkarıyorlar. MASKELERİ NİZAMİ OLARAK ÇIKARILMIYOR. MİKROP YUVASI (!?) maskelerini ceplerine koyuyorlar. Sonra yüzlerini açılışta arkalarında duran DİJİTAL KULE’ye dönüyorlar. Aslında o bir DİJİTAL KULE de değil. Daha çok YAP-BOZ’a benziyor. Ama renkleri sabit değil. KARIŞTIR - BARIŞTIR’dan çok KAOS İÇİNDE BİR DÜZEN’i hatırlatan bir KURGU söz konusu.
Kimine göre NATO’daki bu dijital sunum DİJİTAL MONOLİT üzerinde 2020-2030, gelecek için kapsamlı bir eğitim ve iklim değişikliğine vurgu yapılıyor.
Kubrick’in “A Space Odyssey 2001” filminde de bir Monolit vurgusu vardı. Monolit her ortaya çıktığında evrimle ilgili yeni bir evreye geçiliyordu. Bu işler aslında 2000 yılında, Millenium ile birlikte başlatılacaktı, ama olmadı. 2020 dediler, o da olmadı. 2020-2025 dediler o da olmadı. Yeni hedef 2030! Welcome to 2030!
Bu durumda alfabenin son harfi olan “Z”ye atıfla, “eski dönemin sonu” ve “yeni dönemin başlangıcı” için boşuna “Z kuşağı” vurgusu yapmıyorlar. NATO ülkeleri için şimdi hayalleri erteleme zamanıdır. Kuşkusuz bu iddialarından vazgeçtikleri anlamına gelmiyor. Ama işlerin yolunda gitmediği de ortada. Kendi aralarında bir uzlaşı yok. Liderlik için kendi aralarında mücadele etmek yerine, “ötekiler”i, diğerlerinin elinden almaya çalışacaklar. Büyük lokmalar Çin, Rusya, Hindistan ve Türkiye! Bu ülkeleri yanlarına almak için gerekirse güç kullanacaklar ya da bunları bölüp-parçalayıp cazibe merkezi olmaktan çıkartacaklar.
Artık dünyanın başına bela bir “Dijital Deccal” var. Sesini her yerden duyuyoruz ve her konuda “eskiyi unut” diyen bir ses bu! Yeni dünyanın “Mimarları”nın bir dine ihtiyaçları yok. Bir ideolojileri de yok. Felsefeleri, sanatları da yok. Bir ahlaki değer de taşımıyorlar. Bilime de ihtiyaçları yok. Bu devrim “dijital bir devrim”. İnsana da ihtiyaçları yok aslında. Yapay zekalı robotların hakim olduğu bir dünyadan söz ediyoruz. Otoriter, özel mülkiyete gerek duyulmayan, “sosyal kapitalizm”in otoriter yeni bir versiyonu söz konusu. Böylece “Yeryüzünde bir cennet ve ebedi hayat”a ulaşacaklarını düşünüyor olmalılar. Şarkılarında dile getirmeye çalıştıkları dünyada “Gelecekte cennet gibi bir dünya kuracağız ama orada herkese yer yok”, “Hiçbir şeye sahip değilim. Mahremiyetim yok. Hayat hiç bu kadar iyi olmamıştı” diye şarkılar söylüyorlar. “Tanrıyı ve kozmozu modelledikleri” şeytani bir dünyadan söz ediyor aslında bu ütopya!
Birileri Starlink, Neuralink, 5G, akıllı ev ve şehirler, Humanoid, Global Sağlık Pasaportu ve Performans Pass’ın CoVID’in aslında bu hedefe giden yolun basamakları olduğunu görmek istemiyorlar.
NATO zirvesi, seküler bir ayini ruhani şeklinde gerçekleşti sanki. Fazla bir imaj yoktu. Sürekli değişen renkler vardı. Mor ve kırmızı renkler hakim. Doğrudan verilen bir mesaj yoktu sanki. Bir ara askerler gözüktü. Görünen o ki, kendi aralarında doğrudan bir çatışma olmayacak. Aynı yöne bakacaklar ama dünyanın diğer bölgelerinde kim hâkimiyetini ötekilere göre daha fazla tahkim ederse, bu yarışta liderlik için o daha şanslı olacak. Liderlik yarışında ABD, İngiltere ve Avrupa öne çıkarken, Hedefte Rusya, Çin, Hindistan ve Türkiye var. İlk 3’ten kimin lider olacağı, bu 4’ü kimin kontrol edeceğine bağlı. Aslında AB’nin bu grupta fazla bir şansı yok. AB’nin ilk 3’ü Fransa, Almanya ve İtalya! İtalya ekonomik olarak güçsüz, Almanya işgal altında, Fransa kendi içinde sorunlu. Vatikan bugün Biden’e daha yakın. Fransa daha seküler ama artık Fransa batının kültür başkenti değil. AB-Türkiye ilişkileri pamuk ipiliğine bağlı. ABD, ekonomik ve askeri bir güç, ama coğrafi konumu itibarı ile zayıf. Yeni ekonomi ve yeni savunma konsepti içinde ABD’nin bugün sahip olduğu avantaj, yeni dünyada avantaj olmaktan çıkıyor. İngiltere, kendi içindeki sorunları çözebilirse (ki bu çok kolay gözükmüyor) Avrupa üzerinden, Avrasya koridorunu harekete geçirerek (Rusya, Çin, Hindistan) Avusturya’ya uzanmak istiyor. Avrupa’da Macron yönetimi derin İngiltere’ye bağlı. İngiltere ve Fransa’nın Almanya üzerinden vesayeti söz konusu. Asya’da Hindistan ve Avusturya zaten Commenwalth ülkesi. Asya’da sadece Hint topluluğu değil, Malay topluluğu da İngiltere ile işgal döneminden gelen ilişkileri var. İpek Yolu zaten böyle bir proje.
Türkiye; bunların hesabında masada üzerine hesap yapılan bir ülke değil, kendi adına güç ve irade sahibi olan bir ülke olarak hareket etmesi için, önce yüzünü, seküler senaryolara ve “NATO’nun ortak geleceği”ne değil, Allah’a dönmesi gerekir. Dünyanın sulh ve selameti için, adalet, barış, hürriyet için insanlık, alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin yol göstericiliğine muhtaç. Selam ve dua ile.