Neo-İslamcı Hareket Varoş Kültürüdür

Neo-İslamcı Hareket Varoş Kültürüdür

Bu yazıdan amacım kimseyi küçümsemek ya da bazı yurttaşlarımızı rencide etmek değil…Zülfü Livaneli’nin yazısı…

Son dönemdeki gelişmeleri bazı arkadaşlar “köylüleşme” olarak nitelendirme eğiliminde.

Bu köşeyi okuyanlar bilir ki ben bu tanıya hiç katılmadım. Belki yıllar önce bu gelişmelerin köken olarak köyle ilintisi vardı ama şimdi; bu tamamen bir göç olgusu.

Arabesk gibi, kaçak yapılaşma gibi, minibüs gibi, kapkaç gibi bir kent çarpılması.

Köyün kendi içinde tutarlı bir kültürü ve geleneği vardır.

Mesela köyde kapkaç olmaz; herkes birbirini tanıdığı için gençler köy meydanında böyle bir işe kalkışamaz.

Köyün kerpiç dam, tarhana çorbası, bağlama, oyalı yemeni gibi birbiriyle uyumlu, bütüncül bir kültür yapısı vardır. Bu yapı kolay kolay bozulmaz.

Köyde taassup yoktur. Tarlada birlikte çalışmak zorunda olan kadınlarla erkekler iç içedir.

Doğayla ve hayvanlarla haşır neşir olan bu hayat biçiminde cinsellik de çok doğal bir şeydir. En mahrem konulardan gülerek söz edilir, şakalar yapılır.

Köyde din; gelenek ve folklorla iç içe geçmiş bir hadisedir.

Ölünün arkasından dua edilir, kırkında helva dökülür, kurban kesilir ve bunların dini vecibe olduğu pek akla bile gelmez.

Köylü genç kızlarda baş örtüsü, saçların üstüne atılan, tam da kapatmayan gevşek birer tülbentten ibarettir.

Bazı kızlar hiç takmaz.

Yakıştıranlara da “Ne güzel baş bağlıyor-Niksar’ın güzelleri” diye övgüler yağdırılır.

Son zamanlarda kendilerini “zenci” diye niteleyerek, insanlığın eğitim, temizlik, kibarlık, estetik gibi evrensel gelişme ilkelerinden öç almak isteyen kesim, aynen arabesk müzik gibi kente göçle birlikte ortaya çıkmış yepyeni bir türdür.

Elektro saz, Âşık Veysel’in sazına ne kadar benziyorsa, bu hareket de köye o kadar benzer.

Bu bir varoş kültürüdür.

Arabesk müzikte yıllardır tekrarlandığı gibi varoştaki insanın “Ben de isterem!” feryadıdır.

Bu feryadı, ne içerik olarak Karacaoğlan’a, Dadaloğu’na benzetebilirsiniz ne de estetik olarak.

Kent varoşlarında gelişip büyüyen İslamcı hareket, geleneksel değil, yenilikçidir.

Ama çarpık bir yenilik anlayışıdır bu.

İslami geleneğe bile sahip çıkmayan bir yeni oluşumdur.

Bu kesimin şiir zevki Karacaoğlan ya da Şeyh Galip değil, arabesk şarkıcılardır.

Estetik anlayışı Matrakçı Nasuh, Siyer-i Nebi değil, gözünden yaş damlayan çocuk reprodüksiyonudur.

Bina tarzları köyün kerpiç evi ya da kentin Mimar Sinan’ı değil, be-te-be’li bir rüküşlüktür.

Baş bağlama ve giyim tarzları köy adetlerine değil, yurt dışındaki modalara göre belirlenmiştir.

Ve yapabileceğimiz en büyük yanlış bu kültürel deformasyonu gelenek olarak algılayıp, kendi geleneğimize ihanet etmemizdir.

Çünkü Türk halkının geleneği bu değildir.

Bu yazıdan amacım kimseyi küçümsemek ya da bazı yurttaşlarımızı rencide etmek değil. Onlar da bizim insanlarımız; elbette bu ülkenin zenginliklerinden pay almalıdırlar ve yaşam biçimlerine saygı gösterilmelidir. Kimse kimseyi küçümsemek, hor görmek hakkına sahip değil. Sadece tanıyı doğru koyalım ki ne yaptığımızı iyi bilelim diyorum.


vatan