Nureddin Şirin  Basın Toplantısı Düzenledi

Nureddin Şirin Basın Toplantısı Düzenledi

Çeşitli iddialar neticesinde geçtiğimiz günlerde yayını durdurulan Kudüs TV'nin yöneticileri konuya ilişkin basın toplantısı düzenledi.

KUDÜS TV’NİN KAPATILMASI ÜZERİNE YAPILAN RESMİ BASIN AÇIKLAMASI
 
04.11.2016 Cuma
 
Değerli basın mensubu kardeşlerim,
 
Bildiğiniz üzere İstanbul’da yayın yapmakta olan önce internet üzerinden daha sonra da Türksat uydusu üzerinden yayın
 
yapmakta olan Kudüs TV yayınlarının 28.10.2016 tarih ve 2016/10 sayılı karar ile bakanlık onayıyla kapatıldığı RTÜK tarafından
 
tarafımıza tebliğ edilmiş olup televizyon binasına gelen emniyet maliye ve RTÜK yetkilileri tarafından mühürlenerek kapatılmıştır.
 
Tarafımıza tebliğ edilen RTÜK açıklamasında, 668 sayılı Kanun hükmündeki kararnamenin 2 madde 4. bendinde yer alan “milli
 
güvenliği tehdit oluşturduğu tespit edilen yapı, oluşum veya gruplara ya da terör örgütlerine aidiyeti iltisakı ya da bunlarla irtibatı
 
olan özel radyo ve televizyon kuruluşları ile gazete ve dergiler yayınevi ve dağıtım kanalları ilgili bakan tarafından oluşturulacak
 
komisyonun teklifi üzerine ilgili bakan onayı ile kapatılır” ifadelerine yer verilmiştir.
 
Bu açıklamadan da görüleceği üzere, burada herhangi bir terör örgütü ismi zikredilmediği gibi, Kudüs TV’nin hangi gün, hangi
 
saat ve hangi yayınında böyle bir yayın yapıldığı da belirtilmemiştir. Dolayısıyla ortada belirgin olmayan bir suçlama sözkonusu
 
olup hukuki açıdan bir boşluk ve ihlal de ortaya çıkmıştır.
 
Ancak, TV hakkında kapatılma kararı verilmeden birkaç gün öncesinden sosyal medya üzerinden başlatılan “Kudüs TV terör
 
örgütü Haşdu Şabi’nin propagandasını yapıyor. Kudüs TV kapatılmalıdır” şeklinde belli çevre ve mihraklar tarafından hem
 
saptırıcı, hem kışkırtıcı hem de hedef gösterici paylaşımların ve yönlendirmelerin yapılmasının ardından böyle bir kararın gelmesi,
 
RTÜK tebligatındaki “terör örgütü” ifadesinin bu paylaşımlarda adı konulan “haşdu şabi” yapılanması olduğu yönünde bir kabul
 
ve kanaat oluşturmaktadır.
 
Zahiren anlaşıldığı üzere; Irak’ın Sünni bölgeleri Felluce ve El Anbar’ın DAİŞ terör örgütünden kurtarılması sırasında bu
 
bölgelerden kurtulan Sünni halkın Haşdu Şabi savaşçılarına teşekkür ve dua eden ifadelerine binaen “Felluce ve El Anbar
 
halkından Haşdu Şabi”ye teşekkür” alt yazısı ile sözkonusu görüntülerin TV’de yayınlanması temel alınmıştır.
 
Bilindiği gibi, Irak’ın ABD önderlikli Batılı ülkeler tarafından işgalinden sonra, emperyalistlerin gizli savaş yöntemleri ile Irak halkı
 
içinde bir mezhep ayrışması ve çatışması çıkması için uzun yıllar oyunlar oynanmış, Şii Sünni, Arap Kürt, Türkmen hangi mezhep
 
ve etnik köken olursa olsun Irak halkının İslami kardeşlik temelindeki bütünlüğü parçalanmak istenmiştir.
 
Bu oyun hem Irak halkı arasındaki İslam kardeşliğine dayalı birliğin dağıtılmasını, hem de Irak’ın fiilen parçalanmasını hedeflemiş
 
olup bu oyun sadece Irak’ta değil, diğer İslam ülkelerinde de oynanmak istenmiştir. Nitekim Büyük Ortadoğu Projesi
 
doğrultusunda Amerika ve batılı istihbarat servisleri tarafından bölgemizde yeni sınırların oluşturulmasının hedeflendiği ABD
 
yetkililer tarafından da bizzat dillendirilmiştir. Eski ABD Dışişleri bakanı Condoleezza Rice, 2006 yılında yaptığı bir açıklamada 22
 
yeni sınırdan söz ederek bunu ”Yeni Ortadoğu” adı altında ifade etmiştir.
 
Diğer yandan Filistin işgalcisi Siyonist rejimin askeri ve siyasi kurmayları da 1980 yılından bu yana yeni parçalara ayrılmış ve küçük
 
devletlere bölünmüş bir Ortadoğu üzerinde planlarını sürekli gündemde tutmuşlardır. Zira Siyonist İsrail rejimi hem Büyük İsrail
 
projesini sürdürebilmek, hem de kendi varlığını ve güvenliğini teminat altına alabilmek için, Ortadoğu’nun çoklu ve parçalı bir
 
hale gelmesinin gerekliliğini sürekli savunmuşlardır.
 
Dolayısıyla, burada emperyalizm ve siyonizmin bölgemizde ve aynı zamanda ülkemizde kurdukları tuzakların ve yaptıkları
 
planların boşa çıkarılmasının ilk adımı olarak, bölgemizde oynanmak istenen mezhepçilik kışkırtmalarına karşı, Müslüman halklar
 
ve kesimler arasında kardeşlik, dayanışma ve yardımlaşma köprülerini kurmak, ayrılık ve nizalara karşı vahdet ve uhuvvet bilincini
 
güçlendirmek gerekmektedir.
 
İşte biz de Kudüs TV olarak her zaman iki noktayı kendimize kırmızı çizgi olarak belirledik ve bu zeminde yayınlarımızı ortaya
 
koymaya çalıştık. Bu da Ümmet ve Vahdet bilincidir.
 
Bölgemizdeki tüm sıcak bölgelerle ilgili olarak her zaman, emperyalist ve Siyonist projelerin boşa çıkarılmasını, Müslüman
 
ülkeler, Müslüman halklar ve farklı mezhep mensubu Müslüman kesimler arasındaki her türlü gerginliğin giderilmesini öncelikle
 
hedef olarak önümüze koyduk.
 
Burada kendisini rahmet ve minnetle anacağımız, Allah ruhunu şad etsin Merhum Ebakan hocamızın İslam Birliği idealine ve
 
ortaya koyduğu somut ve pratik yol haritasına bağlı kalmayı, bizlere öğrettiği, kutsal bir miras ve büyük bir emanet bıraktığı
 
yoldan yürümeyi ve her vesileyle İslam Birliği’ne giden yolda çalışmayı Kudüs TV olarak kendimize şiar edindiğimizi de
 
vurgulamak istiyorum.
 
İşte bu temel esaslar ve sorumluluklar istikametinde, bizler bölgemizdeki her gelişmede, tutuşturulan fitne ateşlerini söndürme,
 
Müslümanları birbirine düşüren oyun ve komploları boşa çıkarma, var olan gerilimleri azaltma, uhuvvet, ülfet ve ünsiyeti daha da
 
artırma noktasında bir dil ve üslup kullanmayı yayın politikamızın esası kıldık.
 
Bizler, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Resulüllah’ın bize öğrettiği temel ölçü olarak; Müslümanlar arası sorunların, yine
 
Müslümanların kendi aralarından oluşturacakları şura, komisyon, hakem heyeti, İslam barış gücü gibi kendi geleneğimizin
 
kurumlarını işletme şeklinde olacağına inanıyor ve bunu savunuyoruz. Dolayısıyla İslam beldelerindeki hiçbir meseleye hiçbir dış
 
gücün, hiçbir batılı ve haçlı devletin müdahale etmesini istemiyor, sorunlarımızın çözümünü onlara bırakmayı, onların himayesine
 
ve gücüne sığınmayı bir zül ve aşağılanma olarak kabul ediyoruz.
 
 
 
Suriye’de yaşanan acı süreçte savunduğumuz, akan kanın durması, Suriye halkının hiçbir baskı ve gücün etkisi altında kalmaksızın
 
tam özgür iradesiyle, adil ve şeffaf bir seçimle kendi geleceğini kendi elleriyle tayin etmesi, bunun için de bölge ülkelerinin kendi
 
aralarında oluşturacağı bir üst gözetim ile bunun sağlanmasıdır.
 
Yine aynı şekilde Irak’ta da, Irak halkının bir bütün halinde, hiçbir mezhep ve etnik ayrımlara gitmeksizin, ülkenin bütünlüğü ve
 
egemenliğini koruyarak, kendini meşru ve yasal zeminlerde temsil ederek, ortak ve adil bir yönetimle yönetilmesidir. Irak belli bir
 
mezhebin, kavmin veya hizbin değil, bütün Irak halkınındır ve kendi birliği, dirliği ve güvenliği sadece kendi yerel ve milli güçlerine
 
dayalı olmalıdır.
 
Bu ifadelerimizle ortaya koymaya çalıştığımız bakış, bizim Kudüs TV’deki yayınlarımızın da çerçevesini oluşturmuştur. Bundan
 
sonra da hep bu hassasiyet ve sorumlulukla hareket edeceğiz.
 
Biz Kudüs TV olarak, henüz uydu yayınına geçmediğimiz, yayınlarımızı internet üzerinden sürdürdüğümüz sırada, Mısır’da
 
emperyalist, Siyonist ve Suud rejimi gibi bölgesel işbirlikçilerinin eliyle gerçekleştirilen o meşum darbe döneminde 45 gün
 
kesintisiz bir şekilde Mısır halkının meşru mücadelesini kesintisiz ve simultane tercümelerle canlı olarak yayınladık. Çünkü bizler,
 
başta Şehit İmam Hasan el Benna ve Şehit Seyyid Kutub olmak üzere İslam Ümmeti’nin bu iki büyük önderinin kutlu ve mukaddes
 
mirasını koruma ve savunmayı, bu mücadelenin yanında durup kardeşlik sorumluluklarımızı yerine getirmeyi kendimize en büyük
 
görev addettik ve her zaman da bu duruşumuzu koruduk.
 
Dün Rabia katliamı sırasında gündemde tutulan bu mücadele ne yazık ki bugün unutulmuş ve terk edilmiş durumdadır. Bizler
 
Kudüs T V olarak hem haber bültenlerinde hem de siyasi analiz programlarında Mısırlı kardeşlerimizin Hain ve katil Sisi cuntasına
 
karşı bu mukaddes mücadelesini gündemde tutmayı, özellikle zindanlardaki İslami hareket liderlerinin davalarını ve mesajlarını
 
kamuoyuna taşımayı kendimize bir görev bildik, kanalımızın yayınlarının durdurulduğu ana kadar da bunu kesintisiz olarak
 
sürdürmekteydik.
 
Yine bizler, Allah’ın mübarek ve mukaddes kıldığı Filistin topraklarını işgal eden ve kendisini kanser uru olarak tanımladığımız
 
Siyonist İsrail rejimine karşı sürdürülen İslami direnişi tüm boyutlarıyla kesintisiz bir şekilde gündemde tuttuk ve hiçbir televizyon
 
kanalının yapmadığı şekilde, günlerce ve haftalarca kesintisiz bir yayınla, canlı ve simultane tercümelerle direnişimizi Türkiye
 
kamuoyuna taşıdık.
 
Zira bizler, siyonizmle mücadeleyi İslam Ümmeti’nin kurtuluş projesi ve her zaman için değişmez merkezi davası olarak
 
görüyoruz. Rabbimizin Kur’an’da da belirttiği üzere, “insanlar arasında müminlere karşı en şiddetli düşman Yahudilerdir” (Maide
 
82) Bu ayet de bize, İslam ümmetinin asıl ve birinci düşmanının kim olduğunu öğretmektedir. Allah’ın izniyle ve bütün
 
cephelerdeki mücahidlerimizin mukaddes cihadı ve direnişiyle bu kanser uru Siyonist rejim Filistin topraklarından sökülüp
 
atılacak ve Rabbimizin de vadettiği üzere bu Siyonist varlık tamamıyla ortadan kalkacaktır.
 
Bu cihetle, Kudüs TV her şeyden önce özgür Kudüs davasının güçlü bir ekranıdır. Kudüs bizim için bir hedef, bir menzil, bir şiar, bir
 
bayrak ve bir kimliktir. Kudüs bizim için değişmez bir pusula, terkedilmez bir mevzi, geri atılamaz bir hedeftir. Bütün yayınlarımız
 
ve bütün programlarımızın kalbinde ve merkezinde Kudüs vardır. Zira adımız Kudüs’tür.
 
Mazlum Filistin halkının kurtuluş mücadelesine destek olma noktasında elimizden ne gelirse onu yapmaya çalışmaktayız.
 
Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ablukanın kırılması için de başta Mavi Marmara olmak üzere tüm girişim ve organizasyonları
 
bütün yönleriyle her zaman gündemde tuttuk, haberler, özel programlar ve belgesellerle Mavi Marmara davasını mukaddes bir
 
miras olarak ilk günden bu güne kadar sürekli gündemde tuttuk ve savunduk.
 
Dünden bugüne, bugünden yarına siyonizme karşı mücadele cephesinde atılan her adımı, verilen her mücadeleyi kendimize bir
 
namus-u ekber olarak görüyor, bu uğurda verilen kurbanları, aziz önderlerimizi, hususen Şeyh Ahmed Yasin’lerden Seyyid Abbas
 
Musavi’lere, Şehit Fethi Şikaki’lerden Şehit İmad Muğniye’lere kadar tüm şehitlerimizi bir kez daha selamlıyor, onların mukaddes
 
mücadelelerine ve miraslarına bağlılığımızı bir kez daha yeniliyoruz.
 
Şunu burada özellikle belirtmek istiyorum: Kudüs davası bizim için bir siyaset ve bir yayın meselesi değildir. Kudüs davası bizim
 
için bir akide ve bir ibadettir. Biz bu davayı özellikle 1980 yılında Konya’da düzenlenen tarihi Kudüs Mitingi’nden bu yana
 
yüreğimize ve benliğimize nakşettik. Bu yolda bizim başöğretmenimiz de Rabbim ruhunu şad etsin Merhum Necmeddin Erbakan
 
hocamızdır. Çocukluk günlerimizden bu yana yüreğimize Kudüs sevdasını yerleştiren da Erbakan hocamızdır. Burada bir kez daha
 
şunu belirtmek isterim ki, o gün Erbakan hocamızın önderliğinde yaptığımız Kudüs yemini bugün yine dillerimizdedir ve inşallah
 
Özgür Kudüs’te Erbakan hocamızı, özgür Kudüs müjdesiyle selamlayacağız.
 
Yine belirtmek isterim ki, Filistin davasının en sahipsiz kaldığı bir dönemden geçmekteyiz. İslam dünyasında oynanan şeytani
 
oyunlar ve tutuşturulan fitne ateşleri dolayısıyla Kudüs ve Mescid-i Aksa tarihinin en yalnız dönemini yaşamaktadır. Üçüncü
 
İntifada olarak adlandırılan mukaddes Kudüs İntifadası yüzlerce şehit ve yaralısıyla yoluna devam ederken, neredeyse bu İntifada
 
hiç görülmemekte ve gündeme getirilmemektedir.
 
Bizler Kudüs TV olarak bütün yayınlarımızda ve haber bültenlerimizde sürekli Kudüs İntifadasını gündeme almakta, Filistinli
 
konuklarımızla, Filistin’den canlı telefon bağlantılarıyla ve diğer ülkelerden Filistin davası bağlılarıyla yaptığımız yayınlarla Kudüs
 
İntifadası’nı zihinlerde ve yüreklerde canlı tutmaya çalıştık. Haber bültenlerimizin ve programlarımızın merkezinde hep Kudüs
 
İntifadası olmuştur.
 
Ama ne yazık ki bölgemizde öylesine haince oyunlar oynanmakta, öylesine namertçe ittifaaklar kurulmaktadır ki, Filistin ve Kudüs
 
işgalcisi Siyonist rejim düşman olmaktan dost ve stratejik ortak haline getirilmektedir.
 
 
 
Nitekim geçen hafta Siyonist rejim başbakanı Benyamin Netenyanu Knesset’in açılışında yaptığı konuşmada aynen şunu
 
söyleyebilmiştir: “Bugün Arap ülkelerinin büyük bir çoğunluğu bizi müttefik ve Ortadoğu’nun güvenlik ve istikrarı için anahtar bir
 
ülke olarak görmektedir. Bu Arap ülkeleri bize saygı duymaktadır. Filistinlilerin geleceği de bu Arap ülkelerinin geldiği nokta
 
olacaktır.”
 
Şimdi sizlere sormak isterim; Siyonist rejim başbakanı Netenyahu’nun sözkonusu ettiği bu Arap ülkeleri kimlerdir? Siyonist rejime
 
saygı duyan, bu terör ve işgal rejimini kendilerine stratejik ortak olarak gören, onunla ittifaklara giren ülkeler hangi ülkelerdir?
 
İşte biz bu ihanetlere dikkat çektiğimizde, onları belgeleriyle ve delilleriyle ortaya koyduğumuzda, onların İslam ümmetine,
 
özelde de Filistin davasına olan ihanetlerini ifşa ettiğimizde karşımıza bir sürü oyunlar çıkarılmakta, bizlere karşı suçlamalar
 
geliştirilmekte, hatta bizlerin mezhepçi-İrancı vs. olduğumuzu ileri sürülerek karalamak istemektedirler.
 
Bu vesileyle bir kez daha buradan net, açık ve kesin bir dille vurgulamak istiyoruz ki; bizler yayınlarımızda İslami Vahdet’i esas
 
alırken, Rabbimizin “ümmet-i vahide” buyruğuna tabi olmaktayız. Hangi mezhepten, kavimden ve hizipten olursa olsun, “La ilahe
 
illallah ve Muhammedun resulüllah” bayrağı altında tek bir İslam ümmeti. Bu birliği parçalayacak, ümmet içinde husumet, ayrılık
 
ve nizalara yol açacak her söz eylemi şeri açıdan haram olarak bilmekte, hangi ülke, hangi mezhep ve hangi kesim mensubu
 
olursa olsun, Müslümanlar arası ayrılık ve düşmanlıklara sebep olanları da aziz İslam’ın düşmanları olarak görüyoruz.
 
Bu cihetle, Amerikan ve İngiliz emperyalizminin projeleriyle, onların istihbarat servisleri ve sermayeleriyle Müslümanlar arasında
 
mezhepçilik fitnesini çıkaranları telin ediyor, bunların ifsatlarına karşı ümmet bilincini güçlendirmeyi de en büyük farz ibadet
 
olarak görüyoruz.
 
Sayın Cumhurbaşkanımızın sıklıkla ve özellikle vurguladığı üzere, bizim kimliğimiz mezhep üzerinden değil, dinimiz üzerinden
 
tanımlanır. O da Aziz İslam’dır. İslam ümmetin üst kimliğidir. Hangi mezhepten olursa olsun, bütün Müslümanlar kardeştirler ve
 
Hz. Resul-i Ekrem’in buyurduğu üzere bir vücudun azaları gibidirler. Bizler bu hususta mezhep imamlarımızın ve salih ulemanın,
 
ihya ve islah önderlerinin bize gösterdiği yoldan gideriz. İslam Ümmeti’nin birliği, dirliği, esenliği yolunda unutulmaz çabalar
 
sergileyen, eserler ortaya koyan, bu hedef için mücadele eden herkes bizim kandillerimizdir.
 
Bu cihetle İslam toplumlarında yeşertilen ve azdırılmaya çalışılan her türlü ifrat ve tefrite, tekfir ve husumete karşıyız. Bizler
 
rabbimizin tarif ettiği vasat ümmetiz; şiarımız da vahdettir; emr-i bil maruf ve nehy-i anil münkerdir.
 
Kudüs TV’nin yayın politikasının esaslarını sıralarken bahsettiğimiz bu hususlarda, şu veya bu şekilde bir yanlışlık ve kusur içinde
 
olursak, kardeşlerimizin bizleri uyarmasını istiyoruz ki, bizler bu uyarıları bir rahmet olarak addederiz.
 
Değerli kardeşlerim,
 
Son olarak sizlerle bir hususu daha paylaşmak istiyorum.
 
Bizler Kudüs TV olarak, ister 17-25 Aralık, isterse 15 Temmuz meşum darbe girişimleri karşısında bütün yayınlarımızla geceli
 
gündüzlü bu melun ve menfur emperyalist Siyonist saldırganlığa, kumpas ve istilalara karşı meşru hükümetin ve
 
cumhurbaşkanımızın yanında durduk; ilk andan itibaren bu kalleşçe düşmanlıkların karşısında durmanın, yeni bir işgal girişimine
 
karşı vatanı savunmanın ve bu ihanet karşısında göğüsleri siper etmenin bir namus olduğunu ifade ettik ve savunduk.
 
Yayınlarımızda bir Çanakkale ve bir Kurtuluş savaşı misali, milletimizin bütün kesimleriyle birlikte hükümetin ve
 
cumhurbaşkanımızın yanında vatan savunmasında yer almasını iftihar verici bir tablo olarak niteleyip bunun şükrünü ve hamdını
 
dile getirdik. Diğer bütün yayınları durdurup bir ay boyunca meydanlardaki nöbetleri canlı yayınlarla ekranlara taşıdık.
 
Milletimizin bu destansı direnişini ve zaferini yüreklere nakşetmeye çalıştık. 15 Temmuz şehitlerini Bedir şehitleri gibi, Kerbela
 
şehitleri gibi, Kudüs şehitleri gibi kendimize şiar ve iftihar edindik.
 
İşte bu şehitlerimizden biri de Kemal Ekşi kardeşimizdir. 24 yaşındaki bu kardeşimiz o meşum darbe girişiminin ta ilk anında
 
Cumhurbaşkanımızın da çağrısına uyarak ölüm ve kan kusan darbeci cellatların karşısına çıktı. Boğaz köprüsünde tertemiz
 
göğsünü namlulara açtı ve orada Rabbine lebbeyk diyerek şehadet şerbetini içti. Bu gencecik şehidimizi bu vatan ve bu ümmet
 
için, emperyalist ve Siyonistlerin bu kalleşçe istila girişimlerini, Merhum Mehmed Akif’in ifadesiyle, hayasızca akınını durdurmak
 
için kurban verdik. Şehidlerimizden sadece biriydi bu.
 
Ama burada bu şehidimizin adını dile getirmekteki amacımız, işte bu şehidimizin muhterem babaları Ekrem Ekşi’nin şu anda
 
burada yanımızda olması ve başından beri burada ifade etmeye çalıştığımız hususların bu şehit babasının da düşüncelerinin de
 
bunlar olduğunu belirtmem içindi. Zira onun kendisinin de bir 15 Temmuz Şehidi babası olarak kamuoyu ve devlet ricalinin
 
öğrenmesi için sizlere söyleyeceği birkaç söz olacaktır.
 
Son olarak Kudüs TV yayınlarının üzerinde durduğu bir noktayı da belirttikten sonra sözlerime son vermek istiyorum.
 
Ben de bir 28 şubat dönemi mahkumu olarak, bu ülkede 20 yılı aşkın zamandır zindanlarda olan yüzlerce kardeşimiz var. Bunların
 
tamamına yakını bugün kendilerine paralel yapı, terör örgütü dediğimiz unsurların yargılamaları ve kararlarıyla hapishanelere
 
konulmuş kardeşlerimiz. DGM’lerin, 28 Şubat dönemi yargılamalarının nasıl hukuk dışı ve gayri adil olduğunu herkes bilmekte ve
 
kabul etmektedir.
 
İşte biz Kudüs TV olarak sürekli yaptığımız yayınlarda ve programlarda bu kardeşlerimizin serencamını, ailelerin mazlumiyet ve
 
mağduriyetini dile getirmeye ve gündemde tutmaya çalıştık. Bu yaptığımız yayınların hem kamuoyu hem de devlet ricali
 
nezdinde nasıl bir etki meydana getirdiğini bizzat kendilerinden duyduk öğrendik.
 
 
 
Yayınlarımız sırasında, Kurban bayramı öncesinde yaptığımız bir yayında, hapishanelerde bulunan kardeşlerimizin ailelerine,
 
“Allah’ın izniyle bu bayram tutsak kardeşlerimizin zindanda kalacağı son bayram olacaktır” demiştik. Kudüs TV olarak en büyük
 
amacımız da bu kardeşlerimizin özgürlüğünün sevincini yaşamak ve bunun mutluluğunu aileleriyle birlikte paylaşmaktı. Şu an bu
 
yayınlara devam edemiyorsak da, inşallah yayınlarımıza tekrar başladığımızda, ilk yapacağımız iş bu tutsak kardeşlerimizin
 
özgürlüğünün müjdesi olacaktır.
 
Daha birçok konuyu burada paylaşmak isterdim, ama hem sözü daha çok uzatmamak için sonuç olarak şunu hem sizlere hem de
 
ilgili devlet ricaline arz etmek istiyorum.
 
Bütün burada anlattıklarım, “terör örgütü propagandası yapmak” isnadıyla 668 sayılı Kanun hükmündeki kararnameye dayalı
 
olarak 28.10.2016 tarihinde RTÜK tarafından kapatılan ve kapısına mühür vurulan kudüs TV’nin yayın politikası ve yayınlarını
 
sizlere özetlemeye çalıştım.
 
Biz, Rabbimizin buyruğu üzere; emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker vazifemizi, ümmetimize özelde de Kudüs davasına karşı
 
olan sorumluluğumuzu ifa etmek için TV yayını yapmakta idik; hedefimiz ve azmimiz bu yönde bu ilkeler ve esaslar temelinde
 
yayınlarımızı sürdürmektir.
 
Bu duruşumuzun, bu bakışımızın, bu hassasiyet ve istikametimizin önü kapatmalarla ve mühür vurmalarla kesilecekse, bunu
 
sadece Allah Tebareke ve Teala’ya arz ederiz. Hem yaptıklarımızı, hem karşılaştıklarımızı yüce Rabbimize sunar, O’nun hükmüne
 
ve adaletine sığınırız. Zira Rabbimiz gözetleyendir ve hakimlerin hakimidir.
 
İslam Ümmeti’nin zor bir dönemden geçtiği bir dönemde, her türlü gerilim ve nizalardan, kışkırtma ve fitnelerden uzak durmayı
 
kendimize şiar ve yol ediniyoruz. Bu minval üzere kurumsal ya da kişisel olarak yapılan suçlamalara ne cevap verme
 
durumundayız, ne de polemik ve tartışmalara girip düşmanın ekmeğine yağ sürmek istiyoruz. Rabbimizden niyazımız,
 
ayaklarımızı sabit kılması, üzerimize sabır yağdırması ve bizleri Kudüs’ümüzün özgür ve aydınlık şafaklarında buluşturmasıdır.
 
Kudüs TV’ye yönelik kapatma kararını da sizlerin vasıtasıyla bütün kamuoyunun pak vicdanlarına arz ediyor, bu yanlış
 
uygulamanın bir an önce giderilmesini de ilgili mercilerden arz ve talep ediyoruz.
 
Rabbim hepimizi kendi razı olduğu yol üzere kılsın, bizi katına razı olduğu kullardan karar kılarak alsın ve Mahşerde Salihlerle
 
birlikte haşretsin.
 
“Müminlerden öyle erler vardır ki onlar Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar; onlardan kimileri adaklarını yerine getirdi;
 
kimileri ise sırasını beklemekte.” (Ahzab 23)
 
Özgür Kudüs’e selam olsun.
 
Nureddin Şirin