Ordu Neden Darbe Yapmıyor?
Lübnan gazetesi Ahbar: Ordu, partinin ekonomi sayesinde elde ettiği destek karşısında darbe yaparsa iç savaş çıkacağını biliyor.
Türk ordusu AKP'ye karşı neden hâlâ harekete geçmedi?
Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesi sonrası laiklerin son kalesinin düşmesine rağmen, ordu AKP'ye karşı hâlâ sessiz. Ordu, partinin ekonomi sayesinde elde ettiği destek karşısında darbe yaparsa iç savaş çıkacağını biliyor
'Güçlü' ordu, 1960'tan bu yana dört hükümete yaptığına benzeyen darbeler yapamaz hale geldi. Ayrıca modern Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ün tahtında bir İslamcı'nın oturmasını, hatta katı yasaları delmemek için kutlamalara katılmayan First Lady Hayrunnisa Gül'e hoşgörülü davranmayı bile kabullenemiyor.
AKP'nin ezici zaferi kazandığı genel seçimlerin derinleştirdiği ve Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle zirveye varan bu durum Büyükanıt'ı, 'Silahlı Kuvvetler ödün vermeyecek ve görevi, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve sosyal bir devlet olarak kalmasını sağlamak' açıklamasından sonra, 'ülkenin laik yapısını yıkmaya çalışan şer odaklarına' işaret ederek iktidar partisine sopa göstermekten de alıkoymadı.
Cumhurbaşkanlığının sembolik bir makam olduğu doğru ancak cumhurbaşkanı yeni yasaların akıbeti ve temel kurumların işleyişi üzerinde etkili olma yetkisine sahip. Ne var ki, orduyu, devletin iskeletini İslamcıların başına yıkma noktasında ses çıkarmamaya iten etkenler, bireylerin davranışlarında dindarlaşma söylemini yükselten akımın kabulünü kaçışı olmayan bir olguya dönüştürüyor.
Belki de Gül'ün 550 milletvekillinin 337'sinin oyuyla cumhurbaşkanı seçilerek elde ettiği benzeri görülmemiş desteğin birinci etkeni bu. İkincisiyse, AKP yönetimindeki beş yıl zarfındaki büyümeyle temsil ediliyor. Burada, önceki hükümette ekonomi yükünü üstlenerek IMF'nin verdiği programı yerine getiren yeni dışişleri bakanı Ali Babacan'ın rolü göz ardı edilemez.
Anketlere göre, AKP oylarının yüzde 85'ini ekonomi sayesinde almış. Yolsuzlukla mücadele ihtiyacı da AKP'nin oy almasının nedenlerinden biri; zira, AKP liderlerinin yolsuzluk konularında fazla adı geçmiyor. AB üyeliği çabalarındaki dikkat çekici başarının da AKP'nin güçlenmesinde rolü var.
AKP saflarına, siyasal İslam'la bağlantılı olmayan isimler katarak laikleri rahatlatmaya çalıştı. Böylelikle ortanın sağında durduğunu teyit etti. Parti, Irak sınırına paralel güney bölgelerindeki Kürtlere savaş açılmasına onay vererek genel Türk mizacından uzaklaşmadı. Hatta Kürt isyancılara karşı kampanyaya katıldı ve seçim kampanyasında 'Kürt tehlikesi' kartını oynayan MHP gibi Kandil dağındaki PKK yuvalarına yönelik operasyonlara itiraz etmediğini belirtti.
Bu gelişmeler, ordunun AKP'nin 'çözüm İslam' söylemini yükseltmeyeceğinden emin olduğu anlamına gelmez. Aksine bu modern olgu, ordunun takibi altında kalacak ve asker, laik ve milliyetçi partilerin desteğiyle laikliğe aykırı gördüğü her icraatı bastırma fırsatını kaçırmayacak. ABD, AB ve İsrail'le iyi ilişkileri koruyan, Hamas'ı da destekleyen bu 'ılımlı' İslam modelini pohpohlamayı sürdürse dahi...
Askerin suskunluğunun temel sebebi sadece AKP'nin elde ettiği kazanımlar değil. Zira bu 'zorunlu' suskunluğun alternatifi iç savaş olabilir. Bunun gerçekleşmesi, AKP'nin demokratik seçenekten uzaklaştırılması sonrası mevkisini savunmak için şiddete başvuran İslamcı partilere benzemesine yol açabilir. (Lübnan gazetesi Ahbar, 14 Eylül 2007)
MUAMMER ATAVİ
Türk ordusu İslamcı AKP'nin ikinci adamı Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına seçilmesi sonrasında siyasette değişime gitmekten aciz. Ülke laiklerin son kalesinin düşüşüne sahne oldu ve 1923'ten bu yana kendisini dayatan bu kurum, komutanların Gül'ün yemin törenini ve kutlamaları boykot etmesi de dahil bir dizi girişim sonrası yeni şartlara boyun eğdi. Genelkurmay Başmanı Yaşar Büyükanıt Gül'ü Çankaya Köşkü'nde ziyaret etti ve yeni görevinden dolayı kutladı.'Güçlü' ordu, 1960'tan bu yana dört hükümete yaptığına benzeyen darbeler yapamaz hale geldi. Ayrıca modern Türkiye'nin kurucusu Atatürk'ün tahtında bir İslamcı'nın oturmasını, hatta katı yasaları delmemek için kutlamalara katılmayan First Lady Hayrunnisa Gül'e hoşgörülü davranmayı bile kabullenemiyor.
AKP'nin ezici zaferi kazandığı genel seçimlerin derinleştirdiği ve Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle zirveye varan bu durum Büyükanıt'ı, 'Silahlı Kuvvetler ödün vermeyecek ve görevi, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve sosyal bir devlet olarak kalmasını sağlamak' açıklamasından sonra, 'ülkenin laik yapısını yıkmaya çalışan şer odaklarına' işaret ederek iktidar partisine sopa göstermekten de alıkoymadı.
Cumhurbaşkanlığının sembolik bir makam olduğu doğru ancak cumhurbaşkanı yeni yasaların akıbeti ve temel kurumların işleyişi üzerinde etkili olma yetkisine sahip. Ne var ki, orduyu, devletin iskeletini İslamcıların başına yıkma noktasında ses çıkarmamaya iten etkenler, bireylerin davranışlarında dindarlaşma söylemini yükselten akımın kabulünü kaçışı olmayan bir olguya dönüştürüyor.
Belki de Gül'ün 550 milletvekillinin 337'sinin oyuyla cumhurbaşkanı seçilerek elde ettiği benzeri görülmemiş desteğin birinci etkeni bu. İkincisiyse, AKP yönetimindeki beş yıl zarfındaki büyümeyle temsil ediliyor. Burada, önceki hükümette ekonomi yükünü üstlenerek IMF'nin verdiği programı yerine getiren yeni dışişleri bakanı Ali Babacan'ın rolü göz ardı edilemez.
Anketlere göre, AKP oylarının yüzde 85'ini ekonomi sayesinde almış. Yolsuzlukla mücadele ihtiyacı da AKP'nin oy almasının nedenlerinden biri; zira, AKP liderlerinin yolsuzluk konularında fazla adı geçmiyor. AB üyeliği çabalarındaki dikkat çekici başarının da AKP'nin güçlenmesinde rolü var.
AKP saflarına, siyasal İslam'la bağlantılı olmayan isimler katarak laikleri rahatlatmaya çalıştı. Böylelikle ortanın sağında durduğunu teyit etti. Parti, Irak sınırına paralel güney bölgelerindeki Kürtlere savaş açılmasına onay vererek genel Türk mizacından uzaklaşmadı. Hatta Kürt isyancılara karşı kampanyaya katıldı ve seçim kampanyasında 'Kürt tehlikesi' kartını oynayan MHP gibi Kandil dağındaki PKK yuvalarına yönelik operasyonlara itiraz etmediğini belirtti.
Bu gelişmeler, ordunun AKP'nin 'çözüm İslam' söylemini yükseltmeyeceğinden emin olduğu anlamına gelmez. Aksine bu modern olgu, ordunun takibi altında kalacak ve asker, laik ve milliyetçi partilerin desteğiyle laikliğe aykırı gördüğü her icraatı bastırma fırsatını kaçırmayacak. ABD, AB ve İsrail'le iyi ilişkileri koruyan, Hamas'ı da destekleyen bu 'ılımlı' İslam modelini pohpohlamayı sürdürse dahi...
Askerin suskunluğunun temel sebebi sadece AKP'nin elde ettiği kazanımlar değil. Zira bu 'zorunlu' suskunluğun alternatifi iç savaş olabilir. Bunun gerçekleşmesi, AKP'nin demokratik seçenekten uzaklaştırılması sonrası mevkisini savunmak için şiddete başvuran İslamcı partilere benzemesine yol açabilir. (Lübnan gazetesi Ahbar, 14 Eylül 2007)