Orduyu disiplinsiz askerler yıpratıyor!

Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, 1. Ordu Komutanlığı lüzumsuz müesseseler midir?

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin işleri bu komutanlıklar olmadan veya bu komutanlıkların başları boş bırakılarak yürütülebilir mi?

Bir kuvvet komutanı, bir ordu komutanı, başında bulunduğu müessesenin ihtiyaçlarını karşılamaya ve onu geliştirmeye konsantre olmak yerine bütün mesaisini siyasete verebilir mi?

Askeri darbe geleneğini eleştirenlerin ağızlarını "Ordu gözbebeğimizdir, onu yıpratmayalım, zaafa düşürmeyelim" edebiyatıyla kapatmaya çalışanlar, askeriyedeki görev ihmalleri için ne diyorlar acaba?

Bir kuvvet veya ordu komutanının görevini ihmal etmesinden –üstelik bunu alışkanlık haline getirmesinden- daha korkunç bir şey olabilir mi askerlik mesleğinde?

Orduyu bundan daha fazla yıpratacak, zaafa düşürecek bir şey düşünülebilir mi?

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen şu meşhur darbe günlükleri, 'bahriyeyi ihmal etmek pahasına siyaset üzerinde yoğunlaşacağım' gibi bir itirafla başlıyor.

Sonraki satırlarda, AK Parti hükümetinden duyulan rahatsızlıklar, bilhassa imam-hatip liseleri ve Kur'an kurslarıyla ilgili yeni düzenleme ihtimalleri karşısındaki teyakkuz hali, YÖK'ün mevcut yapısını koruma telaşı, siyasetteki mevcut gidişatın önüne geçmeye dönük planlar, Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur'un bu planlardaki öncü rolü, askeriye içinde ve siviller nezdinde hükümete karşı lobi faaliyetleri, kuvvet komutanlarının 'darbe için şartlar uygun mu, değil mi?' sorusuna cevap arayışları, demokratik sürece müdahaleyi tasvip etmeyen Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'le didişmeler vs, vs, vs, yer alıyor.

Bu günlükler gerçekten Özden Örnek'e ait ise ve yazılanlar da doğru ise, dönemin kuvvet komutanları kendi işlerini bir kenara bırakıp bütün dikkatlerini, bütün enerjilerini, bütün mesailerini siyasete vermişler.

Darbe planları bir yana; siyasetle bu kadar içli dışlı olmak, askerlik mesleğini bu kadar ihmal etmek başlı başına bir suçtur!

Geçtiğimiz günlerde terör örgütü kurduğu gerekçesiyle tutuklanan Şener Eruygur ve benzerleri görevi ihmalden de yargılanmalı.

Mevcut TSK kadrolarında üstüne vazife olmayan işlerle –mesela "Bilgi Destek Faaliyet Eylem Planı" gibi toplum mühendislikleriyle- uğraşarak askerlik mesleğini ihmal edenler varsa, onlardan da hesap sorulmalı (evvela askeriyenin kendi içinde hesap sorulmalı).

Dağlıca baskını gibi trajedilerin bir daha yaşanmaması için, siyaseti siyasetçilere bırakıp askerlik mesleğine yüzde yüz konsantre olan komutanlara ihtiyaç var.

İstisnasız bütün komutanların böyle olmasına ihtiyaç var.

Zira, komuta zincirinin herhangi bir kademesinde siyaset mesleği askerlik mesleğine galebe çaldı mı, bundan bütün zincir etkileniyor.

Üstler siyasete dalınca astlar da ister istemez siyasete dalıyor veya üstlerin askeri meselelere ilgisizliği yüzünden bu meselelerin hakkından gelemiyor.

Astlar siyasete dalıp modern veya post-modern darbe planlarıyla iştigal edince de üstler onların kontrolden çıkmasını önlemek için akla karayı seçiyor, askerlik mesleğini ister istemez ihmal ediyor (Bkz. Hilmi Özkök'ün darbecilerle mücadelesi).

Orduyu yıpratan ve onu zaafa düşürenler, "ordunun toplumsal önderliği"nden dem vurarak siyasete karışan ve hem siyaseti hem de askeriyeyi yozlaştıran disiplinsiz askerlerdir.

"Ordu bizim gözbebeğimizdir" diyorsanız, o disiplinsiz askerleri eleştireceksiniz; onları eleştirenleri değil!


Bu yazı toplam 1407 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar