Orta Doğu'da anahtar ABD'de

Orta Doğu'da anahtar ABD'de

BM, güney Lübnan'da konuşlandırılacak askeri güce ilişkin beklenen ikinci kararı çıkarmadı.

Güce katkıda bulunacak ülkeler, adım atmadan önce BM kararının kapsamını ve askeri gücün yetkisini görmek istiyor.




Tüm taraflar çatışmaların yeniden yayılmaması için bir an evvel en az 3.500 yabancı askerin ülkeye sevk edilmesi gerektiğinde birleşiyor.


Bunun nasıl yapılacağı konusunda ise fazla bir ilerleme yok.


İtalya dün gücün komutasını üstlenebileceğini açıkladı ancak Roma yönetimi de gücün yetki tanımı konusundaki belirsizliğin aşılmasını istedi.




Avrupa Birliği Çarşamba günü Brüksel'de toplanarak hangi üyelerin ne gibi katkılarda bulunacağını görüşecek.

BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın,, önümüzdeki günlerde Suriye ve İran'a gidebileceği öne sürülüyor


Türkiye Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de, işte bu ortamda bugün Suriye'de.

Gül, Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad ve Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile görüşecek.


Son gelişmeleri Mısır merkezli El Ahram gazetesinin Washington temsilcisi Halid Davud'la görüştük. Davud'a göre, diplomasinin İran ve Suriye'ye kayması doğal, ancak anahtar yine de Washington'un elinde.



Halid Davud: Bu konuda karar mercii sadece İran ve Suriye değil aynı zamanda Washington.

İran ve Suriye, bölgede gerçek bir sükunet sağlanması isteniyorsa, kendileri ile doğrudan görüşmeler yapılması gerektiği şeklinde sinyaller gösteriyorlar. Ancak Amerikan yönetiminde, Suriye ve İran ile herhangi bir müzakere eğilimi görmüyorum.




Pek çokları zaten bölgedeki savaşı da İran ve ABD arasında dolaylı bir savaş olarak görüyor. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, Bush yönetimi başta oldukça barış süreci konusunda hakiki bir ilerleme beklemediğini söyledi. Dahası Suriyeliler Hizbullah'ın zaferi olarak gördükleri çarpışmaların sonunda iyice yüreklenmiş görünüyor.




BBC Türkçe: Türkiye bölgeye asker sevketmesi olasılığı bulunan Müslüman ülkeler arasında özellikle İsrail'in "katkısına güveniyoruz" diyerek öne çıkardığı bir ülke durumunda. Türkiye ise bölgede göreceği tavır konusunda hassas. Suriye'den bu konuda ne duyabilir Abdullah Gül?




Halid Davud: Bence Suriye büyük ve kuvvetli bir gücün bölgeye konuşlandırılmasına elinden geldiğince direnecektir.




Böylesi bir gücün sınırda tam bir kontrol sağlamasını, veya Hizbullah'ı etkisizleştirmesini istemeyecektir. Öte yandan Lübnan toplumu içinde parçalı bir yapı var.




Hıristiyanlar, Yahudiler, Sünniler, Şiiler, ve başka mezhepler bir arada yaşıyor.




Bu da herhangi bir yabancı gücün bölgede gerçekten ciddi bir denetim sağlamasını güçleştirir. Dahası pek çok gözlemcinin de işaret ettiği gibi Hizbullah'ı tamamen silahsızlandırmak çok güç.




Çünkü Hizbullah yabancı bir güç değil, toplumun ta kendisi. Bu nedenle yabancı bir gücün gerçekten etkili olması ve Suriye Hizbullah bağlantısını kontrol altına alabilmesi yönünde pek az umut var.





BBC Türkçe: Yani Türkiye güce katkı konusunda Suriye'den pek de teşvik edici bir yanıt beklememeli mi diyorsunuz?




Halid Davud: Eminim Suriye, Türkiye ile iyi ilişkilerini korumayı çok istiyor. Türkiye hükümetinin pek çok Arap ülkesiyle nispeten dostane ilişkileri var.




Suriye belki de Türkiye ile bağlantısını kullanarak müzakere ortamını iyileştirmeye veya en azından Washington'a bu yönde bir mesaj iletmeye çalışabilir.




Hatta Amerika'daki bazı uzmanlar yönetim ile Suriye arasında yeni müzakereler olabileceğinden söz ediyorlar. Ama ben bu yönetimin, Suriye'nin yüklü taleplerini karşılamaya hazır olacağını sanmıyorum.




Asker katkısı açısından ise, Fransa'nın,, belki de geri çekilme olarak tanımlayacağımız tavrı karşısında, Türkiye'nin rolü çok daha önem kazanacak. Bence İsrail de, burada Türk askerlerinin bulunmasının Suriye'nin kaygılarını biraz da olsa giderebileceğine inanıyor.




BBC Türkçe: Birleşmiş Milletler kararı çıkarılırken, bölgede daha geniş bir çözüm sağlanmasından da söz ediliyordu. Sizce bu konuda bir ilerleme var mı? Yoksa çarpışmaların durması şimdilik asgari müşterek olarak mı kabul edilecek?




Halid Davud: Amerika Birleşik Devletleri içinden bazı akil kişiler de Bush yönetimine meselenin asıl kökenine inme çağrıları yapıyorlar.




Yönetim şimdiye dek sorunun temelinde terörist olarak tanımladığı örgütlerin olduğunu savunmuştu. Ama pek çokları bu gerginliğin gerisinde aslında Arap israil barış sürecinin var olmamasının yattığını düşünüyor.




Bu nedenle sadece Lübnan İsrail meselesine değil, Filistin - İsrail hatta belki Suriye İsrail meselesine de yönelecek bir girişim başlatılmasını istiyor. Ama çağrılar ve öneriler gündeme gelse de, bunlar ne kadar sonuç getirebilir derseniz- ben pek umutlu değilim.