Ortadoğulu laikler örgütlenemiyor
Lübnan'da İngilizce yayımlanan gazetede, Carnegie Endowment for International Peace isimli düşünce kuruluşunun Ortadoğu programının yöneticisi Marina Ottaway 'ın yazsı
Ortadoğulu laikler örgütlenemiyor
Çoğu Arap ülkesinde, hükümetten bağımsız laik partiler derin bir kriz içinde. Ortadaki çöküş, liberal ve sosyalist eğilimli partileri benzer biçimde etkiliyor. Kriz somut ama çöküşün kaçınılmaz olduğu da söylenemez; çünkü Arap dünyasında, iktidardaki rejimler yüzünden hayal kırıklığı içinde olsalar da, İslamcı partilere bağlanmak istemeyen geniş bir seçmen kitlesi hâlâ var.
Can alıcı soru şu: Laik partiler söz konusu seçmenlerin bir kısmını cezbedebilecek programlar geliştirip örgütlenebilir mi? Laik partiler kendilerini yenileyemezse, Arap dünyasındaki siyaset giderek daha fazla otoriter veya yarı otoriter rejimlerin karşısında İslamcıların bulunduğu bir çatışmaya girecek. Bu durum, her iki tarafta da aşırılığı cesaretlendirip siyasi reform şansını azaltır.
Otoriterliğe doğru kayılıyor
İdeolojilerini açıkça İslam'dan almayan ama tam anlamıyla İslam veya din karşıtı da olmayan laik partiler, geçmişte Arap siyasetinde merkezi bir rol oynadı. Liberal ve sosyalist partiler ulusal hareketler içinde önemli aktörlerdi; 2. Dünya Savaşı'ndan önce Mısır'da son derece etkin olan Vafd gibi liberal partilerle 1950'ler ve 1960'larda büyük önem kazanan Cezayir Ulusal Kurtuluş Cephesi gibi sosyalist yönelimli partileri burada sayabiliriz. Militan olmayan bir anlayışla hareket eden laik partiler, sadece aydınlar tarafından değil, kültürel ve dini anlamda İslam'ı hâlâ referans noktası olarak gören halk tarafından da geniş biçimde kabul gördü. Bağımsızlık, sosyal ve ekonomik değişim, kalkınma veya Arap milliyetçiliği olsun, laik partilerin savunduğu fikirler halk arasında yankı buldu ve laik nitelikleri önemli bir mevzu gibi görülmedi.
Fakat günümüzün laik partileri belirgin bir ideoloji veya siyasi programa sahip değil. Adlarında sosyalist ibaresi bulunan partiler artık sosyalist fikir ve çözümler peşinde koşmazken, pazar ekonomisi ve liberal demokrasiyi kucaklıyorlar. Liberal partiler de aynı tavırda. İktidardaki hükümetlerse Soğuk Savaş sonrası dönemin hâkim ekonomik ve siyasi fikirlerine sözde bir bağlılık gösteriyor ve bunları uygulamaya hiç niyetleri yok. Seçmenleri cezbedecek belirgin ideoloji ve programların yokluğunda, laik partiler kimlikleri söz konusu olduğunda savunmaya geçiyor. Nitekim çoğu 'laik' diye nitelendirilmek istemiyor, İslam'a bağlılıklarını ve saygılarını belirtiyorlar.
Arap dünyasındaki liberal ve sosyalist partiler nesnel olarak zor bir durumla karşı karşıya. İslamcı örgütler ve akımlar her tarafta daha da güçleniyor ve toplumsal normlar ve popüler kültür üzerinde güçlü etkide bulunuyorlar. İslamcı partilerin yükselişi karşısında endişe eden hükümetler tüm bağımsız siyasi örgütlerin faaliyetlerini kısıtlıyor ve böylece laik gruplar arasında müttefikler arayacaklarına tüm partilerin faaliyetini zorlaştırıyorlar. Ancak uyumlu programlar geliştirme ve örgütsel stratejiler tasarlamaktaki başarısızlıklarıyla laik partiler de sorunu şiddetlendiriyor.
Gerçekten de, laik partiler örgütsel açıdan olabilecek en zayıf durumdalar. İslamcı partiler çileli siyasi yapılanma inşasına ve üye kayıtlarına yıllarını, hatta on yıllarını harcarken, laik partiler bu tür faaliyetleri göz ardı etti. Bunun dışında pek çok aydın kamusal alandaki tartışma ve siyaseti etkilemenin yolu olarak sivil toplum örgütleri kurmayı seçip, siyasi partileri terk etti. Ancak seçimlere dayalı bir sistemde sivil toplum örgütleri siyasi partilerin yerine geçmez ve hükümet yanlılarının çoğunluğu, İslamcıların da anamuhalefeti oluşturduğu meclisler üzerinde bu örgütlerin etkisi sınırlı kalır. Hükümete baskı yapmak için örgütsel zayıflığı sokakta doğrudan eylemlerle baypas
etme girişimleri de etkili olmaz.
Laik partiler siyaset cephesinde de zayıf. Mısır'daki Müslüman Kardeşler ve Fas'taki Adalet ve Kalkınma Partisi gibi İslamcı örgütler uzmanlıklarını somut siyasi konular üzerine inşa ederken, laik partiler daha ziyade halk için zoraki önem taşımayan soyut konulara odaklanıyor. Mesela bazı yöneticilerinin itiraf ettiği gibi, Fas'ta 1997'deki hükümete katılan laik partiler, dikkatlerinin önemli bölümünü sarayla ilişkilere yöneltip, siyaseti etkileme fırsatını kaçırdılar.
Reform şart
Laik partilerin içinde bulunduğu şartlar cesaret kırıcı ama devam eden çöküşleri sakınılamaz değil. Körfez ülkeleri dışında, günümüzün Arap siyasal sistemleri çok partili seçimler üzerinde yükseliyor. Seçimlere hile karıştırılsa bile seçmenler hâlâ belli bir role sahip. Düşük düzeydeki katılım oranına bakarak bir yargıda bulunursak, pek çok ülkede seçmenler kendilerine sunulan seçeneklerden memnun değil. Örneğin Mısır'da seçmenlerin en fazla dörtte biri sandığa gidiyor. Günümüzde seçmenlerin çoğu ne iktidar partisi ne de İslamcı partiler tarafından cezbedilmiş halde. Yeni fikirler ve programlara sahip partilere ihtiyaç duyuluyor. Sorun şu ki, laik partiler kendilerini bu ihtiyaca yanıt verecek biçimde reforme edebilecek mi?
(Lübnan'da İngilizce yayımlanan gazete, Carnegie Endowment for International Peace isimli düşünce kuruluşunun Ortadoğu programının yöneticisi, 2 Temmuz 2007)
Marina Ottaway
radikal