İbrahim Karagül
Oyun bozucular Türkiye'ye bir sürpriz mi hazırlıyor?
Türkiye ile İsrail arasında "kriz" ölçeğinde bir sorun henüz yaşanmadı. Davos'tan bu yana farkına vardığımız şeyler, belirli aralıklarla yaşanan sorunlar sadece etkisi kısa süren gerilimler... Oysa derinlerde çok daha büyük bir stres birikimi var ve bir gün "kriz"in de ötesine geçip büyük bir gürültüyle patlayacak. İşte o zaman, bugün farkettiğimiz, okumaya çalıştığımız yeni bölgesel denklemin nasıl bir şey olduğunu gerçek boyutuyla kavrayabileceğiz.
Batı adına, dünya adına, Türkiye'ye pozisyon tayin ediyor, yön çiziyor, kendince bir "sapma"yı derecelendiriyor. Türkiye ile ilgili küresel algıyı etkilemeye, yönlendirmeye hatta belirlemeye çalışıyor. Bunu yaparken hem Türkiye'yi "şer ekseni" sınıfına savurmayı, hem de içeride ideolojik bir tartışma başlatmayı amaçlıyor. Türkiye'yi köşeye sıkıştırarak, Batı baskısı altına sokup terbiye etmeye, hizaya sokmaya çalışırken, kendince cezalandırıyor, intikam alıyor!
Kim yapıyor bunu? İsrail"
En son Askeri İstihbarat Başkanı Amos Yadlin'in sözleriyle şu gürültülü, kasıtlı, belli çevrelerden yönetilen "eksen" tartışmasına bir daha bakalım. "Ankara politikasını değiştirmiş, radikal bir yöne doğru ilerliyor"muş. "Atatürk'ün laik tutumundan uzaklaşıyor"muş. Aynı cümleleri yaklaşık beş yıldır, aynı çevrelerin uzantısı olan herkesten duyuyoruz. İçeride ve dışarıda Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaya ayarlı ideolojik tartışma bu işte. Soğuk Savaş sonrası Türkiye'ye kendilerince stratejik değer tanımlaması yapanlar, "kontrol altındaki müttefik" kendi pozisyonunu belirlemeye başlayınca kıyameti koparmaya başladı. Dış politikayı, ekonomi politikalarını, iç iktidar dizaynını kendi beklentileri doğrultusunda şekillendirdikleri Türkiye'nin avuçlarından kayıp gittiğinin nasıl da farkındalar.
Kendini farkeden, geçmişini farkeden, gücünü far-keden, bölgesini farkeden, küresel değişimlerin kendisine ne tür seçenekler sunduğunu farkeden Türkiye, yönetilemez, kontrol edilemez bir ülke halini geliyor. Bağımlılık ilişkilerini sorguluyor, çevresindeki ülkelerle ortak gelecek inşasına girişiyor, kaos coğrafyasında belli alanlarda entegrasyon projeleri uyguluyor, hafızasını yenileyerek geleceğe dönük uzun bir yürüyüş başlatıyor. Oysa bu hiç hesapta yoktu. Aktörler belliydi. Yeni bir gücün, aktörün sahneye çıkması sadece İsrail'i değil, birçok "müttefik"i telaşlandırmaya başladı. İsrail'le gerilimler devam ederken, müttefik bildiklerimizin reaksiyonlarını da hissetmeye başlayacağız.
Yadlin bazı konularda doğru söylüyor. Türkiye ile İsrail'in bölgesel çıkarları örtüşmüyor. Kaosa yatırım yaptıkları sürece de örtüşmeyecek. Suriye ile on yıl önce düşmandık, doğru. Ama şimdi dostuz. Eskiden düşmanlarımızı biz seçmezdik, şimdi dostlarımızı seçiyoruz. Sadece güneyimizde değil, kuzeyimizde de doğumuzda da batımızda da dostlarımızı seçiyoruz. "Türkiye'nin artık İsrail'e ihtiyacı yokmuş.." O zaman da, dostlarımızı seçemediğimiz zaman da yoktu. Tam tersi, İsrail'in Türkiye'ye ihtiyacı vardı ve bu bize muhtaç ülke olduğumuz şeklinde yansıtıldı.
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, bu ideolojik tartışmanın arkasındaki niyetin farkında olarak, Avrupa Birliği ile bölgesel yakınlaşma arasında kıyaslama yapmasının sebebi bu. Rusya ile vizeler kaldırılırken, ortaklıklar daha da güçlenirken, Balkanlar'da benzer çalışmalar yürütülürken, bu çevrelerin ısrarla S. Arabistan, Suriye gibi ülkelere işaret etmesi ve Türkiye'nin Batı'dan uzaklaştığını, Arap dünyasına yöneldiği tezini işlemesinin amacı belli değil mi?
Biz bu yaklaşımı çok iyi tanıyoruz. Ne zaman başlatıldığını, kimler tarafından desteklendiğini, Türkiye içindeki yansımalarını da" "Çankaya'ya İslamcı bir Cumhurbaşkanı mı çıkacak", "Türkiye şeriata gidiyor", "Erdoğan Türkiye'yi uçuruma sürüklüyor" gibi yazılar yazanlar, "Türkiye cezalandırılmalı" diyenler aynı çevrelerdi. Hemen her gün yeni darbe senaryoları çıkıyor ortaya. Bu senaryolarla, o tür kampanyaların zamanlamasına dikkat ediyor muyuz? Türkiye politikalarını sivil-asker çatışmalarına göre şekillendirenler, darbe çağrıları yapanlar onlardı. "Türkiye İslam'a kayıyor" kışkırtmasıyla orduya davetiye çıkaranlar onlardı. Darbe senaryolarının onlardan bağımsız, iç dinamiklerle sınırlı çalışmalar olduğunu mu sanıyoruz?
Daha 2007'de, yeni bir 28 Şubat denemesi yapmamışlar mıydı? İsrail Savunma Bakanlığı'nın 5 Temmuz 2007'de medyaya sızan raporu sadece bir örnek. "AB üyeliği ile Türkiye-İsrail ekseninin biteceği, bunun Ortadoğu'nun bütün ülkelerinde domino etkisine yol açacağı" belirtiliyor ve bu sürecin önlenmesi, bunun da asker eliyle yapılması ima ediliyordu. Şimdi AB üyeliği değil, Türkiye'nin merkezinde yer aldığı bölgede farklı bir süreç işliyor ve bu İsrail için çok daha endişe verici.
Türkiye-AB ilişkilerinin seyrini etkilemeye çalışanlar aynı zamanda Türkiye-Suriye-İran arasındaki yakınlaşmayı sabote etmeye, Türkiye'nin ABD-İngiliz-İsrail merkezli dış politika tercihini güvence altına almaya, 1996'dan sonra yaptığı gibi Türkiye'yi yine kendi çıkarları doğrultusunda seferber etmeye, milyarlarca dolarlık silah pastasını kaybetmemeye ve bütün bunları sağlamak için belli çevreleri harekete geçirmeye çalışıyordu.
Tabii hareketin arkasında sadece İsrail yok. Bazı müttefiklerimiz dahil, Türkiye içindeki bazı unsurlar dahil, çok sayıda çevre var şimdi. Öteden beri bu gelişmelere dikkat çekerken, "Türkiye'yi nasıl durduracaklar" sorusunun cevabını aramanın ne kadar önemli olduğuna işaret etmeye çalışıyorum. İki durum var Türkiye'nin önünde ve ikisi de tehlike içeriyor.
İsrail'in öncülük ettiği, Türkiye'nin pozisyonunu ideolojik bir tanımlamayla şekillendirme, yeni ve Batı tarafından hazmedilemeyecek bir Türkiye algısı şekillendirme, onun şer ekseniyle bir tutulmasını sağlama çabası. Bugünlerde bu siyasi söylemin ısrarla gündemde tutulduğunu görüyoruz.
Diğeri ise, İsrail'le bağlantılı, bölgesel düzeyde şok etkisine yol açacak ağrı bir krizin patlaması. Gazze'ye ya da Lübnan'a yeniden saldırma, Kudüs merkezli bir kriz ya da bölge ülkelerini kanlı bir çatışmaya sürükleyecek yeni bir senaryo" Her iki ihtimalin de aynı sonucu doğuracağı ortada. Bölgesel yakınlaşmayı, ortaklık çabalarını, geleceğe dönük ulus üstü projelere yönelik girişimleri boşa çıkarmak"
"Oyun bozucular" gerçekten çok iyi çalışıyor. İnce ince işlenen bu stratejiyi iyi okuyamazsak, yakın gelecekte, gerçekten çok şaşıracağız" Çok yakın zamanda bölgede ya da Türkiye içinde hesapları bozucu bir gelişme ya da girişim olabilir.
yenişafak