"Özel yaşam" mı dediniz... 28 Şubat’ta nerelerdeydiniz?

Gündem o kadar yoğun ve hızlı akıyor ki; yetişmek mümkün değil...

Buna, bir de “5 günlük ara”yı ekleyince, üst üste yığılan konuları bir yazıda eritmek mümkün değil...

Hangi birini yazacaksın?..

“Kızlı-erkekli evler” meselesini mi, “Arınç’ın sitemi”ni dillerine dolayıp “AK Parti’de çatlak” çıkarmak isteyenleri mi, “Sarıgül’ün CHP’ye girişi”nden umutlanıp “iktidar hayali” kuranları mı?.. “Yazıcıoğlu suikastı”nı mı, “28 Şubat Dâvâsı’ndaki tiyatro”yu mu?..

Evet, hangisini yazacaksın?..

Diyordum kiii...

Dün sabah AA’dan geçen bir haber, “kızlı-erkekli evler” meselesini öne almam gerektiğini gösterdi...

Efendim;

CHP, kişilerin özel hayatlarına müdahale edilmesinin önüne geçilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istemiş...

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İstanbul Milletvekili Sezgin  Tanrıkulu ve arkadaşlarının imzasıyla TBMM Başkanlığı’na sunulan önergenin gerekçesinde; her fırsatta “kimsenin yaşam tarzına müdahale etmediklerini” söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, uygulama ve söylemde bu sözünü yerine getirmediği ileri sürülmüş...

Hükümetin, öğrencilerin barınma sorununa çözüm aramak yerine, öğrencilerin ya da ailelerin tercihlerine doğrudan müdahale etmeye çalıştığı iddia edilmiş...

Gerekçede, şu ifadelere yer verilmiş:

“AKP Hükümeti Anayasa’nın ilgili maddelerini yok sayarak müdahalelerde bulunmaktadır.

Yapılacak tüm yaşam tarzı müdahalelerine anayasal meşruiyet sağlamayı amaçlayan AKP Hükümeti, demokrasiyi sadece araç olarak görmeye devam etmektedir.              

İnsanların doğumlarına, çocuk sayılarına, içecekleri içeceğe, inançlarına, eğitimlerinin nasıl olacağına karar veren AKP Hükümeti, yaşam tarzlarına müdahale etmektedir.”

El insaf!..

BU MU ÖZEL YAŞAM?

Hükümet’in, “özel yaşama müdahale edip-etmediği” meselesine geçmeden önce, dün ve bugün “Akit’in sürmanşeti”nde yer alan bir “fotoğraf”tan söz etmek ve sormak istiyorum:

“Bu mu özel yaşam?”

Açık ve net söyleyeyim;

Tıpkı “hedef gösterme” kavramı gibi, “özel yaşam” kavramı da iyice ayağa düştü, cılkı çıktı.

Kavramlar o kadar sulandırıldı ki; birinin “nasır”ına bassan, ciyak ciyak bağırıp, “Hedef gösterildim” demeye başladı... Birinin, “internette yayınlanan fotoğrafı”nı alıp yayınlasan, hemen cayırtıyı koparıyor;

“Özel yaşama müdahale!”

Malûm, dünkü Akit’te “Alın size delil” başlıklı bir haber yayınladık.

Haber, özetle şöyleydi:

“İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi Yürütme Kurulu üyesi avukat Yeşinil Yeşilyurt, Gezi olayları sırasında çapulcular tarafından Taksim’de yakılarak ters çevrilen polis aracı üzerinde sol yumruğunu kaldırarak poz verdiği fotoğrafı internette paylaştı.

Gezi olaylarında ‘delil’ bulamayan ve çapulcuları serbest bırakan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın; yanan polis aracı üzerinde poz veren düşük baronun avukatı Yeşinil Yeşilyurt hakkında işlem yapıp yapmayacağı merak ediliyor.”

Durun, daha bitmedi...

Biz, dün bu haberi verdik ya, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Ufuk Özkap demiş ki;

“İstanbul Barosu’nun böyle şeylere müdahale hakkı yok. Bu bir özel hayattır. Kişilerin özel hayatı İstanbul Barosu’nu ilgilendirmez. Avukat hakkında şikayet olursa, Disiplin Kurulu’nda ele alınır, varsa bir yanlışı disiplin kararıyla uyarı ve kınama cezası verilebilir.”

Görüyorsunuz ya;

Avukat Yeşinil Yeşilyurt, “Gezi Zekâlı’ların yaktığı polis aracı” üzerinde poz veriyor ve bu, onun “özel yaşamı” oluyor... Baro da diyor ki; “Özel hayattır, ben karışamam!”

Söyleyin Allah aşkına;

Bunun neresi “özel hayat”tır?..

SEN YAYINLA, BİZ ELE GEÇİRELİM!

Bitti mi?..

Hayır bitmedi...

Biz o fotoğrafı yayınladık ya; Avukat Yeşinil Yeşilyurt hanfendi, Twitter’dan açıklama yapmış;

“Akit Gazetesi izinsiz olarak fotoğrafımı ele geçirmiş ve yayınlamıştır. Akit Haber Müdürü Kenan Kıran hakkında gerekli hukuki yollara başvurulacaktır.”

Vay anasını sayın seyirciler!..

Demek “ele geçirmişiz” ha!..

Be kadın, fotoğrafı “internet”e koyup; “Bakın, ben de oradaydım” diye hava basan sen değil misin?..

Neymiş, ele geçirmişiz!..

Hem fotoğrafını “internet”e koy, hem de “Ele geçirdiler” diye ciyakla!..

Pes yani!..

Tekrar edeyim;

Bu “hedef gösterme” ve “özel yaşam” kavramlarından oldum olası gıcık kapmışımdır...

Çünkü, suyunu çıkardılar!..

Söyleyin Allah aşkına;

İnternete konulan bir fotoğraf “özel yaşam”a mı girer, “genel yaşam”a mı?..

Bana göre;

“İnternete konulan fotoğraf” ile “pazar tahtasına konulan hıyar” arasında hiçbir fark yoktur!..

İstediğin kadar bak!..

Ya da; ver parasını, satın al!.

ASIL MAĞDUR ERDOĞAN!

“Özel yaşam” meselesini izah ettiğimize göre, gelelim “CHP’nin araştırma önergesi”ne...

Ne diyor CHP’liler;

“AK Parti Hükümeti özel yaşama ve yaşam tarzlarına müdahale etmektedir!”

Mi acaba?..

Be adamlar; AK Parti 11 yıldır iktidarda, peki bu süre içinde kimin “içki”sine, kimin “dışkı”sına müdahale etti?.. Kimin tavuğuna “kışt” dedi?..

Tam aksine;

“Hane mahremiyeti” hiçe sayılarak evine “gizlice” girilen ve “dinleme” yapılan Tayyip Erdoğan’dan başkası değildir!.

Sadece “ev”ine mi?..

Dolmabahçe’deki “çalışma ofisi”ne de “böcek” konulmuş ve hatta “baskın girişimi”ne maruz kalmıştı!..

Siz, şimdi bütün bunları görmeyecek ve Erdoğan’ı “özel yaşama müdahale etmekle” suçlayacaksınız, öyle mi?..

Adama gülerler!..

O Tayyip Erdoğan ki;

Bırakın “özel yaşama müdahale” etmeyi, tam aksine “devletin asker ve polisini milletin yatak odasından çıkaran” bir Başbakan’dır!..

Unutmayalım ki;

“Karanlık 28 Şubat Süreci”nde, milletin evlerine “gece yarısı baskınları” yapılır, insanlar “yatak”larından kaldırılıp, götürülürdü...

O günlerde; dilleri bir yerlerine kaçtığı için, bunun “özel yaşama müdahale” olduğunu söyleme cesareti gösteremeyenler ve hatta “İrticacı avı” diyerek alkışlayanlar, bugün kalkıp da, “paranoyakça bir vehim” içine giriyorsa; gitsinler, bir “ruh hekimi”ne görünsünler!..

AFYON’DA NE OLDU?

Bakıyorum da, bazıları olayları “çarpıtmak” için var güçleriyle uğraşıyor... Kimi Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözlerini çarpıtıyor, kimi de Adana Valisi Hüseyin Avni Coş ve Afyon Valisi İrfan Balkanlıoğlu’nun eylem ve söylemlerini...

Gerek Hüseyin Avni Coş, gerek İrfan Balkanlıoğlu, bir yandan “medya”nın, bir yandan “Gezi Zekâlılar”ın hedefinde!..

Habire yıpratmaya çalışıyorlar.

Vali Hüseyin Avni Coş’un açıklamalarını haber sayfalarımızda okuyacaksınız... Dolayısıyla, ben Vali İrfan Balkanlıoğlu’nun “medyaya yansımayan” daha doğrusu “özellikle yansıtılmayan” açıklamalarına yer vermek istiyorum.

10 Kasım günü, Hürriyet’inden Milliyet’ine, Vatan’ından Posta’sına, Sözcü’sünden Cumhuriyet’ine kadar, malum gazetelerde şöyle haberler yer aldı:

“Başbakan’ın kız ve erkeklerin birlikte yaşadıkları evlerle ilgili valilerin denetim yapacağını açıklamasının ardından Adana Valisi Hüseyin Avni Coş bir açıklama yapmış ve ‘Başbakanımızın sözleri talimattır. Gereken yapılacak’ demişti. Ancak Adana’dan önce Afyon’dan haber geldi. Afyonkarahisar’da polis, dün gece yarısı öğrencilerin gittiği kafelerde kimlik sorgulaması yaptı ve tek tek öğrencilerin kaldıkları adresleri belirledi. 50 polisin katıldığı uygulamada, müşterilerin kimlikleri toplanarak GBT’sine bakıldı, ikametgah adresleri tespit edildi. Uygulamaya tepki gösteren bazı öğrenciler, ‘Hedef öğrenci evleri’ dedi.”

Benim anlayamadığım şu:

Bu haberi yapan ve “malûm gazetelere servis eden” şahıs, “aynı şahıs” mıdır?..

Bu şahıs, “CHP’den milletvekili olmaya çalışan ama bir türlü aday gösterilmeyen” şahıs mıdır?..

Bu haberleri de, “CHP’nin gözüne girmek” için mi yapmaktadır?..

Öyle ya;

“Çarpıtma” bir haber yapıp, “malûm gazetelere servis” eden adam, Vali İrfan Balkanlıoğlu’nun 10 Kasım günü yaptığı açıklamayı da gazetelere bildirmeli değil miydi?..

Her neyse... “CHP’den milletvekili” olabilmek için çırpınan ama yüz bulamayan şahsın servis etmediği açıklamayı ben duyurayım sizlere...

Efendim, Vali Bey demiş ki;

“Haberi okuduğumuzda, tamamen çarpıtma bir olayla karşı karşıya kaldığımızı gördüm... Dönem dönem, memleketin huzuru bakımından, önleyici anlamda kimlik kontrolü ve huzur amaçlı denetimler yapılır... Önceden bunlar mülki amirlerin izniyle yapılırdı. Bir ara savcı kararıyla yapılır oldu. Şimdi hakim kararıyla... En son Afyon’da 2’nci Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/571 sayılı kararına istinaden öğrencilerin yoğun bulunduğu yerlerde rutin uygulamalardan biri gerçekleştirilmiş. Burada kötü niyetli kişiler var mı? Aranan şahıslar var mı? Öğrencilere zarar vermek isteyen tipler buralarda barınıyor mu? Amaç bu.

Öğrencilerimizin huzuru, sükunu ve memleketimize, bizlere emanet olarak ailelerinin bin bir ümitle okuttuğu bu çocukların kurda-kuşa yem olmamaları için çalışılıyor. Amaç tamamen bu. Emniyetin yaptığı bir uygulamaydı.

Dönem dönem basında yer alır, gençleri bekleyen tehlikeler; ‘Uyuşturucu tehlikesi, gençler silah taşıyor, emniyet neden önlem almıyor’ diye eleştiriler oluyor. Burada yapılan rutin aramalar tamamen bu amaca matuftur. Haber tamamen yalan, düzmece ve çarpıtmadır. Emniyete en ufak yazılı ya da sözlü bir talimatım olmamıştır. Hakim kararıyla rutin bir asayiş uygulamasıdır. Öğrencilere kesinlikle kaldıkları yerler sorulmamıştır. Son güncel kız ve erkek öğrencilerin bir arada kalmalarıyla ilgili bir konu asla hedeflenmemiştir. Her zaman yapılagelen bir uygulamadır. Dönem dönem yol uygulamaları yapılır, dönem dönem de umuma mahsus yerlerde uygulamalar yapılır. Bu da halkın sükunu için yapılır.”

Görüyorsunuz ya;

“Rutin bir arama” bile, taaa nerelere götürülmüş?..

Pes!.. Yuh!.. Ve de oha!..

İKNA ODALARI’NDAN N’AABER!

Bu “hastalıklı kafa” var ya; bir “trafik polisi”nin, herhangi bir otomobili durdurmasının bile; “Kızlı-erkekli mi seyahat ediyorlar?” diye kontrol amacıyla olduğunu iddia edebilir...

Ya da;

Polisler, sokakta veya caddede “devriye” gezse, şöyle diyebilirler: “Şimdi de ahlâk zabıtalığı yapıyorlar!”

Derler mi?.. Derler!..

Bu “hastalıklı kafa”lardan her şey beklenir... “Yalan” da beklenir, “çarpıtma” ve “iftira” da!..

Uzun lâfın kısası;

Her kim ki, bir “halt”lar karıştırıyor ama buna “özel yaşam” kılıfı geçirmeye yelteniyorsa, kusura bakmasın ama bunun adı “özel yaşam” değil, “genel yaşam”dır!.. Böyle yaşamaya devam edecek biri de, gitsin “vesika” alsın ve devlete “vergi”sini ödesin!..

Hem “vesikasız” çalışacak, hem de Hükümet’e çemkirecek!..

Yok öyle yağma!.

Bugün, dilleri “pabuç” gibi çıkarıp, “özel yaşama müdahale” edebiyatı yapanlar, önce “ikna odaları”nın hesabını versinler!..

Gelin, Türkan Saylan’dan başlayalım!..

Muhsin Yazıcıoğlu’nu kim “öldürdü” ise, çıksın ortaya!

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu’nu kim “öldürdü” ise, çıksın ortaya!

Daha önce de yazdım, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun “kaza” sonucu öldüğüne kesinlikle inanmıyorum... Bu olay; kod adları “Sarıkız... Ayışığı... Eldiven... Balyoz” olan “darbe girişimleri”nin bir uzantısıdır...

Bir “suikast”tır!..

Plânlı bir “cinayet”tir!..

Abdurrahman Dilipak, günlerdir “soru”lar yöneltiyor ve sorularına cevap bekliyor... Diyor ki;  “Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterden sağ çıktığı, daha sonra infaz edildiği söyleniyor, bu doğru mu?.. Gazeteci İsmail Güneş, telefonla 45 dakika konuşuyor ama yer tespiti yapılamıyor!.. Mümkün mü böyle bir şey?.. Otopsi raporunda İsmail Güneş’in çenesinin kırık olduğu yazılı... Çenesi kırık bir adam, telefonda nasıl konuşuyor?”

Uzun lâfın kısası; İsmail Güneş’in çenesini kıran, Muhsin Yazıcıoğlu’nu da infaz eden her kim veya kimlerse, bir an önce ortaya çıkarılmalıdır.

Savcılık, 5 yıldır neyi bekliyor?..

yeniakit

Bu yazı toplam 764 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar