Hasan Karakaya
Özgecan için ağlıyoruz... Diğer canlara niye sustuk?
Hangi birini yazacaksın?..
Gündemde bir “Özgecan Cinayeti” var, bir de “Fuat Avni” mahlasıyla“twit”ler atan köstebeğin eski Taraf yazarı Emre Uslu olduğuna dair iddialar var!..
Hangi birini yazacaksın?.. En iyisi mi, Emre Uslu’yu yarına bırakalım...
Aslında; Tarsus’ta öldürülen 20 yaşındaki Özgecan Aslan adlı genç kız hakkında da ne yazacağımı bilemiyorum...
Hem yazsam, neye yarar?..
Bir genç kız; hayatının baharında “tecavüze direndiği” ve “namusunu korumaya” çalıştığı için öldürülmüş!..
Hem de, hunharca!..
Hem de, yakılarak!..
Bunu yapan “insan” olamaz!..
Bunu, “hayvanlar” bile yapmaz!..
Demek ki;
Özgecan’ı öldüren şahıs veya şahıslar, “hayvandan da aşağı mahlûklar”olsalar gerek!..
NASIL BİR CEZA?
Peki, ne olacak?..
Bu “hunharca cinayeti” işleyenler, bir süre hapiste yatıp çıkacak ve aramızda ellerini-kollarını sallaya sallaya dolaşacak mı?..
Ya da, “ağırlaştırılmış müebbet”le cezalandırılıp, “ömür boyu hapis”te mi tutulacak?..
Ya “af” filân çıkarsa?..
Özgecan’ın annesiSongül Aslan diyor ki: “Bunların, cezalarını en ağır şekilde çekmelerini istiyorum!”
Nedir, en ağır ceza?..
Hemen herkes diyor ki;
“İdam edilsinler!”
Kur’an-ı Kerim de bunu söylüyor... Cenab-ı Allah, Bakara Suresi’nin 179. ayet-i kerimesi’nde buyuruyor ki: “Ey akıl sahipleri... Kısasta sizin için hayat vardır.”
Ne demek “hayat var”dır?..
Bir insan; “hırsızlık” yaparsa kolunun kesileceğini, “cinayet” işlerse öldürüleceğini bilirse; hiç hırsızlık yapar, tecavüze yeltenir veya cinayetişler mi?..
Bütün bunları yapmayacağı için, “hayatını devam ettirir!”
İşte, en “caydırıcı” hüküm!..
Yoksa, engellenemiyor işte...
Adam “hırsızlık” yapıyor, bir süre yatıp, çıkıyor!.. Adam “cinayet” işliyor; içeri girip, çıkıyor!..
“Hırsız” da, “katil” de, “tecavüzcü” de aramızda dolaşmaya devam ediyor!..
“İDAM GERİ GELSİN!”
O halde;
“Tek çare, kısasa kısas!”
Malûm;
“Özgecan cinayeti” ile birlikte, “İdam geri gelsin” tartışmaları başladı... Bakanlar, milletvekilleri, parti temsilcileri, STK’lar ve ilâhiyatçılar; “İdamı yeniden konuşmanın zamanı geldi” diyorlar.
Dilerim bu “tartışma”lar sözde kalmaz, fiiliyata dökülür...
Çünkü biz, “balık hafızalı” bir milletiz... Bugün konuşur, yarın unuturuz!..
“Olay sıcakken” deriz ki:
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!.. Bu olay, milat olsun!”
“Deprem” olur, öyle deriz!
“Yangın” olur, öyle deriz!
“Trafik faciası” olur, öyle deriz!.
Hep deriz!..
Konuşurken mangalda kül bırakmaz; eser-gürleriz ama, bir süre sonra unutur, gideriz!..
“Eski tas, eski hamam!”
İnşaallah bu tepkiler, bu protestolar “lâfta” kalmaz, “icraat”a dönüşür ve“kısas hukuku” devreye sokulur.
Yoksa; “sapık”lar yaşamaya devam eder, olan “Özgecan”lara olur!..
Açık konuşalım;
l CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka ve şürekası gibi; yollarda “dans” edip, gerdan kıvırarak; ne “kadına şiddet” önlenir, ne de “tecavüz” ve“cinayet”ler!.. “Dans” edeceklerine, hiç olmazsa bir “Fatiha” okusalardı, tepkileri “insanca” olurdu!..
Ama, “çağdaş”lar ya;
İllâ “dans” edecekler!..
SİZ BARİ SUSUN!
Bu tür “hunharlık”lar;
l “Eşini bıçaklamak, dövmek ve baldızıyla ilişkiye girmek” gibi “kadına şiddet ve yüz kızartıcı suçlar” işlediği için “6 ay eve yaklaşmama” cezası alan Ali Tezel gibi, “kuyruk acısı” olan adam(!)ların attığı “twit”lerle de önlenemez!..
Bu tür “cinayet”ler;
“Çifte standart”larla, ya da “ikiyüzlülük”lerle de önlenemez!..
Şu hâle bakın;
l Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı koltuğunda oturan ve daha birkaç ay öncesinde “CHP Genel Başkanlığı için adı geçen Metin Feyzioğlu, kalkmış, bir “twit” atmış;
“İçimiz yanıyor... Canımız, evlâdımız... Bu vahşetin hesabı elbette sorulacaktır!”
Be adam;
Sen değil miydinMünevver Karabulut adlı genç kızı öldürüp, parça parça doğrayan, sonra da parçaladığı cesedi “çöp konteyneri”ne atan Cem Garipoğlu’nu savunup, “az ceza alması” için canhıraş bir gayret gösteren!..
Sen değil miydin;
“Bursa Mustafakemalpaşa’daki maden ocağında ölen 19 işçinin hakkını savunmak” yerine, gidip, o işçilerin ölümüne zemin hazırlayan “maden patronu”nu savunan?!?..
Şimdi kalkmış;
“Vahşetin hesabı sorulacak” diyor.
Hangi vahşetin?..
Bırakın bu ayakları Metin Bey!..
Sen, bugüne kadar hangi vahşetin hesabını sordun ki?..
Tam aksine;
“Vahşetleri örtmeye” çalıştın
“Katil”leri savundun,
“İhmalkâr”ları savundun!..
YİNE VEKALET PEŞİNDE MİSİN?
Sadece “Cem Garipoğlu’nun babasını savunmak” ve ondan “1 milyon dolar” almakla kalmadın!..
Sadece “19 işçiye mezar olan maden ocağının sahibi”ne avukatlık yapmakla kalmadın!.. Muzaffer Kuşhan adlı şahsın kampında “zayıflamak”isterken ölen Dila Kurt adlı “genç kadın”ın haklarını aramak yerine, sen gittin Muzaffer Kuşhan’ı savundun; “Müvekkilimin hiçbir kusuru yoktur”dedin ve bunun karşılığında “iyi bir avukatlık ücreti” aldın!..
Kalkmış;
Özgecan Aslan için “İçimiz yanıyor” diye twit atmışsın!..
Sorarım sana;
Münevver için, niye için yanmadı?..
19 maden işçisi için, niye için yanıp da hesabını sormadın!..
Muzaffer Kuşhan’ın kampında ölen Dila Kurt için, niye “Canımız evladımız” demedin?..
Ne o;
Onlardan tomar tomar avukatlık ücreti alamayacağın için mi?..
Hele söyle bana;
Sen ne biçim avukatsın Metin Bey?.. “Baro” Başkanı mısın, yoksa“Baron’ların avukatı” mı?..
Bari, sen sus!..
Herkes konuşsun ama, sen sus!..
Hâlâ konuştuğuna, hâlâ twit attığına göre, belli ki; “Özgecan’ın katilleri”nden “avukatlık vekâleti” alamadın!..
Alabilseydin;
Herhalde “için yanmazdı!”
BIRAK ÖLÜ İSTİSMARINI!
Bırak “şov” yapmayı!..
Biz, çok iyi biliriz seni!..
Sen ki; Mayıs 2014’te Danıştay Salonu’nda yapılan törende de şov yapıp,“Gezi kalkışmasında ölen gençler”in isimlerini saymıştın!.. Bunun üzerine, o günlerde Başbakan olan Tayyip Erdoğan demişti ki; “Bunlar için en iyi genç, ölü gençtir!”
Seni “ölü istismarı” yapmakla suçlamıştı!..
Gerçek de buydu... Senin için, “en iyi genç, ölü gençler”dir!..
Meselâ, “18 yaşında bir genç kız” olan Münevver Karabulutöldürülmeseydi; Metin Feyzioğlu, “katilin babasını savunmak” için “1 milyon dolar” alabilir miydi?
Muzaffer Kuşhan’ın kampında “zayıflamak” isterken ölen Dila Kurt adlı“genç kadın” ölmeseydi, Feyzioğlu; Muzaffer Kuşhan’ı savunup da,“dolgun bir avukatlık ücreti” alabilir miydi?..
“Bursa’da 19 kömür işçisi ölmese” idi, Feyzioğlu; “maden ocağının sahibi”ni savunup da, “avukatlık ücreti” alabilir miydi?
İşte, şimdi de;
Özgecan Aslan adlı “genç kız” üzerinden, yine “ölü istismarı” yapıyor!..
Yine “vekâlet” mi bekliyor acaba?!?..
NİCE ÖZGECAN, TOPRAK ALTINDA!
Dedim ya;
Bu tür “çifte standart”larla, bu tür “ikiyüzlülük” ve hatta “yüzsüzlük”lerle“kadına şiddet” de önlenemez, “tecavüz”ler de, “hunharca cinayetler” de!..
“Şiddet”e uğrayan, “tecavüz girişimi”ne maruz kalıp, “namus”unu korumaya çalışırken hunharca öldürülen ve üstelik yakılan tek genç kızÖzgecan Aslan değildir!.. Özgecan Aslan’ın, bir “sapık” tarafından hunharca öldürülmesine gösterilen “tepki”ler elbette doğrudur, yerindedir!..
Aynı tepkilere ben de katılıyorum...
Ama, Özgecan Aslan için “Türkiye’yi ayağa kaldırıp” da, diğer “mağdur” ve“maktul”ler için “sessiz” kalmış, kılımızı kıpırdatmamışsak, işte orada“insanlığımızı test etmemiz” gerekir!..
Sadece Özgecan için değil, “bütün genç kızlar, bütün kadınlar” için tavır koyabilirsek; işte o zaman “omurgalı” olur, “tutarlı” olur ve bir sonuç alırız!..
Sadece “Türkiye’deki bir vahşet” için değil, “dünyadaki vahşetler” için de bir tepki koyabilirsek, işte o zaman durdururuz bu “hunharlık”ları ve bu“sapıklık”ları!..
Hatırlıyorum da;
Bugün Özgecan için, haklı olarak ortalığı ayağa kaldıranlar, “benzeri cinayetler” için kıllarını bile kıpırdatmamıştı!..
Sormanın tam sırasıdır;
l Birkaç yıl önce, Bahçelievler’de “tecavüz” edilip öldürülen Fatma Nur Çelik için niye hiç kimsenin gıkı çıkmadı?..
“Başörtülü” olduğu için mi?..
Sormanın tam sırasıdır;
l Küçükçekmece’de İETT otobüsüne atılan “molotof”la cayır cayır yanarak can veren lise öğrencisi Serap Eser de bir “genç kız” değil miydi?..
Onun için niye sessiz kalındı?..
Serap’ın katilleri; “DHKP-C’li teröristler” olduğu için mi?!?..
l “Gezi kalkışması”nda ölen gençler için ortalığı velveleye veren güruh;Okmeydanı’nda öldürülen Burak Can, ya da Diyarbakır’da kurban eti dağıtırken pencereden atılarak katledilen Yasin Börü için, niye hiç ses çıkarmadı?..
l Suriye’de, Filistin’de, Irak’ta, Myanmar’da hem “tecavüz”e uğrayan, hem de “hunharca öldürülen” binlerce kadın için niye protesto gösterileri yapılmadı?..
Hepsi bir yana da;
l Mısır’da, “Sisi Cuntası”nın askerleri tarafından, hem de “gözlerimizin önünde”, evet “televizyondaki canlı yayın” esnasında öldürülen Esma Bilteci için niye ciğerimiz yanmadı, niye içimiz acımadı?..
SAPIKLARIN DİNİ-MEZHEBİ YOKTUR!
Bir defa daha söylüyorum;
Özgecan için gösterilen tepkilere yürekten katılıyorum... Ama; bu“cinayet”in “din”le, “mezhep”le, hele hele “insanlık”la ilgisi yoktur!.. Bu, tamamen “sapıklık”tır!..
Ama, şunu da ilâve edeyim:
Özgecan’ı öldürenler ne kadar “sapık” ise, bu cinayeti “din ve mezhebe”çekmek isteyenler de, o kadar “sapık”tır o kadar “gözü dönmüş alçak”tır!..
Dolayısıyla;
“Sapık katiller” kadar, bu “baldız sapıkları” ile de uğraşılmalı, “bölücülük, fitne ve kışkırtma” peşinde koşan bu “klavye sapıkları”nın da hesabı sorulmalıdır!..
En azından;
“Dilleri hadım edilmelidir!”
Başka da sözüm yok!..
*********************************************************************
Fuat Avni... Ver 400 bin Dolar’ı, al devlet sırlarını!..
Malûm, aylardır; “Kim bu Fuat Avni?” diye soruyorduk... Kimi “Tek kişi değil, bir havuz” dedi, kimi Pensilvanya’yı işaret edip, “Fetullah Gülen”dedi...
Herkes “köstebek” arıyor, köstebeğin kim olduğunu merak ediyordu. Öyle ya; “Fuat Avni” denilen şahıs, her operasyonu “saatler öncesinden” biliyor,“twit”ler atıyor ve böylece “gözaltı”na alınacak şahısların “delil karartması”na zemin hazırlayıp, onlara zaman kazandırıyordu!..
İstihbarat birimleri aylardır “iz” sürüyor, Fuat Avni’nin kimliğini “deşifre”etmeye çalışıyordu...
Dünkü gazetelerden öğrendik ki; “Fuat Avni” takma adıyla “twit”ler atan şahıs; “Eski Taraf yazarı Emre Uslu” imiş!..
“Devlet içinden bilgi” alabilmek için, bazı polislere “400-500 Bin Dolar”civarında “rüşvet”ler veriyor, onlara “vaat”lerde bulunup; “CHP iktidara geldiğinde, seni amir-müdür yapacağız” diyormuş!.. Bu bağlantıları kurmada, “eski Emniyetçi” olmasının da, büyük rolü varmış!.. Emre Uslu;“Hayır, Fuat Avni ben değilim” diye savunmaya geçse de, “kirli görüşmelerin izi” ona gidiyormuş!..
Onu-bunu bilmem... 7 Şubat 2012’de “MİT krizi” patladı... Fuat Avni de, 11 gün sonra, yani 18 Şubat 2012’de ortaya çıktı ve “twit”ler atmaya başladı!..
Dolayısıyla, Fuat Avni’nin “Paralel’in Emniyet’teki köstebeği” olduğundan kuşku yok!.. İnsan düşünüyor; “Twitter Şirketi” de “Paralel’le işbirliği”içinde midir ki, Fuat Avni’nin kimliğini açıklamıyor?..
Emre Uslu’yu niye koruyorlar acaba?..
yeniakit