Ahmet Taşgetiren
Patlama başladı
"Neden, diyordum, iktidar cenahından, olmadı muhafazakar kesimden, olmadı MHP çevresinden bir Allah’ın kulu çıkıp da, tam da iktidara oy veren kesimleri boğan ekonomik krize isyan etmiyor? “Olmuyor arkadaşlar”, demiyor, “size oy verenler eziliyor”, demiyor, “bütün icraatınız küçük bir azınlığa”, demiyor, “görmüyorlar mı, neden herkes, medyası vakıfları, ilim çevreleri, iktidarın yanlışları üzerine kapanıyor?”
Patlama başladı.
Sedat Peker’le birlikte pek çok problemli konuda adı geçen ancak öteden beri Ak Parti tabanının nabzını tuttuğu var sayılan Ak Parti MKYK üyesi Metin Külünk patladı. Yeni Şafak, belki başka gerekçeleri de ihtiva eden bir problemi ifşa etti. Bir eski Ak Parti milletvekili 15 Temmuz raporunun nasıl hasıraltı edildiğini anlattı.
Metin Külünk’ten başlayalım: Yayınladığı Twitter mesajları ile ekonomik kararların yüzde 10’luk tabakayı mutlu ettiğini ifade etti. “En az kazanan ile en çok kazanan arasındaki fark 23 kat; ekonomi yönetimi bu tabloyu okuyor mu? Ak Parti iktidarlarını 20 yıl boyunca omuzunda taşıyan daha çok hangi gruplardı, büyüme rakamları açıklandığında sokak neden tepkili?” diye sordu. “Teknokratik aklı sorgulamalıyız” dedi.
Külünk’ün bazı değerlendirmeleri şöyle:
“-Kalkınma göstergelerinin en önemlileri halkın mutluluğu ve refah seviyesidir. Özellikle dar gelir grubu ve orta sınıfın refahı ekonomi yönetiminde temele oturtulmalıdır. Ekonomi bürokratlarının ne hikmetse ilgisini çekmeyen bu alana acilen dokunulmalıdır.
“-En üstteki yüzde 10’luk kesim toplam servetin yüzde 67’sine sahipken, en alttaki yüzde 50’lik nüfus toplam servetin sadece yüzde 4’üne sahiptir. Acaba ekonomi yönetimi bu tabloyu okuyor mu? Bürokratlar bu tablodan haberdar mı?
“-Sürekli büyüme rakamı açıklayarak sokağın gönlünü almak mümkün mü? Çünkü sokağa indiğinizde büyümeyi hissedenlerin çoğunun yüzde 10’luk dilime sahip kesim olduğunu görüyoruz. Mevcut politika ve tercihler alt ve orta gelir grubundan daha çok yüzde 10’u mutlu ediyor.
“-Burada dikkat. 15 Temmuzda sokağa inenlerden kaç tanesi yüzde 10’luk gruptaydı? Ak Parti iktidarlarını 20 yıl boyunca omuzunda taşıyan daha çok hangi gruplardı? Büyüme rakamları açıklandığında sokak neden tepkili?
“-Kamu bankaları acilen asli vazifelerine odaklanmalıdır. Esnaf, sanatkar, KOBİ, çiftçi, öğrenci, işçi, memur gibi kesimlerin ihtiyaçları için kurulmuş olan Kamu bankaları milli kaynakları millet lehine kullandırmalıdır. İnşaat sektörüne kaynak aktarımı minimize edilmelidir.
“-Betona gömülen paradan vatandaşa bir pay düşmüyor. Yüzde 10’luk kesime verilen krediler yüzde 50’lik kesimin refahını artırmıyor. Dar bir elit kesim servetine servet katıyor. Bu düzeni baştan aşağı değiştirmek zorundayız. Sokağı duymayan, sokağı görmeyen teknokrat akıl sorgulanmalıdır.
“-2023 yolunda ilerlerken en kritik alan olan ekonomide kaynakların betona, holdinglere ve büyük şirketlere akıtılmasının önüne geçilmeli ve halkın refahına odaklanılmalıdır. Türkiye’nin büyüme sorunu yok diyerek bu işin içinden çıkılamaz.”
Külünk sonraki cümlelerinde dar ve orta gelirli grubun “ Türkiyemezin Sayın CB’mızın Liderliğinde verdiği büyük mücadelenin omurgası” olduğunu, “15 Temmuz mitinglerinde bu omurganın dimdik ayakta elitlerin ise perde arkalarında” olduğunu ifade etti. Sonra da “Omurgayı ihmal eden teknokratik aklı sorgulamak” gerektiğini söyledi.
Belli ki Külünk, sorumluluğu “teknokratik akıl”a havale ederek, “Laf dinlemeyen teknoktarik aklı” değiştirebilen ve her fırsatta “Ekonominin dümeninde olduğunu” ifade eden siyasi iradeyi sakınmış oluyor.
Varan iki: İsmail Saymaz’a konuşan bir eski Ak parti milletvekili, 15 Temmuz raporunun hasıraltı edilmesinde Ak Parti Grup Başkan vekili Mustafa Elitaş’ın rolü olduğunu, Elitaş’ın bu noktada Cumhurbaşkanı’nı da etkilediğini iddia etti. Bu arada Komisyon Başkanı Reşat Petek de raporu Meclis Başkanı’na teslim ettiklerini, yayınlanmamasının onun kararı olduğunu açıkladı.
Varan üç: İktidara desteği ile bilinen, zaman zaman da grubun iktisadi çıkarları istikametinde yayınlar yapan Yeni Şafak gazetesi, merhum Kadir Topbaş’ın görevden alınmasından sonra İBB’ye 1.5 yıl kadar başkanlık yapan Mevlüt Uysal’ın şu anda Ankara’da iş takipçiliği yaptığını iddia etti. Gazetenin haberinde şu ifadeler yer aldı:
“1,5 yıl İBB Başkanlığı yapan Mevlüt Uysal hem bu unvanını hem hukukçu kimliğini kullanarak iş takipçiliği yapmakla suçlanıyor. İddialara göre birçok bakanlık ve bürokrasideki bağlantıları aracılığıyla HSK ve Danıştay’da bazı isimleri de etki altına alan Uysal, bazı şirketlere imtiyaz sağlıyor, hukuksuz şekilde adrese teslim özel ihaleler yaptırıyor. Uysal, yargıyı bazı kararları almaya zorlarken devletin en üst düzey isimlerini kullanmaktan çekinmiyor.”
Bu ifadelerin bence en dikkat çekici yanı “HSK ve Danıştay gibi yargı kurumlarının etki altına alındığı” iddiasıdır. Dolayısıyla cevabı Uysal’dan önce HSK ve Danıştay’ın vermesi gerekiyor.
Bunlar, iktidar cenahındaki sancının tipik ürünleri. İfade edilenler yine de süzülenler. Sancının gerçek boyutları kamuoyuna yansıdığında savunma cenahının işi gerçekten sıkıntılı olacak.