Prof. Sancar"dan savunma analizi
AK Parti savunmasını değerlendiren Prof. Dr. Mithat Sancar, bunun kopuş savunması denen, Sokratesinki gibi bir savunma olmadığını, hukuki nitelik taşıdığını söyledi.
AK Parti savunması, Başbakan'ın partisinin kapatılacağını kabul ettiği, ikinci parti için "uzlaşma" mesajı verdiği şeklinde yorumlandı. İddianın temeli, savunmanın siyasi olmamasına, "hodri meydan" dememesine dayandırılıyor. Prof. Mithat Sancar, NTV canlı yayınında siyasi savunma ile hukuki savunma arasındaki farkı, AK Parti'nin savunmasının hangi tür olduğunu anlattı.
Sancar'a yöneltilen sorular ve yanıtlar şöyle:
Hukuki savunma nasıl olur siyasi savunma nasıl olur ve AK Parti'nin savunması bunlardan hangisine giriyor?
Biraz önce sizin de belirttiğiniz gibi kavramlar çok gaspedilerek kullanılıyor ve bunları açıklamaya çalıştığınız zaman da medyada zaman sıkıntısı ve benzeri nedenlerle yeterince anlatamıyorsunuz. Çok açık ya da sade bir şekilde söyleyeyim. Siyasi savunmadan ne kastediliyor tam anlamış değilim. Siyasi savunma iki türlü anlama gelebilir. Birincisi çok açık bir şekilde hukuksal dayanaktan yoksun savunma olarak anlaşılabilir. Yani kamuoyunda söylenenlere göre siyasi savunmadan bunun anlaşıldığı sonucunu çıkartıyorum. Hukuksal temelleri zayıf bir savunma verdi, deniyor. Veya daha teknik anlamda "siyasi savunma", bir "kopuş savunması" olarak da adlandırılabilir.
Savunma yapan taraf, yargılanan taraf, mevcut hukuk düzenini, mevcut yargılama sistemini reddeden bir tutum takınabilir; "Vereceğiniz ceza beni ilgilendirmiyor, meşru görmüyorum sizin bu tavrınızı. Yargılamayı meşru görmüyorum, davayı dayandırdığınız hukuksal metinleri meşru görmüyorum" şeklinde bir savunma yapılabilir. Bu en net anlamda siyasi savunmadır, hatta hukuk tarihinde bu tür pek çok savunma var; ki başlangıcı pek çok kişinin bildiği Sokrates davasıdır. Sokrates "Ben bu savunmayı kendim için yapmıyorum. Bana vereceğiniz cezanın da hiç bir önemi yok" falan gibi şeyler söylemişti. Bu açıdan baktığınızda AK Parti'nin sunduğu savunma metninin siyasi nitelik taşıdığını söylemek mümkün değil.
BAŞSAVCI'NIN İDDİALARINI ÇÜRÜTÜYORLAR
Öte yandan bir bütün olarak incelenmesi gerekiyor, karar verebilmek için. Çünkü 100 sayfaya yakın bir metin var. Önümüzde tek tek başlıklara baktığımızda bile aslında esas kaygının Başsavcı'nın iddialarını çürütmek ve bunları hukuksal yönde yıkmak olduğunu görüyorsunuz. En geniş kısım delilleri çürütmeye yönelik. Başsavcı'nın delil olarak sunduğu bilgileri, sözleri ya bunların hiç söylenmediği ya da kullanılan kaynağın hukuksal geçerliliği olmadığı gibi gerekçelerle reddediyorlar, çürütüyorlar. Yani siz bu davayı açarken sağlam delillere dayanmamışsınız, işte bizim de iddiamızı kanıtlayacak delillerimiz şunlardır, gibi çok geniş bir bölüm buna ayrılmıştır. Bunun dışında mesela laiklik yorumu diye bir bölüm ayrılmış, bu anlaşılabilir bir şey. Çünkü bu kapatma davası laikliğe aykırı odak olma gerekçesiyle açılmıştır. Onlar bu savunmada diyorlar ki "Başsavcının laiklik anlayışı anayasaya ve uluslararası evrensel değerlere uygun değil. Biz laiklikten şunu anlıyoruz."
Siyasi bir savunma olarak bu bölümü nitelendirebiliriz miyiz?
Bu da bir yorum farkıdır, çok anlaşılır bir şeydir. Anayasa Mahkemesi, hele böyle laiklik, demokrasi ilkesi söz konusu olduğunda farklı yorumlara elbette elverişli. Bu yorumların doğru olup olmaması değil burada benim tartıştığım. AK Parti laiklik anlayışını ortaya koyarken doğru bir şey yapmıştır. Onun laiklik anlayışı daha doğrudur, demiyorum. AK Parti kendine göre laikliğin bu şekilde anlaşılması gerektiğini söylüyor. Mesela odak kavramını tartışıyor. Bir partinin odak olabilmesi için şu şartların gerçekleşmesi gerekir, diyor.
"CEZA UMURUMDA DEĞİL" DEMİYORLAR
Ve bu şartları sayarken de yine Anayasa Mahkemesi kararlarına, anayasada yapılan değişikliklere, daha önceki tartışmalara atıf yapıyor. Yine mesela evrensel insan hakları normlarına uygun olup olmadığı tartışmasını da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayandırıyor. Böyle baktığınızda kendi açılarından bir hukuksal savunma yapma çabası içinde oldukları çok net. Başsavcı'ya karşı ya da savcıya karşı, her neyse, sanık veya parti veya kişi kendince çarpıcı ifadeler kullanabilir. Buradan hareketle bir savunmaya siyasi savunma demek mümkün değil. Tarihteki siyasi savunmalara "kopuş savunmaları" denir. Yani gümbür gümbür bağıran, hukuk sistemini reddeden, "Ne yaparsanız yapın, ben bu cezaya zaten hazırım, hiç de umurumda değil" diyen savunmalardır. Çok sayıda örnek sayabilirim bunlar için tarihten.
Ama AK Parti'nin savunması bunlardan biri değil diyorsunuz?
Söz konusu bile değil.
Bu savunmanın ardından AK Parti yetkililerinin ayrıca kamuoyunda görüş beyan etmeleri kamuoyunu etkiliyor, devam eden bir dava sürecinde eşitsiz bir durum ortaya çıkıyor. Bir hukukçu olarak sizin görüşünüz nedir?
Anayasa'da yargıyı etkilemeye yönelik hüküm var. Bence şu an yaptığımız konuşma, buna benzer tartışmalar çok dar yorumlanırsa, yargıyı etkilemeye girer. Oysa hayat sürüyor, siyasal hayat da sürüyor ve bu parti hükümette olan bir parti. Yaptığı her şey aslında bu davayla ilişkilendirilebilir. O nedenle çok doğrudan Anayasa Mahkemesi'ni hedef alan, onu muhatap alan, açıkça çeşitli yöntemlerle etkilemeye veya tehdit etmeye varan ifadeler kullanılmadıkça, bu tür söylemler geliştirilmedikçe, bu davaya konu olan iddiaların tartışılması, konuşulması anayasanın bu hükmüne aykırı değildir, herhangi bir yasakla da karşılanamaz, bana göre.
NTV