PYD'nin ilk tercihi Bahoz Erdal'dı

PYD'nin ilk tercihi Bahoz Erdal'dı

Radikal yazarı Murat Yetkin Ankara'nın 'kâbusunu' yazdıf

dikal gazetesi yazarı ve Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye’nin Halep’e doğru saldırıya geçmesinin Ankara’nın en büyük korkusu olduğunu söyledi. Yetkin, “Suriye'den 1,5 milyon sığınmacı daha, üstelik bir hafta içinde Türkiye sınırlarına dayanabilir” dedi.

Murat Yetkin’in Radikal’de “Ankara'nın Kobani'den daha büyük kaygısı Halep” başlığıyla yayımlanan (31 Ekim 2014) yazısı şöyle:

Ankara'nın Kobani'den daha büyük kaygısı Halep

Hükümetin geçiş izni vermesiyle ilk grup Peşmerge Türkiye üzerinden Kobani’ye (Ayn el-Arab) geçti. Tanksavar, uçaksavar ve ağır makinalı türünden ağır silahlarını da beraber götürdüler.

Iraklı Kürt savaşçıların Türkiye’den geçişlerinde bayraklar ve tezahüratla adeta bir kurtuluş ordusu gibi karşılanması muhtemelen o sırada Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanma hazırlığında olan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) üyelerine de ulaşmıştır.

Keza MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu PYD/PKK’ya destek vermek üzere Peşmergelerin Türkiye topraklarını kullanmasına izin verdiği için adeta ihanetle suçlayan açıklaması da; üstelik Bahçeli Tezkerenin Meclis’te kabulüne onay vermişti.

Ama şimdi asıl konumuz bu değil.

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) lideri Mesud Barzani’ye bağlı Peşmergelerin (Türkçe fedai diyebiliriz) toplam sayısı ne kadar olacak biliyorsunuz değil mi? Yine de söyleyelim, 150 olacak, yazıyla yüz elli.

ABD ve Türkiye bu konuyu konuşmaya başladığında Barzani’nin 2000 Peşmergeyi Kobani’ye göndermeyi teklif ettiği artık basına yansıdı. Bu sayı, sivil nüfusun çok büyük kısmı, 150 binden fazlası Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) kuşatmasının daha ilk haftada Türkiye’ye sığınan Kobani’de kalan PYD/PKK direnişçilerine hemen hemen eşitti.

***

Ama PYD/PKK güçlerinin tercihi Peşmerge değildi. PYD Başkanı Salih Müslim, Türkiye’de HDP yetkililerince de desteklenen ilk açıklamalarında (30 yıldır silahlı başkaldırı içinde oldukları Ankara’dan) Kobani’de savaşan güçleri için silah istiyorlardı. Ayrıca Suriye’deki başka bölgelerden (ve Türkiye’den) eli silah tutan gönüllülerin Kobani güçlerine takviye olmak üzere Türkiye topraklarından geçişlerini. Bu güçlerin başında ise, Ankara’ya göre başlarında Türkiye’de çok can yakmış PKK askeri şeflerinden Bahoz Erdal takma isimli, Suriye Kürdü Fehman Hüseyin’in bulunuyordu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 18 Ekim’i 19 Ekim’e bağlayan gece ABD Başkanı Barack Obama’ya bunun söz konusu olmayacağını söyledi. Ama Erdoğan buna karşılık, Suriye’deki Beşar el-Esad rejimine karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçlerinin Kobani’ye geçmesine izin vereceğini söylüyordu.

Ankara’nın ikinci tercihi Peşmerge idi. Peşmerge gücü, bir ülkenin düzenli ordusu olmasa da Irak Anayasası’nda yeri vardı. Hem canım, 1995’te Türkiye Irak topraklarında PKK’ya karşı “Çekiç” harekâtı yürütürken ve Barzani’nin Peşmergeleri Türk ordusuna “Örs” olurken Anayasal güç dahi değillerdi.

Erdoğan-Obama görüşmesinden birkaç gün önce, ABD’nin PYD ile ilk doğrudan teması kurduğu 14-16 Ekim Dohuk toplantılarına Türkiye ile Peşmerge geçişi üzerinde anlaşıldığı haberi gelmişti bile.

Ama PYD için Kobani’nin önemi şehrin kendisinden çok, orada kurduğu ve Türkiye’de de pilot uygulamalarla kurmaya başladığı “kanton” sisteminin yaşamasıydı. Barzani güçleri, siyasi üstünlüğü sarsacaktı. İki bin diye başlayan sayı, böylelikle önce 1,500’e, sonra 1,350’ye, 500’e, 200’e ve nihayet ancak sembolik önemi olan 150’ye indirildi.

***

Tabii tepki sadece Türkiye’deki muhalefetten gelmedi.

Ülkesinin çok büyük bölümü üzerinde herhangi bir otoritesi kalmamış olan Şam yönetimi, Ankara’yı yabancı silahlı güçlerin ülkesine geçişi için sınır ihlali yapmasına izin verdiği için kınadı. (Kaderin cilvesine bakın ki, PKK lideri Abdullah Öcalan’ı 1982’den sınır dışı etmek zorunda kaldığı 1998’e dek konuk eden aynı Baas yönetimiydi.) Şam’ın asıl yaptığı bu durumu kayda geçirmekten ibaretti.

Ama bu arada ilginç bir gelişme daha oldu.

ÖSO’ya bağlı 1.300 savaşçının Türkiye topraklarını kullanarak Kobani’de IŞİD’e karşı direnişe yardıma gidebileceğini ilk açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan olmuştu.

Oysa ÖSO’nun sözcülerinden Nizar el-Khatib dün İstanbul’da bir grup gazeteciye ÖSO savaşçılarının Kobani’ye gönderilmesinin iyi bir fikir olmadığını, çünkü bunun Halep’in savunulmasını zayıflatacağını öne sürüyordu.

Halep, Kilis’e yalnızca 60 kilo metre uzaklıkta ve Ayn el-Arab, ya da Kobani gibi, zaten her tarafı IŞİD tarafından çevrilmiş, içinde pek sivil nüfus kalmamış, stratejik önemi bulunmayan bir kasaba değil. Suriye’nin ikinci büyük şehri…

Türkiye için de kilit önemde. Üç yıl önce iç savaş çıkmadan önce Halep’te dört ülkenin başkonsolosluğu bulunuyordu: Rusya, İran, Ermenistan ve Türkiye. Bu bile çok şey anlatmıyor mu?

***

Ankara’daki güvenlik değerlendirmelerine göre, Halep’in kuzey kesimi ÖSO kontrolünde. Güney kesimi ise Suriye hükümet güçleriyle El-Nusra arasında bölünmüş durumda.

IŞİD ilk ortaya çıktığında Cihadî gruplar arasındaki iktidar kavgası nedeniyle birbiriyle de savaşan bu iki örgüt, ABD öncülüğündeki koalisyonun vurmaya başlaması ardından yakınlaşıyor.

Yani, IŞİD güçlerini Kobani ve Rakka bölgesinden Halep’e doğru kaydırmaya başlarsa, Halep IŞİD’in eline düşebilir.

Bu, Ankara’nın şu anda en ciddi endişeleri arasında, örneğin Kobani’den çok daha büyük bir kaygı kaynağı, hatta kâbus senaryosu.

Kaygı yalnızca çok ciddi güvenlik sorunlarına yol açacağı (en azından Süleyman Şah türbesini akla getirin) güvenlik gerekçeleriyle duyulmuyor. Halep’in IŞİD eline geçmesiyle, hatta IŞİD’in Halep üzerine hamle etmesiyle birlikte Türkiye’ye çok büyük bir göç dalgasının daha geleceği endişesi var; tahminler zaten üç yıldır gelmiş 1,5 milyona ek olarak, 1,5 milyon Suriyelinin daha, üstelik bir hafta gibi kısa bir sürede Türkiye’ye sığınmak isteyeceğine dek yükseliyor.

Bu endişe, Türkiye’nin ABD ile görüşmelerde Suriye topraklarında uçuşa yasaklı bölge ve sığınmacılar için güvenli bölge ısrarının asli gerekçelerinden biri aslında. Çünkü Ankara, Suriye Hava Kuvvetleri’nin ÖSO’ya saldırarak verebileceği destek olmaksızın, IŞİD’in sadece karadan saldırısının Halep’i düşüremeyeceğine inanıyor.

Halep meselesi, dün toplanan MGK’de ele alınan konular arasındaydı ve ÖSO’dan gelen “Kobani’ye destek çekincesi” ile durum biraz daha karmaşık hale gelmiş bulunuyor.

 
Kaynak: t24