Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Rachel Corrie’yi hatırlamak

Rachel Aliene Corrie (10.4.1979-16.3.2003) barış eylemcisi Amerikalı. Gazze Şeridi’nin güneyinde Refah’ta Filistinliler için Refah-Olimpia kardeş şehir projesi için gittiği Gazze’de, 2. İntifada günlerinde İsrail Savunma Kuvvetlerine bağlı zırhlı bir buldozer tarafından öldürülmüştür. 24 yaşındaydı. Ondan bize yadigâr kalan güzel bir söz var: “Bunlar bizdense ben bizden değilim”.

Biz de aynı şekilde içimizdeki hainlere, ahlaksızlara karşı aynı şekilde tepki verebilmeliyiz: Bunlar bizdense ben bizden değilim! Bunu demeyen herkes, hangi din, ideoloji, mezhep, tarikattan olursa olsun, korktukları, savundukları, korudukları çevrelerin suç ortağıdır.

Farkında mısınız, son zamanlarda birileri bir vesile bulup İslam’a, Müslümanlara ve Diyanet’e saldırıyor. Cemaat yapılarını hedef alıyorlar.

Aslında bizdeki laikçi kafaların İslam’a ve Müslümanlara karşı saldırıları yeni değil. Bu anlamda İslamofobya onlar için tarihi bir miras. Din ve dince kutsal sayılan her şeye karşı bitmeyen bir öfkeleri var.

Mesela, sadece Müslüman kimliğinden dolayı, benden alıntı yaparken bile, “gerici” yaftasını kullanırlar. Sadece bana karşı değil, Müslümanlara karşı genel tavırları bu. Öfkeleri ağızlarından taşıyor.

Tabi İslam’ı yakalarına iliştirdikleri rozet gibi taşıyan İslam’ın yüzkarası tipler, İslam’a yönelik saldırıların paratoneri gibi ortalıkta dolaşıyorlar. Sonuçta bu adamların yedikleri haltların faturası İslam’a ve Müslümanlara çıkartılıyor.

Her dinin, mezhebin, ideolojinin münafıkları vardır. Servet, güç ve iktidar nerede ise hemen orada konumlanıverirler.

Bu ahlaksızlar dindarların arasına saklanarak kendilerine bir koruma kalkanı oluşturmaya çalışıyorlar. Siyaset, bürokrasi ya da iş ilişkileri sebebi ile bunları savunacak olursak, o zaman da eleştirilerin muhatabı biz olmuş oluyoruz.

İslam düşmanlarının saldırıları ile sureti haktan gözükenlerin münafıklıkları arasında sıkışan sade Müslümanlar için durum son derece çetrefilli bir durum. Burada asıl sorun, bazı şeylerden emin olamıyorsunuz. O zaman da her iki tarafın eleştirisine muhatap oluyorsunuz. Birileri “siz hep böylesiniz” diyor, ötekisi “Bizi sahiplenmiyorsunuz, onun için de İslam karşıtlarının oyunlarına alet oluyor, onların ekmeğine yağ sürüyorsunuz” diyor.

Asıl sorun bizde yine. Emin olmadığımız bir konuda taraf olmak zorunda değiliz. Taraf olacaksak, adil şahid olacağız ve bir kişi ya da topluluğa olan düşmanlığımız ya da öfkemiz bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecek. Gerektiğinde celladımızın bile hakkını savunacağız, ama asla celladımızın kılıcını bileylemeyeceğiz. Fasıklar, kâfirler, münafıklar, müstekbirler, zalimler, zaniler, hırsızlar, helale-harama dikkat etmeyen yalancılar, menfaatperestler bize bir haber getirdiklerinde, araştırmadan hemen inanıvermeyeceğiz.

İslam karşıtı da olsalar, haklı bir eleştirileri varsa, sözü dinleyip doğrusuna tabi olmamız gerekir. Kötü şöhret sahibi insanları savunmak Müslümanların itibarını yaralar.

Bakın, biz Müslümanız, Müslümancı değiliz. Ben “İslamcı” olarak da tanımlamam kendimi. Ben Müslümanlardanım! Müslümanım diyenleri savunmak için, eğer onların söz ve işleri İslam’ın meşruiyet halkası içinde değilse, onları savunacak da değilim. Ancak onları yanlış yollarından döndürmek için tebliğ ve uyarıda bulunmaya da devam etmemiz gerekir. Ama asla “kol kırılır, yen içinde kalır” demeyeceğiz. Hayır! O zaman o kol ya çolak kalır ya da kangren olur. Kırık kolu tedavi edeceğiz.

Adı Müslüman diye, ahlaksız bir hayat yaşayan birilerinin kirli işlerine şahidlik etmişsek, onu bu yanlıştan döndürmek için elbette çabalayacağız. Kişisel bir ayıp ve günahsa, şüyu bulmadan bunu nasıl düzeltiriz ona bakarız. Zira bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir. Eğer bir günah alenen, tekrar tekrar yapılıyorsa, onlar ile mücadele alenen yapılması gerekir. Öbür türlü, “batılın tasviri saf zihinleri idlal eder”, bazı yanlışların aleniyeti toplumsal vicdanda zayıf karakterli kişilerin nezdinde o işe meşruiyet kazandırır. Birileri o işi te’vil ederek kendilerine uygun fetva arayışına girerler.

“Müslüman” olmakla, “Müslümancı” olmanın aynı şey olmadığını artık anlamamız gerek. Adı Müslüman diye birilerinin günahlarını aklamaya çalışamayız. Bunların bu takdirde Müslümanlara verdiği zarar, İslam karşıtlarının verdiği zarardan daha büyük olacaktır.

Biz ne inkârcılardan yanayız, ne de münafıklardan, her iki topluluğun şerrinden de Allah’a sığınırız. Eğer bize benzer görünenler ve öte yandan da İslam karşıtlarının eline koz veren ahlaksızlarla karşılaşırsanız, Corrie’yi hatırlayın ve deyin ki, “eğer siz bizdenseniz, ben bizden değilim”.

Kim doğru yapıyorsa onun yanındayız. Kim yanlış yapıyorsa, bizden uzak dursunlar.

Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 544 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar