Abdurrahman Dilipak
Sağ sol hep bomba!
İstanbul Esenler Otogarı'nda ele geçirilen bomba yüklü çanta ile ilgili olarak yürütülen soruşturma devam ediyor. Yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda 2 bomba dolu çantanın daha İstanbul'a geldiği ortaya çıktı.
Sadece sağa sola atılan seri numarası silinmiş el bombaları, ya da sağdan soldan çıkan patlayıcılar değil, canlı bombalar da sokaklarda dolaşıyor ve her gün bunlardan bir yenisinin izine ulaşılıyor..
Otogar olayı ile ilgili ihbarcı, polise verdiği bilgide, "Ramazan T., bana uyuşturucu dolu çanta gönderdi. Daha önce de 2 çanta göndermişti. Ancak bana paramı vermedi. Gidin o Ramazan T'yi yakalayın" dediği öğrenildi. Polisi arayan ihbarcı, Ramazan T.'nin daha önce 2 çanta gönderdiğini ancak parasını vermediğini belirterek, "Gidin o Ramazan T'yi yakalayın" dedi.
Esenler Otogarı'nda, içinde 5 el bombası olan sahipsiz bir çanta bulunmasının ardından Maltepe Küçükyalı'da da 2 bomba bulunarak imha edilmişti. Bu bombaların ilki İstanbul Ticaret Üniversitesi'nin bahçesinde bulunmuştu..
Bu arada Maltepe'de bir ilköğretim okulun yakınlarında da eski tip bir el bombası bulunmuştu..
Lokanta, cadde, okul ya da otogar.. Kimi elindeki bombadan kurtulma derdinde, kimi bulanık suda balık ister gibi, yangına körükle gider gibi atıyor bombasını..
Akdeniz Üniversitesi'nde yaşanan olay, işin vehametini ortaya koyması bakımından ilginç bir örnek.. Nasıl daha ilk günden işi sulandırmaya, bir aşk hikayesine döndürmeye çalıştılar.. Ama mızrak çuvala sığmadı..
Son dönemde yapılan provokatif saldırılarda çocukların kullanılması dikkat çekiyor. Trabzon'da rahip Andrea Santoro cinayeti, Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli ve Cerrahpaşa'da el bombası atılması, çocuklara işlettirilen suçlardan sadece birkaçı. Cumhuriyet gazetesine molotofkokteyli attıktan sonra yakalanarak ıslahevine konulan 13 yaşındaki U.E.'nin annesi Belgin E., çocuğunun kullanıldığını iddia ediyor. "İlkokul çağındaki çocuk nereden bilsin molotofkokteyli atmayı?" diyen anne saldırının azmettiricisi Bedirhan Ş.'nin de oğlu gibi 'maşa' olduğu görüşünde. Acılı anne, "Bedirhan Ş., ülkenin birçok yerine gezilerde bulunuyordu. Son dönemde Erzurum'a, Kars'a gitmişti. Adliye çıkışında İlhan Selçuk'a da tehditte bulunmuş. Demek ki bunun arkasında büyük güçler var. O da kullanılan bir maşa" diyor.
Yani birileri bu çocukları alıyor gezdiriyor, götürüyor, getiriyor..
Karakaya'nın önceki gün köşesine aldığı bir haber vardı.. Doç. Dr. Emin Gürses"in dinlemeye takılan sözleri son derece çarpıcı: Emin Gürses, Harp Akademisi"nde komutanlara verdiği bir brifingden bahsederken, komutanlara başörtüsü sorununa çözüm getirecek bir teklif sunduğunu itiraf ediyor ve diyor ki; "Şimdi ben komutanlara Harp Akademisi"nde söyledim. Ben olsam başörtüsü maşörtüsü serbest, ister ". açın ister " açın. Başınızı ne ederseniz edin, serbest. Ondan sonra derim ki ekiplere, "kardeşim, kavgayı başlatın." Millet birbirini yesin, bir bunu yaparım. Bak tam zamanıdır. Bırakacaksın, birbirini yesin millet."
Gerçekten komutanlara bunları söyledi mi? Hiç tepki almadı mı?
Bu olaylar karşısında kimsenin tepki vermemesi de ilginç değil mi?
Canlı bombalar, bombalı araçlar, seri numaraları silinmiş el bombaları, olaylara adı karışan resmi kişiler ve bütün bu olaylar karşısında susan bir siyaset ve harekete geçmeyen bir yargı..
Gazete yazarları hakkında suç duyurusunda bulunma konusunda hemen harekete geçen TSK'nın, orduyla ilgili dehşet verici iddialar karşısındaki suskunluğu da dikkat çekici değil mi?
Çete, iktidara karşı gençleri, işçileri, memurları, dini ve etnik toplulukları, kadınları, çocukları herkesi harekete geçirmeye çalışıyor ama bu konuda başarılı olduğu söylenemez. Hatta sıradan bir komployu ve provokasyonu bile yüzüne gözüne bulaştırıyor.. Çünki öfkeleri akıllarını zail etmiş gibi sanki.. İş yaptıkları adamlar ne yapacaklarını bilmez haldeler.
Hani ekonomik kriz beklentisi tutmayınca şimdi gıda krizine saldıracaklar. Sağa sola baskı yapıp, hem piyasadan mal çekmeye, hem de halkı tüketime kışkırtacaklar herhalde.. Bir kısım sendika yöneticileri zaten işaret bekliyor.. Bazı dernekler de öyle. Ama inanılırlıklarını ve ciddiyetlerini büyük ölçüde kaybettiler. Son Ankara mitingi tükenişlerinin kanıtı oldu.. Antalya'daki olay, birçok kişinin gözünü açmaya vesile oldu.. CHP'nin muhalefeti de artık kabak tadı verdi. İnanılırlığını ve ciddiyetini kaybetti. CHP tabanını bırakın grubu bile bu durumdan şikâyetçi..
Şimdi son oyunlarından biri de, aman döviz patlayacak, dövizle borçlandınızsa döviz hesabını kapatın. Yani herkesi döviz almaya kışkırtıyorlar. O zaman da tabii ki döviz yükselecek. Sonra da biz demiştik diyecekler..
Hani kriz çıksında dövizde mi, gıdada mı, ne de çıkarsa çıksın.. Halk sokağa dökülsün, bombalar patlatılsın, maksat bulanık suda balık avlamak isteyen çetelere gün doğsun..
Amiral gemisinde kavga da çıksa, kaptan, kaptan köşkünü terk etmeye hazırlansa da, birileri "topyekun savaş"a hazırlanıyor. Savaş baltalarını çıkarttılar gibi sanki
Kriz lobisi hareket halinde. Aman dikkat.
Selâm ve dua ile..
Vakit