Sakık'tan inanılmaz iddia

Sakık'tan inanılmaz iddia

Beşir Atalay hakkında verilen gensoru görüşmelerinde BDP'li Sırrı Sakık'ın "1999 seçimlerinden önce CHP, 20 militanı bizden aday gösterin" iddiasında bulundu....

TBMM Genel Kurulunda, CHP'nin, İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verdiği gensoru önergesinin görüşülmesine başlandı.

Genel Kurulda, gündemdışı konuşmaların ardından Atalay hakkındaki gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin görüşmelere geçildi.

Önergede, ''Demokratik açılım diye adlandırılan proje kapsamında, terör örgütü mensuplarının yargı sürecini etkileyen, bu konuda özel yargılama düzeni sağlamak için devletin olanaklarını seferber eden, terör örgütü mensuplarının tutuklanmaması için hukuku çiğneyip, yargıyı yönlendiren pazarlıkları yapan, bu amaçla gizli müzakereler yürüten Atalay hakkında gensoru açılsın'' ifadelerine yer veriliyor.

Görüşmelerde ilk konuşmayı, CHP Grup Başkanvekili Hakkı Suha Okay yaptı.

SAKIK'IN ÇARPICI İDDİASI

Sırrı Sakık'ın "1999 seçimlerinden önce CHP, 20 militanı bizden aday gösterin" dedi şeklindeki açıklaması Meclis Genel Kurulu'nda tansiyonu yükseltti.

Sakık'ın kızdıran sözleri şöyleydi: "Sene 1999. Genel seçimlere gidiyoruz. CHP barajın altında. Sayın genel başkanınız bize elçi gönderdi. Genel başkan yardımcısını ve bir kaç kişiyi. Bakın. Sizinle ittifak yapmaya hazırız. kanıt söyleyeceğim. Sayın Türk ve sizden bir heyet geldiler oturduk, konuştuk. "Ben Sayın Türk'ü, Sayın Yurtttaş'ı, Sayın Sakık'ı, Sayın Murat Bozdağ'ı kaldıramam ama bana 20 tane militan gönderin, onları aday edeyim" dedi. Biz elimizin tersiyle bunu ittik. Hiç boşuna yalanlamayın. Olayın canlı tanıkları var. Yeri ve zamanı gelince bunları söylersiniz. Biz o gün neysek bugün de oyuz. O gün de Kürt halkının ön bahçesiydik, bugün de Kürt halkının ön bahçesiyiz."

ÖZYÜREK YALANLADI

CHP Saymanı Mustafa Özyürek, Sakık'ın sözlerine sert tepki göstererek böyle bir görüşme olmadığını savundu. Özyürek, BDP'nin terör örgütüyle bağlantılı olduğunu ima etti.

CHP ve BDP'liler arasındaki sert tartışmayı Başbakan Erdoğan da, tebessüm ederek izledi.

SAKIK: SİZİN YERİNİZ SİLİVRİ

İkinci kez söz alan Sakık, CHP'nin partisine yönelik 'terör örgütü yandaşlığı' imasına, "Kimin hangi terör örgütüne bağlı olduğunu iyi biliriz. Sizin yeriniz Erzincan, Sizin yeriniz Silivri, Erzurum'dur..." diyerek cevap verdi.

MHP GRUP BAŞKANVEKİLİ VURAL: HABUR ASLINDA AÇILIMIN ÖZÜDÜR, AMACIDIR VE HEDEFİDİR

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Habur'da yaşananların aslında açılımın özü, amacı ve hedefi'' olduğunu belirterek, ''Habur, tesadüfen ortaya çıkmış bir gelişme değildir, planlanmıştır, düzenlenmiştir ve uygulanmıştır. Orada bir suçüstü hali vardır'' dedi.

TBMM Genel Kurulunda, İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkında verilen gensoru önergesi üzerinde MHP Grubu adına konuşan Vural, ''Atalay'ın Komisyon sıralarında yanında iki bakan ile birlikte oturduğunu'' belirterek, ''Bakan'ın yalnızlığının açılımın başarısızlığını gösterdiğini'' ifade etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''gensoru yalama oldu'' dediğini kaydeden Vural, ''Yalama olan gensoru değil, hakkında önerge verilen bakanlıklardır. Yalama olan kamu yönetim anlayışınızı sorgulamanız daha iyi olur. Millet adına burada bulunuyoruz, millet adına sorguluyoruz. Bu iradeyi kullanırken kimseden icazet alacak da değiliz, size soracak da değiliz. Millet adına kullanılan bu yetkiyi hakir görmeniz, sizin demokrasi anlayışınızın deşifresidir. Size göre yaptığınız her şey doğrudur, başka herkes haksızdır. İşte bu zihniyet, fişçi zihniyettir, hazımsızdır, saygısızdır'' dedi.

Vural, gensoru vesilesiyle, ''ülkenin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden açılım adlı pis bir oyunun Habur'da sergilenen gala töreninin içyüzünü bütün boyutlarıyla ortaya koyacaklarını, millet adına oyunun başrol oyuncularını sorgulayacaklarını'' anlattı. ''Habur aslında açılımın özüdür, amacıdır ve hedefidir'' diyen Vural, azdan çok şey anlamalarını gerektiren bir olay olduğunu vurguladı. Habur çözümlemesinin açılımın yol açacağı uçurumu ortaya koyduğunu kaydeden Vural, şöyle konuştu:

''Habur, ABD Başkanının TBMM'de yaptığı konuşma sonrası dışarıda hazırlanmış senaryoların fiiliyata geçirildiği bir uygulama alanıdır. Aslında demokratik açılım olarak sunulan süreç içerisinde hazmettirmek istenen, Habur'da yaşanan gelişmelerle ortaya çıkan sonuçlardır. Bu bakımdan Habur, tesadüfen ortaya çıkmış bir gelişme değildir, planlanmıştır, düzenlenmiştir ve uygulanmıştır. Orada bir suçüstü hali vardır. Bunun kimlere, milletin hangi değerlerine ve hukukuna karşı yapıldığını ve kimlerin seyirci kaldığını deşifre etmeye devam edeceğiz. Bu olayın baş aktörünün sorumluluğunu hatırlatmak, milletimizin verdiği bir görevdir. Habur'u vicdanlarınıza sığdıramadığınızı biliyorum. O yaşanan kara gün, Türk milletinin hafızasından silinmeyecektir.''

Vural, 19 Ekim'de Kandil ve Mahmur'dan gelen terör örgütü üyelerinin Habur'dan ''davulla zurnayla giriş yaptığını, devletin görevlilerince karşılandığını, ardından kurulan mobil mahkemeyle salıverildiklerini'' ileri sürdü. O günün ülke adına gensoruyla bile geçiştirilemeyecek kadar vahim bir olay olduğunu savunan Vural, ''O gün bermuda şeytan üçgeninde birçok değerimiz sorgulanmıştır, milletimizin vicdanı yaralanmıştır, bölücü terörle mücadelemiz yara almıştır. Bölücü terör örgütü muhatap alınmıştır. Millet adına yargı, teröristlerin ayağına gönderilmiştir'' dedi.

-''BÖYLE KARA GÜNÜ NASIL TASARLAYABİLDİNİZ?''

TBMM'nin böyle bir proje içinde yer alınmasına yönelik iradesi olup olmadığını soran Vural, ''Böyle bir görev vermediğinize göre, içişleri Bakanı bu projeye hizmet edenlere açılım yaptırırken kimin iradesini kullanmaktadır? Kime hizmet edilmektedir?'' diye konuştu.

19 Ekim'de yaşananların, TBMM'nin verdiği sınırötesi operasyon yetkisinin neden etkin şekilde kullanılmadığını ve asıl amacın siyasi çözüm olduğunu ortaya koyduğunu iddia eden Vural, 5 Kasım 2007'de Başbakan Erdoğan'ın ABD Başkanı Bush ile yaptığı görüşme sonrasında, terörle mücadelede siyasal çözüm arayışlarının başlatıldığını söyledi.

Habur'daki gelişmelerin sonucunda PKK'nın muhatap alındığını savunan Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Gelenler, İmralı canisinin gönderdiği sözde barış elçileridir. Terörist başı; barış gruplarının açılım sürecini devam ettirmek için Türk devletine bir çağrı ve mesaj gönderdiğini ifade etmiştir. Bu elçiler, açılım meyvesi olarak Hükümet tarafından pazarlanmıştır. İmralı muhatap alınmış, ondan medet umulmuştur. Sayın Bakan, hangi cüretle bir terörist başının size elçi göndermesini hazmedebiliyorsunuz. Siz kimle masaya oturduğunuzun farkında değil misiniz? Siz hangi yetkiyle terör örgütünü muhatap alıp, sözde elçiler için devleti ayaklar altına alıyorsunuz? Bu tablo, terör örgütünü muhatap almaya yönelik girişimlerin nasıl başarıya ulaştığını ortaya koymuştur. PKK'yı bertaraf etmek için Hükümete verdiğiniz yetkide müzakere etmek, muhatap almak var mıdır? Hükümet, bu yetkiyi kullanmamış, PKK'yı muhatap almak için bu yetkiyi etkin kullanmaktan imtina etmiştir. Gelenler teslim olmak için değil, Türk devleti ile pazarlık yapmak için gelmiştir. Egemenliğimizi ve üniter yapımızı bölecek talepleri muhatap alma görevini size kim verdi? Siz nasıl olur da bu talepleri yapanları muhatap kabul edersiniz? O gün şehit ve gazilerimiz hançerlenmiş, analarımız ağlamıştır. Önceden hazırlanan bu karşılama töreninin milletimizin vicdanını sızlatacağını düşünmediniz mi? Nasıl olur da böyle kara günü tasarlayabildiniz? TBMM size nasıl güvenecek? O gün Habur'da devletin üst düzey görevlileri, terör örgütü mensupların girişlerini kolaylaştırmak için maalesef teşrifatçı konumuna düşürülmüştür. Siz bu yönetim anlayışınızla ülkede huzuru nasıl sağlayacaksınız? O gün terörle mücadele eden askerimiz, polisimiz terörist kurşunuyla değil, merasim töreniyle kurşunlanmıştır.

Habur'da, hukuk rezaleti yaşanmıştır. Bu ayar değil de nedir? Habur'daki gibi bir yargı oluşturmak için bir reform peşindeler. Bölücülüğü siyasallaştırmak isteyenlerin önünde, hukukun üstünlüğünü sağlayacak yargı bir engeldir, o zaman hukukun üstünlüğünü değil, açılımın üstünlüğünü sağlayacak bir yargılama süreci oluşmalıdır. Yargı reformundan beklenen budur.''

Vural, AOÇ'da yapılan gizli müzakerelerde açılımın ayarının yargıya müdahalenin amaç ve hedefleri konusunda şüphelerinin derinleşmesine neden olduğunu belirterek, ''Sayın Bakan soruyorum size, 1984'ten beri terörle mücadele kapsamında otopsi, olay yeri inceleme ve keşif haricinde, hakim ve savcıların teröristlerin ayağına gittiği Habur'dan başka bir örnek verebilir misiniz?'' dedi.

Konuşmasının sonunda Başbakan Erdoğan'ın, 20 Ekim'de yaptığı grup konuşmasının ''TBMM'de ibret vesikası olarak yankılandığını'' ifade eden Vural, yanında getirdiği cep telefonundan Erdoğan'ın konuşmasından bir bölümü dinletti.

Öte yandan, Vural'ın konuşması sırasında CHP tarafından hazırlanan ''AKP'nin Açılım Fiyaskosu, Sorular-Yanıtlar'' adlı kitap, CHP Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük tarafından AK Parti sıralarına dağıtıldı. Kitaplar, daha sonra kavaslar tarafından toplatıldı.

ATALAY, "HAKİM PAZARLIĞI" İDDİASINI YALANLADI

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, hakkında gensoru önergesine neden olan iddia ile ilgili konuştu.

"Ahmet Türk ile meselenin çözümü ile ilgili görüştük. Ben bakanlığım dönemimde defalarca Baykal ile görüştüm. Asıl sıkıntı görüşülmemesidir.

Ben diyorum böyle bir şey konuşulmadı görüşülmedi diyorum. Sayın Türk yalanlıyor. Sayın Sakık diyor. Tüm taraflar görüşmenin içeriğini açıklıyor ama muhalefet inanmıyor. CHP sadece bir kişiye inanıyor. O da cezaevinde tutuklu bulunan bir kişi.

Sizin sözcünüz çıktı. Burada konuştu. Söylediği şeyler tamamen yalandır. Yalan yanlış iftiralarla konuşuyor.

Hakkımdaki gensoru iddiasının hiç bir mantıklı bir tarafı yoktu. Ben khakkımda bu iftira atanları milletimize ve Allah'a havale ediyorum. Halkımızın sağduyusuna güveniyoruz.

AA-Haber 7