Hasan Karakaya
Sarıgül’ün hedefi İstanbul’a Başkan olmak değil, CHP’ye Başkan olmak!
Yıl 1989... 28 Mart 1989... Günlerden Cumartesi... Belediye Başkanlığı’na adaylığını koyan Bedrettin Dalan, ertesi gün, yani 29 Mart 1989 günü yapılacak “seçim”lerde “kazanacağından o kadar emin”dir ki, Belediye Binası’nın üst katı “basın mensupları” için hazırlanmış ve Dalan, “şov yapmaya” hazırlanmaktadır... “Konuşma metni” hazırdır... Gazetecilere, “belediye başkanlığı”na dair değil, “daha farklı mesajlar” vermeye hazırlanmaktadır.
Dedim ya;
“Belediye Başkanlığı’nı alacağından çok emin”dir... Ama, onun hedefi “Belediye Başkanlığı” değil, “ANAP Genel Başkanlığı”dır...
İşte bu “hedef”ini seçimlerden bir gün önce, yanındakilere şöyle açıklar;
“Bugün İstanbul’dayım,
Yarın Ankara’da!”
“Ankara” dediği, “ANAP Genel Başkanlığı”dır... Hedefi, “Turgut Özal’ı devirmek” ve onun yerine “Genel Başkan” olup, daha sonra da “Başbakan”lığa yürümektir.
Gelin, görün ki;
Evdeki hesap, çarşıya uymaz.
Pazar günü yapılan seçimden “ummadığı bir hezimet”le çıkar... Belediye Başkanlığı’na; yüzde 26 oy alan Bedrettin Dalan değil, yüzde 38 oy alan Nurettin Sözen seçilmiştir.
Öyle bir “hezimet”e uğramıştır ki;
Değil Belediye Binası’na gelmek, evinden bile dışarı çıkamaz...
Pek tabiî ki,
Hesapları alt-üst olur!
“İstanbul” hesapları tutmadığı gibi, “Ankara” hesapları hepten yatar... Zaten, o günden sonra da, belini doğrultamaz!..
SARIGÜL’ÜN HEDEFİ
Ben, şahsen “Mustafa Sarıgül’ün akıbeti”nin de Dalan’a benzeyeceğini düşünüyorum.
Çünkü Sarıgül’ün hesabı da aynı...
O da, “Bugün İstanbul’dayım, yarın Ankara’da” hesapları yapıyor... “Kime” veya “kimlere” güveniyor, kimlerden oy bekliyor, bilemiyorum... Ama, şunu çok iyi biliyorum ki, Sarıgül’ün hedefi “İstanbul” değil, “Ankara”dır!..
Ankara, yani;
“CHP Genel Başkanlığı!”
Peki, bu hesap tutar mı?..
Hesap ortada:
MAK Danışmanlık Şirketi’nin patronu Mehmet Ali Kulat, İstanbul’da “43 bin 970 denek”le yapılan “son anket”te AK Parti’nin oylarının yüzde 48, CHP’nin oy oranının ise yüzde 36 olduğunu söylüyor.
Yani, arada var;
“Yüzde 12 oy farkı.”
Peki Sarıgül bu farkı kapatabilir mi?.. Bence, Sarıgül; “Kadir Topbaş’la olan farkı” kapatmaya değil de, “Gürsel Tekin’le olan farkı” kapatmaya çalışsa iyi eder.
Çünkü “İstanbullu CHP seçmeni”nin yüzde 31’i ise Mustafa Sarıgül...
Yani, Gürsel Tekin önde,
Mustafa Sarıgül arkada!..
Hem de, “3 puan” arkada!..
KILIÇDAROĞLU’NA FARK ATARSA!
Buna rağmen, CHP’nin eğilimi “Sarıgül’den yana” görünüyor... Ya da, Sarıgül; kendini öyle gösteriyor.
Kendisine ya da “arkasındaki güçlere” o kadar çok güveniyor ki, geçtiğimiz Perşembe günü, “adaylık dilekçesi”ni CHP İl Başkanlığı’na verdi ve dışarı çıkıp, “aday adayı” olduğunu açıkladı.
Biraz önce dediğim gibi,
Anketler ortada...
AK Parti, yüzde 48,
CHP, yüzde 36...
Arada var, “12 puan fark!”
Görünen o ki;
2009 seçimlerine göre AK Parti’nin de CHP’nin de oyları yükselmiş... Geçen seçimlerde Kadir Topbaş oyların yüzde 42’sini, Kemal Kılıçdaroğlu da yüzde 32’sini almış!..
AK Parti, 2009 oylarının yüzde 6 üzerinde, CHP de yüzde 4 üzerinde!..
Tabiî, “yüzde 48-yüzde 36”nın bir “anket sonucu” olduğunu gözden kaçırmamak lâzım...
Ama, şurası bir gerçek:
Mustafa Sarıgül, eğer “Kılıçdaroğlu’nun üstüne” çıkarsa, yani ondan “1-2 puan fazla” alırsa, işte o zaman yandı gülüm keten helva!..
“Sarıgül’ü pazarlayanlar” şöyle demeye başlayacaklardır: “Kemal Kılıçdaroğlu’nun arkasında Deniz Baykal gibi bir lider vardı... Mustafa Sarıgül ise tek başına girdiği seçimden yüzde 33-34 oy alarak çıktı...
Demek oluyor ki;
Mustafa Sarıgül’ün seçmende bir karşılığı vardır... Sarıgül, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha fazla oy aldığına göre; Sarıgül’ün yeri CHP Genel Başkanlığı’dır... Kılıçdaroğlu koltuktan kalkmalı, yerine Sarıgül oturmalıdır.”
Kalıbımı basarım ki;
“Sarıgül’den yemlenenler” ve dahi “Sarıgül’le demlenenler”, seçimin ertesi günü, yani 31 Mart 2014’ten itibaren böyle bir “kampanya” açacaklar, “Kılıçdaroğlu’na güle güle” demeye başlayacaklardır!..
Yeter ki, Sarıgül; “Kılıçdaroğlu’nun 1-2 puan üstünde” oy alsın!..
“Başkan” olamamış, ne gam!..
Zaten onun hedefi “Belediye Başkanlığı” değil ki, onun hedefi “CHP Genel Başkanlığı!”
“Plân”lar böyle,
“Hesap”lar böyle!..
Bir “handikap” var, o da;
“Bedrettin Dalan’ın akıbeti!”
Mustafa Sarıgül de;
“Dalan sendromu” yaşayabilir!..
Yani, “hezimet”e uğrayabilir...
DOSYALAR AÇILIRSA!
Diyeceksiniz ki;
“Ne hezimeti?.. Adam, rüzgârı arkasına almış, götürüyor... Bu rüzgârla, rakibini bile zorlayabilir!”
Haklısınız, zorlayabilir...
Ama, “arkasında” sadece “rüzgâr” yok ki!.. Arkasında; “Uçan Tabut” denilen “CASA uçakları”ndan tutun da, “yolsuzluk” ve “rüşvet”lere varıncaya kadar birçok “dosya” var... Ki, bu “dosya”lar arasında, “Kemal Kılıçdaroğlu’nun raflarında” olan ama ne hikmetse açmadığı “yolsuzluk dosyası” da bulunuyor.
Ne yani;
Bu dosyaların “tozlu raflarda” duracağını mı sanıyorsunuz?.. Eli kulağındadır, bugün-yarın o dosyalar teker teker raflardan iner ve piyasaya sürülür.
Demeye kalmadan, gazetelere bir haber yansıdı... Haberlerde; Sarıgül için “zarar rekortmeni” denildi ve ayrıntısında denildi ki;
“Sayıştay Başkanlığı tarafından hazırlanan, ‘Kamunun en fazla zarara uğratıldığı ilk 10 dosya’ listesinde, Sarıgül’ün başkanlığını yaptığı Şişli Belediyesi’ne ait iki ayrı dosya da yer aldı.
Hükme bağlanan ‘kamu zararı’ dosyaları, CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e yönelttiği soru önergesine verilen cevapla ortaya çıktı.
CHP’li Acar, Sayıştay denetimleriyle ilgili sorularını TBMM Başkanlığı’na yöneltti...
TBMM Başkanlığı da, önergeye cevap vermesi için, Sayıştay’a yazı yazdı...
Sayıştay Başkan Yardımcısı Fehmi Başaran imzasıyla Meclis’e gönderilen cevapta, Acar’ın açıklanmasını istediği “Son 5 yıl içinde kamu zararının en fazla olduğu 10 dosya” zarar boyutu dikkate alınarak sıralandı.
Mustafa Sarıgül’ün başkanı olduğu Şişli Belediyesi ise 2 milyon 104 bin liralık kamu zararının tespit edildiği dosya ile 5. ve 1 milyon 130 bin 840 liralık zarar tespit edilen bir başka dosya ile 9. sırada yer aldı.
Şişli Belediyesi’nin iki ayrı dosya ile tespit edilen ve toplam tutarı 3 milyon 325 bin TL’yi bulan kamu zararlarının, 2008 yılı hesaplarına ilişkin denetimler sırasında ortaya çıkarıldığı görüldü.”
Bu, daha ilk... Bakalım, daha ne “zarar”lar, daha ne “dosya”lar çıkacak ortaya!.. Öyle umuyorum ki; “Kılıçdaroğlu’nun açmadığı Sarıgül dosyası” da sürülür piyasaya... Tabiî, Deniz Baykal’ın hazırlattığı dosya da, herhalde elden ele dolaşmaya başlar...
Daha, “CASA dosyası” var... Bilmediğimiz daha başka dosyalar da var...
Bunlar da açıklanacak!..
Açıklanınca, Sarıgül’ün yüzü,
“Kızarır” mı bilmem!..
Ama, bildiğim bir şey var;
Dalan da, “yolsuzluk”tan gitmişti!..
Öyle bir gitti ki;
Hâlâ Türkiye’ye dönemiyor!..
*******************************************************
Gezi’cilerin gözü aydın... İstanbul’da hakimler var!!!
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Nazmi Okumuş; Gezi eylemcilerinin, Taksim’e, “Gaz maskesi, deniz gözlüğü ve baret”le gitmesinin “suç” olduğunu belirterek, “Taksim’e yüzmeye gitmediler ya!” demişti...
İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Halil İbrahim Çelebi de, daha “duruşma bile yapmadan” kararını verdi: “Gezi’cilere beraat!”
Gerekçe olarak da, Gezi’cilerin “polisin sıktığı biber gazından korunmak” için böyle geldiklerini gösterdi...
Demek oluyor ki, “polise bu şekilde mukavemet” edilebilir!.. Bunu öğrendik ama, yine de merak ediyoruz; sadece İstanbul’da, “Özel ve kamuya ait 589 aracı yakan, aralarında parti, işyeri ve kamu binalarının da bulunduğu 409 binayı tahrip eden” bu “çapulcu sürüsü”, bu tahribatı “gaz maskesi, deniz gözlüğü ve baret” ile mi yaptı, yoksa “terör aygıtları” kullanarak mı?.. Bunca “yakma ve yıkma”ya rağmen, onlar hâlâ “masum” ise, “suç” denilen şey nedir, “suçlu” kimdir?..
Bugünlerde herkes “hukuk” diyor, “adalet” diyor ya; bu mudur “adalet”, bu mudur “hukuk?”.. Başbakanlık Çalışma Ofisi’ni ve Başbakan’ın Ankara’daki evini “basmaya” çalışanlar da “masum” ise, “yargının tarafsızlığı”na kim, nasıl inanır?!?..
yeniakit