
Abdurrahman Dilipak
Savaş mı, hicret mi?
Akla gelebilir: Gazze’de bu bir avuç insan neden hicret etmiyor da, vahşi saldırılar karşısında sapan taşları hatta çıplak elleri ile direnmeye devam ediyorlar. Mekke’de Müslümanların hangi şartlar altında sonuna kadar direndiklerini hatırlayın. Artık “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek” diye düşündükleri zamana kadar direndiler. Habeşistan’a gidişi hatırlayın, Medine’ye hicreti hatırlayın, en son Resulullah’ın gidişini hatırlayın. Bu gidiş, içinde dönüşü biriktiren bir gidiştir onu da unutmayalım.
Bazılarına, ana-babası, akrabalarını, yurtlarını, mallarını, topraklarını bırakıp gitmek ağır gelmişti. Ve Allah şöyle buyurdu: (Nisâ 97) "Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, 'Ne işte idiniz?' derler. Onlar da: 'Biz yeryüzünde zayıf kimselerdik.' derler. Melekler: 'Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de oralara hicret etseydiniz ya?' derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir." Şartları gerektirdiğinde, nasıl direnmek ve hatta savaşmak şart olduğunda savaşacaksak, mallarımız, canlarımızı, sevdiklerimizi fedaya hazır olacaksak, şartların oluştuğu zaman, istişare ve şura ile Hicrete karar verildiğinde de ona göre hareket edeceğiz. Bu ayet onu anlatır.
Birileri, aşağıda mealini vereceğim Nisa 75’i unutup, başkalarına ne yapacaklarını mı söylüyorlar, hem de diğer savaş ayetlerini okuyup, üzerinde düşünmeden. Başkasına öğüt vermeden, Allah’ın bize olan emrini yerine getirmemiz gerekmez mi?
Gazze’de direnenlere bakıp sıcak evimizden kurulu sofraların başında onlara akıl vermek, “Hicret edin kardeşim!” demek kolay. Hatta birileri de çıkıp, “Allah o toprakları beni İsrail’e verdi, bizim orada ne işimiz var” da diyebilir. O topraklar lanetlenenlere değil, muvahhid’lere vadedildi. Veresetül enbiya olanlara vadedildi.. Zaten İsrail de, ABD’de Gazzelileri göçürtmek istiyor. Hatta gidecekleri ülkeleri de söylüyorlar, bu konuda o ülkelerle pazarlık da yapıyorlar. Orada Gazzelileri geri dönmesinler diye vatandaş da yapmak istiyorlar. Onlar orada Gazzelilere ev de verecekler, iş de. Gazzelilere gidecekleri ülkelerde iş alanı açmak için tarım ve hayvancılık için çiftlikler kurup, bunları işleyecekleri tesisler de kurmak istiyorlar. Ürettikleri tarım ürünleri, hayvanları da kendileri satın alacaklar. Bu durum, direnecek güçleri kalmadığında, hayatta kalıp, örgütlenip geri dönüş için Hicret! değilse bırakıp gitmek değil. Mekke dönemi Müslümanlarını hatırlayın. Ne çileler yaşadılar. Hicret ondan sonra gerçekleşti. Bu gün Gazze’de yaşananlar katliam ve sürgün.
Gazzeliler o topraklardan ayrılmak zorunda kaldıklarında, Gazab sadece Siyonist’leri değil, Siyonistlere karşı Gazze halkının yanında olmayan Filistinlileri, Arapları, Komşularını ve diğer İslam ülkelerini de vuracak. Lut kavmi’nin başına gelenleri hatırlayın.
Gazzelilere akıl veren, Siyonistlerin tehcir ve mecburi iskan politikası konusunda Siyonistlerle işbirliği yapanlar önce kendi hallerine baksınlar ve utansınlar.
Bu konuda ne diyordu Allah (cc); (Bakara 214)’de. “Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız! Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve (öylesine) sarsılmışlardı ki sonunda (her) elçi ve beraberindeki müminler, “Allah'ın yardımı ne zaman?” demişlerdi. Dikkat edin!”.. Evet o kardeşlerimiz o günlerin sonuna geldiler. (Tekvir 8,9)’da söyleneni, Gazze’li, bombalanan evlerinde beşikte uyurken enkazın altında can çekişen ya da cesedi paramparça olmuş anneler ve bebeklerini hatırlayarak okuyun: “Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman” ne diyeceksiniz. Unutmayalım, onların acısını yüreğimizde duymuyorsak, Gazze’li çocukların başına gelenler, bizim çocuklarımızın da başına gelebilir. Mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır, kederler paylaşıldıkça azalır. Evet ne diyordu Cenabı-Hak Kuran-ı Kerim'in (Araf 155). Ayetinde: “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin Allah'ım?” buyuruyor?”. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz!
Evet, evet, Gazzeliler’e yardım etmezken, onlara öğüt verenler önce şu ilahi İkaz konusun da din gününde verecekleri cevaba hazırlansınlar: (Nisa 75) “Size ne oluyor da, Allah yolunda ve, ‘Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver’ diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?” Durun hele, bir boykotu bile yüzümüze gözümüze bulaştıran biz değil miyiz? Gazze’li çocuklar suya muhtaçken, Allah’tan korkup, kuldan utanmadan Siyonist’lerle işbirliği içindeki Dahlanist Siyonist Filistinliler üzerinden İsrail’le ticareti tam gaz sürdüren biz değil miyiz? İlahi Adalet Divanı için Kiramen Katibin melekleri tarafından suçüstü edildiniz.İslam ülkelerinin hali utanılacak durumda. İsrail Gazze’yi, Lübnan’ı, Suriye’yi vururken, İslam konferansı toplanamıyor bile. Kınamaktan öte bir şey yaptıkları yok. Yoksa onların da Epstein çetesinin elinde dosyaları mı var! (İsrâ 16)’da ne buyuruluyordu: "Biz bir ülkeyi helâk etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış elebaşıları’na (iyilikleri) emrederiz; buna rağmen onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helâke müstahak olur; biz de orayı darmadağın ederiz."
(Nisâ 135)’de bize denmedi mi?: "Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. (Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakir de olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır. (Onları sizden çok kayırır.) Öyle ise adaleti yerine getirmede nefsinize uymayın." Neden kardeşlerinizi bırakıp, Allah ve kitap düşmanlarını, İns’in şeytanlarını, münafıkları, kafirleri, Fasık’ları, müstekbir’leri, mütrefin’leri, Satanist, Pedefolik Siyonist’lerin kurgulamaya çalıştıkları uluslararası düzenin yerli ve milli ajanlarını dost edindiniz?
Sahi, (Bakara 44)’de denildiği gibi; "Siz, insanlara iyiliği emredip de kendinizi unutuyor musunuz? Oysa Kitab'ı okuyorsunuz. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?" Siyasilerin, ideologların, kanaat önderlerinin peşinden gidenler, din ve devlet büyüklerini, ideolojik önderlerinizi ne zaman İlah ve Rab edinmekten vazgeçeceksiniz! Şunu iyi bilelim: Allah’dan başka İlah yoktur. Günümüz Modern toplumunun İlahlarının sayısı bugün, Mekke müşriklerinin İlahlarından daha fazla sanki.
Siz sadece konuşulanları dinliyorsunuz. Hani Fasıklar size bir haber getirdiklerinde araştırmadan inanmayacaktınız. Konuşanların sözüne kulak verirken gözünüz ayaklarında olsun, bakın bakalım ayakları nereye gidiyor. Dostları kim, sizi nereye çağırıyorlar ve niçin? (Bakara 204)’de ne buyuruluyordu: "İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair konuşması senin hoşuna gider. Üstelik kalbindekine Allah'ı şahit tutar. Oysa düşmanlıkta o pek yamandır!"
Allah (cc)’ın Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı Türkiye’nin garantörlüğünde Dahlanist, Abbas’ın yol arkadaşı Filistinlilere bırakacağını mı sanıyoruz. Allah (cc) kendi kıblesini koruma konusunda bize muhtaç değildir. Gazze düşürse yeni tehdit Kudüs, Mescid-i Aksa olacaktır. O zaman da Allah’ın gazabı Siyonistlerle birlikte, onlara karşı seslerini çıkartmayanları da vuracaktır. Bakın, hadi İslam dünyası Gazze’ye destek vermiyor, Arablar destek vermiyor da, FKÖ’de destek vermiyor. AK Partiyi kurulacak Filistin devletine garantör yapmak istiyorlar da, o devlet, zihniyet olarak AK Partiden çok CHP’ye yakın, Laikçi bir devlet olacaktır. Yani Siyonistler, AK Partiyi Filistin’in CHP’sine garantör yapmak istiyorlar. Bu da, AK Parti yönetimini BOP’un eş başkanı yapmak gibi bir şey. BOP da AB ve ABD’nin Kemalizm'i değil mi? Dindarların oyunu alacaksın, dindarlara “mürteci” diyen Laikçi, İslamofobik çevrelerle “stratejik ortak” olacaksın! Bu ifritten durumu anlamak kolay olmasa gerek.
Kukla bir Filistin devletinin kontrolünde, Siyonistlerin maaşa bağladıkları bürokratların kontrolünde bir Mescidi-i Aksa Müslümanların beklentisi değil. Bundan sonra dindar Filistinlileri yakalayıp, hapse atacak, işkence edecek kişilerin Arapça konuşan Filistinliler olması Müslümanların beklentilerine karşı bir tuzaktan başka bir şey olmayacaktır. (Bakara 11-12)’de, yolun başında Allah bizi uyardı: .“Onlara 'Yeryüzünde fesat çıkarmayın' denildiğinde, 'Biz ancak ıslah edicileriz' derler. Şunu bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamak istemezler.” Başka bir ayette de “Şeytan sizi Allah’la aldatmasın” diye uyarılmıştık. “The Cemaat”lerle dindarlığın imajı kirletilmedi mi? Şeytan bizi başörtüsü ile de aldattı. Başörtüsünü CHP’ye karşı savunduk, ama bugün, dindar geçinen “Süslüman”lara karşı savunamıyoruz!?. Onların başındaki başörtüsü utancımız oldu.
Evet “Barış daha iyidir” ama adil olursa. Değilse adil olmayan barış, barış değil, teslimiyettir. O zaman savaş daha iyidir. (Bakara 190)’da Allah (cc) ne buyuruyordu: Ayet: "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez”. Aynı konuda (Nisâ 76)’da ne deniyordu: "İman edenler Allah yolunda savaşırlar. Kâfirler ise Tağut’un yolunda savaşırlar. (Öyleyse) şeytanın dostlarıyla savaşın. Şüphesiz Şeytan’ın hilesi pek zayıftır." (Nisâ 84): "(Ey Muhammed!) Artık Allah yolunda savaş! Sen ancak kendinden sorumlusun! Mü’minleri de savaşa teşvik et. Umulur ki Allah inkâr edenlerin gücünü kırar. Allah’ın gücü daha üstündür, cezası daha şiddetlidir." “Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır”. Zilletin zirvesinde, helake en yakın noktaya varırken kim bilir belki aydınlığın eşiğindeyiz.
Müslümanlar için hayat, “iman ve hak-hakikat yolunda yolda cihad’dan ibarettir”. Bizim görevimiz Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmaktır. Çünkü “Allah (cc) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırıp, mazlumlara yardım etmek istemektedir”. Selam ve dua ile.