Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Savaş şimdiye çoktan çıkmıştı da

Savaşın önündeki en büyük engel “dehşet dengesi”. Yoksa savaş şimdiye çoktan patlamıştı.

Ama artık bu saatten sonra Esed’e burada yer yok. Yine aynı şekilde bu noktadan sonra kimse kolay kolay geri adım atamaz.

Bu saatten sonra hemen bir uzlaşı yok. ABD, İngiltere ve Fransa yola devam kararı aldı. Ve tabii İsrail de zaten bugünü bekliyordu. İşbirlikçi Arap rejimleri de bu haçlı ittifakı içinde kurşun asker olarak yerini alıyor.

Hani dün Putin Trump’ı destekledi diyorlardı ya. Ne oldu şimdi, ya da bundan sonra ne olacak? Bu açıdan bakıldığında bu kriz Trump’ın işine yarıyor.

İngiltere ile ABD’nin arasına soğukluk girmişti. Şimdi kol kola girdiler. İngiltere ile Rusya kol kola idi, şimdi aralarına soğukluk girdi.

Gerçek şu ki, ABD, DAEŞ bittikten sonra Suriye’de kalmak için kendine yeni bir bahane bulması gerekiyor. Ve İsrail de bu durumu kendi açısından değerlendirmek istiyor.

ABD’nin FETÖ hayalleri çöktü. BOP da elinde patladı. PYD üzerinden bir plan yaptı, o da olmadı. Şimdi yanına Suudileri, Mısır’ı filan alıp yeni bir hamle yapmak istiyor.  Kesin gibi gözüken şu: Bölgede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Bölgede değil, ABD’de de, BM’de de, AB’de de, NATO’da da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Sadece Mezopotamya’da da değil, Arap yarımadasında da hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

FETÖ de bu arada boş durmuyor. Onun daha önce doları 4 liraya çıkarma hayalleri vardı. O hayali gerçek oldu ama bu durum ülkede beklenen reaksiyona sebeb olmadı.

ABD’nin asıl hedefi Rusya, İran ve Türkiye değil. Erdoğan, Putin. Mevcut yönetimler gitsin, ABD’nin parmağında oynatacağı kuklalar işbaşına gelsin..

ABD bir yandan Şam’a girip garantör ülkeler, İngiltere ve Fransa ile birlikte masaya oturmak istiyor. İran ve Hizbullah’ı buradan çıkarmak istiyorlar. Esed, değilse “aileden” “söz dinleyen biri ile anlaşırlar. Bu onlar için hiç zor değil.

Bir de Rusya’nın Akdeniz’de hareket alanını daraltmak var gündemlerinde.. Onun için de Tartus’u Ruslardan almak isteyecekler..

FETÖ üzerinden Erdoğan’ı Lahey’e göndermek istiyorlardı, o plan tutmadı. Şimdi Suriye üzerinden Putin’i Lahey Adalet Divanına, yani Uluslararası Ceza Mahkemesine gönderip sanık sandalyesine oturtmak istiyorlar. Bu şekilde “kızım ana söylüyorum, gelinim sen dinle” diye bir yerlere birtakım mesajlar vermiş olacaklar.

Dün Kuzey Kore’yi konuşuyorduk, bugün artık Kuzey Kore’nin adı geçmiyor. 

Hani Trump ve Putin seçim döneminde işbirliği içindeydiler. Bugün düşman oldular. Dün İngiltere, Rusya ve Çin’le yakınlaşmaya çalışıyordu, ABD ile aralarına mesafe koymuşlardı, bugün her şey tersyüz oldu.

Şimdilik sıcak bir çatışma yok. Ama öte yandan eller tetikte.. Rusya, ABD ile aralarında ‘çatışmasızlık bölgeleri’ nedeniyle kurulan iletişim hattının hâlâ açık olduğunu belirtti. Öte yandan; dünyada genel kanaat şu, Batı devletleri tarafından yapılan muhtemel bir saldırı bölgenin daha fazla istikrarsızlaşmasına sebeb olacak. Batılı ülkeler bu konuda samimi değiller. Suriye’yi ve halkını düşünmüyorlar. Bu bölgeyi “vekalet savaşları” ile kana bulayanlar kendileri. Saddam’a karşı savaşlarında da ikiyüzlü davrandılar.

Guta’da yaşananlar Suriye’de ilk kez olmuyor. Kimyasal silah iddiaları da ilk kez ortaya atılmadı. ABD, İngiltere ve Fransa bu bahane ile PYD ile başaramadıkları bir planı hayata geçirmek istiyorlar.

Bu konu ne tek başına Suriye, ne de Rusya ile ilgili. Bu konu Irak’ın, Türkiye’nin, İran’ın geleceğini de ilgilendiriyor. Bu konu Ürdün, Lübnan, Suudi Arabistan, Mısır’ın da geleceği ile ilgili..

Savaşı başlatmak çok kolay, ama durdurmak çok zor. Bakarsınız savaş bir anda Balkanlar’a, Kafkaslar’a yayılmış..

Bölgedeki savaş, yeni terör dalgalarına sebeb olabilir ve bu dalga bütün dünyada yıkımlara sebeb olabilir. Ekonomik kriz, güçlü, orta ölçekli ve zayıf ekonomilere ciddi zararlar verebilir.. Çatışma bölgelerindeki savaş riskini daha da artırabilir. Yani bu sürecin domino etkisi ile nereleri, nasıl vuracağını kestirmek çok kolay değil. Bu iş, ülkelerin iç politikalarında da çalkantılara sebeb olacaktır. Uluslararası sistem ve örgütler bu işten en çok zarar görecek kurumlar arasında olacaktır. Çatışma önlenemezse ne BM kalır, ne NATO ve ne de AB. Arap Birliği de kalmaz, Afrika Birliği de. Uluslararası sözleşmeler de, Uluslararası ekonomi ve finans sistemi de çöker. Bu da kapitalizmin sonu olur! Batı bu hali ile İncil’de anlatılan “Uçuruma doğru koşan domuz sürüsüne benziyor.”

Senaryoya göre, ABD Akdeniz’deki donanması ile İngilizler, Kıbrıs’taki üslerinden vuracak. Kara operasyonu, Fransızlara ve PYD’ye kalacak..

Hedefte Suriye rejiminden önce Türkiye ve Rusya var. Suudilere de İran’ı tokuştururlar.

Bu operasyon için BM Güvenlik Konseyinden bir karar çıkmaz. Çünkü Rus vetosu var. NATO’dan karar çıkmaz, çünkü Türkiye var.

Fransa Suriye’nin garantörü ya, Irak İngilizlere kaldı, Suriye Sycos-Picot deklarasyonu ile Fransızlara. Onun için Fransızları da bölgeye çektiler. Hedeflerinde Türkiye ve Rusya değil, Erdoğan ve Putin var!

Ortadoğu’nun bugünkü sınırları, 16 Mayıs 1916’da, yani 102 yıl önce İngiltere adına  Mark Sykes ve Fransa adına Francois George - Picot tarafından imzalanan gizli belgede açıkça tanımlanmamıştı. Bu anlaşma aslında sadece Suriye değil, “Ortadoğu” dedikleri coğrafyanın  şekillenmesinde İngiltere ve Fransa arasındaki temel mutabakat metni idi. Anlaşma ABD Başkanı Woodrow Wilson’un “Osmanlı milletler topluluğuna dahil halkların kendi geleceğini belirlemesi gerektiği” yönündeki görüşüyle de uyuşmuyordu. Wilson’un dış politika danışmanı Edward House anlaşma hakkında İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’dan bilgi aldıktan sonra şunları yazmıştı: “Bu son derece kötü bir anlaşma. Bunu Balfour’a da söyledim. Gelecekte yeni savaşların doğmasına sebeb olacak bir bölge oluşturuluyor”.  Gelinen noktada Lübnanlı Dürzi lider Walis Jumblatt, “Sykes-Picot kesinlikle bitti. Ama şimdi her şey havada. Sonucun açıklığa kavuşması için uzun zaman gerektiği” görüşünde. Öte yandan; bu anlaşma aslında İngilizlerin Osmanlı Devletine karşı destek gördükleri Araplara vaad ettikleri şeyleri de karşılamıyordu.

Şimdi geldiğimiz noktada, bu süreç yeni kan ve gözyaşları için “beyaz adam”a önemli bir fırsat sunuyor.  

Görünen o ki, ABD ve batılı ülkeler o kadar kolay hareket edemeyecek. Ne ileri gidebilirler, ne de geri. Bu da batı dünyası için kendi içinde ciddi sorunlara yol açacak, itibar kaybına sebeb olacak.

Selâm ve dua ile..

Bu yazı toplam 848 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar