Abdurrahman Dilipak
Savaşa doğru adım adım..
ABD kendi cehennemine doğru koşuyor. Neyse ki bu arada BM ve NATO işin ciddiyetini anladı da, derin uykularından ayılmaya başladılar. Derin ABD de kıpırdanmaya başladı.
Sarraf mahkemesinin hakim ve savcılarının kulağına kar suyu kaçmıştır artık. Türkiye’ye birileri hesap kesecekse, Türkiye’nin de keseceği hesaplar olduğunu söylemiş olmalılar onlara. Yani FETÖ’nün umut bağladığı dağlara yine kar yağacak gibi. Tabii PKK’lıların evdeki hesapları da boşa çıkarken, bu sonuca göre kendine siyasi rota çizmeye çalışan yerli işbirlikçiler için de bu sonuç hüsrana dönüştü. Dikkat, süreç tamamlanmadı, risk devam ediyor.
MGK’dan çıkan karar ortada. Ankara kararlı. Taviz yok. Teyakkuzda kalacağız. Bakarsınız Afrin’in ardından Membiç de gündeme gelir. Ankara Fırat havzasının güvenliği içinde hassasiyetini ve kararlılığını daha önce vurgulamıştı.
MGK’dan sonra hükümet Erdoğan’ın başkanlığında toplandı ve olağanüstü halin 3 ay sürekle bir defa daha uzatılmasına karar verildi. MGK’daki hassasiyet ve kararlılık Bakanlar Kurulunda da sözkonusu. Aynı hassasiyet Mecliste de var, toplumda da.
Afrin operasyonu öncesi olağanüstü hal TBMM’de bir defa daha uzatılacaktır.. CHP’nin Mecliste konuyla ilgili söyleyecekleri böyle kritik bir zamanda ciddi bir tartışmaya sebeb olabilir. HDP ile seçim ittifakı yapmaya hazırlanan, Türkiye’nin en büyük iline HDP sempatizanı bir il başkanı seçen CHP’nin işi zor.
AK Parti ve MHP’nin oyları zaten tezkerenin Meclisten geçmesi için yeterli.. CHP ve HDP’nin söyleyecekleri şeylerin aleyhlerinde yeni deliller oluşturmaktan başka bir anlamı olmayacak.
İyi Parti de “Yurtta Sulh”(!) politikasına devam edecektir.. Saadet Partisi’nin ne yapacağını kestirmek zor. Çevresinde kendi güvenliğini tehdit eden savaş şartları, terör ve devam eden darbe sürecine rağmen olağanüstü hal uygulamalarını “Tek adam” rejimi olarak suçlayan bir kafa tarafından yönetiliyor. Saadet Partisi’nin kime hizmet ettiği artık çok da belli değil. Bir zamanlar darbeciler tarafından “yağlı kazığa oturtulmak” ile tehdit edilen Meral Akşener gibi, SP’den Şevket Kazan da “Kahraman ordumuzla aramızda bir ihtilafımız yok” diyerek 28 Şubat davasında davacı bile olmadı.
Temel Karamollaoğlu partinin en parlak isimlerinden biri idi. Gelinen noktada durum ortada. Mecliste grub kursalar herhalde CHP’den sonra en etkin muhalefeti kendileri yaparlar.. Bu kadro bir önceki seçimde CHP ile seçimde ittifak kurmak için gizli görüşmeler yapan bir kadro. Neyse milletvekili sayısında anlaşamamışlar da bu iş olmamış. Bu seçimde kimle ittifak kuracaklarını göreceğiz. Bu kafa ile herhalde AK Parti ile ittifak kuracak değiller. Ya CHP ile ya da İyi Parti ile yola devam ederler. Ya da tek başına seçime girerler ve tabii yine iddiaları şöyle olur: Seçimi biz kazanacağız! SP ile ittifak kurmak zor. SP Fatih Erbakan ile bile masaya oturamadığına göre, kimse oturamaz, otursa da, uzlaşmaları zor.
Savaşa gidiyoruz ama muhalefet işte bildiğiniz gibi.. Bu süreçte takındıkları tavırlar milletin gözleri önünde oluyor. Elbette bunun da bir bedeli, bir faturası olacak.
ABD ile karşı karşıya gelen, içeride ve dışarıda Türkiye’nin bu süreçte yanında ve karşısında olanlar, bekleyip kim kazanırsa onun yanında gözükecekler kimler göreceğiz..
Bu arada merak ediyorum: Afrin operasyonu başlarsa ve ABD ile askeri anlamda karşı karşıya gelirsek, İncirlik, daha doğrusu ABD üslerinin durumu ne olacak?
Muhalefet bu konuda ne der aceba! Şimdiden bu konuda söyleyecekleri bir söz yok mu? Bunların sağı, solu, İslamcı görüneni; ABD’ye karşı çıkarsa, AK Parti’nin işine yarar diye seslerini kısacaklar.
Bu süreçte “Çirkin Amerikalı”nın gerçek yüzünü bir kez daha gördük.. Hep söylüyoruz, yazıyoruz: Marksist DHKP-C’li teröristleri bu NATO’cu ülkeler besliyor, kullanıyor, koruyor. Marksist PKK teröristlerini besleyen, donatan, kullanan ve koruyanlar da bunlar. DAEŞ’i başımıza bela edenler de. Hangi lanetli taşı kaldırsanız altında aynı yüzü görüyorsunuz.
Bizi Kore’de “Ucuz asker” olarak kullananlar bugün “Kürtlerin aldatılmış çocukları”nı Marksist sloganlarla büyütüp, Amerikan emperyalizminin bölgeye yerleşmesi için “ucuz asker” olarak kullanıyorlar..
ABD’nin dünyanın başka yerlerinde de “özel ordu”ları var. FETÖ bunların en büyük projelerinden biri idi. 30 yıla yakın bir süredir çalışıyorlar. Yüz milyarlarca dolar para harcadılar. 140 ülkede yüz binlere ulaştılar. FETÖ’de bile başarısız olduktan sonra hiçbir şansları yok. Aslında bugün 15 Temmuz’daki FETÖ yenilgisinin intikamını almak istiyorlar..
Sahi, ölecek Amerikan askerlerini gömeriz de, esir alınacakları ne yapacağız! İki NATO ülkesi arasında esir müzakeresi! NATO için böyle bir şey felaket olurdu.
Zavallı ABD! Türkiye’ye ihanette ısrar ederse bir müttefiğini harcamış olacak, hem de bir terör örgütü uğruna. Terör örgütünü harcayacak olursa, dünyada bunlara benzer birçok tetikçi besliyorlar. Onlar kendi geleceklerinden kaygı duymaya başlayabilirler.
ABD Afrin’de geri adım atacak olursa, Suudiler ve Mısır rejimi bundan çok memnun kalmayacak. Bugün PYD’yi satan yarın kendilerini de satabilir.. ABD’yi gerileten Türkiye’ye karşı çıkmak, Suudiler ve Mısır diktatörlüğü için riskli olabilir! Bunlar itaat ettikleri zalimin gücünden korkuyorlar ve o gücü karşılarına değil, arkalarına almak istiyorlar. O zalimde zafiyet görürlerse sadakatları yara alabilir. ABD de hep buna dikkat eder ve onun için zafiyet göstermek istemez.
İşin en güzel yanı ise şu: ABD’nin tüm dünyada terör örgütlerini koruduğu, beslediği, eğittiği, silahlandırdığı gerçeği ortaya çıktı. Sadece ABD’nin değil, batılı ülkelerin hemen hepsi için durum aynı.
FETÖ gitti, ABD’nin kucağına oturdu, geldi bize MİT TIR’ları operasyonu çekiyor. Peki PYD’ye giden binlerce TIR silah hakkında sesini çıkarıyor mu?
ABD’nin elinin altında şeyh de var, fahişe de.. Sağ da var, sol da. DHKP-C de onlara çalışıyor, PKK da.. Alevi de var ellerinin altında Sünni de. Ve tabii liberal de var, demokrat elbisesi giydirdikleri de. Kimi akademisyen cüppeli, kimi politikacı kılıklı. FETÖ de onlara çalışıyor, Kalkancı da, Fehriye Erdal da. Bunun adı: Kontrollü bunalım stratejisi.. Evet evet, PYD de, DAEŞ de aynı merkezden yönetiliyor.
Evet, Ankara hazır. Peki ya ABD! Göreceğiz..
Selâm ve dua ile..