Mehmet GÖKTAŞ
Savulun! Bid'at ve hurafe savaşçılarımız geliyor!
Aslanlarım, yiğitlerim benim! Şunların duruşlarına bir bakın. “Ben bid'at ve hurafelere karşıyım!” derken yüzlerindeki kasılmayı bir göreceksiniz. Maşaallah sayıları da gün geçtikçe artıyor. Günümüz İslam dünyasının yalın kılıç savaşçıları. Ekranlarda, salonlarda ağızlarından çıkan ilk sözleri; “İslam'ı bid'at ve hurafelerden kurtarmak zorundayız.”
Kendilerini buna adamışlar, bundan sonraki bütün uğraşları, yazmaları, konuşmaları, kavgaları, tartışmaları hep bu istikamette.
Evet, savulun, bid'at ve hurafelere karşı amansız savaş başlatan kahramanlarımız geliyor. Peh peh, artık bu günden sonra meydan hep onların.
Türbelere gidip çaput bağlayan kadınların vay haline, şimdi onlar zangır zangır titriyordur. Mezar taşlarını elli santimden büyük yapan ve türbeyi anımsatanların vay haline. Tarikat ehlinin vay haline, bir mürşide bağlananların vay haline. İkide bir kandil gecesi diye mescidleri dolduranların vay haline!
Şu yiğitlerimizin ekranlardan aslanlar gibi kükreyişini bir izleyin:
-İslam'da Mevlüd kandili yoktur
-İslam'da Mirac gecesi yoktur, Berat gecesi yoktur, Regaib gecesi yoktur, diye haykırışlarına bir bakıverin hele. Analar böyle yiğit doğurur muymuş?
Bu yiğitlerden bir kısmıyla konuşma şerefine nail olmuştum ve demiştim ki;
-Yahu muhterem hocam, anlayamadığım bir şey var. Bu ülkenin gariban cami cemaati, türbe ziyaretine giden bir avuç bayan ve bir takım tarikat erbabı sizden panikliyor, tedirgin oluyor veya korkuyor. Ama kendinizi Tevhid'in temsilcisi olarak görmenize rağmen bu ülkenin zalimleri tağutları, diktatörleri, para babaları sizden hiç rahatsız değiller, sizden dolayı hiç paniklemiyorlar. Hatta siz onların gündeminde hiç yoksunuz, sizi hiç tanımıyorlar. Şehrin dışındaki mezar taşları gündeminizde, sayıları beş on kişiyi geçmeyen türbe ziyaretçisi kadınlar hedefinizde, gündeminizde. Fakat başta okulları ve meydanları dolduran heykeller ve özellikle yirmi milyon öğrenci olmak üzere bu ülkenin her seviyedeki yönetim kadrosunun ikide bir buralarda arz-ı endam etmesi niçin sizin gündeminizde yok? Yani tağutla mücadele öncelikli değil midir, bütün peygamberler böyle yapmamış mıdır?
Bir kısmı sustu ve cevap vermedi, bir kısmı da;
-Gerçek tağut işte şu bizim mücadele ettiğimiz bid'at ve hurafelerdir dedi.
Dağ başında güçlü, iri yapılı bir kurt, koyun sürüsüne saldırmış, tuttuğu koyunu parçalıyormuş. Zavallı çoban ne yapacağını şaşırmış. Bu arada çobanın tek güvencesi durumundaki karabaş köpeği başka bir yöne, boşluğa dönüp havlıyormuş. Galiba kurdu görmedi düşüncesiyle çoban elleriyle köpeğin boynundan tutup kurda doğru çevirmiş, göstermiş ve “haydi” diye bağırmış. Fakat köpek yine boşluğa dönüp havlıyormuş. Defalarca aynı şekilde boynundan tutup kurda doğru çevirmesine rağmen köpek her defasında boşluğa dönüyor, kurdu hiç görmüyormuş gibi yapıyormuş. Çoban sonunda öfkelenmiş ve biraz geriye çekilerek köpeğe bağırmış: Vebalin boynuna mı, yemin eder misin kurdu görmediğine?
doğruhaber