Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Seçime doğru yıl sonu muhasebesi 2

Derin Gerçekler

Dünden devam edelim...
Allah’a adanan ilk ev Kabe kaç kez yıkıldı? Niçin yıkıldı? Hz. İbrahim as, onu yeniden inşa ettiğinde, Kabe’den iz kalmamıştı. Mekke'li müşrikler Kabe’yi puthane yapmamışlar mı idi. Kabe yıkılabiliyorsa, Peygamberlerin kurdukları devletlerden ne kaldı geriye? Birileri nasıl cennete ya da cehenneme gidecek. İşte böyle. İslam tarihine gelirsek, Hz. Peygamber zamanında putlardan temizlenip yeniden imar edildikten sonra Kabe kaç defa yıkım yaşadı? Emeviler döneminde 682’de Yezid'in askerleri Kabe ve çevresini tahrip ettiler. Yezid'in ölüm haberi geldi de, geri çekildiler. İkinci saldırı on yıl sonra 692’de halife Abdülmelik döneminde, Haccac-ı Zalim komutasındaki birlikler Kabe’ye sığınan muhalifleri hedef alarak Kabe’yi mancınıklarla vurdular. Şehre girdiklerinde de muhaliflerin başı olan sahabeden Abdullah Bin Zubeyr’in kafası kesildi. Tarihimize Harre Vak'ası olarak geçen bir kayıt vardır ki hazindir! Bahreyn’de mukim Karmati’ler, 930’da Hac mevsiminde Mekke’ye saldırdılar ve Kabe baskınında 20.000’e yakın hacıyı katlettiler.
Kabe ve zemzem kuyusu kan ve cesetle doldu. Müslümanlar için “Mü’miniye” diye o zamanın şartlarına göre modern bir şehir inşa eden Ebû Sa'îd Cennâbî'nin oğlu Ebû Tâhir Süleyman Hacer-ül Esved’i alıp götürürken yolda Hacer-ül Esved’i ele geçirmek isteyen kabileler arasında çıkan çatışmada Hacerül esved parçalandı ve her bir parça birinin elinde kaldı. Daha sonra Fatimiler döneminde halife bu parçaları toplayıp tekrar Mekke’ye getirse de, hala Hacer-ül Esved’in bir çok parçası eksik. Osmanlılar döneminde Kabe'de ciddi bir onarım ve çevre düzenlemesi yapılsa da, Suudiler bu yapıların çoğunu yıktı. Osmanlı askerlerinin Kabe’yi korumak için inşa ettirdiği Ecyad Kalesi ve karargahı da yıkılarak yerine otel yapıldı. Osmanlılar, Hicaz bölgesi, Kudüs ve çevresinde kendi varlıkalrını oraların hakim değil Hadim-ül Harameyn olarak değerlendirirken, İngilizlerin desteklediği Saud ve Vehhabi Şeyh ailesi Hicaz bölgesini krallığa bağlı toprak haline getirdi.
2017’de Katar emiri Hicaz bölgesinin Beyn-el müslimin bir özerk bölge olması çağrısına karşı Suudi Dışişleri bakanı Adil El Cubeyr, bu talebi egemenliklerine karşı bir meydan okuma ve bir savaş ilanı olarak değerlendirdiklerini söyledi. Son Kabe baskını 1979’de gerçekleşti. 20 Kasım 1979’de İran’ın desteklediği ileri sürülen baskın 4 Aralık 1979’a kadar sürdü. Kabe ve Zemzem kuyusu hasar gördü.

Kimsenin şahsı, iktidarı ve devleti mutlak anlamda korunmuş değildir. Allah insanları, nimetlerini kimi zaman artırarak ve kimi zaman eksilterek imtihan edecektir.
Hz. Yusuf’u, ve onun damadı Hz. Eyyub’u hatırlayın. Kim ki Allah’ın ipini bırakır Allah da onların ipini bırakır. Allah birilerine bir nimet (Güç, zenginlik, iktidar vd) verdiğinde, o kişiler o nimet karşısında şükretmez, onu diğer mü'minler, muhtaçlar ve ibadullah ile paylaşmaz, israf eder, gösteriş ve lüks için kullanır ise Allah o nimeti geri alır.

Tasarufun her alanda olması makbuldür. Unutmayın ki, gelmiş geçmiş, bütün zamanların en zengin kişisi ve en büyük iktidarına sahip olan Hz. Süleyman’a da “kişi için en hayırlı olanı kendi el emeğinin karşılığı olanıdır” denmiş olmalıydı ki, O kendi “havaic-i asliye”sini kendi elleri ile ördüğü sepetler ve basit işlerden elde ettiği gelirle karşılıyordu. Ve Allah’ın verdiği bu zenginliği miras bırakacak çocuğu da olmadı!

Unutmayın! Allah (cc) ikramları ile, bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister. Eğer Allah’ın işlerini kolaylaştırdığı, güç, servet ve iktidar verdiği kişiler, topluluklar, Allah’ın ipini bırakır, zulme sapar, istişare ve şura’dan uzaklaşır; zevk ve sefa ile, Zalim, Fasık, Müstekbir ve Mütrefin’lerle, güç ve servet sahipleri ile birlik olur ve sonrada adaletten uzaklaşır ve kendilerini uyaranlara sırtlarını döner, zayıfları ezerse, yani Allah’ın ikramı olan nimeti, O'nun rızası dışında tasarruf eder, israf ederse, Allah’ın gazabı onları yakalar, nimetleri geri aldıktan sonra da onları iki cihanda da zelil eder, rezil ve rüsvay eder. Bu hal üzere onlara mühlet verirse, bu onlar hakkında gazabını artırmak içindir.

Bu anlattıklarım sadece siyaset ve bürokrasi için değil, tüm STK’ları da kapsar, hatta ben dahil, tüm kişileri. Bu imtihan tüm insanlar için. Sadece Mü'minler değil, kafirlere de imkan verilir, onlar vicdanlarını dinler, bir nefs muhasebebi ile tevbe ederler ise, bu süreç, onların kurtuluşuna da vesile olabilir. Karun gibi, Hz. Musa ve Harun’dan sonra Tevrat'ı en iyi bilen kişi de olsa helak vesilesi olabilir.
Veren Allah Alır da.
Yücelten Allah, şükretmeyi unutup fısk’a dalan, meşruiyetten uzaklaşıp kibirlenen ve zulme dalanlardan hesap da sorar. Ya Rab, bize Hakkı Hak, batılı batıl göster. Hak da toplanmamızı nasib et. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, Gazaba uğrayanlardan değil.
Namaz kılan biri, günde 40 kez bunu söyler.
Peki sonuç?
Biz sabreden, şükreden, direnenlerden olalım. Adalet sarayları yapmak için harcadığınız para ve çaba, Adaletin tesisi için harcadığınız zaman ve çabanın gerisinde ise vay halinize. Aynı şeyi, okul binaları, kadrolar ve müfredat için de söyleyebilirsiniz. Ya da Cami ve içindeki cemaatin ilmi, ahlaki seviyesi için de geçerli. İşin ruhunu bir kenara bırakıp, bedeni ile övünenlerin vay haline!
Allah ahiretimizi, dünyamızı mamur etsin.
Malımız, canımız sevdiklerimiz, Onun rızası yolunda feda olsun.
Bizi Onun rızasından uzaklaştıran her bağlılık zillet vesilesidir.
Selam ve dua ile.

Bu yazı toplam 399 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar