Yıllardır bilişimin sunduğu fırsatlar ve riskleri Ankara’ya anlatmaya çalıştım, altyapının önemini, bilginin güvenliğini, bilgi tekelinin başkalarının eline geçmesini ekonomik, siyasi ve içtimai hayatta sebeb olacağı tehlikeleri anlatıp durdum ama başarılı olamadım. Anlattıklarım anlamadı mı, anlamak mı istemedi bilmiyorum.
Başkaları “Checking sistemleri” kurarken biz trol çeteleri kurmayı tercih ettik. Bunlar “efendilerine” hizmet ederken, aynı zamanda uluslararası istihbarat örgütlerinin ağlarına takıldılar. Hatta birileri uluslararası sisteme üye bile oldular. Biz basını kontrol etmek için tekelleşme yolunu seçerken insanlar YouTube, Facebook, Instagram, WhatsApp grupları oluşturdular. Zaten Google, Twitter üzerinden izlendiğimiz yetmiyormuş gibi, sosyal medya üzerinden seçilmiş konularda seçilmiş kişi ve gruplar üzerinden sosyal metrik sistemlerle anlık ekonomik, sosyal, siyasi veri akışları kontrol edilmeye başladı.
Şimdi kontrol dışı, sosyal medya kanallarına yasak getirilecekmiş. Hiç zahmet etmeyin. Geri teper, başarılı olmazsınız, söylentisi gerçekten daha tehlikelidir. Kaçtığınızı sandığınız şeye doğru koşmuş olursunuz. Dava açın, karşı cevap verin, güven kazanın, iddiaların gerçek dışı olduğunu ispatlayın. Yoksa “eliniz ayağınız boş olmaz, ama tuttuğunuz bir iş de olmaz”, kendinizi kandırırsınız. VPN (Virtual Private Network) üzerine bu işin meraklıları istedikleri kanallara bağlanır. Onlar yorum ve hikâyeleri ile iddiaları aktarırlar. Başka destekçiler, yurt dışından kendi 2. adresleri üzerinden destek hattı oluştururlar.
Biz FETÖ davaları ile ilgili olarak hâlâ “ankesörlü telefon” ve “ByLock” üzerinden takip yapıyoruz ama kimse nedense mesela RaspberyPi + Ardiono ve BananaPi konusunu gündeme getirmiyor. DarkWeb konusunu konuşan yok.
Bakın o trollerin çoğu yarın size ihanet eder, çeteleşir ve içindeki seçilmiş kişiler karanlık örgütlerin, istihbarat örgütlerinin oyuncağı olur. Bu işin iktidarı, muhalefeti yok, hepsi maalesef aynı tuzağa düşüyor.
Bir kamera ve bir tripod bugün, onlarca kişinin çalıştığı, pahalı donanımlara sahip bir TV kanalından daha etkili olabilir. Son yaşadığımız olaylar bunu gösterdi. Ve bu işin geri dönüşü de yok. Başkaları da, özellikle KoVID kapatma günlerinde, “evden iş”, “evden okul” uygulamaları ile aslında bu işi iyice öğrendiler. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Her şey çok hızlı gelişecek. Yarın Boraks, öbür gün Hidrojen Sülfür konusu gündem olabilir. Bir sonraki gün JİTEM var mıydı, yok muydu, ne oldu sorusu gündeme oturur. Ağar, Çakıcı, Peker derken bir sonraki yeni ididalar gündeme oturabilir. Bu tartışmalar başladığında eğer dinamik bir sivil toplum, cemaat, kanaat önderleri yoksa siz ağzınızla kuş tutsanız eski tanıyanlarınız dışında kimseyi ikna edemezsiniz..
Sizi rahatsız eden o şikâyetleri alarm gibi düşünürseniz, alarmı sökerek şikâyetleri sona erdiremezsiniz. Şikâyetleri ciddiye alıp, şikâyet konularının üzerine giderseniz, toplumun zihninde oluşan suali mukadderlere cevap verirseniz sorunu çözersiniz.
CoVID yalanına inananlara 5G, Starlink, Neuralink, TransHumaniizm’i, Siborg’u, Klonoid’i, Humanoid’ı, Kimera’yı anlatmak çok daha uzun zaman alabilir. Kimi leb demeden leblebiyi anlıyor, kimine göre sivrisinek saz, kimine davul-zurna az. Bakmak, görmek, bilmek, anlamak her zaman aynı anlama gelmeyebiliyor.
Yarın bu işler daha da sofistik hale gelecek. E-Water, Bio Rezonans, Maddenin 3. Hali, atom altı parçacıklar, gen mühendisliği birileri için anlaşılması daha zor bir mesele. Mesela birçok kişi mRNA’yı sadece bir aşı zannediyor.
CoVID süreci birçok açıdan aslında çok öğretici, açıklayıcı bir süreç oldu, görmek isteyen, soru soranlar için kimileri için ise sonun başlangıcı olacak. Sürecin sonunda Global Reset sonrası dünyada, yeni normal düzende onlara gerek kalmayacak. Bir başka açıdan baktığınızda bunlar şimdiden kendileri ve gelecek nesilleri için felakete giden yolun inşasında gönüllü işçilik yapan kölelere benziyorlar.
Gelecek senaryolarını bilmeden, hesaba katmadan sağlıklı bir planlama mümkün değil. Ne kendimizi savunabiliriz, ne rekabet edebiliriz, ne de kendi projelerimizi hayata geçirebiliriz. Yapacağımız şeyin sadece teknolojisini bilmek yetmiyor, bunun bir ekonomisi olmalı. Daha önce bunun bir ahlakı, fıkhı, hukuku olmalı. İthal ikamesi ya da taklitçilikle onların önüne geçemeyiz ve onlarla baş edemeyiz. Geçmişin bilgi birikimi ve geleceğin hayali ile bugünümüzü değerli kılmamız gerekiyor. Bu hedefe kavga ederek değil, barışla ulaşabiliriz. Barışa giden yol adaletten geçer. Özgürlük barışla hayat bulur.
Sağlıklı bir gelecek tasavvuru, korkarak ve korku salarak değil, umut vererek ve umudu yaygınlaştırarak mümkündür. Zira kederler paylaşıldıkça azalır ve mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır.
Selam ve dua ile.