Hadi uçuşa hazır olun.
Biz 5G’yi tartışaduralım, 5G’den 100 bin kat hızlı, 1 Petabitlik (Bir Petabit = bir katrilyon bit veriye veya bir milyon Gigabit’e eşittir. 5G, saniyede 10 Gigabit (Gbps) ideal bir maksimum veri iletim hızına sahip) bir erişim hız denemesine hazırlanıyor. Nokia piyasaya yeniden dönüyor.
Bu kez Japon “Ulusal Bilgi ve İletişim Teknolojileri Enstitüsü Ağ Araştırma Merkezi”, Standart Kaplama Çapında bir bağlantı ile “Çok Çekirdekli Fiber”le saniyede 1 Petabit’lik dünyanın ilk süper iletişim hızını başarı ile test ettiğini duyurdu.
6 Haziran’da bu açıklamayı yapan konsorsiyumda Japonya’nın önde gelen mobil telekom operatörü NTT DOCOMO; ana şirketi, sabit hat operatörü ve Ar-Ge merkezi NTT (Nippon Telegraph and Telephone Corporation); Japon telekom ekipmanı üreticileri NEC ve Fujitsu ve Finlandiyalı telekom ekipmanı üreticisi Nokia.. Bir Petabit, saniyede 8K yayın yapan 10 milyon kanala eşdeğerdir. 100 bin kat hızlı internet iyi de, ya bunun ekonomik, sosyal, güvenlik ve tabiata maliyeti ne olacak! Bu sürecin sonunda bizi bekleyen ne olacak!
Unutmayın bugün artık yazılım yapan yazılımlar var. Sistem kendi kendini üretmeye başladı. Bundan sonra her şey mümkün. Saniyede 300.000 km hızla hareket eden bir sistemi kontrol eden bir akıldan söz ediyoruz. İş geldi, zaman, mekan, can, maddenin ve enerjinin yapısını çözmeye!.. Böyle giderse biyolojik insanın sonu getirmekten söz eden şeytani bir komplo ile karşı karşıyayız. Bu sistem insanı taklit ediyor ve insana gerek duymuyor. Bu komplonun sahipleri aynı zamanda para ve Tanrıyı tedavülden kaldırmaktan söz ediyorlar.
Ve bizler, derya içredir de deryayı bilmeyen balıklar gibi içinde yaşadığımız zaman, mekân ve süreçte sanki olup bitenlerden habersiz gibi davranıyor çoğumuz.
Yukarıda saydığım bu modern uygulamaların hepsi, her zaman, herkes için kötü demek değil, ama unutmayın ki, bunların hemen hepsi, kötü kişilerin elinde çok, ama çok tehlikeli olabilir.
Onun için bilmediğimiz şeyin peşine düşmeyelim. Emin olmadığımız bir şeyi denemeyelim.
Hatta yaklaşmayalım bile.
Tecessüs bazen helak sebebidir.
Google’ın bir çalışanı hatırlarsanız “yapay zekâ’nın bir komut olmadan kendi başına kararlar vermeye başladığını iddia etmiş ve kurum bu çalışanını süresiz ücretsiz izne çıkartmıştı.
Aslında bu açıklanan “yapay zeka” değil, “yapay bilinç”ti.
Biliyorsunuz art “Art Filter” ile tablodaki resimler hareketlendirilebilir. 1503-1506 yılları arasında Leonardo da Vinci tarafından yapılan Mona Lisa’daki kadın artık Avatar olarak evinize gelip sizinle konuşabilir. Çizgi, filmler, belgeseller, dramalar üretebileceksiniz. Ölmüş babanızın annenizin resmini, sesini yükleyin, onunla ilgili bir hikâye anlatın, o kişi ekranda isterseniz 3 boyutlu evinize gelip o olayı size anlatsın hem de kendi sesiyle.
Tablo’daki İsa figürü artık resim ve heykeldeki olduğu şekilden kalkarak harekete geçebilir.
Ya da siz kendi resminizi yükleyin bilgisayarınız onu ünlü bir tablodaki kişiye benzetsin.
“Google Arts & Culture” uygulaması isterseniz çok beğendiğiniz bir manzara resmindeki bahar görüntüsünü mevsim kış olunca yapraklarına kar yağdırsın, yaz ayında meyve versin. Çiçekler tekrar açtığında biorezonans ile mis gibi koksun.
Yapay zekâ dünyanın sonunu getirebilir mi! Eğer atom bombasının şifresini elde ederse, füzeleri de ateşleyebilir. Mevcut atom bombaları dünyayı yaşanmaz hale getirmeye yeter, yapay zekâya da gerek yok, geri zekâlı politikacılar ve komutanların eliyle. Önemli olan bu teknolojiyi, kim niçin kullanıyor.
25 Mart 2017’den beri bu konuyu konuşuyoruz. Google ve Facebook, geliştirdikleri yapay zekânın sistem içinde kendi haberleşme kendi dilini oluşturmaya başlayınca bir panik yaşanmıştı. Sistem hemen kapatılmıştı, ama bilgisayarı onun hız ve tekniği ile kontrol edecek bir yapay bilinç oluşturmaya karar verdiler. Oysa bu adımla yangına benzin sıkıyor olabilirler.
Son olarak, yeni servise alınan yapay bilinç ve zekâ üreticisi Open Al, kendi ürettikleri DALL-E2 adlı yapay zekâ sisteminin de yeni bir dil ürettiğini ve bu dilde kullanılan kelimelerin hiçbir dilde karşılığının olmadığını açıkladı. Bu Yapay Zekâ, görevleri yerine getirmek için insan zekâsını taklit ediyor ve topladığı bilgiler arasında analiz ve sentezlerle kendini geliştirebiliyor.
“Yapay zekâ” kavramı ilk olarak Alan Mathison Turing ‘’Makineler akıl yürüterek, ihtimal, maliyet ve risk analizi yapabilir mi?’’ şeklindeki kafasında oluşan sorulara cevap ararken kullandı. Bu yeni teknolojinin fikir babası biraz da 2. Dünya Savaşı sırasındaki Alman mühendislerdi. Hem üstün insan ve hem de insanı modelleyen bir makine üzerinde çalışıyorlardı.
Attachment’le başladık, Siri, Ceyda derken şimdi sanal asistan programları, otomatik tercüme programları ile yola devam ediyoruz. Şimdi sizi tanıyan bilen ve sizin dilinizde, sizinle “iletişim kurabilen zeki kişisel dijital asistan”lar test ediliyor.. Arabada yolculuk ederken sizin uykunuz geldiğini farkedip, size eğlenceli fıkralar anlatabilir, müzik dinletebilir, aracınızı yavaşlatıp, size ilk istasyonda durup kahve içmenizi önerebilir.
Hatta arkadaşınızla erken seçim tartışması yaparken, önceki seçim sonuçlarını hatırlayamadığınızda size seçim sonuçlarını söyleyebilir, cevabını merak ettiğiniz sorunuza cevap verebilir.
Kontrol edemediğiniz güç, güç değildir. Digital otoyolda da kontrol dışı hız ve işlemler, hem insana hem de dünyamıza telafisi mümkün olmayan hasarlar verebilir. Bio Hackerler, ya da bunları kontrol eden politik topluluklar, iktidar sahipleri, bu gücü ellerinde bulundurdukları için karşısındakilere karşı acımasızca davranabilirler. Bio Hackerler, canınızı bağışlayıp, aklınızdaki, inanç ve ahlakınızı manipüle edebilirler. Siber cennet hayali, siber cehenneme, siber demokrasi, siber diktatörlüğe dönüşebilir. Hem de siz gözünüzü kapayıp açıncaya kadar. O akıllı otomobiliniz celladınız olabilir. Bu tür akıllı sistemler sizin için bir tehdide dönüşebilir. Din, ahlak ve hukuku olmayan her şey tehdittir. Selam ve dua ile.