MAK isimli bir Danışmanlık Şirketi’nin, yaklaşık 4.5 milyon seçmenin yaşadığı Adıyaman, Ağrı, Batman, Bitlis, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Iğdır, Kars, Muş, Siirt, Urfa, Tunceli, Şırnak ve Van illerinde, 1-10 Haziran tarihleri arasında, 2.250 denek kişi ile yüz yüze görüşerek yaptırdığı anketlerin sonucu oldukça düşündürücü..
Özellikle şu ifadeler yürek burkuyor:
‘Maalesef devlet okulunda derste molotof yapmayı öğreten öğretmenlerin, askere-polise kurşun sıkarken ya da insanları katletme adına canlı bomba olarak ölen eşkıyaya şehit diyen imamların, devletten maaşlı ‘mele’lerin varlığı karşısında şok olduk.
Okullarda çocuklara gerillacılık öğreten ve ‘derslere neden geliyorsunuz arkadaşlarınız dağda sizin için savaşırken siz burada ne arıyorsunuz?’ diyen öğretmenlerin varlığını öğrenmekle hayretler içinde kaldık..’
***
Bu araştırma, çocuk ve gençlerin terör örgütüne katılmasında en etkili kişi ya da kurumları şöyle gösteriyor:
- Devlet okullarındaki öğretmenler, yüzde 22 ile ilk sırada.
- Terör örgütünün siyasî uzantısı partilerin gençlik ve kadın kolları yüzde 20 ile ikinci sırada..
- Bazı ‘sivil toplum kuruluşları’ (STK’lar), yüzde 16,
- Terör örgütünün uzantısı partilerce ele geçirilmiş belediyeler, yüzde 12,
-Teröre bulaşmış bazı kişilerin kendi aile fertlerini, Devlet’e karşı bir kan dâvâsı mantığı içinde teröre sokması, yüzde 10,
-Din görevlileri, yüzde 8; geride kalan yüzde 12 ise, görüş belirtmeyenler..
***
Araştırmaya göre, halkın yüzde 91’i, ‘bölünme ve ayrılmaya karşı olduğunu’ mesajı vermiş.. ‘Özerklik’ diyenler ise sadece yüzde 5’te kalmış.. HDP’ye oy verenlerin, yaşanan acı hadiselerin baş sorumlusu olarak PKK’yı görmesi de dikkat çekici..
‘Bu bölgenin meseleleri nelerdir?’ sorusuna, yüzde 43, ‘terör’ demiş.. Yüzde 17’yle ‘işsizlik’ 2. sırada ve sonra diğerleri..
***
Şubat- 2016’da, Diyarbekir- B. Yıldız Meslekî ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinin, yurt dışı eğitim için iki hafta süre ile Berlin’e götürüldüklerinde, PKK kontrolündeki derneklere gidip propaganda afişleri önünde zafer işaretli fotoğraf çektirmeleri de bir diğer alarm..
Tabiatiyle, öğrenciler o mekânlara tek başlarına gittiklerini söyleyecek şekilde kurulmuşlar..
O okulun müdürünün, ağabeyinin 1993 yılında PKK’ya katıldığını kabul etmesi de bir ‘küçük’ ayrıntı..
***
Bu tabloya, geçen hafta, İstanbul-Vezneciler’de 6’sı polis, 11 insanın ölümüne yol açan ve ‘canlı bomba’ kadının tâbûtunun Diyarbekir’de beyaz tülbentli onlarca kürd kadını tarafından ve zafer işaretleri yapılarak omuzlanmasını da ekleyebiliriz. Bu tablo, duygu ve ruh bakımından ana gövdeden nasıl kopulduğunu gösteren, o canavarca cinayeti benimsedikleri mânâsını taşıyan faciadır.
Geçen ay bir hemşire de medyaya yansıyan ifadelerinde, yaralı teröristlerin, devletin hastanelerinde bile tedavi edildiğini, terör örgütü yandaşı doktorlarca yaralı asker ve polislere ise dokundurulmadığını ve hayatlarını kaybetmelerine seyirci kalındığını; bu duruma âlet olmak istemeyen sağlık elemanlarının gözleri bağlanarak evlere götürülüp tehditle yaralı teröristlerin tedavisinde çalıştırıldıklarını söylüyordu.
***
Bu sonuçlar, son bir yıl içinde ülkenin hemen her köşesinde kürt etnisitesine mensup kardeşlerden edinilen intibalarla da aşağı-yukarı aynı...
Karşılaşılan bu çarpık tepkilerin temelinde, en başta da, halkımızın aslî vahdet harcı olan İslam’la savaşan kemalist- laik- türkçü resmî ideolojinin 100 yıla yaklaşan tahakkümünün bulunduğu ve onun bütünüyle iflâs ettiği kavranılmalıdır. Çare de bütün müslümanları birbirine ancak kardeş bilen mutlak doğru inanç değerlerine dönülmesidir. Yoksa, nekahat ve şifâ hayaldir.
stargazete