çarpmadan içerde patlamalar oldu" dedi.
Dünya, William Rodrigez adını ilk kez Amerika'daki Dünya Ticaret
Merkezinin 11 Eylül 2001'de yıkılmasında duydu. İkiz kulelerde temizlik elemanı
olarak çalışan Rodrigez, hayatını hiçe sayarak, çok sayıda insanı kurtardı.
Gösterdiği cesaret nedeniyle ulusal kahraman ilan edilen Rodrigez, bir anda
Amerika'nın en ünlü ismi oldu. Sinema ve siyaset dünyasından aldığı teklifleri,
"hayatını kaybeden insanların üzerinden para kazanmayı kendime
yakıştıramıyorum" diyerek, reddetti.
Saldırının bir komplo olduğunu iddia etmesinin yarattığı şaşkınlık
atılamamışken Rodrigez'in, Müslüman olduğunu açıklaması onu bir kez daha
ülkesinin ve dünyanın gündemine taşıdı.
Amerika'da 'Hero-kahraman" ilan edilen William Rodrigez, eşi Elizabeth
ile birlikte ilk kez geldiği Türkiye'de, AA muhabirine 11 Eylül'de yaşadıklarını
ve hayatının nasıl değiştiğini anlattı.
Rodrigez, Porto Riko'da doğduğunu, iyi bir sihirbaz olmak için 20'li
yaşlarda Amerika'ya gittiğini söyledi.
Umduğu gibi sihirbaz olamayınca, kendini Dünya Ticaret Merkezinde
temizlik elamanı olarak bulduğunu kaydeden Rodrigez, 11 Eylül 2001 sabahı
yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Güneşli bir gündü. Havayı bu kadar güzel görünce içimden işe gitmek
gelmedi. Şefimi arayıp hasta olduğumu, işe gelemeyeceğimi söyledim. Çok kızdı ve
izin vermedi. İstemeyerek saat 08.30 da işe gittim. Saat 08.46 gibi zemin 2.
kattan bir patlama sesi geldi. Ben ve 14 arkadaşım bu sırada zemin 1. kattaydık.
Jeneratör patladı sandık, herkes panik oldu etrafa koşuşturmaya başladı. Aradan 7
dakika geçtikten sonra yukarıda bir patlama daha oldu. Bu patlamanın aslında
binanın tepesine çarpan uçaktan kaynakladığını o sırada hiçbirimiz anlayamadık.
Yani uçağın çarpmasından önce zemin katta bir patlama meydana geldi.
Biz kuzey kuledeydik, Güneye geçmek isterken bir patlama daha oldu. Bu
çok daha kuvvetliydi. Duvarlar yıkılmaya başladı. O panik haliyle içeri mi
girsek, dışarı mı çıksak bilemedik. Alttan patlamalar devam ediyordu, deprem
zannettik. Herkes lobiye çıkmak istiyordu. Ama bir arkadaşımız yüzü gözü kan
içinde 'bomba' diye bağırarak, lobiden yanımıza gelince oraya gitmekten de
vazgeçtik. Bütün binayı çok iyi bildiğim için etrafımda toplanan 14 kişiyi
binadan çıkarmayı başardım. Bu sırada dışarda ambulansları gördüm yaralıları
ambulansa kadar taşıdım. Dışarı çıkınca binaya uçak çarptığını söylediler. O
zamana kadar ne olduğunu bilmiyorduk."
"Camlardan atlayan insanların parçalanmış cesetlerini gördüm"
Rodrigez, dışarının toz duman içinde olduğunu görünce şaşkınlığının daha
da arttığını vurgulayarak, "İlk başta çöp olduklarını düşündüğüm, camlardan
atlayan insanların parçalanmış cesetleriymiş gördüklerim. İnsanlar paramparça
olmuşlardı. En üst kat olan 106. katta restoran vardı. Orada kahvaltı yapan
insanlar aşağıya atlıyordu. Eğer ben de işe geç gelmeseydim onlar gibi kahvaltı
yapmak için 106. katta olacaktım" diye konuştu.
Arkadaşlarını kurtarmak için tekrar içeri girdiğini ifade eden Rodrigez,
sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şefim içeri girmeme izin vermese de güney kulesine gittim. Güney kulede
gördüğüm güvenlik görevlisini dışarı çıkardım. Sonra tekrar binaya döndüm herkes
bana bağırıyor 'binaya dönme öleceksin' diyordu. Tekrar kuzeydeki kuleye döndüm.
Her taraf su içindeydi. Asansörlerden 'yardım edin' diye sesler geliyordu. Bana
en yakın olan asansörde sıkışıp kalan 2 kişiyi dışarı çıkarıp, ambulansa
götürdüm. Sonra tekrar içeri döndüm, herkes 'deli misin gitme' diye bağırıyordu
arkamdan."
Rodrigez, kendisinde binadaki bütün kapıları açan bir mastır anahtar
olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Bu anahtardan benim dışımda 4 kişi de daha vardı ki, onlar böyle bir
anda insanların kurtulması için kapıları açması gereken görevlilerdi. Ama gördüm
ki, bu kişiler herkesten önce kaçıp gitmiş. Lobiye çıktığımda itfaiyecileri
gördüm. Lobiden 106. kata doğru çıkmaya başladık. Katlardaki insanları dışarı
çıkardık. Cam kenarında oturan insanların yüzlerine camlar saplanmıştı."
"11 Eylül'den sonra uzun bir süre asansöre binemedim"
Rodrigez, 33. kata kadar tek başına çıktığını anlatarak, şöyle konuştu:
"Orada bir polis iki itfaiyeci daha bana yetişti. Öbür binadan büyük bir
patlama sesi daha geldi. Sonradan öğrendik ki, ikinci binaya çarpan uçaktan
kaynaklanmış bu patlama. Polis 'William artık dönmeliyiz bunun için sana para
vermeyecekler' dedi oysa ben para için değil, arkadaşlarımı kurtarmak için
yapıyordum. Tekerlekli sandalyede birini gördük. İtfaiyecilerin yardımıyla dışarı
çıkardık. Bu sırada asansörlerde sıkışıp kalan insanların sesini duyuyor ama
çıkaramıyorduk. O yüzden 11 Eylül'den sonra uzun bir süre asansöre binemedim.
Adamı, ambulansa taşımak için dışarı çıktığımda bina tamamen çöktü enkazın
altında kaldım. İki saat sonra çıkarıldım. Ambulansta gözümü açtığımda bir
muhabir '30 saniye sonra canlı yayındasınız' diye mikrofonu uzattı. Sadece dizim
yırtılmıştı başka da bir şey olmadı" şeklinde konuştu.
Rodrigez, olaydan sonra 11 Eylül kurbanları için bir dernek kurduğunu
belirterek, "Bir anda kahraman haline geldim. Sokakta herkes beni tanıyordu. Bu
nedenle politikacılar bir merdiven temizleyicisi olmama rağmen partilerine katmak
için para teklif ettiler, liderlik eğitimlerine gönderdiler. Bu sırada işimi de
kaybetmiştim, evsiz kaldım. Bir süre arabada ve köprü altlarında yaşadım. Buna
rağmen siyasete girmedim, film tekliflerini kabul etmedim. 200'den fazla
arkadaşımı kaybettim, toplam 4 binden fazla insan öldü. Onların üzerinden pirim
yapmak istemedim" diye konuştu.
"Malezya'ya gitme, Müslümanlar seni öldürür" dendi
11 Eylül'den sonra yaşadıklarını anlatmak için dünyanın dört bir yanından
davet aldığını belirten Rodrigez, şunları kaydetti:
"Malezya Başbakanından davet aldığımda 'Malezya'ya gitme Müslümanlar
seni öldürür' dendi. New York'ta da Müslüman arkadaşlarım vardı ama ilk defa
İslamiyetle orada yakın temas kurdum. Malezya'da İslam'a duyduğum samimiyetten
sonra Londra'da Şeyh Yusuf Estes ile tanıştım. Ondan sonra şahadet ettim ve
2006'da Müslüman oldum. Müslüman olduktan sonra herkes bana saldırdı ama ben
Allah'ın dostluğunu kazandım. Hükümetle daha fazla problem yaşamaya başladım.
Ulusal bir kahramandım, onlar benim siyasetçi olmamı istiyorlardı. Onların duymak
istediklerini değil, doğru olanları söyledim. 11 Eylül'ün üzeri örtülmeye
çalışıldı. Monica Lewinski davası için bile 35 milyon dolar harcanırken, 11 Eylül
için 15 milyon dolar harcandı. 11 Eylül saldırıları Amerika'nın Irak'a girmesini
haklı göstermek için yapıldı. Saldırının Müslümanlara atılmaya çalışılmasına
dayanamıyorum. Daha uçaklar binalara çarpmadan içerde patlamalar oldu. Bu bir
komploydu.
Kurbanlar üzerinden bir siyaset yapıldı. Ama Amerikan halkı bunu biliyor
artık. Ancak Amerikalılar koltuklarında oturur, 'bu kötü' der değiştirmek için
bir şey yapmaz. Bugünün gençleri daha farklı. Wall Street olaylarında gördüğünüz
gibi. Haksızlığa sessiz kalmıyor. Şimdi de İran'a karşı çok güçlü bir propaganda
yapılıyor. Önümüzde seçim var bu da seçim için kullanılıyor. Ama benim umudum var
sonunda gerçekler ortaya çıkacak. 11 Eylül'ün unutulmaması için bu konuyu
gündemde tutmaya devam edeceğim."
"Önemli olan isim değil, yaptığın ibadettir"
William Rodrigez, kendisine sürekli adını neden değiştirip, Müslüman ismi
almadığının sorulduğunu vurgulayarak, "Dünya beni William Rodrigez olarak
tanıyor ve değiştirmek istemedim. Önemli olan isim değil, yaptığın ibadettir.
Annem Müslüman olduğumu öğrendiğinde şok oldu çünkü kendisi koyu bir Katoliktir.
Ben kimseye inançları konusunda baskı yapmıyorum, örnek olmaya çalışıyorum"
dedi.
aktifhaber