Artık yazabilirim...
Çünkü sakıncası kalmadı...
Tarih, 13 Eylül 2014 Cumartesi...
Yer, Beylerbeyi Sarayı.
Saat 14.00 civarı...
Malûm; o gün, “gazete”lerin ve “televizyon”ların “sahip ve yöneticileri” olarak, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la, “kahvaltılı bir sohbet toplantısı” gerçekleştirdik... Kahvaltı öncesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, konuklarıyla tek tek tokalaştı ve “Hoşgeldiniz” deyip, hal-hatır sordu...
Sonra, “soru”lar soruldu, “cevap”lar alındı, “görüş”ler dile getirildi.
“Yaklaşık 3 saat süren toplantı”nın sonunda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yine konuklarıyla tek tek tokalaştı, katıldıkları için “teşekkür” etti.
“BU İŞ ÇOK UZADI”
Tam benim yanıma gelmiş ve tokalaşıyorduk ki; yanımda bulunan Termikel Yönetim Kurulu Üyesi ve aynı zamanda Kanal A’nın sahiplerinden biri olan Mustafa Kaya, Erdoğan’a “IŞİD’in elindeki rehineler”le ilgili bir gelişme olup olmadığını sordu...
Anladım ki;
Rehineler arasında, “Mustafa Kaya’nın bir tanıdığı” vardır... Mustafa Kaya, “rehinelerin son durumu”nu sorunca, Sayın Erdoğan, bana baktı ve dedi ki;
“Bu iş fazla uzadı... Birkaç gün içinde bir operasyon yapmayı düşünüyoruz... Arkadaşlar hazırlanıyor!”
Gayri ihtiyari sordum;
“Riskli değil mi?”
Sayın Erdoğan dedi ki;
“Risksiz olan ne var?.. Her işte risk vardır ama daha fazla uzatmayacağız.”
Dondum kaldım...
Sayın Erdoğan’ın söyledikleri, bir “gazeteci” için, “bomba bir haber”di!..
Konuştuğu kişiler, “gazeteci Hasan Karakaya” ve “televizyon sahibi Mustafa Kaya” idi ki; bu açıklama, her ikisi için de, “müthiş bir haber”di!..
Ama, “gazeteci” olmak, sadece “haber şehveti” ile hareket etmek değildir... Bir gazeteci, “sorumlu” davranmak ve “ülke menfaatleri”ni de göz önünde bulundurmak zorundadır.
Sadece “ülke menfaati” değil, aynı zamanda “49 rehinenin hayatı” da söz konusuydu... O halde; bazı gazeteler gibi; “İşte rehinenin tutulduğu yer!” benzeri haberler yapmak, “gazetecilik” değil, “rehinelere ihanet”tir!..
Dolayısıyla;
Ben de, Mustafa Kaya da; bir “operasyon hazırlığı”nın yapıldığını “en yetkili ağız”dan duymamıza rağmen, bunu “haber” yapmayı hiç düşünmedik...
Zaten, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, “bu hassasiyeti göstereceğimizi” biliyor ve bize “güveniyor” olmalı ki; “birkaç gün içinde bir operasyon yapılacağını” söylemekte sakınca görmedi.
REHİNE, MEHMET ARGÜÇ
Erdoğan’la bu görüşmeyi yaptıktan sonra, Mustafa Kaya Bey’e sordum;
“Yakınınız kimdi?”
Dedi ki;
“Mehmet Argüç... Kendisi Musul Başkonsolosluğu’nda Ticaret Ataşesi olarak görev yapıyor... Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin kadrosunda bulunuyordu.”
“Peki” dedim;
“Nihat Bey, Mehmet Argüç’ün ailesi ile ilginiyor mu?.. Arayıp, soruyor mu?”
Mustafa Kaya; “Hem de nasıl” dedi ve ekledi: “Ticaret Ataşemiz Mehmet Argüç’ün eşi Fatma Hanım, gece demedi, gündüz demedi, Nihat Bey’i sürekli aradı... Nihat Bey, hiçbir bıkkınlık göstermeden telefonlara çıktı ve hem aileyi teskin etti, hem de gelişmelerden haberdar etti...
Mehmet Argüç ve eşi Fatma Hanım adına, Sayın Nihat Zeybekçi’ye teşekkür ediyorum.”
Konuşmamız bitti...
Mustafa Kaya Bey de, ben de; hiç kimseye tek kelime etmeden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın; “Birkaç gün içinde yapılacak” dediği “operasyon”u beklemeye başladık.
Tabii, dualar ettik;
“İnşaallah bir aksama olmaz.”
Ve, tarihi gün...
Dün sabah, televizyonlardan öğrendiğimiz “mutlu haber”le başladık güne...
“49 rehine serbest.”
“Çok şükür” dedim,
“Elhamdülillah” dedim...
Ve bütün Türkiye’ye;
“Gözümüz aydın” dedim...
Bu ülkede yaşayan “75 milyonun bir ferdi” olarak, sevindim, mutlu oldum, gurur duydum ve dedim ki;
“İşte büyük Türkiye.”
TAMAMEN YERLİ BİR OPERASYON
Gerçekten de;
“Büyük Türkiye.”
Öyle ya;
“Tamamen yerli bir operasyon”la, “101 gündür IŞİD’in elinde” bulunan 49 rehinemiz, “tereyağından kıl çeker gibi”, burunları dahi kanamadan ve de saçlarının bir tek teli zarar görmeden sağ-salim kurtarıldı...
Bu operasyonu “itibarsızlaştırmak” ve de “MİT’in başarısını gölgelemek” için; işin içinde “pazarlık” olduğunu, “fidye” ödendiğini, operasyonda CIA ve MOSSAD’ın da rol aldığını iddia edenler olabilir.
Ama hepsi palavra...
Bu operasyon; içinde CIA’in, MOSSAD’ın veya bir başka istihbarat örgütünün bulunmadığı, “sadece MİT’in gerçekleştirdiği bir operasyon”dur!..
MİT, Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nun IŞİD militanları tarafından basılıp, “49 konsolosluk görevlisi”nin rehin alındığı 11 Haziran’dan bu yana, süreci yakından takip etmiş ve “uygun bir zaman” kollamıştır!..
Aradan geçen “101 gün” içinde, rehinelerin bulunduğu yerler “8-9 defa” değiştirilmiş ve dolayısıyla operasyon düzenlenmesi mümkün olmamıştır.
Bu arada; MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın talimatıyla, MİT’in Dış Operasyon Daire Başkanı, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine gitti ve orada adeta “üs” kurdu... Orada, “temas”lar yapıldı, “Arap aşiret reisleri” ile görüşmeler gerçekleştirildi ve hatta “Suriye sınırı”na, Türkiye’nin değişik bölgelerinde bulunan “özel harekât ve bordo bereli askerler” gönderildi!..
Öyle ya;
Bir “aksilik” olabilirdi...
“Teyakkuz” halinde bekletildiler.
Neyse ki;
“Olumsuz” bir olay yaşanmadı ve operasyon başarıyla sonuçlandı.
TÜRKİYE TAŞERON MU OLACAK?
Tekrar ediyorum;
Bu tamamen “MİT’in operasyonu”dur... Operasyonun hiçbir yerinde ne CIA vardır, ne de MOSSAD!..
Şöyle diyenler olmuş ve bundan sonra da olacaktır: “Bu bir CIA operasyonudur ve 49 rehineyi gerekçe göstererek IŞİD’e karşı düzenlenecek harekâtta yer almak istemeyen Türkiye’nin elindeki kozu almak için düzenlenmiştir... 49 rehine kurtarıldığına göre, Türkiye; Amerika’nın taşeronu olarak, IŞİD’e karşı operasyonda kullanılacaktır!”
Biraz önce de dediğimiz gibi;
Bu, tamamen “yerli” ve tamamen “MİT’in operasyonu”dur... Ne MOSSAD vardır, ne de CIA!.. Bu operasyon; yazının başında da ifade ettiğim gibi; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun bilgileri dahilinde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan tarafından yürütülmüştür!..
Ama, farzedelim ki;
“Türkiye’nin elini rahatlatmak için CIA tarafından yapılmıştır!”
Peki, sormazlar mı;
“CIA, madem bu kadar başarılı operasyon yapıyordu, peki Amerikan vatandaşı gazetecileri ve görevlileri kurtarmak için giriştiği operasyonu niye eline-yüzüne bulaştırdı, niye fiyaskoyla sonuçlandı ve niye onların ölümüne yol açtı?”
Yine sormazlar mı;
“Bu operasyon, IŞİD’e karşı düzenlenecek operasyonda Türkiye’nin de yer alması için yapıldıysa, IŞİD, niye çatışmasız teslim etti rehineleri?”
Öyle ya;
Türkiye, madem ki “IŞİD’e karşı oluşturulan koalisyon”da yer alacak, “Türk rehine”leri niye serbest bıraksın!..
Adamlar enayi mi ki; “kendilerini vuracak bir Türkiye”nin rehinelerini serbest bırakıyor?.. “Sen bana karşı düzenlenecek operasyonda yer alacaksın, öyle mi?.. O halde, ben de senin görevlilerini öldürürüm” demez mi?..
Akıl var, mantık var!..
Neresinden baksan, bu iddialar lime lime elde kalıyor ve hiçbir mantıklı izahı da yok!..
Kaldı ki;
“Türkiye’nin tek çekincesi, IŞİD’in elindeki 49 rehine” de değildi... Türkiye; bu operasyonda “niye aktif rol almayacağını” açıklarken; “koalisyona Suriye’nin ve PKK’nın da dahil edilip, onlara da silah verileceğinden” endişe ediyordu...
Yani, için içinde “Esad ve PKK” olursa, Türkiye, “IŞİD’e karşı koalisyon”da yine yer almaz!..
BÖLGEDE YENİ DEVLETLER
Şunu iyi bilelim:
ABD’nin, IŞİD’e karşı oluşturmaya çalıştığı koalisyonun tek hedefi “IŞİD’i bitirmek” değildir... Asıl amaç; “11 yıl önceden beri” dillendirilen ve hatta Condoleezza Rice tarafından resmen açıklanan, “bölgede yeni devletler kurmak”tır!..
Evet, o “24 ülke” meselesi!..
Kuzey’deki Kürt, Güney’deki Şii devletinden sonra, şimdi de Irak’ta bir “Sünni devlet” kurulacaktır... Bu operasyon tamamlandıktan sonra, sıra Suriye’ye gelecek ve Suriye de “bölünecek”tir!.. Ardından, belki Libya, belki Lübnan!..
Asıl hedef budur!..
Burada önemli olan, “Türkiye’nin nasıl hareket edeceği”dir... Çünkü Türkiye, “ABD ve Avrupa’nın stratejisini” gayet iyi biliyor ve bunu yakından takip ediyor... Dolayısıyla, elbette; “Bölgenin ve Türkiye’nin çıkarları”na öncelik verecek, ona göre “pozisyon” alacaktır. Ama, şurası kesin: Bölgede her ne olursa olsun, “Türkiye denklem dışında olmayacak” ve asla “kontrol”ü kaybetmeyecektir.
Bunu ABD de anladı,
Avrupa da!..
“Türkiye’siz bir çözüm”ün bölgeyi ne hâle getirdiğini herkes anladı, herkes gördü.
TÜRKİYE’YE HOŞGELDİNİZ
Uzun lâfın kısası;
Unutmayın; içinde yaşadığımız ülke, “Yeni, Güçlü ve Büyük Türkiye”dir!..
Nasıl “büyük bir ülke” olduğunu da, dünkü “operasyon” ile göstermiştir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, Başbakan Ahmet Davutoğlu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve operasyonda emeği geçen bütün “isimsiz kahramanları” yürekten kutluyor, Musul Başkonsolosumuz Öztürk Yılmaz’ın şahsında, sağ-salim kurtulan bütün rehinelerimize “Geçmiş olsun” diyorum.
“Hoşgeldiniz.”
“75 milyonun gözü aydın.”
Artık;
“Çifte bayram” kutlayacağız...
**********************************************************************
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la 5 günlük ABD gezisi
“Enteresan bir gezi” olacak...
“49 rehinenin kurtarıldığı operasyon”un hemen ardından gerçekleşecek gezide, operasyonla ilgili ayrıntıları, “birinci ağız”dan dinleme imkânı bulacağız...
Evet, bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la birlikte ABD’ye gidiyoruz... Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York’taki “BM Genel Kurulu”na katılacak ve orada yapacağı konuşmada, büyük bir ihtimalle; “Türkiye’ye karşı yürütülen algı operasyonu”na değinecek, bunların “yerli ve yabancı aktörleri”ni deşifre edecek ve “maskelerini düşürecek”tir.
Evet, bugün Allah nasip ederse Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la birlikte New York’a uçacak ve orada “5 gün” kalacağız... Bu süre içinde, “haberler” geçebilirim ama “yazı” yok.
Dönüşte, inşallah; hem “Erdoğan’la sohbetimizi”, hem de “gezi intibaları”nı yazarım...
Dediğim gibi, “enteresan bir gezi” olacak... Bu tür geziler, biz “gazeteciler” için “bulunmaz bir fırsat”tır ve “yazı malzemesi” çoktur.
İnşaallah, gelince paylaşırım.
Şimdilik Allahaısmarladık...
yeniakit