Ve beklenen KHK yayınlandı. 148 kamu personeli göreve iade edilirken, 18.632 personel kamudan ihraç edildi ve 12 dernek, 3 gazete ve 1 Tv kanalı kapatıldı.
Kamuda 100’den fazla personelin ihraç edildiği kurumlar şöyle: EGM 8998, KKK 3077, DKK 1126, HKK 949, Jandarma 649, Sahil Güvenlik 192, (Toplam asker 5993)
Adalet Bakanlığı 1052, Milli Eğitim 658, YÖK 251 (199 akademik, 52 idari), Diyanet 240, Akademisyen 199..
TSK’dan 324, EGM 1167 ve Jandarmadan 35 personelin rütbeleri geri alındı.
Bitti mi, hayır, sona yaklaşıldı. Daha yerel yönetimlerdekiler büyük ölçüde duruyor. Sağda solda daha bir sürü adam var. Hem de doğrudan merkeze bağlı çalışan gazeteci kılıklı, STK’larda yuvalanmış.. Ve zaten bundan daha çok sayıda kişi de yurtdışına kaçmış durumda. Bunlar yurtiçinde, kamuda aktif kişilerdi. İnşallah görevden alınıp da bunlarla gerçek anlamda bağı olmayanlardan göreve iade edilmeyi bekleyenler, pasaportu elinden alınan ya da yargıda dava sonucu bekleyenleri beklemeleri de uzun sürmez.
Bir yandan suçsuzlar en kısa sürede aklanırken, öteki, dışarıda dolaşan suçlular hakkında işlemler hızlandırılır.
Bu gerçekten büyük ve önemli bir operasyon oldu. Beklenenden daha büyüktü. İnşallah isimler tesbit edilirken ince elenmiş sık dokunmuştur. Dışarıda dolaşan bir suçlu kadar toplum vicdanını rahatsız eder görevden alınan bir masum.
İnşallah, eğer belediyelerdeki siyasilere dokunamıyorsanız, en azından seçime giderken belediye bürokrasisinde ciddi anlamda bir temizlik yapılsın ki, hainler korksun ve insanımız bu konuda yeni yönetimin kararlılığını görsün..
Bir de şuna dikkat edelim. Tek bir FETÖ yok. Başka postlara gizlenmiş başka FETÖ’cükler de var.. Bizden görünen, fakat FETÖ’den boşalan yerleri kapmaya çalışan, FETÖ gibi davranan, FETÖ’nün zihniyet ikizleri dolaşıyor aramızda.
Ya Allah, ya bismillah! diyip bu yönde beklenen son birkaç adımı daha atmamız gerek. Bu işin ÖTEKİ AYAKLARI’nın da temizlenme zamanı geldi inşallah.
Şunu bir kenara not edelim: “Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır”. Bu yapılar müfsit yapılar. Bunlar Türkiye’nin ayağına vurulmuş prangalardır.
Şu geçmişe dair hesapların da artık bir görülmesi, bu davaların da bitmesi gerek. 28 Şubat davası daha kapsamlı bir şekilde ele alınmalı. Eşref Bitlis’e, Uğur Mumcu’ya, Sıvas’tan Başbağlar’a, Hırant Dink’ten Hablemitoğlu’na, daha bunun gibi onlarca dava geri görülmeli.
Cumhuriyetin 1. Evresinden intikal eden ve bugüne kadar üstü örtülen ve etkileri devam eden yasaklar, hak ihlallerine artık bir son verilmeli. Bu anlamda Diyanetin yeniden yapılandırılması, dergahların yeniden açılması gerek.
Çocuklara nasıl anlatacaksınız okullarda, İstiklal Marşı “Taceddin Dergahı”nda yazıldı ama daha sonra dergahlar kapatıldı. Tevhidi tedrisattan, bey, efendi demeyi yasaklayan saçma sapan yasaklara kadar sırtımızdaki kamburlardan kurtulmalıyız artık. Hilafet fonundan aktarılarak zekat paralarıyla kurulan riba ile iş yapan bir finans kurumunun mülkiyetini şahıslara verip sonra da onu, Hilafet fonunu ilga eden laikçi bir siyasi kadronun eline veren bir uygulamaya daha ne kadar sessiz kalacağız.
Herkes bilir, 1. Meclis Meclis-i Mebusan’ın devamı idi. Gazi Meclisti. Sevr’i reddeden meclis o meclisti. Peki o meclis İstanbul’da nerede toplanırdı.. Sıvas kongresinin, Erzurum kongresinin yapıldığı yerleri bilirsiniz de peki o İstanbul’daki Meclisi Mebusan binası neresi idi, kaç kişi bilir. Halife nerede otururdu.
40 kişi gibi bir sayıyla toplanan Sıvas ve Erzurum kongresini herkes bilir de, neden kimse anayasası, bayrağı, ordusu, parası, pulu, Meclisi, bakanlar kurulu olan, Konfederatif, başkanlıkla yönetilen Kars İslam Cumhuriyetinden okullarda tek bir cümle ile bile bahsedilmez. Şu “Milli Eğitim” dediğiniz yapının gayri milli müfredatının artık Fullbrigt kafalıların elinden kurtarılması gerek. Bu “Din kültürü”, “Bu tarih kültürü” ile olacağı bu. Yapıdan işte Kalkancılar, CHP kafası, FETÖ’cüler çıkıyor.
Bana sorarsanız gelişmeler doğru yönde ileri doğru. Düne göre, dün hayal etmediğimiz kadar ileri noktadayız, şimdi sahip olduğumuz ufka doğru yolculuğumuz açısından baktığımızda ise henüz yolun çok başındayız.
Sırtımızda bir kambur gibi taşıdığımız tek parti döneminin kadroları, zihniyeti, ufkumuzu karartan kavram ve kurumları ile uğraşıyoruz.. Dün BÇG, PKK, bugün FETÖ, PYD. Terör, iktisadi kriz, dolar - euro, soğan - patates fark etmiyorlar. Din, ideoloji, ekonomi, sanat, her şeyi kullanıyorlar.
Hem bunlarla mücadele edeceksiniz hem ileri doğru yürüyeceksiniz. İçimizdeki işbirlikçiler ve dışımızdaki düşmanlarla baş edeceksiniz öte yandan. Kolay değil. Allah yardım ediyor da gidiyoruz.
Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay ve zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur.
Allah kendi rızasına ulaşmak için istikamet üzere kıyam edenlerin yolunu açık, ömrünü bereketli, işlerini asan etsin. Bize dışarıdan saldıran içimizdeki hainlere ve ahmaklara gelince; Allah onları ıslah etsin ama kalpleri mühürlenmiş, gözleri var görmeyen, kulakları var duymayan, kalpleri var hissetmeyen, uyarılara kulak vermeyen ve uyaranlara öfkelenenlere gelince; Allah onların işlerini sarp dağlara sardırsın, onları her iki cihanda rezil rusvay etsin. Umduklarından mahrum etsin ve güvendiklerini başlarına musallat etsin. Yüreklerine korku versin, ki, aciz kalsınlar da cehennemlerine daha fazla odun taşıyamasınlar. Ama inatlarında devam edeceklerse zalimler için yaşasın cehennem. Şüphesiz ki, Allah her şeyi hakkı ile bilendir ve hüküm sahibidir.
Bakıyorum da, FETÖ davalarında arkası arkasına kararlar açıklanırken, birileri çaresiz. Amerika ve AB’den, FETÖ’nün dostlarından yardım gelmiyor. Bu konuda kendilerinden çok emindiler. Bunlarla Amerika neresi, Kasımpaşa neresi!? “Kasımpaşalı” baş edemezdi. Hem o kim oluyordu ki! “Abi”ler kazanan tarafta olmak istiyorlardı. “Yenilecek ata oynamak” istemiyorlardı. Bir de “Hocaefendi”nin kendilerine karşı “cömert” ve “ihsanı bol”du. Çok akıllıydılar ya. Bir de bu “Kasımpaşa”lıyı kıskanıyorlardı. “Nasıl bu noktaya geldi”, oysa onu düne kadar kendileri destekliyor, bir yerlere gelmesi için destek veriyorlardı. Kendi destekleri olmasa zaten o bir şey yapamazdı! Böyle düşünüyorlardı. Kendilerinden bağımsız hareket edince de öfkelendiler. Yanaşmak istediler olmadı. Yanına almadı, ama kendi yanlarındakiler onun yanındaydı. Menfaat, kıskançlık, öfke, intikam duygusu üst üste gelince kimi FETÖ’ye savruldu, kimi HDP’ye!
Yeni dönemde, Cumhuriyetin 3. Evresinde bütün taşlar yerinden oynayacak ve her şey yeniden tanımlanacak. Kavramları ve kurumları ile yeni bir dünya kuruluyor. Yeni Türkiye, yeni dünyada yeni bir anlayışla, yeniden tarih sahnesine çıkıyor. Bir Fransız’ın dediği gibi: “Görünen dünyanın bütün rasyoları bizden yana, ötekilerin hiçbir şansı yok. Ama onlar ilerliyor ve biz geriliyoruz. Bunun tek bir açıklaması var: Tanrı böyle istiyor.” Selâm ve dua ile.
yeniakit