Bu ülkenin milliyetçilik duyguları yoğundur. Kuru bir milli kimlik tanımıyla da açıklanamaz bir yoğunluktadır. Her ne kadar cumhuriyetimiz ümmet’i bir kenara çekip, yerine üstün ırk, üstün kan, üstün Türk temalı cumhuriyet insanları “üretmeyi” hedeflemişse de İslami motiflerden bir türlü kurtulamamıştır. Ne de olsa her şeyden önce gelen bir; bir araya getirici, yapıştırıcıdır din. Bunun dışında bir de geçmişle olan ilişkiyi yeniden düzenlemeye yeltenmiştir rejim. Böylelikle de yeni bir gelecek tahayyülünün yapı taşlarını oluşturmuştur.
Orta Asya’dan kalktık, batıya doğru ilerledik, onun içindir ki sonumuz Avrupa’nın parçası olmaktır, üzerinden yürütülen söylem; Osmanlı ile beraber sanki birden bire inkıtaya uğrar. Ta ki o zamana kadar Türklerin kurduğu medeniyetler bir anda sürekliliklerini kaybeder, önlerinde bir boşluk oluşur. Bu boşluk Osmanlı’nın doldurduğu zaman dilimine ait tarihsel sürece aittir. Bu noktada, Osmanlı dönemi selektif olarak düzenlenir, rejimce “zararlı” görülen kısımları ayıklanır, arkaya itilir, öne çıkarılması gereken unsurları parlatılır, yeniden yerine doldurulur ve bu haliyle zihinlere kazınır. Buna en basit örneklerden birini Osmanlı’nın ne kadar geri kaldığının altının çizilerek işlenmesi teşkil eder, mesela. İslam ümmeti içerisinde Osmanlıların ilime, bilime, bilgiye ve dolayısıyla insanlığa yaptıkları hizmetler, katkılar zaman zaman övünç ve “kıvanç” vesilesi olarak kullanılsa da, “vur Osmanlı’ya” sloganı üzerinden geliştirilen bir cumhuriyet kültürü Osmanlı medeniyetine olan mesafeyi özetler niteliktedir.
Çünkü cumhuriyet en başta geçmişin muhalifi olarak kendini tanımlayacak, zaman içinde de bu onu tembelliğe, kolaycılığa, yani cumhuriyetimizin bugün geldiği konumuna itecektir. Sonuç itibariyle doksan sene sonra geriye baktığımızda, Batıyı körü körüne taklit eden, kreatif olmaktan uzak, bilim deyip, bilim adına ürettiği hiçbir şey olmayan, sanat deyip, sanat adına hiçbir özgün katkı ortaya koyamayan, taklitçi, Batının ve ona ait her şeyin kötü birer kopyası olan bir Türkiye tezahürü çıktı ortaya.
Şimdi tam da bu bahsettiğim vaziyetle övünen kesim, şimdi kalkmış Cumhurbaşkanlığı sarayında gerçekleşen Abbas karşılamasında hazır bulunan Türk medeniyetlerinin temsilcisi askerlerin kıyafetleriyle alay ediyor. Neymiş kıyafet balosu zannetmişler... Batılı kıyafet balolarına pek “bi” hayransınızdır ama Türkiye’de bir farklılaşma görünce hemen eleştiri konusu yaparsınız... Antik Yunan’ın kadim kültüründen dem vurursunuz ama konu bizi geçmişimize bağlayan tarih olunca başka taraflara bakarsınız.
Herkes nereden geldiğini bilir, ki geleceğe adımlarını sağlam olarak atsın, bizimkiler geldikleri yeri unuttukları hızda geleceğe koşarlar. Ama hangi geleceğe...
yeniakit