Hürriyet gazetesinin eski Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök; 15 Ocak 2014 tarihli yazısında özetle dedi ki;
“Sevgili Ekrem Dumanlı (...)
Manşetler, artık 28 Şubat’ı masum çıkaracak kadar gaddarlaştı.
İnsan kıyımı, itibar linci had safhada...
Hepinize tavsiyem.
Valizleriniz hazır olsun.
Bu savaştan kim galip çıkarsa, ötekini Silivri maltalarına göndermek için baltalarını bilemeye başladı.”
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı da; “Denize düşenlerin yılana sarıldığı” gibi bir ruh haliyle, “Ertuğrul Özkök’ün çağrısı”na uydu ve 16 Ocak 2014 günü, Zaman’ın manşetine o başlığı çekti:
“28 Şubat’tan beter.”
Anlayacağınız;
“28 Şubat cuntacılarının akıl hocası ve kılavuzu” olan Ertuğrul Özkök, bu defa da “Cemaat’in sözcüsü Zaman’ın kılavuzu” olmuştu...
17 ARALIK, DAHA BETER!..
“Ertuğrul Özkök’ün kılavuzluğunda” atılan o manşette deniliyordu ki;
“Postmodern darbe sürecinde dindar kesime yönelik yok etme girişiminin güncel versiyonu bugün Hizmet Hareketi’ne karşı uygulanıyor. Dün irtica gerekçesiyle yapılan fişleme ve tasfiyeler şimdi paralel yapı, örgüt, çete yaftasıyla gerçekleştiriliyor. İşadamlarına baskı, medyaya müdahale gibi pek çok hukuksuzluk, 28 Şubat döneminin antidemokratik yöntemlerini aratmıyor.”
“Akıl hocalığı”nı Ertuğrul Özkök’ün yaptığı, Ekrem Dumanlı’nın da Zaman’ın manşetine taşıdığı “28 Şubat’tan beter” başlığı üzerine, 17 Ocak tarihli Akit’in sürmanşetinde, ironik bir biçimde “Zaman doğru söylüyor” deniliyor ama hemen altında, şu başlığa yer veriliyordu:
“Paralel yapı,
28 Şubat’tan daha beter!”
Gerçek de bu değil miydi?..
“28 Şubat’tan beter” diyen Zaman gazetesi, gerçekten haklıydı.
Öyle ya;
“Paralel yapılanma, o süreçten daha beter”di... “Paralel yapı”nın gerçekleştirdiği “kirli operasyon”lar ve “belaltı vuruş”lar, “cuntacıların fişleme ve baskınları”ndan daha masum değildi...
Açık ve net söyleyelim;
28 Şubat sürecinde “darbeciler” kimdir, “darbeyi destekleyenler” kimdir, belliydi...
Darbenin adı da belliydi:
“Post Modern Darbe!”
“Kirli 17 Aralık Operasyonu” ile başlayan ve “Erdoğan Hükümeti’ni devirmeyi” amaçlayan “darbe girişimi”nde ise aktörler, maalesef “dost bildiğimiz” insanlardı...
O kadar “dost görünüyorlardı” ki;
Sırtımıza “hançer” saplayacaklarını, boğazımıza sarılacaklarını ve bir “virüs” gibi bünyemize girip, vücudumuzu ele geçireceklerini hiç düşünmedik...
İster “saflık” deyin,
İster “gaflet!”
Neticede;
“Dost” bildiğimiz insanların “darbe girişimi”ne maruz kaldık...
“Darbe”nin adı belliydi:
“Dost Modern Darbe!”
28 Şubat’ta,
“Post Modern Darbe!”
17 Aralık’ta,
“Dost Modern Darbe!”
28 ŞUBAT’TA NELER YAŞADIK?
Gelelim, bu darbenin “28 Şubat’tan daha beter” olup olmadığı meselesine...
Zaman, yaşanan bu sürece “28 Şubat’tan beter” demekte haklıdır...
Çünkü 28 Şubat’ta;
Bütün “İslâmî kesim”in üzerinden bir “buldozer” gibi geçen; “öğretmen”inden “öğrenci”sine, “STK”sından “iş adamı”na, “kebapçı”sından “market”ine, “asker”inden “gazeteci”sine kadar, bütün “dindar” insanlara kan kusturan “cuntacı”lar, her ne hikmetse “Zaman camiası”nın kılına bile dokunmadılar!..
Hele hatırlayın o günleri...
l Gazetemiz Akit’e karşı “tam bir linç” uygulandı... Gazete merkezine, neredeyse “otağ” kuran “SSK ve Maliye müfettişleri” aylarca “defter”lerimizi incelediler.
l “Keskin nişancılar ve 2 panzer” eşliğinde Akit’e gelen 400 polis, binamızda saatlerce arama yaptı... Gazetemizin İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu’nu “dandik bir sebep”le, 1 gece gözaltında tuttular...
l Bir gece yarısı, “kaleşnikof”la tarandık... Binamızı kurşunlayan kimdi, hâlâ bulunamadı...
l En önemlisi de; bırakın Türkiye’yi, “dünya tarihi”nde bile eşi benzeri görülmemiş “312 General Dâvâsı”na maruz kaldık...
Düşünebiliyor musunuz;
312 General, gazetemiz hakkında, faizleriyle birlikte “1.5 trilyonluk bir tazminat dâvâsı” açtılar... Bunun anlamı, tek kelimeyle “linç”ti!..
“Ekonomik linç!..”
l Akit’i, “polis baskınları, kaleşnikoflu saldırı”lar ve “tazminat linci”yle yıldıramayacaklarını, susturamayacaklarını ve boyun eğdiremeyeceklerini anlayan “cuntacı”lar, en sonunda “iki Hasan”ları, yani Hasan Karakaya ile Hasan Hüseyin Maden’i Emniyet’e götürüp, günlerce “gözaltı”nda tuttular!..
Sizin anlayacağınız;
O günler “tam bir kâbus”tu...
Allah’a şükürler olsun ki;
Hiç boyun eğmedik ve “Askerî Vesayet”e karşı hep dik durduk...
Peki, soralım o zaman;
Akit gazetesinin “polis baskınları”na, “kaleşnikoflu saldırı”lara, “tazminat linçleri”ne ve “gözaltı”lara maruz kaldığı o günlerde, “Zaman gazetesi ve Gülen Camiası”nın kılına dokunulmuş muydu?..
Elbette hayır!..
Onlara dokunulmamıştı...
Çünkü; o dönemde, Fethullah Gülen, dönemin “general”lerine mektuplar yazıp; “Genelkurmay’ımızın çok değerli komutanı” derken; Akit, aynı generaller için “Bellendiniz paşam” ifadelerini kullanıyordu...
Dolayısıyla;
Darbeci generaller Zaman gazetesine “hoşgörü” ile bakıp, kıllarına dokunmazken, Akit’e karşı büyük bir “hınç ve öfke” besliyor, “linç” için fırsat kolluyordu!..
Uzun lâfın kısası;
Zaman gazetesinin, “Ertuğrul Özkök’ün aklı”na uyup, bu süreç için “28 Şubat’tan beter” demesi, son derece doğrudur!..
Öyle ya; 28 Şubat’ta hiçbir zarar görmediler... Hatta, bazı yöneticileri, Çevik Bir’in huzuruna çıkıp;
“Akit ile Zaman’ı birbirine karıştırmayın... Biz onlardan değiliz” bile dediler!..
60 DÂVÂ BİRDEN!
Aradan yıllar geçti...
Geldik bugünlere...
Açık ve net söyleyelim;
“28 Şubat’tan beter” demeye hakkı olan “en son gazete” herhalde Zaman olmalıdır... Ama; “Kirli 17 Aralık Operasyonu” ile başlayan “Dost Modern Darbe” sürecinin “28 Şubat’tan beter” olduğunu söylemeye hakkı olan tek gazete Akit’tir!..
Zira, Akit; İsrail kaynaklı “28 Şubat Süreci”nde görmediği kadar bir “davâ bombardımanı” ile karşı karşıyadır...
Bugünkü sürmanşetimizde okuyacağınız gibi; Fethullah Gülen’in avukatları tarafından “Akit yazarları ve muhabirleri” hakkında “tam 60 dâvâ” açılmış, iyi mi?..
30’u “ceza” dâvâsı,
30’u “tazminat” dâvâsı!..
Rekor, Hasan Karakaya olarak bende... Benim hakkımda, “tam 32 dâvâ” açılmış... Yazarımız Mehtap Yılmaz’a 10, muhabirlerimiz Mehmet Özmen, Hüseyin Kulaoğlu ve Naim Taşbaşı’na da çeşitli dâvâlar açılmış...
Kendi adıma söyleyeyim;
“Karanlık 28 Şubat Süreci”nde; “bir günde, üst üste 5 dâvâ”ya girmişliğim olmuştu...
“Dost Modern Darbe Süreci”nde ise; “1 günde 32 dâvâ”ya girmek zorunda kalacağım!..
İşte bunun için diyoruz ki;
“17 Aralık, 28 Şubat’tan daha beter” demek, ilk önce Akit’in hakkıdır, kesinlikle Zaman’ın değil!..
ZULÜMLERİ MÜSLÜMANA!
Çünkü Akit;
Biraz önce de ifade ettiğimiz gibi, 28 Şubat Süreci’nde “yüzlerce dâvâ”ya maruz kalmıştı ama, “aynı günde, üst üste 60 dâvâ”ya muhatap olmamıştı...
Bu da demektir ki;
“17 Aralık Darbesi,
28 Şubat’tan beterdir.”
Kaldı ki; “28 Şubat Darbesi”ni yapanlar, kendilerini “Laik ve Atatürkçü” olarak adlandırıyorlar, darbeyi de “irticacı” dedikleri “mütedeyyin” insanlara yapıyorlardı... Kontrolünün Fethullah Gülen’de olduğu iddia edilen “Emniyet-Yargı Cuntası” ise, maalesef “İslâmî Camia’nın tümünü” hedef almış durumda ve karşılarında, adeta; “Kendilerinden olmayan Müslüman, kendilerinden olmayan İslâmî kuruluş” istemiyorlar!..
Ne acı değil mi;
Güya “Müslüman”lar!..
Ezmek istedikleri ise,
Yine “Müslüman”lar!..
“17 Aralık” niye “28 Şubat’tan daha beter”dir, lütfen, bir de bu açıdan değerlendirin!..
Olay budur...
Selâm ve saygılarımızla...
yeniakit