24 TV'de yayınlanan Nihal Bengisu Karaca, Ahmet Kekeç ve Elif Çakır'ın katıldığı 'Politik Eksen' programında gündeme ilişkin yaşanan olaylar değerlendirildi. Programda TMSF'nin Mustafa Sarıgül'ün mal varlığına el koyması, operasyonun yargı hukuksuzluğu, HSYK düzenlemesi konuları masaya yatırıldı.
Operasyonun başlangıcına dikkat çeken Elif Çakır, operasyonun yolsuzluk için yapılmadığını, Erdoğan'sız bir Türkiye için yapıldığını söylerken 'Erdoğan'ı yüce divana getireceğiz' sözlerinin de Taraf gazetesi yazı işleri masasında konuşulduğunu aktardı.
Ahmet Kekeç, Mustafa Sarıgül'ün TMSF mal varlığına el koyması olayı üzerine Sarıgül'ün yaptığı 'zamanlama manidar' açıklamasına herkesin hayatında 'zamanlama manidar' sözünü kullanacağı bir an gelecektir açıklamasında bulunurken süreç hakkında kısa açıklamada bulundu. 'Korkmaz Yiğit'in başvurusu üzerine vaktiyle bankadan aldığı ve ödemediği bir kredi söz konusu. Bunun üzerine TMSF el koydu' açıklamasını yaparken, Elif Çakır; 'Sarıgül'ün para ilişkileri ya da hakketen yolsuzluk yaptığına ilişkin hep şaibeli ve tartışmalı.' dedi.
Bugün, Sırrı Süreyya CHP'ye ağır ifadeler kullandı. Yolsuzluktan kendilerinin ihraç ettiği, boynuna yolsuzluk yaftası astığı bir adamı, büyük bir tantana ile getirip İstanbul'u AK Parti'nin elinden alacak gibi lanse ediyorlar. Sırrı Süreyya da 'Biz bunu dağıtacağız, paramparça edeceğiz' gibi laflar kullandı.
Mustafa Sarıgül'ün yolsuzluklarını CHP söylüyor!
Ahmet Kekeç, Sarıgül hakkındaki açıklamasında; 'deniyor ki bu adam hakkında bir mahkeme var mı? Niye bu adamın yolsuzluğunu sürekli gündeme getiriyorsunuz?' diye soruyorlar. Biz de diyoruz ki; 'Sarıgül'ün yolsuzluğunu biz gündeme getirmiyoruz. CHP bizatihi kendisi araştırdı. Bu iddia bizzat CHP tarafından getirildi. Kemal Kılıçdaroğlu belgeleyerek Sarıgül, CHP'den ihraç edilmiştir. Durum böyleyken Sırrı Süreyya'nın Sarıgül hakkında söylediği şey hakkaniyetli bir söz oluyor. Hem adamı hırsız diye partiden kovuyorsun, hem de şimdi kurtarıcı diye tekrar İstanbul'a aday gösteriyorsun.
Emniyet kayıtlarında olmayan soruşturma için talimat verildiği iddia edildi
Elif Çakır, açıklamasında '17 Aralık'ta olduğu gibi 16 Ocak operasyonunda da yürüyen süreç bir gece öncesinde sabah yakalama ve gözaltına alma talimatı yazısı geliyor ve kişilerin isimleri geliyor' sözleriyle iki operasyonun benzerliğine vurgu yaptı. Emniyet de bu yazıya istinaden bir yazıyla soruyor; 'bunlar neyle suçlanıyor, biz neye binaen bunları gözaltına alacağız?' Bu savcı Diyarbakır'dan geçici bir süreyle İstanbul'a gelen bir savcı. Tuhaflıklar birbiri ardına bitmiyor. Savcıya yazı gönderiliyor emniyetten. Deniyor ki; bunu CMK'ya, yani yasalara uygun hale getir ve biz ona göre işlem yapalım. Bizim bu süre içinde bu hazırlıkları yapmamızın imkanı yok deniyor. Elimizde bize gönderdiğiniz bir Tape var. Bu Tape'nin kimin tarafından yapıldığı belli değil ve üzerinde ıslak imza yok deniyor. Savcılık ise bir yazı gönderiyor; 'Tape'lere geriye dönük olarak ıslak imza ekleyin' diyor. Yani bir hukuksuzluk istiyor. 'Siz gözaltıları alın eğer süre yetmiyorsa, size ek süre göndereyim' diyor.
Ahmet Kekeç: Savcıların tutumu birbiriyle alakası olamayan 3 ayrı iddialar kalemini bir tek torbaya atarak büyük bir etki oluşturmak istiyor. Bir taraftan Bayraktar'ın çalışma ortamıyla alakalı iddialar. Bir taraftan Fatih Belediyesi'ne ilişkin iddialar, ki hepsinin boş olduğunu gördük. Böyle tuhaf suçlamalar. Birbiriyle alakası olamayan farklı zamanlarda da açılabilecek bu soruşturma bir tek torbadan verildi. Gazeteler büyük yolsuzluk diye manşetler yaptılar. Bu olaylarda bir tuhaflık, büyük bir ayıp var.
'Aslında bu operasyonun adı yolsuzluk operasyonu değil 'Erdoğansız bir Türkiye'dir.'
Yapılan operasyonun aslında yolsuzluk operasyonu olmadığını, hedefin Başbakan Erdoğan'ın olduğunu söyleyen Elif Çakır şu açıklamayı yaptı: 2013 yılında yazdığım yazıda bu operasyon bu şekilde değildi. Yine yolsuzluk ve rüşvet üzerinden yürüyecekti ama bu şekilde değildi. 17 Aralık'ta gördüğümüz gibi direk tutuklamalarla başlamayacak bir operasyondu. Bu operasyon şöyleydi: Bu operasyona Taraf gazetesi üzerinden startı verilecekti. Ergenekon, Türkiye'nin demokrasi rayına oturabilmesi için vesayetçi yapıyla hesaplaşabilmek için meşruiyet kazanmış, toplumda inanılmaz derecede güvenilirlik kazanmış bir gazete olan Taraf gazetesi Ergenekon, Balyoz belgelerini yayınladı. Taraf gazetesi bu kez Mayıs ve Haziran gibi bu tarzda bugün ortaya çıkan savcıların direk tutuklama operasyon talimatı verdikleri belgeleri Taraf gazetesi yayınlayacaktı. Toplumsal olaylar baş gösterecekti, AK Parti hükümetini köşeye sıkıştıracaktı, ve köşeye sıkıştığı bir anda da bunun üzerine savcılık harekete geçecekti. Önce Taraf gazetesi yolsuzluk belgelerini yayınlayacaktı. Dolayısıyla; belgeleri Taraf yayınlayacaktı, savcılık o belgelere göre harekete geçecekti, ondan sonra yargı süreci başlayacaktı. 13 Nisan 2013'te yazdığım yazıyla oradan yürütülecek operasyon deşifre olmuş oldu. Bu yüzden ellerinde patladı. O süreçten sonra beklenildi. O operasyonun bir bölümü bozuldu ama işin ucundaki Emniyet-Yargı B Planı devreye soktular.'
Taraf gazetesinde 'Erdoğan'ı yüce divana getireceğiz' konuşuldu!
Bu bilgileri yazı işlerinden aldığını söyleyen Elif Çakır, yine burada 'Erdoğan'ı yüce divana götüreceğiz' konuşulduğunu aktardı. Çakır, 'Erdoğan'ı yüce divana götürdükten sonra Ankara bürolarına yolsuzluk dosyaları getirildi' dedi.
Ahmet Kekeç, Taraf gazetesinin böyle bir tutum içerisine girmesini şu sözlerle eleştirdi: Gazeteler halkın haber alma ihtiyacını giderirler. Böyle bir kamu hizmeti görürler. 'Bir Başbakan'ı bileğine kelepçe takacağız, onu yüce divana göndereceğiz' yönündeki iddiaları sonucunda gazetecilik faaliyetini sorgulamamız gerekiyor. Bir gazetenin böyle bir hedefi olamaz. Bir siyasi partinin olur. Siyasi oluşumu için olur. Ama bir gazetenin böyle görevleri var mı? Burada gazeteciliği aşan bir durum var.
TÜRKÖNE, BAŞBAKAN'IN SİYASİ GELECEĞİNİ YARGI KARAR VERECEKTİR
Nihal Bengisü Karaca, daha önce Mümtazer Türköne'nin söylediği bir sözü hatırlatarak hedefte tamamen Başbakan Erdoğan olduğuna vurgu yaptı. Mümtazer Türköne; 'Sen milli iradeye dayanıyorsun ama yargı iradesi, hukuk iradesi daha üstündür.' sözünü kullanırken daha sonra da; 'Erdoğan'ın siyasi geleceğini yargı karar verecektir' demişti.
'Erdoğan seçimi göremeyecek' diyenler var. Erdoğan'a seçimi göstermeyecek şey olan nedir? soran Kekeç; 'Hukukun buz gibi sakin aklına bir bakmamız gerekiyor. Orada büyük bir problem var. Esasında yolsuzluk iddiası çevresinde büyük bir siyasi tartışma yürütüyoruz. Bu bir siyasi bir kavga. Yargının buz gibi serin aklına baktığımızda maalesef çok da umutlu konuşamıyoruz. Mahkemeleri, yargıyı denetleyecek bir makam bulunmuyor.Yargı kuvvetlerden biri, en üst denetleme organı, yargıyı yapısal olarak yasamanın veya yürütmenin kurması gerekiyor ki o da denetlenemez hüviyetinden çıksın. Denetlenebilecek bir yapı oluşturulsun. Yasama, yargı hiçbir zaman eşit olamadı. Yargı hiyerarşik üstünlüğü olmuştur her zaman. 61 anayasası bunu muhkemleştirdi. Bir polis teşkilatı bir kendini egemenliğini kullanan bir organ oldu. Burada yargıyı denetleyecek bir düzenleme yapmak gerekiyor. Yasama ve yürütme organlarının veya kuvvetlerinin suç işlediklerinde ne tür bir darbe ile karşılaştık, gördük. Yargıyı teczi edecek bir makam bulunmuyor. Bunu konuşmamız lazım.
Kaynak: Yirmidörthaber
Operasyonun başlangıcına dikkat çeken Elif Çakır, operasyonun yolsuzluk için yapılmadığını, Erdoğan'sız bir Türkiye için yapıldığını söylerken 'Erdoğan'ı yüce divana getireceğiz' sözlerinin de Taraf gazetesi yazı işleri masasında konuşulduğunu aktardı.
Ahmet Kekeç, Mustafa Sarıgül'ün TMSF mal varlığına el koyması olayı üzerine Sarıgül'ün yaptığı 'zamanlama manidar' açıklamasına herkesin hayatında 'zamanlama manidar' sözünü kullanacağı bir an gelecektir açıklamasında bulunurken süreç hakkında kısa açıklamada bulundu. 'Korkmaz Yiğit'in başvurusu üzerine vaktiyle bankadan aldığı ve ödemediği bir kredi söz konusu. Bunun üzerine TMSF el koydu' açıklamasını yaparken, Elif Çakır; 'Sarıgül'ün para ilişkileri ya da hakketen yolsuzluk yaptığına ilişkin hep şaibeli ve tartışmalı.' dedi.
Bugün, Sırrı Süreyya CHP'ye ağır ifadeler kullandı. Yolsuzluktan kendilerinin ihraç ettiği, boynuna yolsuzluk yaftası astığı bir adamı, büyük bir tantana ile getirip İstanbul'u AK Parti'nin elinden alacak gibi lanse ediyorlar. Sırrı Süreyya da 'Biz bunu dağıtacağız, paramparça edeceğiz' gibi laflar kullandı.
Mustafa Sarıgül'ün yolsuzluklarını CHP söylüyor!
Ahmet Kekeç, Sarıgül hakkındaki açıklamasında; 'deniyor ki bu adam hakkında bir mahkeme var mı? Niye bu adamın yolsuzluğunu sürekli gündeme getiriyorsunuz?' diye soruyorlar. Biz de diyoruz ki; 'Sarıgül'ün yolsuzluğunu biz gündeme getirmiyoruz. CHP bizatihi kendisi araştırdı. Bu iddia bizzat CHP tarafından getirildi. Kemal Kılıçdaroğlu belgeleyerek Sarıgül, CHP'den ihraç edilmiştir. Durum böyleyken Sırrı Süreyya'nın Sarıgül hakkında söylediği şey hakkaniyetli bir söz oluyor. Hem adamı hırsız diye partiden kovuyorsun, hem de şimdi kurtarıcı diye tekrar İstanbul'a aday gösteriyorsun.
Emniyet kayıtlarında olmayan soruşturma için talimat verildiği iddia edildi
Elif Çakır, açıklamasında '17 Aralık'ta olduğu gibi 16 Ocak operasyonunda da yürüyen süreç bir gece öncesinde sabah yakalama ve gözaltına alma talimatı yazısı geliyor ve kişilerin isimleri geliyor' sözleriyle iki operasyonun benzerliğine vurgu yaptı. Emniyet de bu yazıya istinaden bir yazıyla soruyor; 'bunlar neyle suçlanıyor, biz neye binaen bunları gözaltına alacağız?' Bu savcı Diyarbakır'dan geçici bir süreyle İstanbul'a gelen bir savcı. Tuhaflıklar birbiri ardına bitmiyor. Savcıya yazı gönderiliyor emniyetten. Deniyor ki; bunu CMK'ya, yani yasalara uygun hale getir ve biz ona göre işlem yapalım. Bizim bu süre içinde bu hazırlıkları yapmamızın imkanı yok deniyor. Elimizde bize gönderdiğiniz bir Tape var. Bu Tape'nin kimin tarafından yapıldığı belli değil ve üzerinde ıslak imza yok deniyor. Savcılık ise bir yazı gönderiyor; 'Tape'lere geriye dönük olarak ıslak imza ekleyin' diyor. Yani bir hukuksuzluk istiyor. 'Siz gözaltıları alın eğer süre yetmiyorsa, size ek süre göndereyim' diyor.
Ahmet Kekeç: Savcıların tutumu birbiriyle alakası olamayan 3 ayrı iddialar kalemini bir tek torbaya atarak büyük bir etki oluşturmak istiyor. Bir taraftan Bayraktar'ın çalışma ortamıyla alakalı iddialar. Bir taraftan Fatih Belediyesi'ne ilişkin iddialar, ki hepsinin boş olduğunu gördük. Böyle tuhaf suçlamalar. Birbiriyle alakası olamayan farklı zamanlarda da açılabilecek bu soruşturma bir tek torbadan verildi. Gazeteler büyük yolsuzluk diye manşetler yaptılar. Bu olaylarda bir tuhaflık, büyük bir ayıp var.
'Aslında bu operasyonun adı yolsuzluk operasyonu değil 'Erdoğansız bir Türkiye'dir.'
Yapılan operasyonun aslında yolsuzluk operasyonu olmadığını, hedefin Başbakan Erdoğan'ın olduğunu söyleyen Elif Çakır şu açıklamayı yaptı: 2013 yılında yazdığım yazıda bu operasyon bu şekilde değildi. Yine yolsuzluk ve rüşvet üzerinden yürüyecekti ama bu şekilde değildi. 17 Aralık'ta gördüğümüz gibi direk tutuklamalarla başlamayacak bir operasyondu. Bu operasyon şöyleydi: Bu operasyona Taraf gazetesi üzerinden startı verilecekti. Ergenekon, Türkiye'nin demokrasi rayına oturabilmesi için vesayetçi yapıyla hesaplaşabilmek için meşruiyet kazanmış, toplumda inanılmaz derecede güvenilirlik kazanmış bir gazete olan Taraf gazetesi Ergenekon, Balyoz belgelerini yayınladı. Taraf gazetesi bu kez Mayıs ve Haziran gibi bu tarzda bugün ortaya çıkan savcıların direk tutuklama operasyon talimatı verdikleri belgeleri Taraf gazetesi yayınlayacaktı. Toplumsal olaylar baş gösterecekti, AK Parti hükümetini köşeye sıkıştıracaktı, ve köşeye sıkıştığı bir anda da bunun üzerine savcılık harekete geçecekti. Önce Taraf gazetesi yolsuzluk belgelerini yayınlayacaktı. Dolayısıyla; belgeleri Taraf yayınlayacaktı, savcılık o belgelere göre harekete geçecekti, ondan sonra yargı süreci başlayacaktı. 13 Nisan 2013'te yazdığım yazıyla oradan yürütülecek operasyon deşifre olmuş oldu. Bu yüzden ellerinde patladı. O süreçten sonra beklenildi. O operasyonun bir bölümü bozuldu ama işin ucundaki Emniyet-Yargı B Planı devreye soktular.'
Taraf gazetesinde 'Erdoğan'ı yüce divana getireceğiz' konuşuldu!
Bu bilgileri yazı işlerinden aldığını söyleyen Elif Çakır, yine burada 'Erdoğan'ı yüce divana götüreceğiz' konuşulduğunu aktardı. Çakır, 'Erdoğan'ı yüce divana götürdükten sonra Ankara bürolarına yolsuzluk dosyaları getirildi' dedi.
Ahmet Kekeç, Taraf gazetesinin böyle bir tutum içerisine girmesini şu sözlerle eleştirdi: Gazeteler halkın haber alma ihtiyacını giderirler. Böyle bir kamu hizmeti görürler. 'Bir Başbakan'ı bileğine kelepçe takacağız, onu yüce divana göndereceğiz' yönündeki iddiaları sonucunda gazetecilik faaliyetini sorgulamamız gerekiyor. Bir gazetenin böyle bir hedefi olamaz. Bir siyasi partinin olur. Siyasi oluşumu için olur. Ama bir gazetenin böyle görevleri var mı? Burada gazeteciliği aşan bir durum var.
TÜRKÖNE, BAŞBAKAN'IN SİYASİ GELECEĞİNİ YARGI KARAR VERECEKTİR
Nihal Bengisü Karaca, daha önce Mümtazer Türköne'nin söylediği bir sözü hatırlatarak hedefte tamamen Başbakan Erdoğan olduğuna vurgu yaptı. Mümtazer Türköne; 'Sen milli iradeye dayanıyorsun ama yargı iradesi, hukuk iradesi daha üstündür.' sözünü kullanırken daha sonra da; 'Erdoğan'ın siyasi geleceğini yargı karar verecektir' demişti.
'Erdoğan seçimi göremeyecek' diyenler var. Erdoğan'a seçimi göstermeyecek şey olan nedir? soran Kekeç; 'Hukukun buz gibi sakin aklına bir bakmamız gerekiyor. Orada büyük bir problem var. Esasında yolsuzluk iddiası çevresinde büyük bir siyasi tartışma yürütüyoruz. Bu bir siyasi bir kavga. Yargının buz gibi serin aklına baktığımızda maalesef çok da umutlu konuşamıyoruz. Mahkemeleri, yargıyı denetleyecek bir makam bulunmuyor.Yargı kuvvetlerden biri, en üst denetleme organı, yargıyı yapısal olarak yasamanın veya yürütmenin kurması gerekiyor ki o da denetlenemez hüviyetinden çıksın. Denetlenebilecek bir yapı oluşturulsun. Yasama, yargı hiçbir zaman eşit olamadı. Yargı hiyerarşik üstünlüğü olmuştur her zaman. 61 anayasası bunu muhkemleştirdi. Bir polis teşkilatı bir kendini egemenliğini kullanan bir organ oldu. Burada yargıyı denetleyecek bir düzenleme yapmak gerekiyor. Yasama ve yürütme organlarının veya kuvvetlerinin suç işlediklerinde ne tür bir darbe ile karşılaştık, gördük. Yargıyı teczi edecek bir makam bulunmuyor. Bunu konuşmamız lazım.
Kaynak: Yirmidörthaber