1898'den 2008'e çok eşlilik tartışmalarına bir örnek

Peygamber efendimiz şu üç şeyden biri kendisinde bulunmayan ile arkadaşlık etmeyiniz buyuruyor: "Takva, öfkesini yenebilecek hilm ve her an Allah huzurunda olduğunu hatırlayacak edeb."

Edebini kaybetmiş bir dünyada yaşıyoruz. Yalnız bizim ülkemizde değil dünyanın dört bir tarafından taciz, tecavüz haberleri geliyor. Ne Türkiye'de olanı biteni, ne de Avusturya'da olanları bu köşede tasvir etmeye kalkmayacağım. Düsturumuz bellidir: Kötü olanı ortaya getirmeyin muhakkak bir alıcısı çıkar.

Kötüyü ortaya getirmek... Kıldan ince kılıçtan keskin bir ilke bu. Dile getirmemek göz yumak demek mi? HAYIR! Bu satırların yazarı için gayri ahlaki olanı mercek altına almaktan ziyade, ahlaki olanı nazara vererek gayri ahlakiyi zihinlerden ve kalplerden kovmak öncelikli bir yere sahip. Unutmayınız davranışlar önce zihinlerde ve kalplerde "normal"leştikten sonra eyleme dönüşür.

Birkaç yazıdır Ahmet Cevdet Paşa'nın mektupları üzerinden geçmişi günümüze bağlamaya çalıştım. Bu gün Ahmet Cevdet Paşa'nın büyük kızı Fatma Aliye Hanım (1862-1936) ın yazmış olduğu "Taaddut-ü Zevcat Zeyl" (1898) üzerinden günümüze bakmak niyetindeyim.

"Taaddüt-ü Zevcat'a Zeyl" de Mahmut Esat Efendi'nin Malumat gazetesinde çok eşliliği savunan ilk makaleleri yer almaz." Fatma Aliye Hanım'ın cevabıyla başlayan yazışmalar kitabı oluşturur." Nitekim Firdevs Canbaz Mahmut Esat Efendi'nin yayınlamış olduğu ilk makaleleri de "Çok eşlilik" adıyla yayına hazırladığı Taaddüd-i Zevcat Zeyl'in başına koyarak tartışmanın gidişatını izleme imkanı vererek çok güzel bir çalışma ortaya koymuş. (Çok Eşlilik/Firdevs Canbaz, Hece yay.2007)

Makalelerdeki görüşlere geçmeden tartışmanın üslubuna, edebine dikkatinizi çekmek isterim. Fatma Aliye Hanım görüşlerine katılmadığı Mahmut Esad Efendi'ye "Üstad-ı fazailmend efendim hazretleri" diye hitap ettikten sonra bakınız kendi konumunu nasıl ifadelendiriyor:

"...Şu satırlarımın bir tilmizin üstattan ikmal-ı malumat maksadıyla olan istizahatı makamında k telakkisini rica ederim. Zat-ı alilerinin taaddüd-i zevcat hakkında Malumat ceride-i muteberesiyle neşr olunan makalatını kemal-i dikkatle okudum."

İlerleyen satırlarda ecnebiler tarafından taaddüd-i zevcat konusunda kendisinin de pek çok soru ile karşılaştığından bahsederek, konuyu kadın ve erkek olarak ele almamak gerektiğini bilhassa belirtir: "Bu gibi mesailde kadınlık ve erkeklik düşünülmemesi lazım geldiğinden, bu babda bendenizce kadınlığımın bir hükmü yoktur... Şu satırları kadınlığımı müdafaa fikriyle dahi yazmıyorum. Zira mesail-i insaniyede acizelerince kadın ile erkeğin farkı olamaz. Hepsi insandır. İnsaniyete hizmet ise ancak hakikatle olur."

Ecnebilerin İslamiyet ile ilgili olarak sormuş oldukları soruları "İslamiyetin ulviliğini görmüş" olmalarına bağlayan Fatma Aliye Hanım, Mahmut Esat Efendi'nin taaddüd-i zevcat'ı müdafa etmek üzere sizde de metreslik vardır cümlesini kast ederek taaddüd-i zevcata akılları yatmayan ecnebileri "Bizde bu varsa sizde dahi şu vardır" diye cevap vermenin doğru olmayacağını söyler.

Keza, Mahmut Esat Efendinin çok karılılığı savunmak üzere hayvan aleminden deliller getirmesini de doğru bulmadığını söyler Fatma Aliye Hanım.

Mahmut Esad Efendi'nin nesillerin çoğalması için erkeklerin çok karılı olmasını savunan satırlarına da Fatma Aliye Hanım şu itirazı yapar: "Mesele yalnız tenasül ve beka-yı nev' ise izdivaca lüzüm kalır mı?"

Son alıntılayacağım cümlelerin bugün de geçerliliğini koruduğunu şaşırarak göreceksiniz. 1898 yılında yayınlanmış olan bu cümleleri lütfen geçen haftanın defileli, mankenli bol ticari gündemi ile birlikte düşününüz:

"Taaddüd-i zevcatın mani-i fuhuş olduğunu söylediğimiz de muterizler "ne kadar afif adamlar var ki yalnız bir zevce ile iktifa eylediği halde fuhuş aleminden nefret eder. Fuhşa mail ve müstaid olanlar ise ne kadar zevceleri bulunsa yine kendini alem-i fuhuştan alamaz. Zira onlar ancak o alem-i fuhuştan tezevvuf ettiklerinden, ehl-i iffet kadınlarla iktifa onlarca mümkün olamaz" gibi sözlerde bulunuyorlarsa da, ihtiyacaat nokta-i nazarından taaddüd-i zevcatın mani-i fuhuş olmasına bir şey diyemiyorlar."

Fatma Aliye Hanım'ın taaddüd-i zevcat'ın kadınlara zulüm olmasını engelleyen şeyin boşanma hakkı olduğu üzerinde durduktan sonra, metres istemeyen bir Hıristiyan kadının Hıristiyanlıkta talak bulunmadığından yeni bir zevç bulmasının hiç kolay olmadığını delil olarak getirdiğini söyler.

Mahmut Esad Efendi, Fatma Aliye Hanım'ın eleştirilerine cevap verirken Fatma Aliye Hanım'ın satırlarına iltifat ederek başlar: "Okudukça ,firak-ı ebedisi bilcümle dil-teşnegan-ı ulum ve maarif için mucib-i esef-i azimolan üstat firdevsaşiyanımız paşa merhuma dua-han oldum."

Fatma Aliye Hanım taadüd-i zevcat konusunda ecnebileri ikna etmeyi önemli bulurken; Mahmut Esat Efendi bunun imkansız olduğunu düşünmektedir: "Onlara taaddüd-i zevcatın hikmete, edebe, ahlaka, hüsn-i muaşerete mugayir ve münafi olmadığını kandırmaya çalışmak bi-aynihi bizlerden birine adam eti yemek makbul ve müstahsen olduğunu iknaa çalışmak gibidir. Çünkü taaddüd-i zevcat onların nazarında cürümdür, cinayettir, hem de azam-ı cinayattandır. Onların çocukluktan beri fikirleri öyle terbiye olunuyor; bu mesel onların zihnine hulul ediyor.Ondan bir cüzü oluyor. Bunu oradan çıkarmak, beyinlerini çıkarıp yerine bir şarklı beyni yerleştirmeye mütevakkıftır."

Yerimiz tükendi. Haftaya devam edelim.