2007 Bush'a Yaramadı

Financıal Times'a göre 2007'de yaşanan 5 önemli olay Bush yönetimini zora sokacak...

2007, Bush yönetimine yaramadı
2007'nin en önemli beş olayı şöyle sıralanabilir: ABD'nin Irak'ta asker artırımı, Putin'in Rus dış politikasında yaptığı değişiklik, ABD'deki konut kredisi krizi, PetroChina'nın en değerli şirket haline gelmesi ve Müşerref'in 'darbe'si. Beş olay da, ABD üzerindeki baskının arttığını gösteriyor

 

Gideon Rachman -Financial Times

Bazı olaylar vardır dünyayı bir anda değiştirir: Berlin Duvarı'nın yıkılması, Tiananmen Meydanı'na tankların dalması, Dünya Ticaret Merkezi'ne uçakların çarpması gibi.
2007'de şu ana dek böylesi önemli olaylar yaşanmadı. Belki de minnettar olmalıyız çünkü dünyayı sarsan olaylar genellikle şoke edici şiddet içerir. Aynı nedenle benim yıl sonu ödevimi yerine getirip geride bıraktığımız 12 ay içinde gerçekleşen beş önemli olayı listelemem hem daha fazla marifet istiyor ve hem de daha fazla ilginçlik arz ediyor. Yine de ben buna niyetliyim. Dünya siyasetini anlamak istiyorsanız en önemli olayları belirlemek faydalı olur. Ayrıca ben liste yapmayı da seviyorum. İşte başlıyoruz:
Ocak: Asker sayısının artırılması. ABD Başkanı Bush'un Irak'taki Amerikan birliklerinin sayısının artırılması kararını, Irak'taki gidişatın düzelmeye başlamasına bakarak başarılı olarak değerlendirmek ya da son nafile girişim diye nitelemek için çok erken. Asıl mevzular hâlâ yanıt bekliyor; Irak'ta iç savaş bitiyor mu? ABD ek birliklerini geri çektiğinde ne olur?

ABD, Irak'ta uzun süre kalacak
Buna rağmen asker sayısının artırılmasının önemli bir olay olduğu aşikâr. Bush'un ABD'nin Irak'tan çıkış stratejisi olarak görülen Baker raporunu yadsımaya karar verdiğini gösterdi. Yıl sonuna geldiğimizde Irak'taki, özellikle de Bağdat'taki şiddetin dozunda kaydedilen düşüş asker artırımından şüphe eden bazı kesimlerden de destek sağlamaya başladı. Hatta başkanlık için adı geçen önemli Demokrat adaylar bile 2013'e kadar tüm askerlerin Irak'tan çıkacağı vaadinde bulunmayı reddediyor. Asker artırımı ABD'nin daha uzun süre Irak'ta olduğunu gösterdi.
Şubat: Putin'in Münih konuşması. Rusya lideri, ABD'yi 'dünyayı sonu gelmeyen çatışmalara sürükleyen ayarsız aşırı güç kullanımıyla' suçlayan olağandışı ve hiddetli bir konuşma yaparak dış politikasındaki yeni yaklaşımın sinyallerini verdi. Bu konuşma füze kalkanından Kosova'ya, silah denetiminden enerji politikalarına kadar Rusya'nın her alanda daha fazla girişken olduğu bir yılın habercisiydi. Petrol fiyatlarının yüksek seyretmesi ve ulusal ekonomideki büyüme de Kremlin'e güven sağladı. Uluslararası girişkenliğe yurtiçinde artan otoriterlik eşlik etti. Rusya eski günlerine döndüğünü düşünüyor ve dünyanın bunu bilmesini istiyor.
Ağustos: Kredi krizi. ABD'deki konut kredisi krizi yazın patlak verdi ve sürüyor. Durum 'sadece' mali ve iktisadi bir sorun olarak seyredebilir. Böyle olursa, kredi krizi yılın en önemli beş jeopolitik olayı listesinde yer almayı hak etmez. Ancak Amerikalı tüketicilerin satın almayı sürdürmesi dünya ekonomisi için temel mahiyette. Ödeme güçlükleri buna son verirse ve dolaylı yoldan doların değerinde yeni düşüşlere yol açarsa bunun küresel siyasi etkileri olur. Çin-ABD ilişkileri gerilecek, Avrupa ekonomisi ve küresel ticaret sistemi baskı altında kalacak. Ayrıca ABD dünyanın jandarmalığını yapmanın getirdiği faturayı ödemekte zorlanacak. 1930'lardaki siyasi çalkantıların arka planında 1929'da borsanın çökmesinin bulunduğunu hatırlamakta fayda var.
Kasım: Çin petrol şirketi PetroChina dünyanın en değerli şirketi haline geldi. Elbette bunun bir tür yanılsama olduğunu düşündürecek bir sürü neden var. Şirketin sadece yüzde 2.2'lik kısmı Şanghay Borsası'na kote oldu. Amerikan Exxon Mobil şirketini ikiye katlayarak Çin şirketinin değerinin 1 trilyon doları geçmesi kesinlikle Çin'deki hisse senetlerinin aşırı şişmesini yansıtıyor. PetroChina bir ayda değerinin üçte birini kaybetti ama hâlâ Exxon Mobil'den daha değerli. Dünyanın en değerli şirketinin artık Çinli olması inkâr edilemez bir sembolik darbe. Ayrıca PetroChina yalnız da değil. Dünyadaki en değerli 10 şirketten dördü de artık Çin'de.

Müşerref AKP'yi 'solladı'
Kasım: Devlet Başkanı Müşerref'in Pakistan'daki mini darbesi. Küresel önem arz eden olayları listelerken bazı ülkelere değinip diğerlerini es geçmek niye? Fransa'da Sarkozy'nin cumhurbaşkanı seçilmesini, Britanya'da Blair'in istifasını, Filistin Yönetimi'nin parçalanmasını, Chavez'in Venezüella'daki referandum yenilgisini, Türkiye'de anayasal krizi sonlandırıp sivil yönetimi güçlendiren AKP'nin seçim zaferini ya da petrol fiyatlarının yükselmesi ve Kuzey Kutbu'nun erimesi gibi manşetlere çıkan uzun dönemli olayları dile getirebilirdim.
Bunun yerine Müşerref'in sıkıyönetim ilanını seçtim. Zira Pakistan öyle bir ülke ki, Amerikan dış politikasının karşı karşıya bulunduğu tüm zorlukları bir arada sergiliyor. ABD'nin politikası demokrasiyi geliştirmek, terörle savaşmak ve nükleer silahların yayılmasını önlemek yönünde. Buna karşılık ABD'nin Pakistan'da ittifak kurduğu askeri rejim hem nükleer alanda yayılmacı hem de terörle savaşta ve Afganistan'daki Taliban karşıtı mücadele güvenilmez ve muğlak bir müttefik. Hal böyleyken Müşerref'in iktidara kenetlenip, yargıçları hapsetme kararı Batı için sıkıntı kaynağı ve Pakistan'ın ne derece istikrarsız olduğunun bir kanıtı. Ancak ABD Müşerref'ten yana olacaktır çünkü tüm alternatifler daha kötü görünüyor.
Bu beş olayı birbirine bağlayan ortak bir nokta var mı? Aradaki bağ dünyanın tek süpergücü üzerindeki baskının giderek artıyor olması. ABD sonu gelmeyen ve sinirleri bozan bir savaşa saplandı. Eski düşman Rusya'ysa daha iddialı hale geliyor. Çin de yükselen yeni rakip. Yaşamsal önemdeki müttefik Pakistan çatırdıyor. Amerikan ekonomisiyse yıllardır olmadığı kadar sıkıntıda. Vaziyet böyleyken herkese iyi yıllar...

Medya-Makale Haberleri

Abdurrahman Dilipak: Trump, DSÖ'den önce Gazze ve UCM'ye saldırdı
Abdurrahman Dilipak :Biyolojik bir savaşın içindeyiz
Abdurrahman Dilipak: Emekli olmanın dayanılmazlığı üzerine
Ali Bulaç yazdı: Davutoğlu'nun İslami camia ile toplantısı, Suriye'de Esad'ın devrilişi...
Abdurrahman Dilipak: Yeni salgınlar kapıda!