Raporu bilgisayarınıza indirmek için lütfen tıklayın...
İHAD
Şubat 2009
Giriş
Yöntem
İLTİCA VE SIĞINMA HAKKI İLE İLGİLİ GENEL DURUM
1. BÖLÜM
2008 YILINDA TÜRKİYE'YE GELEN MÜLTECİ VE SIĞINMACILAR
1- Sınır geçişlerinde yakalanan ve gözaltına alınan mülteci, sığınmacı ve göçmenler
2- Yakalandıkları bölgelere göre mülteci, sığınmacı ve göçmenler
3- Uyruklarına göre yakalanan mülteci, sığınmacı ve göçmenler
4- Sınır dışı edilen mülteci, sığınmacı ve göçmenler
5-Yaşamını kaybeden mülteci, sığınmacı ve göçmenler
2. BÖLÜM
MÜLTECİ VE SIĞINMACILARIN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR
1-İltica prosedürü ve iltica başvuruları
2-Gözetim koşulları
3. BÖLÜM
İLTİCA VE SIĞINMA HAKKI ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
1-Yasal düzenlemeler
2-Sivil Toplum Örgütleri'nin etkinlikleri
Kısaltmalar
Türkiye özellikle son yıllarda gittikçe artan oranda mülteci, sığınmacı ve göçmenin transit geçiş yaptıkları önemli bir için merkezi ülke konumundadır. Ortadoğu, Asya ve Afrika ülkelerinden çeşitli nedenlerle ayrılan on binlerce mülteci, sığınmacı ve göçmen Türkiye üzerinden kara ve deniz yoluyla Avrupa'ya geçmeye çalışmakta ancak bu isteklerine çoğu kez ulaşamamaktadır.
Akdeniz ve Ege kıyıları mülteci, sığınmacı ve göçmenler için önemli birer geçiş güzergahı olduğu kadar ölümcül deniz kazalarının yaşandığı ve birçok insanın hayatını kaybettiği, mültecilerin can güvenliği açısından en riskli bölgeler haline gelmiştir.
Avrupa ülkelerinin yasadışı düzensiz göçle mücadeleyi yoğunlaştırması ve sığınma hakkını kısıtlaması nedeniyle mülteci, sığınmacı ve göçmenler Türkiye gibi geçiş ülkelerinde büyük sorunlarla karşılaşmaktadır. AB üyesi ülkelerin ortak iltica sistemi kapsamında göç ve sığınma politikalarındaki değişiklikler ve bu değişikliklerin sığınmacı ve göçmen haklarına getirdiği olumsuz ve kısıtlayıcı etkiler nedeniyle Avrupa Birliği'ne adaylık müzakerelerinin bir parçası olan iltica ve sığınma politikaları bağlamında Türkiye adeta sığınmacı ve göçmenler için bir tür "baraj ülke" haline getirilmek istenmektedir. Böylece Asya ve Afrika bölgelerinden yoğun olarak Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin yasadışı hareketliliğine karşı Avrupa Birliği sert önlemler alarak Türkiye gibi transit ülkelerin göç önleyici rollerini güçlendirmeye çalışmaktadır.
Avrupa Birliği'nin mülteci, sığınmacı ve göçmen akınını önlemek için transit geçiş ülkelerine yönelik politikalarından biri olan mali destek programı kapsamında inşa edilmesi öngörülen belli başlı kabul merkezleri Twining kapsamında yürütülmekte ve binlerce sığınmacı ve göçmenin tutulması amaçlanmaktadır.
Fakat Türkiye'nin 1951 BM Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Uluslararası Sözleşmesine coğrafi çekince koyması nedeniyle Avrupa dışından gelecek binlerce yabancı uyruklu mülteci, sığınmacı ve göçmenin yasal, hukuki ve insani sorunlarıyla tek başına uğraşması imkansızdır.
İlticaya erişimin başlı başına bir sorun olduğu Türkiye'de sığınma başvuruları ile ilgili BMMYK mülakat süreleri çok fazla uzamakta ve çok sayıda sığınmacı belirsizlikle dolu bir ortamda yaşamak zorunda kalmaktadır. Yabancı Misafirhanelerinde alıkonulan veya Uydu Kentlerde barınmakta olan mülteci ve sığınmacıların içinde bulundukları insani ve fiziki koşullar genel olarak yetersiz bulunmaktadır. 1
Türkiye henüz bütüncül ve uluslararası standartlara göre düzenlenmiş bir iltica ve sığınma mevzuatına sahip değildir.Gerek 1967 Protokolünün uygulanmasındaki ayrımcılık ve gerekse sığınma kurallarına ilişkin düzenlemeyi içeren 1994 yönetmeliğinin yetersizliği karşısında Türkiye, AB uyum müktesebatı çerçevesinde 22 Haziran 2006 tarih ve 57 sayılı genelge ile sığınma başvuruları ve sığınmacıların karşılanması gereken sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarıyla ilgili esasları yeniden belirlemeye çalışmıştır.Ancak bu genelge ile temel haklarda ciddi bir gerileme yaşanması da söz konusudur.
Katılım Ortaklığı Belgesi'nin gerektirdiği şekilde ulusal iltica mevzuatının AB müktesebatına uyumlu hale getirilmesi amacıyla hazırlanan Ulusal Eylem Planı, iltica alanında kurumsal ve bütünsel bir yaklaşımı öngörmekle beraber uluslararası sığınma standartlarını tam olarak karşılamaktan yoksun görünmektedir.
Ulusal Eylem Planı içinde yer alan ve eleştirilen konulardan biri; Mülteci akınının önüne geçilmesi ve AB'nin külfet paylaşımı gibi koşullara bağlı olarak coğrafi çekincenin kaldırılabileceğinin dile getirilmesi ve böylece coğrafi kısıtlılığın kaldırılması için birtakım şartların yerine getirilmesinin istenmesidir.
İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD), 2008 yılında başlatmış olduğu ve aylık periyotlarla yayınlanan "İltica ve Sığınma Hakkı İzleme" çalışmalarındaki verilerin de derlendiği ve yıl içinde mülteci, sığınmacıların karşılaşmakta oldukları sorunların genel olarak ele alındığı izleme raporunu yayınlamaktadır.
İHAD raporunda, 2008 yılında Türkiye sınırlarında yakalanan, alıkonulan, geçici sığınma hakkından yararlanarak Misafirhanelerde ve Uydu Kentlerde gözetim altında tutulan, sınır geçişleri esnasında yaşamını yitiren ya da haklarında sınır dışı kararı verilen mülteci ve sığınmacıların toplam sayıları ve menşe ülkeleri ile ilgili olarak istatistiki bilgiler yer almaktadır.
Rapor, BMMYK ve resmi makamların yayınladıkları sayısal bilgilerin yanı sıra mülteci ve sığınmacıların karşılaştıkları hak ihlallerine de yer verirken, savunuculuk temelli faaliyet yürüten STK'ların yapmakta oldukları çalışmalara atıfta bulunmakta ve bu çalışmaların sonuçlarından yararlanmaktadır.
Yöntem
Asya, Afrika ve Ortadoğu ülkelerinden gelerek sınır geçişlerinde yakalanan ve pasaport kanununa muhalefet ettikleri gerekçesiyle haklarında sınır dışı işlemi başlatılan mülteci ve sığınmacılar resmi yetkililer tarafından genellikle "yasadışı göçmen" olarak kayıt altına alınmaktadır.2
Uluslararası hukuk, ırkı, dini, milliyeti, cinsiyeti, sosyal grup aidiyeti ve siyasi görüşü ne olursa olsun haklı bir zulüm korkusu yaşayarak ülkesinden ayrılmak zorunda kalan ve bu korku nedeniyle ülkesine dönemeyen veya dönmek istemeyen kişileri mülteci olarak tanımlamaktadır.3
Sözleşmedeki mülteci tanımı kapsamına giren herhangi bir kişinin mültecilik durumu, resmi karar mercilerinin değerlendirmelerinden bağımsızdır ve bu durumdaki kişi zaten herhangi bir sığınma prosedürüne dahil olmasa da mülteci kriterlerini hukuken karşılamaktadır.4
Bu çerçevede Türkiye'deki karar mercilerinin uluslararası tanım ve kriterleri dikkate alarak ilgili birimlere sığınma ve iltica hakkı için başvuran kişileri mülteci olarak nitelemesi ve uluslararası koruma hükümlerinden yararlandırması beklense de mevcut yasal durum bu beklentileri boşa çıkarmaktadır.
BM Sözleşmesine "coğrafi çekince" ile taraf olunduğu için Türkiye'de ulusal mevzuatta yer alan mülteci ve sığınmacı tanımlarının uluslararası standartlara uygun olduğu söylenemez. Buna göre Avrupa ülkelerinden gelenlere doğrudan iltica hakkı tanınırken, Avrupa dışından gelen ve mülteci konumunda olarak iltica hakkı korumasından yararlanması gereken yabancıların ancak geçici sığınma hakkından yararlandırılması devam eden bir uygulamadır.
Dolayısıyla rapor, ulusal mevzuatın öngördüğü ayrım ve bu ayrım bağlamında hareket eden resmi söylem yerine uluslararası hukukun öngördüğü mülteci, sığınmacı ve göçmen tanımından yola çıkarak kaleme alınmıştır.
Sınır geçişlerinde kolluk güçleri tarafından yakalanan kayıt dışı mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin toplam sayıları ile ilgili resmi yetkililer tarafından açıklanan rakamlar ile basına yansıyan rakamlar arasında kimi zaman tutarsızlıklar yaşanmaktadır. Kolluk güçlerinin pek çok yakalama olayında son derece hızlı hareket ederek ve yabancı uyruklu kişileri gerektiği gibi bilgilendirmeyerek bazen de hukuka aykırı bir şekilde, sığınma başvurusu taleplerini dikkate almayarak sınır dışı işlemini başlatması her zaman basına yansımamaktadır. Bu durum Türkiye'nin uluslararası bir yükümlülüğü olan geri gönderilmeme ilkesinin açık bir ihlalidir.
İHAD, raporun hazırlanmasında bu tutarsızlıkları da dikkate alıp basın yayın organlarını her gün tarayarak elde ettiği verilerle İçişleri Bakanlığı, BMMYK ve Genel Kurmay Başkanlığı tarafından yayınlanan sayısal bilgileri karşılaştırmış, böylece yakalanan ve sınır dışı edilen mülteci, sığınmacı ve göçmenlerle ilgili gerçeğe yakın sayıya ulaşmaya çalışmıştır.
BMMYK'ya başvuran mülteci ve sığınmacıların sığınma bilgileri, menşe ülkeleri, cinsiyet dağılımları, misafirhanelerde gözetim altında tutulanlar ile uydu kentlerde barınmakta olanların sayısal verileri hakkındaki bilgiler BMMYK istatistiklerinden yararlanılarak düzenlenmiştir.
İLTİCA VE SIĞINMA HAKKI İLE İLGİLİ GENEL DURUM
BMMYK Türkiye Ofisi tarafından düzenli olarak mülteci ve sığınmacı kayıtları tutulmaktadır. Komiserlik söz konusu kayıtları yaş ve cinsiyet dağılımı ile birlikte mülteci ve sığınmacıların barınmakta oldukları misafirhaneler ve uydu kentlerdeki istatistiklerle yayınlamaktadır.
Aralık 2008 istatistiklerine dayanarak BMMYK Türkiye Ofisi tarafından verilen bilgilere göre; Kadın sığınmacıların toplam sayısı 2951'dir. Uyruklarına göre değerlendirildiğinde kadın sığınmacıların ülkeleri arasında ilk üç sırayı Afganistan, İran ve Irak oluşturmaktadır. Erkek sığınmacıların toplam sayısı ise 4155 olarak belirtilmektedir ve erkek sığınmacıların menşe ülkeleri arasındaki ilk üç ülke Afganistan, İran ve Irak'tır.
Yine Aralık 2008 verileri göz önüne alındığında kayıtlara giren toplam mülteci sayısı 11.103 olup mülteci ve sığınmacı nüfusu barındıran uydu kentler arasında en fazla yoğunluk yaşanan iller İstanbul, Van, Gaziantep, Kayseri ve Konya olarak sıralanmaktadır.5 İstanbul'da sadece Kumkapı Misafirhanesi yaklaşık 800 sığınmacı barındırmaktadır.
Türkiye, BMMYK kayıtları esas alındığında çatışma ve savaş bölgelerindeki saldırıların neden olduğu ciddi bir mülteci akını ile karşı karşıyadır. Özellikle Afganistan, İran, Irak, Somali, Sudan ve Filistin gibi sıcak çatışmalar ve siyasi belirsizlikler içindeki bölgelerden kaçarak Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine ulaşmaya çalışan mülteci ve sığınmacı nüfus ağırlıktadır.
2008 YILINDA TÜRKİYE'YE GELEN MÜLTECİ VE SIĞINMACILAR
1- Sınır geçişlerinde yakalanan ve gözaltına alınan mülteci, sığınmacı ve göçmenler
Mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin yakalanıp gözaltında tutulmaları ile ilgili ulusal mevzuat üç temel koşulun ihlali söz konusu olduğunda uygulanmaktadır. Buna göre yasadışı giriş ve yasadışı çıkışlar6 ile geçici ikamet için belirlenmiş olan kentin izinsiz terk edilmesi durumlarında7 yabancı uyruklu kişiler gözaltına alınmakta ve haklarında yasal işlem yapılmaktadır. Gözaltına alınan mülteci ve sığınmacıların yukarıda belirtilen ihlaller nedeniyle tutulmalarının yanı sıra sığınma prosedürüne dahil olanlar yasal işlemleri tamamlanıp uydu kentlere yerleştirildiği gibi aralarında sınır dışı işlemi başlatılarak sınır dışı yapılan çok sayıda kişi de bulunmaktadır.
İHAD tarafından ulusal basın-yayın organları taranarak elde edilen verilere göre Suriye, İran, Irak, Gürcistan, Yunanistan ve Bulgaristan kara-deniz sınır geçişlerinde yakalanan mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin sayısı 38.108 olarak tespit edilmiştir.
Emniyet Genel Müdürlüğü Yabancılar Şubesi'nin yıl içinde yaptığı açıklamalar doğrultusunda 2008'de ülkeye yasadışı yollardan girmek isteyen yaklaşık 52.000 kaçak göçmenin yakalandığı açıklanmaktadır. Diğer taraftan Genelkurmay Başkanlığının yasadışı sınır geçişleri ile ilgili resmi kayıtlarına göre 2008 yılı içinde Türkiye'de bulunmak için yasal gerekleri karşılamayan ve yasadışı sınır geçişi yaparken yakalanan yabancı uyruklu sayısı 1253 olarak belirtilmektedir. Genelkurmay Başkanlığı yakalanan kişileri yakalandıkları yer, sayı ve uyrukları ile açıklarken haklarında yasal işlem başlatıldığını belirtmektedir.8
Yakalanan mülteci, sığınmacı ve göçmenler, yakalama işleminin gerçekleştiği ilin emniyet müdürlüğüne bağlı yabancılar şubesi ve pasaport şubesine sevk edilerek işlemleri yürütülmektedir. Avrupa dışındaki bölgelerden ülkeye giriş yaparken yakalanan sığınmacıların paralel prosedür gereği bulundukları ilin emniyet müdürlüğü yabancılar şubesine ve aynı anda BMMYK Türkiye Ofisine başvurarak iltica sistemine dahil olmaları gerekmektedir.
Bununla birlikte resmi makamların yakalanan mülteci, sığınmacı ve göçmen sayıları hakkında çoğu kez birbirini desteklemeyen farklı rakamlar telaffuz etmeleri, yabancı uyruklu kişilerin sınır bölgelerinde ilticaya erişimlerinde sorunlar bulunduğunu göstermektedir.
2- Yakalandıkları bölgelere göre mülteci, sığınmacı ve göçmenler
İHAD, iltica ve sığınma hakkıyla ilgili aylık izleme çalışmalarından hareketle Kolluk Güçleri tarafından yakalanan mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin kullandıkları en yoğun giriş ve çıkış güzergahlarını aşağıdaki tabloda koyu renkte yansıtmaktadır.
Aydın (Didim,Kuşadası), Ankara, Aksaray, Adapazarı, Antakya, Adana(Ceyhan), Antakya, Artvin, Afyonkarahisar, Ağrı (Patnos, Doğubayazıt), Balıkesir (Edremit,Ayvalık), Bartın, Batman, Bilecik, Bitlis (Adilcevaz), Bodrum, Bolu, Bingöl, Bursa, Çanakkale (Ayvacık, Küçükkuyu), Çorum, Diyarbakır, Düzce, Edirne (Uzunköprü, Meriç, İpsala, Bosnaköy), Elazığ, Erzincan, Erzurum, Gaziantep, Hakkari, Hatay (Yayladağı), Iğdır, İzmir (Aliağa, Çeşme, Menemen, Menderes, Seferihisar), İstanbul, Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli (Babaeski), Kırşehir (Akpınar), Kilis, Kocaeli, Konya (Ereğli), Malatya, Manisa (Akhisar), Mardin, Muğla (Bodrum), Muş (Bulanık), Niğde (Ulukışla), Rize, Sakarya, Samsun, Şanlıurfa (Akçakale), Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Van (Muradiye, Gevaş), Yalova |
3- Uyruklarına göre yakalanan mülteci, sığınmacı ve göçmenler
Sayıca diğer ülkelerden daha fazla mülteci, sığınmacı ve göçmen akını yaşanan ülkeler koyu renkte gösterilmektedir.
Afganistan, Almanya, Azerbaycan, Bangladeş, Burkina Faso, Burma, Burundi, Cezayir, Çeçenistan, Çin, Dominik, Ekvador, Eritre, Etyopya, Ermenistan, Etiyopya, Fas, Fildişi Sahilleri, Filistin , Filipinler, Gana, Gine, Gürcistan, Hırvatistan, Hindistan, Irak, İran, Kazakistan, Komor Adaları, Kongo, Lübnan, Malavi, Malezya, Mısır, Moldova, Moritanya, Myanmar, Nahcivan, Nepal, Nijerya, Özbekistan, Pakistan, Ruanda, Romanya, Rusya, Senegal, Sri Lanka, Somali, Sudan, Surinam, Suriye, Togo, Türkmenistan, Tunus, Uganda, Ukrayna, Ürdün, Yunanistan |
4- Sınır dışı edilen mülteci, sığınmacı ve göçmenler
Sınır geçişlerinde yakalanan mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin önemli bir bölümünün sığınma prosedürüne girmeden Türkiye'yi bir geçiş güzergahı olarak kullanıp kaçak yollarla Avrupa'ya ulaşmaya çalıştıkları bir gerçektir. Bu durumda yakalanan sığınmacıların ne kadarının ilticaya erişimleri gerçekleşmeden sınır karakolları tarafından sınır dışı edildikleri hakkında gerçek verilere ulaşmak oldukça güçtür. Ancak çok sayıda sığınmacının iltica sistemine dahil olamadan sınır bölgelerinden ülkelerine zorla geri gönderildikleri bilinmektedir. Bu konuda Genelkurmay tarafından günlük olarak yayınlanan istatistikler önemli bir göstergedir.
İHAD tarafından ulusal basın-yayın organlarının yıl boyunca izlenmesiyle elde edilen verilere göre 2008 yılında zorla sınır dışı edilen mülteci, sığınmacı ve göçmenlerden oluşan toplam sayı 13.971'dir. Fakat gerçek sayının belirlenmesinde İçişleri Bakanlığı kayıtlarının esas alınması gerekmekte ise de resmi makamlar bu konuda düzenli bir bilgilendirme yapmamaktadır. Dolayısıyla basına yansıyan verilerin çok üzerinde sınır dışı işlemlerinin yapılmakta olduğunu tahmin etmek güç değildir.
Halihazırda sığınma prosedürü ile ilgili bürokratik işlemlerin en erken 1-2 yılda sonuçlanıyor olması, bazen işlemlerin 3-4 yıl sürmesi ve son derece uzun olduğu kadar yıpratıcı bir süreci gerektirmesi yüzünden çok sayıda yabancı uyruklu kişi Türkiye'de geçici olarak barınmayı tercih etmekte ve ilk fırsatta yine aynı yöntemleri kullanarak Avrupa ülkelerine ulaşmak istemektedir.
BMMYK tarafından kendilerine mülteci ve sığınmacı statüsü tanınan kişilerin 2008 yılında zorla sınır dışı edildiği, üstelik bu işlemlerin kimi zaman İdare Mahkemesi ve AİHM kararlarına rağmen gerçekleştiği tespit edilmiştir.
Özbek Mültecilerin yaşadıkları olay bu konuda çarpıcı bir örnektir.11 Eylül 2008 tarihinde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 25 Özbek Mülteci kendilerine gıda ve kırtasiye yardımı yapılacağı söylenerek getirildikleri Van Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesi tarafından İran'a zorla sınır dışı edilmişlerdir. Bu mültecilerin 22'si BMMYK tarafından statüleri tanınmış kişilerden oluşmaktaydı ve diğerlerinin de iltica başvuruları değerlendirme sürecinde idi.
Sınır dışı edilen Özbek Mülteciler Türkiye-İran sınırını ayıran dağlık bölgeye bırakılmışlar, mülteciler daha sonra kendi imkanlarıyla 22 Eylül'de kaçak yollardan tekrar Türkiye'ye gelmişlerdir.11 Ekim 2008 günü Özbek Mülteciler Van'da kolluk güçleri tarafından bir kez daha toplanarak İran'a yeniden sınır dışı edilmişlerdir. Mülteci statüsünde bulunan kişilerin zorla sınır dışı yapılmasıyla uluslararası mülteci hukukunun temel ilkelerinden olan geri göndermeme (non-refoulement) ilkesi açıkça ihlal edilmiş ve mültecilerin can güvenlikleri riske sokularak akıbetleri belirsiz hale getirilmiştir. Bu konuda Van Barosu, İHD ve MAZLUMDER tarafından ortak bir rapor hazırlanmıştır.9
5-Yaşamını kaybeden mülteci, sığınmacı ve göçmenler
Basın-yayın organlarına yansıyan bilgilere göre 2008 yılında toplam 76 yabancı uyruklu kişi hayatını kaybetmiştir. Bu kişilerin arasında BMMYK tarafından statüleri onaylanmış mülteci ve sığınmacılar da bulunmaktadır. Ölümlerin tamamına yakını mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin kara ve deniz sınırlarını geçişleri sırasında yaşanan kazalar ve boğulmalar sonucu gerçekleşmekte ise de güvenlik güçlerinin neden olduğu ölüm vakaları da yaşanmaktadır. Kamuoyuna yansıyan bazı kitlesel ölüm vakaları ve yaşanan olaylar şu şekilde sıralanabilir:
Aydın'ın Didim İlçesi Tekağaç Burnu açıklarında, yasa dışı yollarla yurtdışına çıkmak isteyen yabancı uyruklu 6 kişinin cesedi bulunmuştur. Yaşamını yitiren kişilerin deniz yoluyla Yunan adalarına ulaşmaya çalışırken deniz kazası yaptıkları tahmin edilmektedir. 10
23 Nisan 2008 tarihinde yaşanan olayda Irak'a sınır dışı edilmek üzere güvenlik güçleri tarafından Habur sınır bölgesine getirilen 18 Suriye ve İran uyruklu mülteci ve sığınmacı Dicle Nehri'ni yüzerek geçmeye zorlanmış ve sonuçta grubun arasından 4 kişi boğularak yaşamını yitirmiştir. BMMYK tarafından yapılan açıklamada ölen 4 kişiden birinin "mülteci" statüsüne sahip bir İran vatandaşı olduğu, grup içinde statüleri onaylanmış 4 mültecinin daha bulunduğu belirtilmiştir. BMMYK ve STK'lar konu ile ilgili açıklamalarda bulunmuştur.11
Mülteci ve sığınmacıların can güvenliği ve yaşam hakkı tehlikeye sokularak nehirde yüzmeye zorlanmaları ulusal ve uluslar arası hukuka göre açık bir insan hakları ihlalidir. Mültecilerin insanlık dışı ve zalimane uygulamalara maruz kalma riski altında bulunacakları herhangi bir ülkeye geri gönderilmeleri uluslar arası mülteci hukuku ilkelerine aykırıdır.18 mülteci ve sığınmacının yasal dayanaktan yoksun bir şekilde kayıt dışı ve hukuka aykırı olarak sınır dışı yapılması ulusal mevzuat hükümleriyle de bağdaşmamaktadır.
12 Haziran 2008 tarihinde Kırklareli Gaziosmanpaşa Barınma ve Kabul Merkezinde yaşanan olayda mülteci ve sığınmacılar içinde bulundukları koşulları protesto eylemi yapmış, güvenlik güçlerinin müdahalesi esnasında Adam Terry isimli mülteci polis kurşunuyla hayatını kaybetmiştir. Olay sonrası diğer mülteci ve sığınmacıların bir bölümü merkezdeki fiziki ve insani koşulları gerekçe göstererek ölüm orucuna başlamışlardır. 12
Van'dan TIR kasasında yola çıkarak 30 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul Küçükçekmece'ye ulaşan çoğunluğu Pakistan ve Burma uyruklu mülteci ve sığınmacılar, havasız kalınca şoför mahallini yumruklayarak tepkilerini göstermiş ve şoför aracı bırakarak kaçmıştır. Yaklaşık 70 mülteci ve sığınmacı arasından 13'ü hayatını kaybetmiştir.13
Tekirdağ-Malkara karayolunda 5 Ekim 2008'de yaşanan olayda çoğunluğu Burma ve Pakistan uyruklu 43 mültecinin bulunduğu kamyonetin devrilmesi sonucu araçta sıkışan 18 kişi yaşamını yitirmiştir.14
Yasadışı yollardan Yunanistan'ın Midilli Adası'na geçmeye çalışan 14'ü Filistinli ve 8'i Burma uyruklu olan toplam 30 kişiyi taşıyan Deniz Botu'nun batması sonucu 4 kişi boğularak hayatını kaybetmiştir. 15
MÜLTECİ VE SIĞINMACILARIN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR
1-İltica prosedürü ve iltica başvuruları
1951 Sözleşmesi'nin mülteci ve sığınmacıların iltica ve sığınma hakkını düzenleyen hükümleri uyarınca devletlerin koruması altında bulunmaları gerekmektedir. Türkiye, sözleşmeye taraf bir ülke olarak yasadışı yollardan ülkeye giriş yapan yabancı uyruklu kişilerin iltica başvurusu hakkını tanımaktadır. 16
Mülteci ve sığınmacıların genel olarak yasadışı yollardan ülkeye giriş yapıyor olmaları ve durumlarını gösteren herhangi bir belgeye sahip bulunmamaları, sığınma prosedüründen yararlanmalarına engel değildir. Dolayısıyla sığınma hakkı ve başvurusu ile ilgili tüm bilgilerin uluslar arası standartlara göre kendilerine verilmesi gerekmektedir.
BMMYK tarafından hazırlanan ve sığınmacıların alıkonulmasına ilişkin uygulanması gereken standartları kapsayan kılavuzda, gözetim altında tutulmanın iltica başvurusunda bulunma ve bu süreci izleme önünde bir engel oluşturmadığı belirtilmektedir.17
BMMYK Türkiye Temsilciliği'nin verdiği bilgilere göre resmi kurumlar ve komiserlik tarafından "sığınmacı" olarak kabul edilmiş ve koruma altındaki kişi sayısı 322'dir.Bununla beraber iltica talebinde bulunmuş olup durumları farklı aşamalarda seyreden ve başvurularının sonucunu beklemekte olan kişi sayısı 12.750'dir. İltica başvurusu yapan bu kişilerin sayısı dikkate alındığında sığınma başvurusu kabul edilmiş 322 kişi çok küçük bir azınlığı teşkil etmektedir.
Alınan bilgilere göre 2008 yılında BMMYK gözetiminde bulundukları halde 14 mülteci kendi ülkelerine geri gönderilmiştir.51 Mülteci ise Türkiye'den diğer ülkelere (İran, Irak, Suriye) sınır dışı edilmişlerdir. Yine BMMYK'ya kayıtlı oldukları halde ve geri gönderilmeme ilkesine rağmen 13 sığınmacı menşe ülkelerine sınır dışı edilmişlerdir. Bu sığınmacıların üçüncü bir ülkeye gönderilmeleri süreci ve bu ülkelerde sağlanacak koruma koşulları Hükümet tarafından dikkate alınmamıştır.
Son dönemde hukuka aykırı sınır dışı işlemlerini durdurmak üzere gittikçe artan sayıda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) başvurusu yapılmaktadır. AİHM başvuruları sonuçlanınıp nihai karar verilinceye kadar İçişleri Bakanlığı başvurucuları gözetim altında tutmaya devam etmektedir. Bu nedenle, BMMYK tarafından mültecilik statüsü kazanmış olanların bu süreç sonlanmadan, üçüncü ülkeye yerleşmelerine izin verilmemektedir. Ancak vakalardan birinde, İdare Mahkemesi olumlu bir karar vermiş ve mülteci gözaltından serbest bırakılarak yeniden yerleşimi tamamlanıncaya kadar yetkililerden geçici ikamet izni almıştır.
2-Gözetim koşulları
Mülteci ve sığınmacıların haklı bir zulüm korkusu nedeniyle ülkelerinden kaçarak başka bir ülkeye yasadışı yollardan sığınmak istemesi, o ülkenin iç hukuk kurallarının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.
Bununla birlikte 1951 Sözleşmesinin 31.maddesi, mültecilerin ülkeye yasadışı olarak girişleri ve bu ülkede bulunma nedenlerini gerekçeleri ile birlikte ilgili resmi makamlara izah ettikleri takdirde yasadışı girişler yüzünden cezalandırılmalarını yasaklamaktadır.
Mülteci ve sığınmacılar, İnsan Hakları Everensel Bildirgesinde belirtildiği üzere tüm insanlar gibi özgürlüklerinden yoksun bırakılmadan ve insan onuruna yaraşır bir muameleyi hak etmektedirler. Tutuklama ve alıkonulmayı gerektirecek bütün koşullarda mülteci ve sığınmacılar temel haklarının yanı sıra prosedürel hakları konusunda da bilgilendirilmeleri ve tutuldukları ortamdaki standartların hak ve özgürlükler bakımından uluslararası standartlara uygunluğu sağlanmalıdır.
Mülteci ve sığınmacılar yakalanma ve tutulma gerekçelerini ve tutulma süresini öğrenme hakkına sahip oldukları gibi alıkonulma nedeni ve süresine de itiraz ederek yargı yolunu kullanma hakkına sahiptir. Dolayısıyla mülteci ve sığınmacıların hukuki yardım ve avukat hakkına erişimi yetkililer tarafından kendilerine sağlanmalı ve alıkonuldukları yerlere hukuki danışmanlarının rahatlıkla girerek müvekkilleri ile görüşebilmesine olanak tanınması gerekmektedir.
Genel olarak yabancı uyruklu kişiler Türkiye'de yasadışı giriş-çıkış faaliyetleri ve ikamet koşullarını taşımadıkları gerekçesiyle gözaltına alınmakta ve doğrudan emniyet müdürlüklerine bağlı yabancılar şubeleri ile muhatap olmaktadır.
Tutulmakta olan kişiler yabancılar misafirhanelerinde, polis nezarethanelerinde veya havaalanlarındaki transit bölgelerde gözetim altında bulundurulmaktadır. Misafirhaneler ülke çapında emniyet müdürlüklerinin kontrolü altındadır ve mülteciler de dahil burada tutulan yabancıların serbestçe dolaşımlarına izin verilmemektedir. Türkiye'nin çeşitli illerinde bulunan ve uydu kent olarak nitelenen barınma merkezlerini nitelik ve içerik olarak, misafirhanelerden ayırmak gerekmektedir. Barınma merkezlerinde, iltica başvurusunda bulunmuş kişilerle birlikte aile bireyleri de toplu olarak ikamet edebilirler. 18
TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı Prof.Dr Mehmet Zafer Üskül, 6 Haziran 2008 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğüne bağlı olan Kumkapı Yabancılar Misafirhanesine giderek insan hakları açısından sorun yaşanıp yaşanmadığına ilişkin incelemelerde bulunmuş ve komisyon daha sonra bu incelemenin sonuçlarını rapor olarak yayınlamıştır. Raporda Kumkapı Yabancılar Misafirhanesi insan hakları açısından sorun yaratmayan bir kurum olarak nitelendirilmiştir. 19
Oysa Kumkapı Yabancılar Misafirhanesi fiziki yetersizliklerin bulunduğu ve yaklaşık 800 sığınmacının tutulduğu aşırı derecede kalabalık bir gözetim merkezi olarak sık sık eleştirilmektedir. Nitekim Ekim 2008'de misafirhane sakinleri olan sığınmacılar kendilerini demir parmaklıklar ve koğuşlara kilitleyerek olay çıkarmışlar ve sorunlarını küçük kağıtlara yazıp pencerelerden basın mensuplarına atarak yetkililere duyurmaya çalışmışlardır. BMMYK temsilcisi ve hak savunucusu örgütler Kumkapı Misafirhanesindeki durumu yerinde incelemek için resmi makamlara başvurmuş ise de bu başvuru sonuçsuz kalmıştır.
2006-2007 yıllarını kapsayan ve Türkiye'deki yabancı misafirhanelerinde tutulmakta olan mültecilerin yasal, hukuki ve insani temel sorunlarının anlatıldığı kapsamlı bir mülteci gözetim raporu Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD) tarafından yayınlanmıştır.20
Raporda yabancı misafirhanelerinin hukuki altyapısı, fiziki koşulları tartışılmakta, çok sayıda mülteci ve sığınmacı ile yapılan mülakatların sonuçları değerlendirilmekte ve sorunların çözümüne ilişkin önemli tavsiyelerde bulunulmaktadır.
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) tarafından "Döner Kapıda Sıkışanlar" başlığı altında yayınlanan ve Türkiye/Yunanistan girişlerindeki sığınmacı ve göçmenlerin durumunu gözler önüne seren raporda yer alan görüşmeler, yabancı misafirhaneleri ve gözaltı merkezlerindeki koşulların vahim boyutlarda olduğunu göstermektedir. Örneğin HRW araştırmacısı, Edirne Tunca misafirhanesinde 13 Haziran 2008 tarihinde yaptığı ziyarette karşılaştığı manzarayı rapora şöyle yansıtmıştır:
"Tek bir odaya tıkıştırılmış 400 erkeğin görüntüsünü ve kokusunu anlatmaya kelimeler yetmiyor. Kendi güvenliğimiz için odanın içine girmemize izin verilmedi, odanın asma kilit vurulmuş demir parmaklıklı kapısının arkasında durup karanlığı izledik. Önce kapıya yanaştılar ama duvar boyunca sıkış tepiş dizilmiş kalabalığı görebilelim diye bu insan denizi yarıldı. Vücutlar arasında hiç boşluk yoktu; duvar diplerinde ve odanın içinde omuz omuza oturuyorlardı. Hepsi de pisti ve kötü kokuyordu. Bazıları çok hasta görünüyordu. Derilerinde korkunç enfeksiyonlar ve isilikler bulunan adamlar öne çıktılar. Vücutlarının üst kısmı ve yüzleri tümüyle son derece bulaşıcı görünen açık yaralarla kaplanmış insanlar gördük. Kapıdaki parmaklıklara doğru yığılmış olanlar çeşitli mesajlar veriyordu:"Burada dayak var", "Yemekler kötü", "Yüzüme vurdular", "Burada daha ne kadar kalmamız gerekiyor?" İnsanlar tuvalette uyuyor. 21
İLTİCA VE SIĞINMA HAKKI ALANINDA YAPILAN ÇALIŞMALAR
Türkiye'nin 2003 yılı AB Katılım Ortaklığı Belgesindeki taahhütleri kapsamında hazırladığı Ulusal Programında yeni bir iltica yasasının hazırlanması ve idari düzenlemelere gidilerek mülteci ve sığınmacı mevzuatının AB müktesebatına uyumlu hale getirilmesi öngörülmektedir. Bu bağlamda mülteci, sığınmacı ve göçmenler için barınma ve diğer sosyal destek mekanizmalarının geliştirilmesi hedeflenmektedir.
17 Nisan 2007'de açıklanan İltica ve Göç Ulusal Eylem Planı'nda AB Müktesebatına uyum programının 2007-2013 dönemini kapsayan birtakım düzenlemeler yer almaktadır. Buna göre, programda Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlığında ele alınan İltica ve Yabancılarla ilgili yasal düzenlemelerin 2009-2013 tarihleri arasında yapılması öngörülürken, 1994/6169 sayılı İltica ve Sığınma Yönetmeliğinin Değiştirilmesine Dair Yönetmeliğin ise 2008 yılında çıkarılması hedeflenmektedir.
Çokça tartışılan ve Ulusal Eylem Planı'nda da söz edilen coğrafi kısıtlamanın kaldırılması hakkında bir önerinin 2012 yılında TBMM gündemine getirilmesi olasıdır. Ancak Türkiye, coğrafi sınırlamanın kaldırılması için Doğu'dan (Asya, Afrika, Ortadoğu) gelmesi muhtemel mülteci akınını teşvik etmeyecek yasal altyapı değişikliklerinin yapılmasını ve AB ülkelerinin külfet paylaşımında net tavır takınmasını şart olarak ileri sürmektedir.
31 Mayıs 2008 tarihinde kabul edilen 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası'nın 60/2.maddesine göre "genel sağlık sigortalısı sayılan kişiler" arasına "vatansızlar ve sığınmacılar" da ilave edilmiştir.
Yasa ile her ne kadar sığınmacıların sosyal koruma altına alınması yönünde olumlu bir atılmış ise de bu tanımın yeterli olmadığı ve yasadaki ifadenin " mülteciler, iltica talebinde bulunanlar ve ülkede ikincil koruma altında kalmalarına izin verilenleri" de içine alacak şekilde genişletilmesi gerektiği belirtilmiştir. 22
2-Sivil Toplum Örgütleri'nin etkinlikleri
Türkiye'de mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin çeşitli sorunları ile ilgilenmekte olan STK'ların sayısı giderek artış göstermektedir. İltica ve sığınma başvuruları arttıkça ve mülteci akını yoğunlaştıkça sivil toplum örgütleri bir araya gelmekte ve ortak çözüm önerileri geliştirmektedir.
2008 yılında örgütler, Dicle nehrinde boğularak hayatını kaybeden mültecilerle ilgili ve Özbek mültecilerin İran'a iki kez zorla sınır dışı edilmeleri ya da sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası yasası gibi birçok önemli konuda ortak açıklamaların altına imza atmışlardır.23
Kırklareli Gaziosmanpaşa Misafirhanesi, Zeytinburnu Misafirhanesi, Kumkapı Misafirhanesi, Havaalanlarındaki transit bölgeler gibi önemli bazı gözetim alanlarında yaşanan olayların yanı sıra refakatsiz çocukların ve kadın sığınmacıların psiko-sosyal rehabilitasyonu ile ilgili STK'lar birlikte saha çalışmaları yürütmektedir.
Bu alanda yaptıkları hukuki yardım, araştırma ve inceleme çalışmaları, alan araştırmaları, eğitim ve insani yardım faaliyetleri ile öne çıkan belli başlı örgütler şunlardır:
Deniz Feneri Derneği, Helsinki Yurttaşlar Derneği (HYD), İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD), İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD), Mültecilerle Dayanışma Derneği (MÜLTECİ-DER), İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER), İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP), Sivil Toplum Geliştirme Merkezi (STGM), İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, Sığınmacı ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), İnsani Yardım Vakfı (İHH) ve Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) Türkiye Şubesi.
İstanbul Bilgi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi gibi akademik kurumlar başta olmak üzere bazı Barolar da mülteci ve sığınmacı alanında çalışacak nitelikli insan gücü kazandırmaktadır.
BMMYK Türkiye Temsilciliği, sivil toplum örgütleri ile periyodik toplantılar düzenleyerek iltica ve sığınma hakkı konularında karşılıklı işbirliği ve dayanışma duygusunu geliştirmeyi amaçlamaktadır.
AB""""""""""..Avrupa Birliği
AİHM""""""."""Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
BMMYK"""""."""Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
HYD""""""""."..Helsinki Yurttaşlar Derneği
HRW......................İnsan Hakları İzleme Örgütü
İHAD"""""""..""İnsan Hakları Araştırmaları Derneği
İHD"""""""".."..İnsan Hakları Derneği
İHGD"""""""..""İnsan Hakları Gündemi Derneği
İHH"""""""".."..İnsan Hak ve Hürriyetleri, İnsani Yardım Vakfı
İHOP"""""""".."İnsan Hakları Ortak Platformu
MAZLUMDER"".."...İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği
MÜLTECİDER"""....Mültecilerle Dayanışma Derneği
STK""""""".""...Sivil Toplum Kuruluşu
STGM"""""".""...Sivil Toplum Geliştirme Merkezi
TİHV"""""""".""Türkiye İnsan Hakları Vakfı
UAÖ""""""""......Uluslararası Af Örgütü
2 - http://www.tsk.mil.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/4_Yasadisi_Sinir_Gecisleri/yasadisi_sinir_gecisleri_2009.htm ve http://www.arem.gov.tr/proje/ars_rapor/gocmen.htm
8 - http://www.tsk.mil.tr/HABERLER_ve_OLAYLAR/4_Yasadisi_Sinir_Gecisleri/yasadisi_sinir_gecisleri_2008.htm
16 - Türkiye'ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye'den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik, 1994, Madde 4
18 - Sığınma isteyenlerin ülkeye kabulüne ilişkin asgari standartları belirleyen AB Komisyonu Konsey Yönergesi Teklifi COM (2001) 181 final.
19 - http://www.tbmm.gov.tr/komisyon/insanhak/mailbelge/Yabancilar_Barinagi_%C4%B0nceleme_Raporu.pdf
20 - İstenmeyen Misafirler: Türkiye'de Yabancı Misafirhanelerinde Tutulan Mülteciler, HYD Mülteci Gözlem Raporu, http://www.hyd.org.tr/staticfiles/files/multeci_gozetim_raporu_tr.pdf
22 - http://www.multeci.org.tr/file.axd?file