Ünlü ekonomist Kenneth Rogoff, kamu borçları nedeniyle yakın zaman içinde "birkaç ülkenin iflasını beklediğini" söyledi. Bu ülkelerin Yunanistan, Portekiz ve İspanya olacağı herkesin malumu artık. Gözler, bütçe açığının gayrisafi milli hasılasına oranı yüzde 12.7 ve kamu borcunun GSMH'ye oranı yüzde 112.6'yı bulan Yunanistan'a çevrilirken, bu ülkedeki kriz, Avrupa'nın büyük bölümünün içinde bulunduğu krizi gizleme imkanı sunuyor. Aslında bir çok ülkenin durumu Yunanistan'dan farklı değil. Portekiz, İspanya ve İtalya sıradaki ülkeler. 2009'da ABD'yi vuran, şimdilik ertelenmiş gibi gösterilen kriz, 2010'da Avrupa'ya ağır darbe indirecek gibi.
Gelecek öngörülerini dikkatle izlediğim ve küresel ekonomik kriz konusunda öngörüleri büyük oranda gerçekleşen "Global Europa Anticipation Bulletin"de yayınlanan son açıklamada, krizin 2010 yılının ikinci yarısında Avrupa'yı derinden sarsacağı öngörülüyor. Sistemik krizin bu dönemde aniden patlayacağı, aslında sürecin Şubat ayında başladığı, bunun küresel ölçekli jeopolitik çözülmeye yol açacağı ifade ediliyor.
Devletler çöküşün eşiğinde, işsizlik tırmanacak, milyonlarca insan için sosyal güvenlik sona erecek, maaşlar düşecek, küresel yönetim sistemi dağılacak, Çin-ABD çatışması artacak, İran ile İsrail/ABD krizi tırmanacak, iç borç balonu patlayacak, kaçınılmaz enflasyon yükselişleri yaşanacak, uluslararası düzeyde tansiyon yükselecek, sosyal düzeyde güvensizlikler artacak...
Bugün Yunanistan'ı çökerten gerçeklerin 2010 yılı ikinci yarısında bütün Avrupa'yı etkisi altına alacağı, ABD ve İngiltere'de durumun hiç farklı olmadığı ve bu ülkeleri benzer bir sonunu beklediği endişesi giderek güç kazanıyor. Borç krizinin domino etkisi yapacağı ve ülkeleri yaygın bir çöküşe sürükleyeceği ifade ediliyor.
Öyle görünüyor ki, 2010 yılında 2009'dakinden daha büyük bir sarsıntı yaşayacağız. Böylesine bir krizin küresel ölçekte yol açabileceği siyasi krizlere, bölgesel çatışmalara odaklanmak gerekiyor.
Rüya görmeyi, göstermeyi bırakalım artık.
Uranyum darbesi Ne bağlantı ama
18 Şubat'ta, Afrika'nın en yoksul ülkesi Nijer'de askeri darbe yapıldı. 1999'dan beri ülkeyi yöneten Mamadou Tandja, bir binbaşı tarafından iktidardan indirildi. Bunun nesi var? Afrika'da her zaman olan, sıradan gelişmelerden biri işte. Ama acaba öyle mi?
Nijer, çoğunluğu Müslüman 16 milyon nüfuslu bir ülke. Dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Ancak bir zenginliği var ki, bu ülkeyi bütün uluslar arası gelişmelerin merkezinde tutuyor; Uranyum. Dünyadaki uranyum rezervinin yüzde 6'sı bu ülkede. İhracatının yüzde 80'e yakının radyoaktif ürünler oluşturuyor. Son birkaç yıldır bazı şirketlerin bu ülkeye milyarlarca dolarlık yatırım yaptığı söyleniyor. Elbette uranyum yatırımları bunlar.
Hatırlayacaksınız; 2003 yılında Irak'ı işgaline gerekçe olarak geliştirilen düzmece istihbarat raporlarından biri de, Irak'ın bu ülkeden Uranyum aldığı iddiasıydı. ABD ve ortak istihbarat, öyle bir dosya hazırlamıştı ki, dünya inanmıştı. Sonradan bunun da palavra olduğu ortaya çıktı.
Nijer'deki darbe Birleşmiş Milletler tarafından kınandı. Afrika Birliği bu ülkeyi üyelikten çıkardı. Fransa kınadı. Ama ABD'den net bir tepki gelmedi.
The Geopolitic Monitor adlı istihbarat ve araştırma merkezi, darbe ile ilgili ilginç bir iddiayı gündeme taşıdı.
Nijer'in başkenti Niamey'de darbe yapan askerler sokaklarda gezerken bir Amerikan heyeti de burada bulunuyordu. Temsilciler Meclisi'nden Alan Grayson'ın başında bulunduğu heyet, bu ülkeye bilim ve teknoloji ve insani yardım konularını organize ediyordu. Heyetin ziyaretiyle seçilmiş bir hükümete karşı yapılan darbenin aynı zamana denk gelmesi oldukça dikkat çekici. Grayson; bilim ve teknoloji komitesi üyesi. Ancak, ABD'deki en büyük Musevi kuruluşu olan AIPAC'la beraber hareket ediyor. İsrail'in son Gazze saldırılarına en güçlü desteği veren ve İran karşıtı cephenin mensuplarından biri.
Nijer, uranyum, darbe, ABD ve İsrail. Bakalım önümüzdeki günlerde ne tür istihbarat bilgileri senaryolaştırılıp önümüze sürülecek