Seyfi Uzunkök, Milat gazetesinde “Atatürk Heykeli Düşmanları” diye nefis bir yazı yazdı.
Şöyle:
Bağcılar Belediyesi, “Meydan düzenleme projesi” yapmış… Atatürk heykelini çalışma esnasında bir kenara koymuş… Sen misin Atatürk’e hakaret eden! Heykel kırana 9 yıl ceza verilen ülkemde; Ulusal Kanal, Kanal B panik havasına girmiş…Sorun ne? “Heykel bir kenara koyulamaz”
Ne olacaktı? Üç Kulhü bi Elham okuyup, göbek üstüne gelecek şekilde yükseğe mi koyacaklardı…
Doğrusu bu aslında(!)
1938 yılından itibaren Atatürk sevgisini yok etmek isteyen bir cenah var…
1924 yılında 15.000 liraya Henrik’e bronzdan yaptırılan, Sarayburnu Atatürk Anıtı varken… 1926 yılında Konya Atatürk Anıtı, 1927 bronzdan yapılan Ankara Zafer Anıtı… 1931 Onur Anıtı… 1936 Büyük Utku Anıtı… Ve… 1938 Oturan Atatürk Anıtı varken…
Yani, Kurtuluş Savaşı’ndan çıktığımızda, halkın iaşelerini kesip heykel yapmak için sıraya giren belediyeler varken... . Bugün, Bağcılar Belediyesi heykel kaldırmakla meşgul…
Marmaray yapımı sırasında, Atatürk’ün heykeli yanında vinç çalıştıran kafa, çevre düzenlemesi bahanesiyle Atatürk’ü kenara almış…
Yeter artık… Kendinize gelin ve aslınıza dönün…
1924-1938 yılları arasında otorite; Ulu Önder Atatürk’ün bronzdan heykellerini yapmış… Bugün, büyük devlet olmamıza rağmen, Kurtuluş Savaşı sonrası gösterdiğimiz heykel hassasiyetini göstermiyor, saçma sapan işlerle meşgul oluyoruz…
Neymiş efendim, köprüymüş… Neymiş, Marmaray’mış… Neymiş, yolmuş… Neymiş, hastane yapımıymış… Neymiş, yerli ‘tank’mış... Neymiş, İHA’ymış... Kendinize gelin beyler!
Ve…Bronz yerine, altın heykel dönemini başlatın…
***
Seyfi kardeşimiz espri yapıyor, ama Binali Yıldırım şimdi kalkıp “Doğru ya. Niye Atatürk’ün altın heykelini yapmıyoruz?” diyebilir!
Abartıyorum tabii.
Abartıyorum, abartabiliyorum, çünkü Yıldırım’ın yerli yersiz “Atatürk” vurgusu buna el veriyor.
AK Parti Genel Başkanlığına aday gösterildiği toplantıda “Değerli dava arkadaşlarım” diye başlayarak yaptığı konuşmada evvela “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı”nı kutladı, ardından “Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu vatan için canını veren şehitlere” rahmet diledi. Böylece “Gazi”nin aslında şehit olduğunu öğrenmiş olduk ama hangi muharebede şehit düştüğünü henüz bilmiyoruz. Genel Başkan adayı olarak “dava arkadaşları”na hitap eden Yıldırım’ın her şeyden evvel “Atatürk”ü anma gereğini duyması nasıl bir dava anlayışına delalettir, onu da bilmiyoruz.
Yıldırım, başbakanlığındaki hükümetin güven oyu alması üzerine yaptığı konuşmada da “Atatürk” dedi. “Mustafa Kemal Atatürk’ün 2023 hedeflerine” yürümekten bahsetti. “2023 hedefleri” Erdoğan’ın değil miydi? “Mustafa Kemal’in 2023 hedefleri” diye bir şeyi ilk kez duydum. Varsa öyle bir şey, o şeyde Osmanlı padişahlarının isimlerini taşıyan köprüler olmasa gerek. Kamuda başörtüsü de olmaz herhalde. Türkçe namaz olur.
***
Sonra bakan arkadaşlarını toplayıp Mustafa Kemal’in kabrini ziyaret etti Yıldırım. Yeni hükümetimiz, Mustafa Kemal’e bağlılığını bildirdi. Aynı gün, Cumhurbaşkanı Erdoğan İstanbul’da Fatih Sultan Mehmed’e bağlılığını bildirdi. Durum karışık.
Gerçek şu ki, AK Parti’nin önemi ve değeri her şeyden evvel “Atatürkçü” veya “Kemalist” paradigmaya muhalefetinden geliyor. “Fatih” diyen, Osmanlı’ya iltifat eden, İslam birliğinin ihyasından bahseden, kamuda tesettürün önünü açan, ilkokullardaki Kemalist “Andımız”ı kaldıran, Kürt’ün adıyla sanıyla Kürt olarak kendini serbestçe ifade edebilmesini sağlayan AK Parti’nin “Atatürkçülük” taslarken hangi akla hizmet ettiğini anlamakta fena halde müşkülatım var.
Eskisi gibi bir “Atatürkçü” söylem dayatması da kalmadı ki memlekette.
Yıldırım öyle konuşmasa, Erdoğan “2023” deyip durarak 1923’ü yüceltmese kim ne diyecek? (Önemli: Söz konusu olan şey cumhurun idaresi ise, Cumhuriyet 23 Nisan 1920’de kurulmuştur. Halkın bütün kesimlerinin temsil edildiği ve her fikrin serbestçe ifade edilebildiği birinci Meclis’i feshedip sadece Mustafa Kemal’e kayıtsız şartsız itaat edenlerden müteşekkil yeni bir Meclis -aslında parti grubu- kurulduğunda Cumhuriyet yıkılmış oldu. 29 Ekim 1923 tarihinde kuruluşu ilan edilen nizam, isminden başka hiçbir şeyiyle Cumhuriyet değildi.)
Yukarıdaki türden söylem ve ritüellerin 14 senelik AK Parti iktidarında ‘irtifa kaybetmesi’ umulurdu; gelin görün ki AK Parti bu işin önde gideni olmaya soyundu!
karargazete