“Paralelciler’in sevindiğini” biliyorum... Kendi aralarında demişler ki;“Hayret!.. Tatilden döndü ama, ilk defa Paralel’den bahsetmedi!”
Doğru, bahsetmedim...
Ama, boşuna sevinmişler!..
“Ege’deki Paralel fitne”den bugün bahsetmeyi düşünüyordum ki; dün sabah “Koza-İpek Grubu’na yönelik operasyon” gerçekleşti...
“Akın İpek’in 27 şirketi”ne yönelik operasyonda “6 kişi” gözaltına alınmış...
Akın İpek de gözaltına alınacakmış ama, “önceden haber almış olmalı” ki,30 Ağustos günü Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan yurtdışına çıkmış!..
“Çıkmış” mı, yoksa “diğer Paralelciler” gibi “kaçmış” mı, orasını bilemiyorum... Bildiğim şu: Şu anda, İngiltere’de bulunuyormuş!..
Sormak lâzım değil mi;
Madem “suçsuz”sun, madem “masum”sun, madem “haram lokma”yemedin, madem “yamuk bir iş” yapmadın, o halde niye kaçtın?..
“Kaçanın anası ağlamaz” derler ya, herhalde ondan kaçtı?..
Ama, kaçsa da; “yurtdışına transfer ettiği 7 milyar 40 milyon dolar”ın hesabını öyle ya da böyle, vermek zorunda!..
İddialara göre;
Akın İpek, “7 milyar 40 milyon dolar”lık parayı; Bank Asya başta olmak üzere, çeşitli bankalar üzerinden Bahreyn, Malta ve Kıbrıs’taki hesaplarına transfer etmiş!..
Bakalım, daha neler çıkacak?..
YİNE ALGI, HEP ALGI!
Akın İpek’in televizyonları Bugün ve Kanaltürk’ün ekranlarında dün, saatlerce şu “altyazı” vardı:
“Medya grubumuza operasyon”
Oysa, dünkü operasyon sadece “İpek Medya Grubu”na değil, “İpek’in bütün şirketlerine” yönelikti!..
Ama, “algı operasyonu”nu çok iyi biliyorlar ya, “Medya” deyip, diğer medya organlarını da yanlarına çekip, birlikte direnecekler, birlikte “Siyasi operasyon” diyecekler!..
Ne siyasisi;
Bal gibi mali operasyon!..
Bu operasyonun “medya” ile de, “siyaset”le de ilgisi yok!.. Bunu diyenler, ilk önce; “yurtdışına transfer edilen 7 milyar 40 milyon dolar”ın, hangi maksatla “kaçırıldığını” izah etmek zorundadır!..
Hele izah etsinler;
“Akın İpek niye kaçtı?..
Paraları niye kaçırdı?..
O paralar kimlere gidecek,
Nerelerde kullanılacak?”
“Medya grubumuza operasyon” diyerek, bu soruların üstünü örtemezler!
KANALTÜRK MUAMMASI
Hani, atalarımız derler ya;
“Perşembe’nin geleceği,
Çarşamba’dan bellidir!”
“Koza-İpek Grubu”na yönelik dünkü operasyonun geleceği de, taa 26 Aralık 2006’dan bu yana belliydi!..
Bilmem hatırlar mısınız;
18 Mayıs 2015 tarihli Ayna’daki yazımda; “Koç-Kanaltürk Dosyası nasıl kaybedildi?” başlıklı bir yazı yazmış ve Akit’te yer alan “Kanaltürk’le ilgili haberler”den bazılarını aktarmıştım...
O haberler şöyleydi:
lTarih 27 Aralık 2006
“Kanaltürk muamması” başlıklı haberimizde demişiz ki;
“Kanaltürk Televizyonu sahibi Tuncay Özkan’ın kanalı hangi para ile kurduğu tartışılırken, Kanaltürk’ün televizyonda çalışan ve 4’ü muhabir 5 kişinin ortak olduğu şirketler üzerine kurulduğu belirlendi. Kanaltürk’ün RTÜK’ten yayın izni, Yaşam Televizyon Yayın A.Ş. adına alınmış.”
l2007 yılında ise,
“CHP’nin, Kanaltürk’e 3 milyon dolar” verdiğini haber yapmışız ve sormuşuz:
“CHP, Kanaltürk’e o parayı hangi amaçla verdi?.. Reklâm için ise, niye hiç CHP reklâmı yayınlanmadı?”
lTarih, 11 Nisan 2007...
“CHP’den komik savunma” başlıklı haberimizde de demişiz ki;
“CHP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Özyürek; Maliye Bakanlığı müfettişleri tarafından yapılan incelemede, CHP tarafından Kanaltürk televizyonuna 3 milyon dolar verildiğinin ortaya çıkmasıyla ilgili olarak paranın hibe değil, avans olduğunu söyledi.”
Peki, “alınan hizmet” ne?..
İşte o, yok!..
Çünkü Kanaltürk;
“Henüz kurulmamış!”
lTarih 26 Ocak 2009
“Ergenekoncu Tuncay’a Koç kıyağı” başlıklı haberimizde de demişiz ki;
“Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasında tutuklanan Tuncay Özkan’ın kurduğu Kanaltürk’e destek veren holding patronunu açıklıyoruz... Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa V. Koç’un sahibi olduğu Beko Ticaret A.Ş.’nin, Özkan’ın sahibi olduğu dönemde Ergenekon Terör Örgütü’nün sözcülüğünü yaptığı iddia edilen Kanaltürk’e kuruluş aşamasında 8.440.000 TL’lik (8 trilyon 440 milyar Türk Lirası) ödeme yaptığı ortaya çıktı.
Koç Holding’in Kanaltürk’e yaptığı ödemeler, Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında ele alındı. Ergenekon Terör Örgütü soruşturmasını yürüten Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, Beko Ticaret A.Ş.’nin, Kanaltürk’ün kuruluşu sırasında 8.440.000 TL’lik ödemesi hakkında Maliye Bakanlığı’ndan bilgi istedi. Bu sırada, Beko Ticaret A.Ş. 16 Mart 2007 tarihinde isim değiştirerek Zer Merkezi Hizmetler ve Ticaret A.Ş. ismini aldı.”
Anlayacağınız, “CHP ve Koç’ların Kanaltürk’e yaptığı kıyaklar”la ilgili birçok haber yapmışız...
PARALELCİLER FARK EDİYOR!
Peki, sonra ne olmuş?..
Yazı İşleri Müdürümüz Ali İhsan Karahasanoğlu’nun 10 Mayıs Pazar günkü yazısı, “bundan sonrasına” ışık tutuyor ve bir anlamda “savcıları göreve çağırıyor”du...
Ali İhsan Karahasanoğlu;
“CHP’nin Kanaltürk’e 3 milyon dolar, Koç’un da 8 milyon 440 bin lira vermesi”nin, “Paralelci savcı ve emniyet mensuplarının dikkatini çektiğini” ve hemen “Koç yetkilileri” de dahil, “telefonları dinlemeye”başladıklarını ifade ediyor...
Peki, sonra ne olmuş?..
Dinlemişler, tespit etmişler..
Bunun sonu nereye varmalı?
İddianameye..
O var mı? Hayır, yok..
25 Aralık’ın basın bildirisi dağıtan savcısı Muammer Akkaş; aylarca toplanan deliller sonrasında; bir yazı ile, Paralelci Emniyet Müdürü Nazmi Ardıç’a bir yazı göndermiş:
“Delil değerlendirmesi yapılması rica olunur.”
Nazmi Ardıç da, binlerce sayfalık dosyayı, daha sonra Paralel yapı şüphelisi sıfatı ile gözaltına alınan bir komisere vermiş.
Komiserimiz almış binlerce sayfayı..
Savcımız yerine bir rapor hazırlamış. O rapor, Muammer Akkaş’a verilmiş!..
KOÇ, PENSİLVANYA’YA GİDİNCE!
Bundan sonra ne olmalı?
“Koç grubu yetkilileri aleyhine bir iddianame hazırlanmalı” değil mi?..
“Hazırlanmalı” da; tam o günlerde; Koç’un tepesindekiler, Pensilvanya ile görüşme halinde!..
Böyle bir ortamda, paralel yapının mensubu olduğu ileri sürülen savcı, nasıl iddianame hazırlayacak?
Yoksa, bu dosyayı; zaten “Ali Koç’u Pensilvanya’ya gönderebilmek” için mi hazırlamışlardı?!?..
Öyle olmalı!..
“Amaçlarını gerçekleştirdiler ve Ali Koç’a boyun eğdirip; Pensilvanya’ya gönderdiler!”
O HALDE DOSYAYI YOK ET!
Eyvah ki, ne eyvah!..
N’oolacak şimdi?..
“Ali Koç Pensilvanya’ya gittiğine ve orada bir gece kaldığına göre; şimdi, Koç aleyhinde hazırlanan bu dosya ne olacak?”
Gerisini, yine Ali İhsan Karahasanoğlu’nun yazısından okuyalım:
“Muammer savcımız kolayını şöyle bulmuş.
Daha önce iddianamesi hazırlanıp, derdest olan Ergenekon dosyalarından birisine, bu hazırlık dosyasındaki tüm evrakı yollayarak, konuyu kapatmış.
Dosya böyle kapanır mı?..
Kapanmaz, kapanmasına da..
Ne yapsın yani şimdi?
Adam Pensilvanya’ya kadar gidip, bir de yatılı kalmak için ‘yer müsait mi’araştırmasına girişmiş.
Böyle kaymaklı bir kadayıfı yemek mi lazım, fırında yakmak mı?”
(...)
Görüyor musunuz “katakulli”yi?..
“Paralel’in yargı ve emniyet ayağındaki” kişiler, “Koç’un açığı”nı yakalıyorlar, hakkında “rapor” hazırlıyorlar amaaa... Tam “iddianame”hazırlayacakları esnada; Ali Koç, Pensilvanya’ya gidiyor, orada bir gece kalıp Fetullah Gülen ile görüşüyor veee!..
“Tekemmül etmiş dosya üzerinden iddianame hazırlaması” gerekenMuammer Akkaş; çok sevdiği “Hocaefendisi ile anlaşma sağlandığı için”; hazırlanan o dosyayı, adeta “gayya kuyusu”na atar gibi, yüz binlerce sayfalık “Ergenekon dosyalarından birine” gönderiyor!..
Ara ki, bulasın!..
Dosyanın üstü, böyle örtülüyor!..
KANAL, NASIL EL DEĞİŞTİRDİ?
Peki, ya sonra?..
Sonrası da ilginç!..
Tuncay Özkan, bakıyor ki bu “kıyak”lardan dolayı başı derde girecek, hemen satıyor Kanaltürk’ü!..
Ya da, “satmak zorunda” kalıyor!..
Kime?..
“Fetullah Gülen’in bir gülümsemesine bütün servetimi feda ederim” diyenAkın İpek’e!..
Düşünebiliyor musunuz;
Tuncay Özkan, bir “Ergenekon sanığı” ve “koyu bir ulusalcı”dır!..
Ama, Kanaltürk’ü sattığı adam, bir “Fetullah Gülen sevdalısı”dır!..
Yani, “ideoloji” olarak, “birbirlerine 180 derece ters” adamlar!..
Nihayetinde, satıyor işte!..
İnsan; “Bütün bu katakulliler, Kanaltürk’ün Akın İpek’e satılması için miydi?” diye sormaktan kendini alamıyor!..
Bir “yürekli savcı” çıkıp da; şu “CHP ve Koç kıyağı”ndan başlayıp, “satış”işine kadar inceleyemez mi acaba?..
Yoksa, her zaman olduğu gibi;
“Yapanın yanına kâr mı kalacak?”
BU SORULAR SORULACAK!
Evet, 18 Mayıs 2015 tarihli Ayna’da bunları yazmış ve sormuşum:
“Yapanın yanına kâr mı kalacak?”
Bereket ki, kalmadı...
Aralarında Kanaltürk’ün de bulunduğu “Koza-İpek Grubu”na yönelik operasyona “dün” karar verilmiş değildir... Bu operasyona; “en az 2 yıllık MASAK incelemesi” sonrasında karar verilmiştir!..
Bu “inceleme-araştırma” sonrasında başlatılan operasyonda ele geçirilen“delil”ler, elbette değerlendirilecek ve “Kanaltürk’ün alımı-satımı esnasındaki karanlık noktalar” herhalde aydınlığa kavuşturulacaktır!..
“Soruşturma” esnasında, “şu sorular”a elbette cevap aranacaktır:
lCHP, Kanaltürk’e; Atatürk belgeseli yayınlayacağı bahanesiyle 3 milyon dolar verdi... Fakat, belgesel yayınlanmadı!.. CHP’ye, bu paranın hesabı sorulacak mı?..
lKoç Holding de, Kanaltürk’e eski parayla 8 trilyon 440 milyar lira ödedi... Reklâm gerekçesiyle verilen bu paranın, 2 milyon 500 bin lira tutan vergisi ödendi mi?..
lTuncay Özkan, Kanaltürk’ü Akın İpek’e satma karşılığında 30 milyon dolar aldı... Bu satış işleminde, mali prosedürler yerine getirildi mi?
Bütün bunlar, “soruşturma” sonrasında ortaya çıkacak ve olayın “sadece Akın İpek’le sınırlı olmadığı” görülecektir...
Bekleyip, göreceğiz!..
*********************************************************************
Terör örgütünün medyası, okulu ve bankası olur mu?
30 Nisan 2015 tarihli yazımda, özetle demiştim ki;
Birer “terör örgütü” olarak kabul edilen “El Kaide” veya “Taliban”la ilişkisi olanların “mal varlıkları donduruluyor” ise; “Paralel Terör Örgütü” ya da“Fetullahçı Terör Örgütü” olarak isimlendirilen ve 29 Nisan 2015’te“Kırmızı Kitap”a da giren “İhanet Çetesi”ne farklı mı davranılacak?..
Elbette farklı davranılmaz!..
El Kaide ve Taliban’ın “mal varlıklarını dondurduysan” Paralel’in mal varlıklarını da donduracaksın!..
“Hesaplarına el koyacaksın!”
Hele söyleyin, bir “terör örgütü”nün;
“Televizyonları” olur mu?..
“Gazeteleri” olur mu?..
“Okulları” olur mu?..
“Haber ajansları” olur mu?..
“Mağazaları” olur mu?..
“Kargo şirketleri” olur mu?..
“Bankaları” olur mu?..
Hem “devlete meydan okuyacaksın” hem de “devletin sağladığı imkânlar”dan yararlanıp; “televizyon, gazete, okul, ajans, mağaza, kargo şirketi ve banka” kuracaksın!..
Sen, “devletin altını oymaya” çalışacaksın, devlet de sana göz yumacak!..
Mümkün mü bu?..
Galiba, “mümkün olmadığını” görüyoruz!..
yeniakit