23 Nisan’da Millet Meclisini açmıştık, bugün “Cumhuriyet”i kutluyoruz.
Cumhuriyet yani “çoğunlukçuluk”.. CHP de “Çoğunlukçu azınlık partisi, ancak “tek parti” olduğu zaman çoğunluğa sahip olabilen bir parti.
Anadolu topraklarında ilk “Cumhuriyet denemesi “Türkiye Cumhuriyeti” değildi. “Kars İslam Cumhuriyeti” idi. Bakın internete. Başkenti Kars olan, “Başkanlık sistemi” ile yönetilen, anayasası, seçilmiş meclisi, hükümeti, parası, pulu, bayrağı olan “Konfederatif”, katılımcı, çoğulcu, şeffaf, insan haklarına saygılı bir “İslam Cumhuriyeti”miz vardı. Yunan İzmir’e asker çıkarmadan, Mustafa Kemal daha Samsun’a çıkmadan Nisan 1919’da İngilizler bu Cumhuriyeti yıktı.
Bir mektebin 40 kişilik bir sınıfında, “davet edilen eşraf ve âyan”dan oluşan Erzurum ve Sıvas kongrelerini anıyoruz da, düşmandan kurtarılan yerlerde kurulan “Muvakkat Kongre Hükümetleri”nin kendi aralarında oluşturdukları “Federasyonların birleşmesi ile kurulan konfederasyon”dan niye kimse söz etmez. Sahi bizim anayasa reformu komisyonu, başkanlık sistemine geçerken bu Cumhuriyetin anayasasını inceleme gereği duymadı. Haberleri mi yoktu yoksa. Neden bizim Hukuk Fakültelerimiz, Tarih Fakültelerimiz, İlahiyat Fakültelerimiz neden bu devleti inceleme gereği duymazlar. Hani hem İslamofobia’dan söz ediyoruz da, ya hu bu “İslam Cumhuriyeti”nin savunma bakanı Rus ordusundan kaçıp bize sığınan bir Rus subayı idi. Adı Radinsky! Sağlık bakanı “Vasiliyedes”, Rum.. O da bize gelip sığınanlardan.. Cumhurbaşkanı, “Cihangir bey”..
Neden TBMM, MEB, Kültür Bakanlığı, DİB, TRT ya da “bizim mediamız”(!) bu konularla ilgilenmez. Neden bunu romanı yazılmaz, tiyatrolaştırılmaz. Kars valiliği, belediyesi bu konuda anma toplantıları, konferanslar, sergiler, yayınlar yapmaz. “Zülfü yare” mi dokunur yoksa.. Bu konuda harekete geçmek için ille de birilerinin “talimat”ı mı gerekiyor. O zaman troller de devreye girer herhalde. Kim neden korkuyor bilmiyorum. Bakın Mecliste kongre hükümetleri ile ilgili daha önce bir yayın yapılmış ama birileri bu işi “adem’e mahkûm” etmiş sanki. Kim bu Malakanlar hiç düşündünüz mü? Kaşar peynirini biliyorsunuz, onlar getirdi bize o peynirin mayasını.. Ve Malakanlar çoğu Müslüman olan bir halk. Malakanlar konusuyla Almanlar bizden daha fazla ilgili.. Alman Cumhurbaşkanı gelip onları ziyaret etti. Bizde doğru düzgün Malakanları bilen yok..
Cumhuriyetin nitelikleri imiş. Hıh! Geç! Neymiş, “Laiklik olmadan Cumhuriyet olmazmış”.. Bunlar ne Laikliği biliyorlar, ne de Cumhuriyeti. “Cumhuriyet olmadan insan olunmazmış”.. Osmanlı’ya hakaret edecekler ya! Bunlar “Cumhuriyet” ile “Demokrasi” arasındaki farkı, ilişkiyi, çelişkiyi bile bilmezler. Bilmediklerini de bilmezler. Öğrenmek de istemezler. Bir de akıl vermeye kalkarlar! Ve cahilliğin bu kadarı da ancak eğitimle mümkün olsa gerekir!
İngiltere de Demokrasi ama Cumhuriyet yok. Tabii o Demokrasi de ne menem şeyse. Japon imparatoru, Güneşin oğlu’dur. “Tanrı’nın temsilcisi”dir, o da Demokrasi. “Yunan Demokrasisi” diye bir şeyi yere göğe sığdıramazlar, adamların milli kiliseleri var. Demokratik ülkelerin çoğu sınıf diktatörlüğü ile yönetiliyordu biliyorsunuz. İran, “İslam Cumhuriyeti” diye bir şey icad etti.
Demokrasinin de, Cumhuriyetin de her şeyi oluyor. “Tek tip” bir Laiklik, Demokrasi ve Cumhuriyet yok. Bizimki “6 ok”lu bir Cumhuriyet. Nev-i şahsına münhasır bir “Laik Cumhuriyet”. Mesela “Ulu Önder”i, “Tek adam”ı, “Ebedi Milli şef”i olan, görüşleri, tartışılmaz, sorgulanamaz, mutlak, dinleştirilen “Resmi ideoloji”si ile Kemalizm bu Cumhuriyetin alamet-i farikası kutsalıdır. Onun temel yasaları değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez. Nasıl oluyorsa, “Milletin babası” evlatlarına karşı yasa ile korunur!
“Laik Cumhuriyet” Monarşiyi kaldırdı “Tek adam rejimi” kurdu. Türbeleri kaldırdı “Anıtkabir” inşa etti. Laiklik getirdi “Resmi ideoloji”sini dinleştirdi. Aslında inkılaplarla Osmanlı’ya hiç, bir tek bile yeni bir şey getirmedi, tek yaptığı şey “İslami” olanı yasakladı. Osmanlı’da miladi takvim de vardı, fötr şapka da, Avrupai metrik sistem de var, Latince de okunup yazılırdı. Başı kapalı da vardı, açık da.
6 Ok hâlâ birileri için vazgeçilmez. Onu Laik kutsalın ikonası haline getirmek isteyenler de var.
O, 6 Ok’un hepsi de bir defada gelmedi. Batıdan topladılar. Mustafa Kemal bu derlemeye “İnkılapçılık”ı ekledi. Yoksa Milliyetçilik Almanya’dan, İtalya’dan, Laiklik Fransa’dan, Halkçılık ve Devletçilik Sovyetlerden. Bir de Cumhuriyetçilik var. O da Vestfalya’dan. Hani şu “Ulus devlet”ler ve “Uluslararası düzen”in ve dünya derin devletinin inşasında Tanrı adına Vatikan ve Sezar adına, kırallar ve derebeylerin, prenslerin imzaladıkları sözleşme ile kurulan düzen’e dayanıyor bu sistem.
Sonra “Halk” ve “Ulus” tanımları çıkacak. Daha eskiden o “Demos” denen toplulukta “Köle ve kadınlar” yok ama asker ve yönetici, ayan var. Tüccar, Feodal beyler var. Geç zamanda İtalya’da Gramschi diye bir Sosyalist çıkar, “Siyasal toplum”un karşısına “Sivil toplum” diye bir şey koyar.
Mustafa Kemal “İnkılapçı” idi ama, CHP onu da dondurdu ve “Kemalizm”i savunan, sahiplenen “Çoğunlukçu” CHP bugün ülkenin azınlıkçı ve en “Muhafazakar” partisi oldu.
Cumhuriyet Bayramı kutluyoruz ama, bugün sokağa çıkıp sorun, çoğu kimse “Cumhuriyetin ne demek olduğu, kelime anlamını bilmeyecektir. “Altı ok”u sayın deyin, onu da sayamazlar. Ama memleketin her tarafında “Cumhuriyet” ile ilgili bir şey görebilirsiniz. Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyet Meydanı, Cumhuriyet Anıtı, Cumhuriyet Parkı, Cumhuriyet Caddesi, Cumhuriyet Gazetesi, dahası da var, “Cumhuriyet Meyhanesi”, “Cumhuriyet İşkembecisi”, “Cumhuriyet Lokantası”, Cumhuriyet Sucuğu”. Cumhuriyetin her şeyi yapılır.
Bu arada 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim, 10 Kasım’de birilerinin heyheyleri üstüne gelir. “İyi saatte olsunlar” rahat durmaz. Şimdiler de ne oluyorsa bizim “Yeşil Kemalistler” de DİB’i baskı altına almaya çalışıyorlar. Bir dost, geçen 10 Kasım’da başörtülülerin Anıtkabir ziyaretini hatırlattı. “Bu sene yeni bir ziyaret sözkonusu mu” dedi. Hani gideceklerse, bir adım öteye geçip başörtülerinin üstüne fötr şapka da giyseler. Biz onu da gördük. Biz uyurken birileri, “az zamanda büyük işler başarmış” meğer! Bari 29 Ekim’de hutbede “Türk’ün yeni amentüsünü” okutalım. Hutbe’yi Perinçek yazsın. “10. Yıl albümü” ile 15 yılda CHP’nin yayınladığı “Cumhuriyetin Şeref Kitabı”ndan da alıntılar yapalım. E! Artık 10 Kasım’da da camilerde Behçet Kemal Çağlar’ın M. Kamal için yazdığı “Yeni Mevlid”i okur mevlidhanlarımız. O güne has da teberrüken camilerimizde de Türkçe ezan okunsa ne olur! Bilginiz olsun, Türkçe ezan kaldırılmadı, Arapça ezan yasağı kaldırıldı!? Ülkede Demokrasi var, isteyen istediği gibi. İsterseniz, “Gazi Tanrının en sevgili….’dur” da diyebilir. “Kulu’dur” demek olmaz şimdi. Adam bizi “Kul” ve “Ümmet” olmaktan kurtardı biliyorsunuz!
“Şeriatsız İslam”, yani “Meşruiyet” tanımı olmayan bir din gibi, Halksız Demokrasi, Hukuksuz adalet, çoğunluğa dayanmayan, azınlıkçı Cumhuriyet hayal ediyor birileri.
Neyse Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. Ama bi zahmet, şu “Kars İslam Cumhuriyeti”ni bir araştırın lütfen. Şu Laiklik ne menem şeymiş bir bakın. Fransa’nın Başkenti Strasbourg olan Alsace- Lorraine eyaletinde Laiklik kuralları değil, Vatikan kuralları geçerlidir. Fransa’nın bütününde Katolik kilisesinin okulları, üniversiteleri, hastahaneleri vardır ve oralarda Vatikan kuralları geçerlidir. Batıda Laiklik, din-devlet ayrılığı değil, egemen bir devletin (Vatikan’ın) devamı olan ve onun egemenliğinin bir parçası olan kilise ile devlet arasında mütareke, çatışmama, paylaşım anlamına gelir. Hilafetin makam olarak kaldırılmasının sebeb-i hikmeti anlaşıldı mı bu arada! Yasaya göre Hilafet kaldırılmadı, o Cumhuriyetin şahsı manevisinde mündemiçtir Laik(!) Türkiye Cumhuriyetinde. Ne güzel değil mi! Selâm ve dua ile.